• Sonuç bulunamadı

II) POLİTİKA‐BÜTÇELEME İLİŞKİSİ VE MALİ YÖNETİM SİSTEMİ REFORMLARINA TÜRK KAMU MALİ YÖNETİMİNİN UYUMU REFORMLARINA TÜRK KAMU MALİ YÖNETİMİNİN UYUMU

1. Devlet, Siyaset ve Kamusal Karar Alma

 

Siyaset bilimin incelediği konuların başında devlet gelmektedir. Devlet, hem siyasi bir aktör hem de siyasal faaliyetlerin ve mücadelelerin üzerinde yürütüldüğü bir alan olarak siyaset biliminde inceleme alanlarının başında yer almaktadır. Devlet, kurumların varlığını gerektiren, kurumsal düzeyde somutlaşmış bir siyasal iktidar biçimi (Çam, 1987, 106) ya da sınırları belirli bir toprak parçası üzerinde yaşayanlardan oluşan bir toplumu, düzen içerisinde yönetmek amacıyla, kurallar koyma erkine sahip kurumlar aracılığıyla otorite kullanan siyasal bir örgüt (Heywood, 2012, 29) olarak tanımlanabilir. Bu tanımlamadan yola çıkıldığında Devletin aslında ülke, toplum ve iktidar olarak üç ana unsurunun bulunduğu söylenebilir.

Devlet aslında soyut bir varlık olup, devlet düzeninden bahsedildiğinde o düzeni kuranlar, devlet otoritesinden bahsedildiğinde o otoriteyi kullananlar, devletin kanunlarından bahsedildiğinde o kanunları yapanlar hep yetkilerle donatılmış insanlardır. Bu kişiler belirli siyasi tercih ve ideolojik eğilimlere sahip olduklarından yapacaklarından devlet adına yapacakları kanunlar ve alacakları kararlardan toplumun bazı kesimleri daha fazla yararlanacaktır. (Kapani, 2002, 34-44) Dolayısıyla yetkiyi ele geçirme istek ve arzusunun temelinde devlet organları aracılığıyla alınacak kararlar ve çıkarılacak kanunları kendi çıkar ve beklentileri doğrultusunda belirlemek yatmaktadır.

Devletin ortaya çıkma amacı, birlikte yaşamaktan doğan ihtiyaçların giderilmesidir. Bu açıdan devlet, ortak ihtiyaçları karşılamak için gelir elde eden ve elde ettiği bu gelirlerle de vatandaşlarına hizmet sunan bir örgüttür. Devletin söz konusu ihtiyaçları giderme açısından sorun yaşamaması için bu ihtiyaçları önemlilik derecelerine göre sıralamak ve mevcut kaynakları bu ihtiyaçlara en yüksek faydayı sağlayacak şekilde tahsis etmek gerekmektedir.

(Bülbül, 2018, 1) Bu ise ancak doğru politika belirleme, iyi bütçe hazırlama ve uygulama ile söz konusu olabilir.

Siyaset, Laswell’e göre güç, otorite ve etkili sosyal denetim sürecinin belirleyici nitelikleri; D. Easton’a göre toplum içindeki değerlerin ve ayrıcalıkların otoriter yöntemle dağıtımını yapan bir bütün, M. Duverger’e göre insanların istek ve gereksinimlerini karşılayabilmek için çeşitli büyüklüklerde gruplar halinde bir araya gelmeleridir. Siyaset aslında toplumun tamamını ilgilendiren veya toplumu oluşturan birimler arasında söz konusu olan ilişkileri son aşamada meşru zora dayalı olarak düzenleyen eylemler bütünü olarak tanımlayabiliriz. (Çam, 1987, 23-24) J. Dabin siyasetin yalnız devleti ilgilendiren bir şey

olduğunu ileri sürmektedir. Ancak siyaset, devleti de aşan bir kavramdır. Yalnızca devleti değil, devlet yapılanmasının henüz var olmadığı toplumları ve durumları da kapsar. (Daver, 1993, 39) Dolayısıyla siyaset olmadan devlet olamaz ancak devlet olmadan da siyaset olabilir.

Toplumda çok çeşitli çıkar ve isteklerin tatmin edilmesi noktasında bir otorite tarafından karar verilmesi gerekir. Bu anlayış ve görüş esas alındığında politika, kimin neyi, ne zaman, nasıl elde ettiğini belirleyen bir faaliyet olarak nitelenebilir. (Laswell, 1958; aktaran: Kapani, 2002, 18) Dolayısıyla bu görüşe göre iktidarı ele geçirme istek ve arzusu ile hareket eden gruplar arasındaki çatışma ve daha sonrasında ise çıkar ve görüşlerinin uygulanmasına yönelik belirli faaliyetlerin uygulanması politikanın temelini oluşturmaktadır. Bu görüşe karşı çıkanlara göre ise politikanın herşeyden önce toplumda bütünlüğü gerçekleştirmek, özel çıkarlar yerine genel çıkarları gerçekleştirme amacı söz konusudur. Ancak bu iki karşıt görüş, gerçeklerin ancak bir yönünü yansıtmakta olup Duverger’e katılarak denilebilir ki, aslında politika bir yandan çatışma ve iktidar mücadelesi, diğer yandan toplumun genel çıkarına hizmet edecek bir düzenin oluşturulma aracıdır. (Kapani, 2002, 18) R. Aron’a göre eylem programları zorunlu olarak birbiriyle uyum içinde olamayacağından ülke politikası bir sürtüşme ve çekişmenin yanında bir uyum öğesi de içermektedir. Bireyler ya da gruplarca gözetilen amaçlardan oluşan politikalar birbirine tamamen karşıt olsalardı, olası bir işbirliği olmaksızın bir mücadelenin devam etmesi söz konusu olacak ve toplum varlığını kaybedecektir. Bu nedenle politik toplum kısmen birbirine karşıt kısmen de uyum içinde olan eylem programlarının bileşimine dayanır. (Çam, 1987, 22) Yönetme erkini ve dolayısıyla çıkarlarının hayata geçirilmesini arzu eden toplumsal grup iktidara gidiş yolunda belirli bir uzlaşı arayışında olacak ve dolayısıyla toplumun bütün üyelerine yönelik bir düzen için gayret gösterme durumunda kalacaktır.

Politikayı ve siyaset kavramını aynı anlama gelecek şekilde kullananlar olduğu gibi İngilizcedeki kullanışına paralel olarak iki ayrı anlamda kullananlar da bulunmaktadır.

Politika, İngilizcede “policy” kavramına siyaset ise “politics” kavramına karşılık gelmektedir.

Siyasa (policy) ile siyaset (politics) arasında fark bulunmaktadır. Raymond Aron, siyasa’yı hedef-program politika, siyaseti ise alan-faaliyet politika olarak ayırmaktadır. Siyasa kararları bir prensip anlatan, yön gösteren ve hedef gösteren kararlardır. (Daver, 1993, 30) Politika kavramı, dilimizde yönelti ya da siyasa olarak da kullanılmaktadır. Bu açıdan politikanın toplumsal bir sorun karşısında oluşturulan ya da toplumsal taleplerin hükümetçe dikkate alınması sonucunda ortaya çıkan, bir takım amaç ve hedeflere ulaşma doğrultusunda planlama

yapılarak, bunların yürütülmesine yönelik kaynakların sevk ve idaresini esas alan eylemler topluluğudur. (Gül, 2012, 14)

Bir arada yaşayan ve amaçları etrafından bir araya gelen tüm topluluklar söz konusu amaçlarına erişmek için bir takım faaliyetlerde bulunabilmek ve bu şekilde belirledikleri hedeflere ulaşabilmek için politikalar belirlemektedir. Daha geniş açıdan bakıldığında ise Devlet denen örgütleme de toplumsal taleplerin ve hizmetlerin yerine getirilmesi amacı doğrultusunda politikalar belirlemekte ve uygulamaktadır. Devlet tarafından belirlenen bu politikalar ise kamu politikası kavramı ile ifade edilmektedir. (Yılmaz ve Biçer, 2009, 51) Amaçların, değerlerin ve uygulamaların hedeflenmiş olan programı (Lasswell ve Kaplan, 1963, 71) ya da yönetimi etkileyen ya da idare içerisinde karar verici konumunda olanlarca belirli alanlara ilişkin kararlar alınması, yükümlülüklerin belirlenmesi veya da gerçekleştirilen faaliyetlerin tamamı olarak ifade edilebilecek kamu politikaları (Gerston, 2002, 3) ise temsili demokrasilerde, siyasal kurumların aracılık ettiği kişisel politika taleplerinin toplulaştırılması süreci sonucu oluşmaktadır. Söz konusu tercihlerin politika belirleyicilerine iletilmesi ise seçimler vasıtasıyla olmaktadır. Seçmenler, içinde bulundukları toplumsal ve ekonomik yapıya ilişkin karar alma haklarını, seçtikleri kişilerden, yani temsilcilerinden (siyasetçiler) oluşan temsil organına/parlamentoya, sınırlı bir süre için, periyodik olarak yapılan genel seçimler ile devretmektedirler. Seçmen, politikacı ve bürokrasi arasında, bu yetki devri nedeniyle kamu politikası oluşturulma sürecinde bir yetki devri zinciri oluşmaktadır. (Biçer, 2017, 41) Siyasal iktidarlar, politika kavramı temelinde alacakları kararlarla, kamu otoritesini ve kaynaklarını kullanarak, gündemlerine aldıkları sorunların üstesinden gelmeye çalışırlar (Colebatch ve diğerleri, 2010, 11) Vatandaş talep ve beklentilerine hitap ederek varlıklarını devam ettirebilecekleri için temel ve öncelikli görevleri de bu talep ve beklentilere cevap verebilmek ve aldıkları yetki ile alınacak kararlar ve kamu harcamalarına yön vermektir.

 

Siyasal iktidarı ele geçirme yönündeki mücadelenin temelinde devlet örgütü tarafından alınacak kararları belirleme, bu kararlar için ayrılan kaynakların ve ortaya çıkan maliyetlerin paylaştırılması yer almaktadır. Dolayısıyla devlet bütçesine yön vermek amacı söz konusudur.

Siyaset ve ekonomi arasındaki ilişkiyi güçlendiren önemli unsurlardan biri, politika tercihi yapma ve karar alma işlemi olan bu bütçeleme sürecidir. Bu süreçte belirli amaçlara ulaşmayı mümkün kılan değişik araçlar vardır ve iktisatçı, aynı zamanda politikacı, bu amaçlar ve araçlar arası seçim yapmak durumundadır. Amaç ve araç seçimi, her amacın ve aracın

toplumsal bir maliyetinin olması açısından önem arz etmektedir. Bu nedenle kaynak tahsis süreci olan bütçe, siyaset–ekonomi etkileşiminin yaşandığı bir temel platform olma özelliğine sahiptir. (Biçer, 2017, 43) Dolayısıyla kamu politikası oluşturma süreci, siyaset, ekonomi, maliye ve diğer bir çok alanı ilgilendiren, toplumun tamamı üzerinde etkisini gösteren bir süreci ifade etmektedir.