• Sonuç bulunamadı

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Politikaların Bütçeye Yansıtılmasında Bütçe Sistemi Yapılandırma Önerisi

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Madde 66- Maliye Bakanlığına bağlı İç Denetim Koordinasyon Kurulu, yedi üyeden oluşur. Üyelerden biri

6. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Politikaların Bütçeye Yansıtılmasında Bütçe Sistemi Yapılandırma Önerisi

Mali yönetim açısından siyasal temsil ve hükümet sistemleri dikkate alındığında mali yönetim temel yapısı anayasa ile belirlenir. Anayasa güçler ayrılığı ilkesi çerçevesinde, güçlerin birbiri karşısında konuşlanma tercihine göre, mali yönetimin kurumsal yapısını ve fonksiyonunu belirlemektedir. Mali yönetim, temsili demokraside vergileme, borçlanma, harcama yapma, para basma gibi kamu politikalarının oluşturulduğu kamusal karar alma sürecinin içinde yer alan temel bir yapıdır. (Yılmaz ve ark., yayınlanma aşamasında, 10) Halktan aldıkları yetki ile hareket eden siyasi irade kendi ideolojisi ve programını uygulamaya yönelik maliye politikasına yön vermekte, bütçede ve dolayısıyla kaynak tahsis ve kullanımında buna göre önceliklendirme yapmaktadır.

Günümüz temsili demokrasilerinde kayıtsız şartsız halka ait olan egemenlik hakkı halkın temsilcileri eliyle kullanılmaktadır. Temsilciler tarafından kullanılan bu yetki, toplumsal ve ekonomik sistemin işleyişi için gerekli olan kanun yapma, vergileme, borçlanma, harcama yapma, para basma gibi kamu politikalarının oluşturulma sürecinde siyasi irade olarak ortaya çıkmaktadır. (Biçer, 2017, 62) Temsili demokrasilerin olduğu ülkelerde kamu politikasının belirlenmesi aşamasında vatandaş, siyasetçiler ve bürokratlar arasında ortaya çıkan yetki devri vardır. Dolayısıyla söz konusu üçlü yapıda vatandaşlar, birer seçmen olarak temsilcilerine ve bu açıdan parlamentoya, yürütme organına ve kamu yönetimine yetki devri silsilesi oluşmaktadır. (Strom, 2000, 266-267; aktaran: Yılmaz ve Biçer, 2009, 61) Dolayısıyla kaynak elde etme ve harcama yetkisini yasama organından alan yürütme, elde ettiği bu yetki çerçevesinde gerçekleştirdiği işlemler nedeniyle sorumlu konumundadırlar. Halk temsilcileri aracılığıyla egemenlik yetkisini kullanmakta ve yürütme organından da temsilcileri aracılığıyla hesap vermesini beklemektedir.

Başkanlık sistemlerinde ise Başkan halk tarafından doğrudan seçildiğinden ve yetkisini halktan aldığından yasama organına karşı parlamenter sistemde olduğu gibi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Başkan dönemsel olarak yapılan seçimlerle halka karşı sorumluluğu çerçevesinde güvenoyu almakta ya da seçilememektedir. Yürütme organının bütçenin parlamentoda görüşülme sürecindeki etkisi genel çerçeveyi belirlemekten ibarettir. Örneğin ABD federal bütçe sürecinde Başkan genel politika çerçevesini belirlemekte, daha sonra federal kurumlar kendi ihtiyaçları doğrultusunda ödenek tekliflerini Bütçe ve Yönetim

Ofisi’ne vermektedir. Daha sonra Başkan bütçe teklifini hazırlayıp da Kongre’ye sunduktan sonra Kongre, bütçe kararı adlı mekanizma ile harcama ve gelir büyüklüklerini şekillendirmektedir. Yani bütçe, merkezi olmayan bir süreçte hazırlanmakta, yürütme, bütçe üzerinde mutlak belirleyiciliğe sahip olmayıp sadece politika çerçevesini ve tercihleri belirlemektedir. (TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı, 2019, 237) Bu açıdan ABD’de yasama organına oldukça geniş yetkiler verildiğini söylemek mümkündür.

Parlamenter hükümet sistemlerinde ise yürütme, parlamentodan güvenoyu alarak göreve başlamaktadır. Yürütme organının aralarından çıktığı siyasi parti/yada partiler parlamentoda da çoğunluğu elinde bulundurduğundan yürütmenin parlamentonun bütçeyi görüşme sürecinde etkisi fazladır.

Bu çerçevede Türkiye’de parlamenter hükümet sisteminden Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesiyle birlikte kamu yönetiminde ve daha özelde kamu mali yönetimi ve bütçe sürecinde önemli değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Parlamentonun içinden çıkan Başbakan ve Bakanlar Kurulu kaldırılmıştır. Yeni Sistemde Cumhurbaşkanlığı temel aktör haline gelirken siyasal ve yönetsel sorumluluk da bu çerçevede yeniden düzenlenmiş ve kurumsal yapılar gözden geçirilmiştir. Bu kapsamda mali yönetim sisteminde uygulamada karşılaşılan sorun alanları tespit edilerek bütçe sisteminin yeniden yapılandırmaya tabi tutulması gerektiği değerlendirilmektedir. Bu yapılandırmada politika-plan-bütçe ilişkisinin güçlendirilmesi, programların bütçede net görülebilmesi ve takip edilebilmesi, kaynak tahsis ve kullanım sürecinde etkinliğin sağlanması doğrultusunda adımlar atılması gerektiği yaklaşımıyla hareket edilmektedir.

 

6.1. Program Bütçe‐Performans Bütçe İlişkisi

Program bütçe, ilk olarak 1920’li yıllarda özellikle ABD’de çeşitli sanayi işletmelerinde ve bazı kamu idarelerinde uygulanmaya başlanmıştır. (Hagen, 1968, 5-7) Aslında PEB’in gelişmiş bir aşaması olarak ifade edilebilecek bu bütçe sisteminde devletin üstlendiği fonksiyonlar ortaya konulmakta ve söz konusu fonksiyonların uygulanması plan çerçevesinde olmaktadır. Belirlenen planın hayata geçirilmesi programlar vasıtasıyla olmaktadır. (Feyzioğlu 1987, 85). PEB ise kaynaklarda söz konusu olan bütün artışları çıktı ve sonuçlarda ortaya çıkan artışla ilişkilendiren, kamu idarelerinin harcamaları için öngörülen kaynaklar ile idarelerin gerçekleştirecekleri hizmetlere ilişkin bilgi veren bütçe sistemi (Shick,

2003, 101 veya fonların sonuçlar ile ilişkilendirildiği ve bu şekilde tahsisin yapıldığı bütçe biçimi şeklinde de ifade edilebilir. (OECD, 2004, 4) Dolayısıyla PEB’de çıktı sonuç odaklı bir yaklaşım söz konusu olup elde edilecek performans bilgisi çerçevesinde kaynak tahsisine ilişkin kararların alınması beklenmektedir.

Program bütçelemenin temelini oluşturan program, belli bir kamu hizmetinin gerçekleştirilmesi amacı doğrultusunda faaliyet ve projelerin belirli kriterler gözetilerek ve toplulaştırılarak, bu toplulaştırmada ise bunlar arasındaki uyum ve ilişki gözetilerek gruplama yapılmasıdır. (Diamond, 2003, 10) Söz konusu tanımlamaya göre program ifadesinden belirlenen politika hedeflerine ulaşabilmek açısından kullanılacak girdilerin ve bunlar sonucunda meydana gelen çıktıların bir araya getirilerek tutarlı politika uygulamaları açısından bir alan ortaya çıkardığı söylenebilir. Bu açıdan programın bir yönüyle politika alanı ifadesine karşılık geldiği diğer yandan ise politika alanına yönelik ortaya konulan hedeflere ulaşılmasına imkan verecek biçimde gruplandırılan proje ve faaliyetler bütünü olduğu söylenebilir. (Yılmaz ve Emil, 2013, 13) Program bütçede hizmetlerin programlara bağlanması, programların da alt programlardan faaliyetlere kadar bir planlaması söz konusu olmaktadır. Bu şekilde en az kaynak harcanarak programların gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir.

Performans esaslı bütçeleme ise bütçe süreçlerinde performans bilgisinin elde edilmesi ve kullanılmasını sağlayarak, kamu kaynakları ile elde edilen çıktı ve sonuçları ilişkilendiren bir bütçeleme anlayışıdır. Kamusal harcamalar sonrasında ortaya çıkan sonuçların, bilgilerin, karar mercilerince bütçeleme süreçlerinde sistematik olarak göz önünde bulundurulmasını;

böylece harcama önceliklerinin geliştirilmesini ve kamu hizmetlerinin miktar ve kalitesinin iyileştirilmesini hedeflemektedir. (BÜMKO, 2017, 12) Dolayısıyla aslında hem program bütçe sisteminde hem de performans esaslı bütçeleme sisteminde çıktı ve sonuçlara dayalı bir planlama ve kaynak tahsisi söz konusu olmaktadır. Ancak, PEB’in vatandaş memnuniyetini dikkate alması, kaynakların kullanılmasında etkinliği gözetmesi, performans ölçümleri ile bu kaynakların amaçlara hizmet edip etmediğini belirlemesi, kaynakların hizmetlere tahsisinde etkinliği gözetmesi ayırıcı nitelikli özellikleri olarak göze çarpmaktadır. (Güran, 2005, 63-64)

Performans esaslı bütçeleme sisteminde rasyonel harcama politikasının belirlenmesi açısından performansa ilişkin bilgilerin ortaya konulması ve bunların da kaynak tahsis sürecinde kullanılması önem arz etmektedir. Bu çerçevede bütçeleme süreçlerinde performans

bilgisinin de etkin bir şekilde kullanılabilmesi için; “kaynakları belirlenmiş hedeflerle ilişkilendiren, uygun ve anlamlı şekilde bir araya getirilmiş faaliyet ve projeler bütünü”

olarak tanımlanan bir program sınıflandırmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çerçevede bütçe hazırlık ve bütçe müzakere süreçleri; idare faaliyetlerinin, politika öncelikleri ile idarenin amaç ve hedeflerine ne ölçüde katkı sağladığına ilişkin bilgilerden maksimum seviyede yararlanılabilecek biçimde tasarlanmalıdır. (BÜMKO, 2017, 12) Kamu idarelerinin her bir faaliyetin hangi amaca hizmet ettiğini, sektöre ilişkin belirlenen politikalara ne oranda katkı sağladığını ortaya koyabilmesi, kaynak tahsisinde program ve faaliyetlerin etkinliğinin değerlendirilmesi sağlanmalıdır. Politika belgelerine yazılan ancak bütçelerde bu politikaların yansımalarının görülemediği bir durum, bütçe sistemleri ile hedeflenen değişimin gerçekleştirilmesinin önünde engel olarak kalacaktır.

Program bütçede ilerleyen yıllara ilişkin plan ve programlar söz konusu olmakla birlikte performansın ölçülmesi konusunda yetersiz kalmaktadır. Performans esaslı bütçeleme sisteminde ise elde edilen performans bilgisi ile maliyet-etkinlik analizi, performans ölçümü yapılarak ortaya çıkan performans bilgisi ile karar vericilere bilgi sağlanmakta ve harcama kararlarının rasyonelliği artırılmaktadır.

Program bütçe yaklaşımında programlar; ortak bir hedefe yönelen birbiriyle uyumlu ürün ve hizmetler grubu olarak tanımlanmakta olup programlar, bütçe kaynaklarının planlanması ve kontrolü amacıyla bir araç olarak kullanılır. Program bütçe, çıktı ve sonuçlara daha fazla odaklanma için bütçesel esnekliklerin artırılmasını, ama aynı zamanda makul gerekçesi bulunan ödenek kontrollerinin de sürdürülmesini öngörmektedir. (BÜMKO, 2017, 5) Dolayısıyla program bütçede, hem kaynak planlaması ve kontrolünün sağlanması hem de çıktı ve sonuçların dikkate alınması beklenmektedir ki performans esaslı bütçeleme ile bu açılardan örtüşmektedir. Ancak program bütçede asıl olan programın gerçekleştirilmesi, tamamlanmasıdır. Performans esaslı bütçelemede ise maliyet-etkinlik ve performans ön plana çıkmaktadır.

Program bütçeleme ve performans esaslı bütçeleme benzer noktaları yada ayrıştığı noktalar olsa da temelinde çıktı ve sonuçlara dayalı bir kaynak tahsis ve planlamasını içermekte olup program yapısına dayalı bir bütçe yönetim ve kontrol anlayışını esas almaktadırlar. (BÜMKO, 2017, 12) Dolayısıyla program bütçe, performans esaslı bütçeleme sisteminden tamamen ayrışan bir sistem olmayıp, bazı eksiklikleri bünyesinde barındırmış

olsa da yıllarca çeşitli ülkelerde uygulanıp başarılı sonuçlar da elde edilmiş bir sistemdir.

Geçmişte yaşanılan tecrübeler de dikkate alınarak program bütçe ve performans bütçe entegrasyonunun sağlanması ile kaynak tahsis ve kullanımında etkinliğin sağlanabileceği, kurumsal planlar ile politikalar arasında ilişkinin güçlendirilebileceği, rasyonel fayda-maliyet analizlerinin yapılabileceği değerlendirilmektedir.

6.2. Program Bütçenin Türkiye’de Yeniden Gündeme Gelmesinin Nedenleri  

Program bütçe, devletin üstlenmiş olduğu görevlerin gerçekleştirilen hizmetler bakımından bir sınıflandırmaya tabi tutulduğu, kaynakların tahsisi sürecinde ya da faaliyetlerin gerçekleştirilmesi sürecinde hizmet temelinde hareket eden bütçe sistemidir.

Dolayısıyla gerçekleştirilmesi planlanan hizmetler ile bunlara ne kadar kaynak ayrılacağı hususunun ortaya konulması önemlidir. Aslında burada da hangi hizmet ya da hizmetlerin yapılacağı hususunda bir önceliklendirme söz konusu olmakta ve kaynaklar bu çerçevede yönlendirilmektedir. (Coşkun, 2000, 125) Program bütçe, aslında performans esaslı bütçeleme ile amaçlananların büyük bir çoğunluğunu kapsayan ve layıkıyla uygulandığında da başarılı sonuçlar elde edilebilecek bir bütçe sistemidir. Nitekim ülkemizde de 1973 yılından itibaren uygulanmaya başlanan program bütçe sistemi daha önceki bölümlerde belirtilen çeşitli nedenlerle uygulanamamış, başarılı olamamıştır.

Program bütçe, planlama sürecinin girdi veya çıktılardan daha çok programlarla düzenleneceği anlayışından ortaya çıkmıştır. Bu bütçe sisteminde kamu kaynakları ve harcamaları, klasik bütçelemede olduğu gibi girdi türlerine (ücretler, mal ve hizmetler, ekipmanlar vb.) göre değil, hizmet ve amaç türüne göre sınıflandırmaktadır. Programlar, program bütçenin temeli olup, bütçeleme anlayışı bu temel üzerine inşa edilmektedir.

(BÜMKO, 2017, 10) Program bütçe, aslında performans esaslı bütçeleme ile amaçlananların büyük bir çoğunluğunu kapsayan ve layıkıyla uygulandığında da başarılı sonuçlar elde edilebilecek bir bütçe sistemidir. Nitekim ülkemizde de 1973 yılından itibaren uygulanmaya başlanan program bütçe sistemi daha önceki bölümlerde belirtilen çeşitli nedenlerle uygulanamamış, başarılı olamamıştır.

Ülkemizdeki program bütçe deneyimine bakıldığında aslında program bütçe adı altında özetle klasik bütçeleme anlayışının sürdürülmesinin etkili olduğu söylenebilir ki kamu

mali yönetiminin yeniden yapılandırılmasına ilişkin özel ihtisas komisyonu raporunda da bu duruma dikkat çekilmiştir. “Siyasi iradenin bir tasarrufu olan plan ve programlar devlet geleneğinde bütçe ile pratiğe geçmekte olup bizde de planlı bir ekonomik ve sosyal yapıya geçildiğinde bu eşgüdüm özellikle teknik anlamda aranmış ve program bütçeye daha fazla ihtiyaç duyulmuştur. Ancak uygulamaya geçildiğinde program bütçenin hazırlanması ile plan ve program arasında sürekli bir ilişkiyi ve geçişi sağlayacak yapı kurulamamıştır. Bu konuda kurumsal yapı farklılığı gibi nedenlerden çok bütçe hazırlanmasındaki geleneksel yapıdan gerek siyasi gerekse de bürokratik alışkanlıklar sonucu kopulamaması neden olmuştur.

Özellikle strateji belirlemede bu ilişki kopukluğu bütçenin hazırlanmasında daha belirgin hale geldiği” (DPT, 2000, 58) saptaması yapılmıştır.

5018 sayılı KMYKK ile yıllarca temel bir sorun alanı olarak görülen planlama-programlama ve bütçeleme arasında yeterli ilişkiselliğin ve bütünlüğün sağlanamaması sorunu

“kurumsal stratejik planlar” ile “performansa dayalı bütçe” temelinde aşılmak istenmiştir.

Ancak PEB’in Türkiye uygulaması dikkate alındığında söz konusu sorunun aşılması noktasında istenilen seviyenin yakalanamadığı ve yeterince başarı elde edilemediği söylenebilir. (Yılmaz, 2013, 21) Netice olarak, yeni bir bütçe sistemi adı altında klasik alışkanlık ve uygulamaların devam ettirildiği, mevzuatta belirtilen görevlerin yerine getirilmesi amacının ötesine geçmeyen plan ve bütçelerin hazırlandığı, performans bilgisinin üretilemediği, raporlamaların da bu çerçevede gerçekleştirildiği bir sistemle karşı karşıya kalınmıştır.

Sistemin işleyişinin bu duruma gelmesine neden olan belli başlı sorun alanlarını aşağıdaki maddelerde özetlemek mümkündür.

6.2.1. Politika‐Plan‐Bütçe İlişkisinin Kurulmasında Yaşanan Sorunlar  

Kamu politikalarının belirlenmesi ve bu politikalara kaynak tahsisisin gerçekleştirilmesi sürecinin bir bütün olarak düşünülmesi ve politikalar-plan-bütçe arasında güçlü ilişkinin tesis edilmesi gereklidir. Bunda kamu politikalarının belirlenmesi, uygulanması ve uygulama sonrası değerlendirilmesine ilişkin sorunlar etkili olduğu gibi yapısal sorunlar da etkili olabilir. Bu süreçte yaşanan sorunlar, kaynakların etkin ve verimli kullanmasına engel teşkil edeceği gibi bütçe hakkının da etkin kullanılamamasına sebep olacaktır.

Üst Politika Belgelerinin Sayıca Fazla Olması ve Aralarında Yeterince Güçlü Bir Bağın Kurulamaması

 

Türkiye’de orta ve uzun vade temel amaç, hedef, öncelik ve bunlara ulaşmak için izlenecek yöntemlerin belirlendiği politika belgeleri olarak Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program, Yıllık Program, Orta Vadeli Mali Plan, Ulusal Strateji Belgeleri, Hükümet Programları sıralanabilir. Söz konusu politika belgeleri ile kamunun hareket alanı ortaya konulmakta, kamu örgütlerince gerçekleştirilecek yatırımlar ve hizmetlerin çerçevesi çizilmekte ve dolayısıyla kamu ve özel sektör açısından öngörülebilirlik sağlanmaktadır.

5018 sayılı KMYKK’da ülkemizde üst politika belgelerinin yönlendirici ve bütünleştirici fonksiyonunun olması hedeflenirken gelinen noktada üst politika belgeleri arasında uyum ve bağlantı eksikliği, yön gösterici özelliklerindeki kısıtlılık, kamu kurum ve kuruluşlarını, stratejik plan hazırlarken söz konusu üst politika belgelerinin tamamını dikkate alma ve kapsama noktasında sıkıntıya sokmaktadır. Ayrıca, bu tür dokümanlarda, kamu örgütlerine net bir yol haritası çizilmekten çok temenni niteliğinde politikalar sıralanmış olup bu açıdan da ciddiye alınma sorunları yaşamaktadırlar. Nitekim, üst politika belgelerinin kurumsal planlara yön verebilecek bir yapıda hazırlanmaması ve idare özelinde dikkate alınması gereken öneri setleri geliştirmemiş olması uyumu zayıflatmakta ve kurumsal stratejik planların başarısını da olumsuz etkilemektedir. (Yılmaz, 2013, 21-22) Kamu kurumlarının hem stratejik plan hazırlıklarında üst politika belgelerini referans almaları hem de üst politika belgelerinde belirlenen öncelik ve hedefler doğrultusunda kurumsal amaç ve hedeflerini belirlemeleri kurumlarda stratejik yönetim anlayışının geliştirilmesine politika-plan-bütçe ilişkisinin artırılmasına katkı sağlayacaktır.

2016 Yılı Genel Faaliyet Raporu’nda “üst politika belgeleri (Onuncu Kalkınma Planı, OVP, OVMP, yıllık programlar) ile stratejik plan ve performans programı arasında sağlanması gereken bağlantının tam olarak kurulamadığı; performans programında çoğunlukla “stratejik hedefler”in “performans hedefi” olarak belirlendiği, bazı performans programlarında ise stratejik amaç ve hedeflerle doğrudan bağlantısı olmayan performans hedeflerine yer verildiği” tespitleri yapılmıştır. (Maliye Bakanlığı, 2017b, 120) Dolayısıyla kamu kurum ve kuruluşlarının dikkate almaları gereken fazla belge bulunması ve bu

belgelerin birbirleriyle yeterince bütünleşmemiş olması kurumsal stratejik planlara girdi oluşturamamalarına ve kurumlarca yeterince dikkate alınmamalarına neden olmaktadır.

Kamu kurumlarınca hazırlanan stratejik planlarda belirlenen amaç ve hedeflerin üst politika belgelerindeki hangi amaç ve önceliğe hizmet ettiği, bunlar arasındaki bağlantı net bir şekilde ortaya konmalı ve hizmet ve faaliyetler de bu doğrultuda yönlendirilmelidir. Nitekim 10. Kalkınma Planı’nda kamuda stratejik yönetim sürecinin tüm aşamalarının etkili bir biçimde işleyebilmesi için üst politika belgelerinde yer alan orta vadeli çerçevenin kamu idarelerine somut bir yön verecek şekilde oluşturulması ve orta vadeli harcama çerçevesinin güçlendirilerek üst politika belgelerinin stratejik plan ve performans programlarını yönlendirme düzeyinin artırılması hedeflenmiştir. (Kalkınma Bakanlığı, 2013, 51) Kamu mali yönetim sistemimizde politika-plan-bütçe ilişkisinin kurulması ve stratejik yönetim anlayışının hakim kılınabilmesi açısından üst politika belgeleri sayısında sadeleştirmeye gidilmesi, politika belgelerinin birbirlerini tamamlayan bütünleştiren niteliğe kavuşturulması, kamu kurum ve kuruluşlarının stratejik planlarına temel teşkil edecek öncelik setlerinin somut bir biçimde ortaya konulması gerektiği değerlendirilmektedir.

Politika Analizinin Etkin Bir Şekilde Gerçekleştirilememesi  

Kamu politikası analizinde toplumsal sorun alanları ya da ihtiyaçların sebepleri ya da bunların toplum üzerinde ortaya çıkardığı etkiler temelinde hareket edilerek bunların çözüme kavuşturulması, sebeplerinin araştırılması ve değerlendirilmesi, bunlara nasıl alternatifler üretilebileceği hususunda öneriler sunulması, hayata geçirilen politikaların ortaya çıkardığı etkilerin sistematik bir şekilde derlenmesi, değerlendirilmesi ve yorumlanması söz konusu olmaktadır. (Kraft ve Furlong, 2013, 95 Aktaran: Gül, 2015, 8) Dolayısıyla kamu politikası analizinde hem politika belirlemeye yönelik girdi/bilgi sağlanmakta hem de uygulamaya konulan politikaları izleyip değerlendirilerek öneri setleri sunulmaktadır.

Kamu yönetimi anlayışında yaşanan değişim, bilgi ve iletişim teknolojilerinde ortaya çıkan gelişme, vatandaş talep ve beklentilerinin artması ve karmaşıklaşması ile kıt kaynakların etkin tahsis ve kullanım gerekliliği doğru politika ve önceliklerin belirlenmesini, uygulanmasını ve izlenmesini gerektirmektedir. Bu çerçevede kamu politikası analizlerinin yapılması ve bu politika analizlerinin de uygulamaya konulacak politikalar hususunda karar

alma yetkisi bulunanlara sağlanacak bilgiler yada verilerin çözümleme yapmaya elverişli olması, zamanında sunulması ve olabildiğince kullanışlı bir durumda olması beklenir. Politika analizi ile ortaya konulan bilgi ve değerlendirmeler, daha sonra oluşturulacak politika ya da önceliklere ilişkin doğru, hızlı, yerinde ve sağlıklı kararlar alınması imkanını verecektir. (Gül, 2015, 10-11) Yapılacak analiz ve değerlendirmeler ile politikalar, bilgi temelli olarak daha etkin ve adil olarak belirlenebilir ve toplumun asıl beklenti ve ihtiyaçları karşılanabilir.

Türkiye’de önceki bölümde vurgulandığı üzere sayıca oldukça fazla üst politika belgesi bulunmakta ve bu politika belgelerinin hazırlanmasında bazı kamu kurum ve kuruluşları sorumlu bulunmaktaydı. Üst politika belgelerinde politika ve öncelikler (bazı durumlarda temenni niteliğinde ifadeler şeklinde olsa dahi) belirlenmesine karşın bu politika ve önceliklerin uygulanma düzeyi, yarattıkları etkiler ile bunlara verilen tepkilerin verilerle desteklenecek şekilde ortaya konulmadığı görülmektedir. Bu ise ilerleyen dönemlere ilişkin politikaların belirlenmesi ve uygulanmasında etkinlikten uzaklaşılmasına, kamu kurum ve kuruluşlarınca yeterince dikkate alınmamasına ve toplumsal ihtiyaç ve beklentilerin karşılanmasında sorunlarla karşılaşılmasına neden olmaktadır.

Vatandaş beklenti ve ihtiyaçlarının temel alındığı ve dolayısıyla kaynakların doğru önceliklere tahsis edildiği bir yapının oluşması için politika analizleri yapılmalıdır. Politikalar çerçevesinde belirlenen programlardan sorumlu olan idarelerin net olarak ortaya konması, program çerçevesinde üretilen hizmet ve faaliyetlerin değerlendirilmesi, performansının ölçülmesi ve buna ilişkin değerlendirmelerin yapılması önem arz etmektedir. Bu, sonraki politikaların ve programların tespitine de girdi teşkil edebilecek veri ve bilgi sağlanması anlamına gelmektedir.

Nitekim, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile Cumhurbaşkanlığı bünyesinde politika kurulları oluşturulmuş ve bu kurullara “Cumhurbaşkanınca alınacak kararlar ve oluşturulacak politikalarla ilgili öneriler geliştirmek, geliştirilen politika ve strateji önerilerinden Cumhurbaşkanınca uygun görülenler hak-kında gerekli çalışmaları yapmak, uygulanan politikaları ve gelişmeleri izlemek, yapılan çalışmalarla ilgili Cumhurbaşkanına rapor sunmak, Cumhurbaşkanı programına uygunluk açısından, bakanlıklar ile kurum ve kuruluşların uygulamalarını izlemek ve Cumhurbaşkanına rapor sunmak” görevleri verilmiştir. Bu çerçevede söz konusu Kurulların aktif bir şekilde çalışmasının sağlanması ve

hazırlanacak raporların ve analizlerin politikaların belirlenmesinde yeterince dikkate alınması önem arz etmektedir.

Stratejik Yönetim Anlayışının Yerleşememesi ve Bütçeleme Anlayışında Dönüşümün Sağlanamaması

Stratejik Yönetim Anlayışının Yerleşememesi ve Bütçeleme Anlayışında Dönüşümün Sağlanamaması