• Sonuç bulunamadı

sanayileşmiş ülkede toplumsal değişim ve dönüşümler zaten tamamlanmışken ülkemizde 1960’lı yıllarda gelişimin yavaş yaşandığı kırsal alanlar için kırsal kalkınma henüz telaffuz edilmeye başlanmıştır. Türkiye’nin içinde bulunduğu toplumsal değişme süreci içerisinde kırsal köy topluluklarında değişme süreci 1980’li yıllarda bir ivme kazanmaya başlamıştır. Türkiye’nin izlediği ekonomik model gereği gevşek para politikasına dayalı, büyüme için bir miktar enflasyonu göze alan bir politika olması nedeniyle girdi fiyatlarındaki ani artışlara neden olmuş ve bu durum kırsal aile girişimlerinin azalmasıyla sonuçlanmıştır. Bu küçülmelerden kaynaklanan gelir kayıpları birkaç çekirdek aileden oluşan veya bir çekirdek aile ve yakın akrabadan oluşan geniş aile biçimini sarsmış ve hanenin çekirdek aile biçimine dönüşmesinde etkili olmuştur (Tarım Şurası 2004: 18).

Tarımsal girdi fiyatlarındaki artış tarımsal geliri düşürdüğü için tarımdan uzaklaşmalar başlamış, ve aile fertlerinden biri veya bir kaçının tarım dışındaki sektörlerde istihdam edilmesi ile birlikte bir süre sonra göçü beraberinde getirerek kırsal alanlarda yaşayan insanların kendi sosyal çevrelerinden uzaklaşmalarına neden olmuştur.

1980’li yıllarda kırsal kesime yönelik ulaşım ve haberleşme olanaklarının artması ile birlikte iki kesimin birbirilerini tanımalarına yardımcı olmuş ve kırsalın iticiliği, kentin çekiciliği konusundaki mukayese edebilirlik imkânının ortaya çıkması ile göç ve kırsal mesleklerden uzaklaşmalar hız kazanmıştır (Tarım Şurası 2004: 18).

2.5.1.Ülkemizde Kırsal Kalkınma ve Uygulamaları

Kalkınmışlığın ölçütlerinden biri de ülkeyi oluşturan tüm bölgeler, sektörler veya da toplumsal sınıflar arasındaki gelir dağılımının birbirine yakın bir şekilde dağılmasıdır. Gelir dağılımında kırsal kesim aleyhine gerçekleşmiş olumsuz durumun ortadan kaldırılmasını hedefleyen kırsal kalkınma çabaları ülkemizde planlı dönem öncesi ve sonrası, olmak üzere iki dönem olarak incelenmektedir.

2.5.1.1 Planlı Dönem Öncesi

Kurtuluş savası sonrasında nüfusun % 80’inin köylerde yaşıyor olması, ihracatın %84’ününde tarım ürünlerinin oluşturması ( ĐTO, 2000: 22) nedeniyle, ülkenin kalkınmasına yönelik olarak gerçekleştirilecek çalışmaların köy ve köylü sorunları merkezli olmasına neden olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında dünyayı etkisi altına alan büyük buhran sadece tarım ürünü ihraç eden ülkemizi de son derece kötü etkilemiştir. Mevcut durum itibari ile tek sektör olan tarımda ve kırsal alanda kalkınmanın sağlanarak kaynak yaratması yönünde çaba harcanmıştır. Çünkü hem tarımın tek sektör olması nedeniyle bir mecburiyetten hem de tarım sektörünün diğer sektörleri finanse etmesi ve kaynak aktarmasının, birçok ülkede ve zamanda tecrübe edilmiş bir politika olmasından da hareket edilmiştir.

Mevcut ekonomik ve sosyal yapının arz ettiği durum nedeniyle köy ve köylüye yönelik bazı yeni yaklaşımlar ortaya konulmuştur ki bunlardan ilki, 17 Şubat-4 mart 1923 tarihleri arasında yapılan Đzmir Đktisat Kongresidir. Kongreye her ilçeden 3’ü çiftçi olmak üzere birçok katılımcı davet edilmiş ve kırsal alanı ilgilendiren konular ele alınmıştır. Kongre çiftçi grubunun aldığı kararlar şunlardır tekel idare ve sisteminin

kaldırılması, tütün ziraatı ve ticaretinin serbest olması ve ihraç edilecek ürünlerin işlenmiş olması ( ürüne katma değer sağlanarak toplam ihraç gelirinin arttırılması için) ve tütün vergilerinin tüketicilerden uygun şekilde tahsil edilmesi. Köylülere tarımsal üretimin uygulamalı öğretilmesi ve bunun için kitaplar bastırılması. Đlk ve ortaokullarda sanayi ve ziraatın da uygulamalı olarak gösterilmesi. Kışla ve askeri eğitim merkezlerinde uygulamalı ziraat eğitimi yapılması. Türk ve yabancı yüksek öğretim, ortaokul ve medreselerden kız ve erkek mezunların en az bir yıl süre ile köy öğretmenliğinde görevlendirilmesi. Aşar vergisinin kaldırılması. Zirai, sanayi ve coğrafi sinema filmleri ile köylünün bilgilendirilmesi kararları alınmıştır (Ökçün, 1968:61). Bağımsızlığın henüz kazanıldığı o dönemlerde tarım, köy ve köylü sorunlarına katılımcı bir yaklaşım izlenmiş olması oldukça önemli bir gelişmedir.

18 Mart 1924 tarihli köy kanunu çıkarılan ilk kanunlardan olup, üretim faaliyetin gerçekleştiği alanın önce sınırlarının belirlenmesine yönelik olarak çıkarılmıştır.442 sayılı köy kanunun asıl amacı toprak mülkiyeti sistemine yenilik getirmesidir. Kırsal kesiminin kalkındırılması için çıkarılan köy kanunu, kalkınmanın köyden başlaması gerektiğine vurgu yapmakla birlikte, köylere hukuki bir statü verilerek tüzel kişilik kazandırılmıştır. Köye tanına özerklik ile birlikte, seçilen yönetsel organlara ve köy halkına köy yaşamı için gerekli alt yapı ve benzeri hizmetleri yapma ve daha iyi yaşam koşulları yaratma yükümlülüğü getirilmiştir. Köy kanunu çıkarılmasının ardından mali ve eğitim düzeyi düşük olan üreticilerin bir araya getirilerek üretim yapmaları konusunda da çalışmalar yapılmaya başlanmıştır ki bu vesileyle tarım politikalarının oluşturulmasına yönelik kooperatifçilik hareketi başlatılmıştır. 1888 yılında kurulan Ziraat Bankası 1924 yılında sadece tarım sektörüne hizmet vermek üzere anonim şirket haline dönüştürülmüştür.

1938 yılında Tarım Bakanlığı tarafından düzenlenen” Birinci Köy ve Ziraat Kongresi”, tarımla ilgili teknik konular yanında, köylerin bazı sosyal ve ekonomik sorunları ele alınmıştır. Köy kalkınması ve tarımsal gelişme için girişilecek “ulusal seferberlik”’te, mali plan için sağlanacak kaynaklar konusunda da bir çalışma yapılmıştır.

Aşarın kaldırılması köylü üzerindeki büyük bir yükün kaldırılarak, üretim sermayesi birikimi sağlanmasının önü açılmış ve kırsal alanlarda mültezimlerin hegemonyasını sona erdirmiştir.

1934 tarihli Đskân kanunu az topraklı ya da topraksız köylüleri toprak sahibi yapmak için çıkarılmış bir kanundur. Kanunun esası çok nüfuslu ailelere 6-15 hektar arasında toprak ile çift hayvanı, araç gereç, tohumluk gibi girdilerin verilmesini düzenlemekteydi. Ayrıca çıkarılan “Tapu kanunu ile sahipsiz toprakları imar edenlere tapusunun bedelsiz verilmesi veya da devlet mülkiyetinde olup da kamuya açılmamış yerleri bağ-bahçe yapan kişilere, vergi değerinin belli bir kısmı alınarak dağıtım yapılması düzenlenmiştir (Tarım Şurası 2004:20)

Đyi niyetle çıkarılan bu yasalar kısa bir süre sonra nüfuz sahibin zenginlere yaramıştır çünkü devletin o zamanki gücü ancak toprak vermeye yetmekte, girdi desteği sınırlı olduğundan fakir halkın toprak sahibi olması pek bir anlam taşımadığından yarıcılığın tercih edilmesine neden olmuştur. Çitçiyi topraklandırma yasası 1945 yılında çıkarılmış ve toprak dağılımında adaleti sağlamaya yönelik olarak hazırlanmış bir yasadır.

2.5.1.2. Planlı Dönem

Ülkemizde sadece tarım kesimi değil tüm sektörlerin yeniden düzenlenmesine imkân verecek planlar yapılmaya başlaması 1960’lı yıllara rastlamaktadır. Kalkınmanın planlı bir yaklaşımla sağlanabileceği görüşünden hareketle, beş yıllık kalkınma planlarının hazırlanması Anayasada yer almaktaydı.1963 yılında ilki çıkarılan’ beş yıllık kalkınma planlarında ana hedefler belirlenmiş olup yıllık programlarla desteklenmesi esası getirilmiştir. Beş yıllık kalkınma planları kamu kesimini bağlayıcı, özel sektörü yönlendirici niteliktedir. Genel anlamda planlarda toplum refahın arttırılması, sosyal adaletin sağlanması için bölgeler arası eşitsizliklerin giderilmesi, verimliliği artıracak sermaye yoğun (entansif) tarım için, alt yapı hizmetleri için devletin yatırım yapması hedeflenmektedir.

Planlı dönemde köy ve köylüye yönelik yaklaşımlar da önceki dönemlerden genel olarak oldukça farklılık arz etmektedir. Planlı döneme başlanması ile birlikte köy kalkınmasının sanayileşme, tarımda modernleşme ve kentleşme olgularıyla ilişkili bir biçimde ele alındığı, başka bir ifade ile köy kalkınmasının ulusal kalkınmadan bağımsız bir süreç olmadığının algılandığı görülmektedir (Çağlar, 1986:180).

Benzer Belgeler