• Sonuç bulunamadı

3.2. E-Devletin Temelleri ve Ortaya Çıkışı

3.2.1. Küreselleşme

Küreselleşme günümüzde oldukça tartışılan ve hakkında oldukça fazla sorulan bir olgudur. Küreselleşme modernitenin devamı yoksa postmodernitenin bir görünümü olarak mı ortaya çıkmaktadır? Bir sürekliliğe mi işaret etmektedir yoksa bir kopuşu mu ifade etmektedir? Küreselleşmenin temellerini ekonomide mi yoksa kültürde mi yoksa her ikisinde birden mi aramalıdır? Küreselleşme süreci geri döndürülemez midir, yoksa bu süreci geri döndürmek mümkün müdür? Ya da küreselleşme gelişmiş ülkelerin dünyanın geri kalanı üzerinde yarattığı tahakkümün bir aracı mıdır? Küreselleşmeye ilişkin bu ve daha pek çok soru, kavrama ilişkin belirli bir tanımlama yapmayı ve çerçeve çizmeyi zorlaştırmaktadır. Ayrıca her soru kendi içinde belirli bir politik

256 Ö. Uçkan, 2003, s.3.

257 M. Yıldız, R. Karakaya Polat, s. 9.

ideolojik cevabı barındırmaktadır. Dolayısıyla küreselleşmenin ele alınış biçimi -çalışmada yer alan pek çok başlık gibi- mecburi olarak belirli bir ideolojiyi yansıtacaktır. Bu nedenle en genel olarak küreselleşmenin neredeyse tüm dünyayı bütünleştiren bir süreç olduğu ve bu sürecin belli bir dönemde ortaya çıktığı ve günümüzde de devam ettiği söylenebilir. Tanım yapmanın tüm handikapları gözönünde bulundurularak yine de bir tanım yapmak gerekirse küreselleşme; “en genel anlamıyla, bir coğrafi birim olarak dünyanın tümünün bütünleşmesine, yani, global bir topluma ve global bir kültüre sahip olma durumuna gelmesine işaret”258 etmektedir. Anthony Giddens’a göre ise; “küreselleşme, uzak yerleşimleri birbirine, yerel oluşumların millerce ötedeki olaylarla biçimlendirildiği ya da bunun tam tersinin söz konusu olduğu yollarla bağlayan dünya çapındaki toplumsal ilişkilerin yoğunlaşması olarak tanımlanabilir.”259

Küreselleşme kavramı belirli bir ideolojik çerveve bağlamında, olumlu/olumsuz pek çok anlamda ele alınabilmektedir. Örneğin küreselleşme; “bir yandan güçlü devlet/güçsüz devlet, merkez/çevre devlet ikilemi üzerinden, güçlü/merkezde olanın güçsüz/çevrede olanları politik baskılarla ekonomik sömürü sürecine dâhil ederek, pazarı genişletme söylemi üreten bir kavram olarak gösterilirken, diğer yandan ülkeler arası sınırların, politik, ekonomik özelliklerin silikleştiği küresel bir dünyaya işaret etmektedir.” 260 Küreselleşme kavramı bu bağlamda bir tarafta; iletişimin arttığı, dünyanın küçüldüğü, ulaşım olanaklarının geliştiği bir dünyaya kapıyı açmakta fakat diğer tarafta sermayenin ülke sınırlarını aşarak küresel ölçekte yayıldığı, çok uluslu şirketlerin ortaya çıktığı, ekonomilerin birbirine bağımlı ve kırılgan hale geldiği, insanların tek tipleştiği, hareket halinde olmayan, gelişmelere ayak uyduramayan

258 Nihat Bulut, “Küreselleşme: Sosyal Devletin Sonu mu?”, Ankara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:52, Sayı:2, s.181.

259 Anthony Giddens, Modernliğin Sonuçları (Sekizinci Basım), Çev. Ersin Kuşdil, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2018, s. 68.

260 Mehmet Kaya, “Küreselleşme Yaklaşımları”, Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı: 13, 2009, s. 3.

ülkelerin ve insanların dışlandığı bir dünyanın sorumlusu olarak gösterilmektedir.

Dolayısıyla “bazılarına göre ‘küreselleşme’ onsuz mutlu olamayacağımız şey; bazılarına göre ise; mutsuzluğun nedeni” 261dir.

Küreselleşme ile ilgili en başta gelen sorulardan biri küreselleşmenin ne zaman ortaya çıktığı, yukarıda bahsi geçen belli bir dönemin hangi döneme işaret ettiğidir.

Küreselleşmenin nasıl ele alındığına göre ise küreselleşmenin ortaya çıkış zamanı farklılık gösterecektir. Örneğin Dünya Bankası’na göre; ulaşım maliyetlerinin azalması, gümrük engellerinin azaltılması, buharlı gemilerin denize açılması vb. nedenlerle ihracatın ve dolayısıyla sermaye birikiminin artışıyla ilk küreselleşme dalgası 1870-1914 yılları arasında yaşanmıştır. Dünya Bankası bu saptamasında küreselleşmeyi ekonomik bir temelde ele alarak, ulaşım imkânlarının artmasının ticareti ve dolayısıyla sermaye birikimini artırarak küreselleşme denilen sürecin başladığına işaret etmektedir.262 Cem Somel’e göre ise; ulaşımın kolaylaşması, sermayenin hareket imkânının artması son birkaç yüzyıldır devam etmektedir. Bu bağlamda küreselleşme yeni bir şey ortaya çıkarmamaktadır. Küreselleşmede yeni olan şey, merkezi devletlerin uluslar arası teşkilatlar yoluyla diğer devletlerin politikalarına müdahele ederek ekonomik düzeni şekillendirmesidir. Dolayısıyla küreselleşme kelimesi ‘yönetişim’,

‘uluslar arası toplum’, ‘ulusötesi şirket’ gibi politik bir araçtır.263 Amaç ise, “mal ve sermaye hareketleri önündeki engellerin kaldırılmasını sağlamaktır.” 264

Küreselleşmeye ilişkin olarak ele alınabilecek diğer önemli bir husus;

küreselleşmenin salt ekonomik mi yoksa ekonomik, kültürel, politik temelde mi ortaya çıkıp geliştiğidir. Giddens’a göre; modernlik yapısı gereği küreselleştiricidir ve

261 Zygmunt Baumann, 2006, s. 7.

262 The New Wave of Globalization and Its Economic Effects, s.24-25 http://documents.worldbank.org/curated/en/954071468778196576/310436360_20050007015044/addi tional/multi0page.pdf (Erişim Tarihi: 12.08.2018)

263 Cem Somel, “Az Gelişmişlik Perspektifinden Küreselleşme”, Doğu Batı, Yıl:5, Sayı:18, Şubat, Mart, Nisan 2002, s. 195.

264 ibid, s. 197.

dolayısıyla küreselleşme öncelikle modernlik tarafından belirlenmektedir.265 Ayrıca küreselleşmenin, kapitalist dünya ekonomisi, ulus-devlet sistemi, uluslar arası işbölümü, askeri devlet düzeni olmak üzere dört boyutu vardır.266 Giddens iletişim teknolojilerinin ve medyanın da küreselleşmenin yapısal dönüşümün ardında yatan kültürel küreselleşmenin de belirleyici olduğuna ilişkin görüşler olduğuna işaret etmektedir.267 Dolayısıyla Giddens küreselleşmenin temelini ekonomik, siyasi olarak ortaya koymakla birlikte kültürel etkisine de bir parantez açmaktadır.

Her ne kadar günümüzde enformasyon ve iletişim teknolojileri temelinde şekillenen kültür, küreselleşmenin yayılması ve gelişmesine katkıda bulunmuşsa da ekonominin küreselleşme sürecinde bir adım öne çıktığı söylenebilir. Dolayısıyla pazar ekonomisi, serbest ticaret, doğrudan yabancı yatırım, çok uluslu şirketler vb.

bağlamında ele alınan küreselleşme sürecinde kültürel dönüşümün ekonomik dönüşüme eklemlendiği söylenebilir. Küreselleşmenin ekonomik boyutunda ulus-devlet sınırlarının aşılarak, özellikle sermayenin dünya ölçeğinde yayılması ve kendini yeniden üretecek yeni fırsatlar bulması söz konusudur. Bunun yanısıra sermayenin küresel ölçekteki hareketliliği aynı zamanda, kültürel değişimleri de beraberinde getirmektedir.

Bu bağlamda küreselleşmenin ortaya çıkışında modern-kapitalist ekonomi temel etken olsa da kültür küreselleşmenin gelişimi bakımından önemli bir yere sahip olmaktadır.

Gelişen enformasyon ve iletişim teknolojileri küreselleşmeyi geliştirirken, küreselleşme de enformasyon ve iletişim teknolojilerinin gelişimine katkı sağlamaktadır. Dolayısıyla

“Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler küreselleşmenin bir sonucu olduğu gibi aynı zamanda küreselleşmenin de bir nedenidir.”268

Teknolojinin özellikle iletişim üzerindeki gelişimi, dünyanın küresel bir köy olması, her zaman ve her yere ulaşmanın mümkün olduğu bir dünya algısını da

265 A.Giddens, 2018, s. 67.

266 ibid, s.74.

267 ibid, s.79.

268 Ö. Günaydın, 2014, s. 5.

beraberinde getirmiştir. Böylece küresel boyutta değerler, bakış açıları tek tipleşme eğilimine girmiştir. “Belli bir kültür, ekonomi ya da siyaset normunun, değer yargısının ya da kurumsal yapının küresel ölçekte yaygınlık kazanarak o alanda geçerli tek norm, tek değer yargısı ya da tek kurumsal yapı haline gelmesini ifade eden “küreselleşme”…

devrimsel değişim süreciyle iç içe yürümektedir.”269

Dolayısıyla küreselleşmenin bu denli etkili olmasının temel nedeni ekonomik olsa da, enformasyon ve iletişim teknolojilerindeki gelişim ile yarattığı değişim yalnızca ekonomik boyutta olmamış, kültürel, toplumsal, siyasi olarak tüm dünyayı etkilemiştir.

Özellikle küreselleşme sürecine eklemlenen enformasyon ve iletişim teknolojileri kapitalizm yeniden yapılandırılarak krizlerden kolay çıkmasının önemli bir aracı olmuştur. “Özetle, küreselleşme; yalnızca neo-liberal ideolojinin pazar egemenliği için halkı ikna ettiği bir şey değil, aynı zamanda kapitalist yeniden yapılanma, inovasyon, rekabet ve yeni bilgi ve iletişim teknolojileri aracılığı ile yürürlüğe giren yeni tarihsel gerçeklik”270 olarak ortaya çıkmıştır. Enformasyon ve iletişim teknolojilerindeki ele alınan bu gelişme, kapitalist ekonominin yeniden yapılanmasına zemin hazırladığı gibi aynı zamanda iktidarın modern devlet ile birlikte kurumsallaştırdığı ağsal iktidar yapılarının sürdürülmesi için vazgeçilmez olmuştur. “Gözetim teknolojileri küreselleşmenin bir aracı olarak kapitalist üretim ilişkilerinde önemli yer edinmiştir.”271 Dolayısıyla “bu küresel ekonomi tarihsel olarak yeni bir ekonomidir.”272 Enformasyon ve iletişim teknolojileri ile küreselleşmenin karşılıklı etkileşimi, modern gözetim ve denetim teknolojilerini güçlendirilerek kapitalist sistemin sürdürülmesi açısından önemli bir konumda bulunmaktadır.

269 Ahmet Şenel ve Serhat Gençoğlu, “Küreselleşen Dünyada Teknoloji Eğitimi”, Gazi Üniversitesi Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi Dergisi, Y. 11,Sayı:12, s. 46.

270 Manuel Castells, Information Technology, Globalization and Social Development, United Nations Research Institute for Social Development, Switzerland, 1999, s. 5

271 Ö. Günaydın, 2014, s. 6.

272 M. Castells, 1999, s. 5.

Modern teknolojinin salt teknik bir olgu değil; belirli sosyal, siyasi, ekonomik temeller ile birlikte ortaya çıkıp bu denli hayatı kuşattığı göz önünde bulundurulduğunda, modern teknolojiyi etkileyen ve aynı şekilde ondan etkilenen temel unsurlardan birinin küreselleşme olduğu söylenebilir. Küreselleşme olarak adlandırılan süreç doğrultusunda enformasyon ve iletişim teknolojilerinin gelişimiyle modern teknoloji, çerçeveleyici etkisini arttırma imkânı bulmuş ve var olanı iktidar ve otoritenin etkisi altına almıştır. İktidar da bu noktada modern teknoloji ile sağlam bir birliktelik kurmuş, iktidar ve modern teknoloji, mevcut sistemin devamlılığını sürdürürken, karmaşık ve sıkı ilişkisini perçinlenmiştir.

Küreselleşmenin ne zaman, hangi temellerde ortaya çıktığı tartışmalı olsa da kapitalist sistem içerisinde yeni bir döneme işaret ettiği aşikârdır. Her ne kadar kapitalist sistemin kâr maksimizasyonu, rekabet, verimlilik vb. gibi temel argümanları değişmese de, özellikle ulaşım imkânlarının, enformasyon ve iletişim teknolojileri vb. gelişimi ile birlikte toplumsal, ekonomik, siyasi, kültürel dönüşüm tetiklendiği yeni bir döneme girildiği söylenebilir.

Enformasyon ve iletişim teknolojilerinin gelişimine paralel olarak ortaya çıkan küreselleşme ile birlikte yaşanan devrimsel süreç ile artık yeni bir döneme geçildiği düşüncesi kuvvetlenmiş; 1960’lı yıllarda ortaya çıkan enformasyon çağı, sanayi sonrası toplum, ağ toplumu gibi adlandırmalar 1980 sonrası dönemde daha çok dile getirilir olmuş, Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan dönüşüme benzer şekilde enformasyon ve iletişim teknolojileri ile birlikte sanayi toplumundan farklı ve yeni bir toplumsal dönüşümün ortaya çıktığı dile getirilmeye başlanmıştır.