• Sonuç bulunamadı

Enformasyon Toplumu

3.2. E-Devletin Temelleri ve Ortaya Çıkışı

3.2.2. Enformasyon Toplumu

Enformasyon Toplumu kuramının daha iyi ele alınabilmesi açısından öncelikle enformasyon ve bilgi arasındaki ilişkinin net bir şekilde ortaya konulması

gerekmektedir. Çünkü iki kavram birbiri yerine kullanılabilmekte, bu durumda kavramsal karışıklığa yol açarak kuramın yeterince anlaşılamamasına neden olma riskini içerisinde barındırmaktadır. Enformasyon ve bilgi arasında yaşanan karmaşıklığın arkasında, İngilizce ’de “knowledge” ve “information” kavramlarının ikisi içinde dilimizde bilgi karşılığının kullanmasının yattığı söylenebilir. Knowledge bilgi olarak çevrilirken, enformasyon kavramı da bilgi olarak çevrilmekte ancak enformasyon kavramının Türkçe ’de kesin bir karşılığı bulunmamaktadır. 273

Türk Dil Kurumu sözlüğünde bilgi kavramı: “insan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütünü, bilim, malumat; öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat, vukuf; insan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, malumat, vukuf, bilim, bilişim” gibi çok geniş bir şekilde tanımlanmakta, enformasyon kavramı ise;. “danışma, tanıtma; haber alma, haber verme, haberleşme” olarak tanımlanmaktadır.274 Bu tanımların yanı sıra, iki kavramında İngilizce karşılıklarına bakılacak olunursa, Oxford Sözlüğünde enformasyon (information): “bir şey ya da birisi tarafından sağlanan ya da öğrenilen gerçekler;

bilgisayar tarafından işlenen, depolanan ya da iletilen veriler” olarak tanımlanmaktayken; bilgi (knowledge): tecrübe ya da eğitim yoluyla kazanılan olay, enformasyon ya da yetenek; bir konunun teorik ya da pratik anlayışı; bilinenlerin toplamı; doğru, açıklanmış/doğrulanmış inanç…” vb. olarak tanımlandığı görülmektedir. 275

Enformasyon (information) kavramı, bugünün toplumunda temel bir rol oynamaktadır. Kavram özellikle II. Dünya Savaşı’nın ardından bilgisayar kullanımının artışı ile birlikte etkili olmaya başlamıştır. Enformasyon kelimesinin kökenine bakılacak olursa; kelime Latin kökenli informatio kelimesinden gelmektedir. Bu kavram biçim

273 Bu nedenle özellikle yabancı metinlerde, information olarak kullanılan kavram çalışmada bilgi olarak değil, enformasyon olarak kullanılmıştır.

274 http://tdk.gov.tr/ (Erişim Tarihi:08.11.2017)

275 http://www.oxforddictionaries.com/ (Erişim Tarihi: 08.11.2017)

vermek, şekillendirmek anlamı taşımaktadır, modern kullanımını ise on dördüncü yüzyılda edinmiştir ve zihne biçim verme, onu şekillendirme anlamında kullanılmıştır.

276 Bu bağlamda günümüz toplumunda enformasyon kavramının daha çok bilgisayar ve internet aracılığıyla dataların işlenerek şekillendiği ve anlamlı bir duruma geçtiği bir aşamayı anlatmak için kullanıldığı söylenebilir. Enformasyon kavramına ilişkin tartışmalar sınırlı olmak ile birlikte, bilgi kavramına ilişkin yüzyıllardır süregelen bir tartışma vardır. Bu nedenle bilgi kavramına ilişkin daha ayrıntılı bir açıklama yapmak mümkündür.

Bilgi (knowledge); Antik Yunan’dan beri tartışılagelen felsefenin bir konusu olmuştur. “Sokrates bilgiyi insanı erdemli davranmaya yöneltmesi bakımından ele almıştır. Antik Çağ’da bilgi problemi üzerinde sistematik çalışmalar yapan ve bilginin kaynağını araştıran filozoflar ise; Platon ve Aristoteles’tir. Bilgi, akıla mı yoksa duyulara mı dayanmalıdır gibi sorular üzerinde durmuşlardır.”277 Platon bilgi türlerini;

bilgi (episteme) ve doğru sanı (aletes doxa; true belief) olarak ikiye ayırmaktadır. Platon bu ayrımı ilk olarak “Menon” adlı eserinde ele almaktadır. Doğru sanı (doxa, true belief) bir bilgi türü olmamakla beraber bilgiye en yakın olandır ancak bilgi değildir.

Doğru sanının bilgi olabilmesi için temellendirilmesi, yani logos (burada reason veya account) un verilmesi ve kolayca unutulmaması gerekmektedir.278

Platon’un diyaloglarından biri olan “Theaetetus” adlı eserinde Platon bilgiyi tartışmaktadır. Bu diyalogda Theaetetus ve Socrates “bilgi nedir?” (what is knowledge?) sorusuna cevap aramaktadırlar. Theaetetus zeki bir matematikçidir. Bilgi nedir sorusuna ise üç farklı cevap verir. İlk önce bilgiye ilişkin tanım yapmadan geometri, astronomi, aritmetik gibi bilginin örneklerini verir. Ardından bilgiye ilişkin tanım yapmaya başlar.

276 Rafael Capurro and Birger Hjørland, “The Concept Of Information”, Annual Review of Information Science and Technology, Ed. B. Cronin, Vol. 37, Chapter 8, 2003, s. 351-355.

277 Deniz Çalık ve Özge Pelin Çınar, “Bilgi Toplumu ve İnternet”, inet-tr’09 - XIV. Türkiye’de İnternet Konferansı Bildirileri, Bilgi Üniversitesi, İstanbul, 2009, s.78.

278 İhsan Turgut “Platon’da Bilgi Türleri”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt:22, 1978, s. 349-350.

Birinci cevabında, bilginin algı (knowledge is perception) olduğunu söyler. İkinci cevabında, bilginin doğru sanı olduğunu söyler. (knowledge is true belief.) Üçüncü cevabında ise; logos ile birlikte doğru sanının bilgi olduğunu söyler. (true belief with an account (logos))279

Dolayısıyla Platon’un felsefesinde bilgi, logosla temellendirilmelidir. Bu bağlamda Platon’a göre bilgi doğuştan gelmektedir ve kesin bilgiye ulaşmak mümkündür. Aristotales’in düşüncesinde, Platon’dan farklı olarak, bilgi deneyimlerle ve gerçek dünyadan elde edilmektedir. Ortaçağ döneminde ise; St. Augustine bilgiyi tartışmış ve kesin bilgiye ulaşılabildiğini ele almıştır. Hümanizmin ortaya çıktığı Rönesans döneminde bilgi tartışmasında Bacon öne çıkmış, Bacon insan zihninin bilgiyi edinebileceği ve bu şekilde doğaya hükmedebileceğini söylemiştir. Decartes; bilgiye ulaşabilmek için şüphenin ortadan kaldırılması gerektiğini söylemiş, Hegel ise; akıl ile bilgi ve gerçeklik arasındaki ilişkiyi irdelemiş ve bilginin diyalektik ile tez, anti-tezin ilişkisinden doğan sentezden kaynaklandığı hususunu ele almıştır.280

Görüldüğü üzere; Antik Yunan felsefesinden itibaren bilgi konusu tartışılmış ve bilgiye ilişkin farklı görüşler ve tartışmalar ortaya atılmıştır. Dolayısıyla bilgiye ilişkin kesin bir tanım vermek bu anlamda mümkün olmamaktadır. Ancak bilgi tartışmalarından bir sonuç çıkarılabilirse bu da bilginin kolaylıkla elde edilmediği, bilginin mantıkla temellendirildiği ve bilginin değerli olduğu fikridir. Neticede bilgi yüzyıllar boyu tartışılmış ve tüm bu tartışmalar bilgi felsefesi (epistemoloji) denilen felsefi alan çerçevesinde yapılmıştır.

Peki, enformasyon toplumu olarak adlandırılan günümüz toplumunda bahsi geçen bilgi nasıl bir bilgidir? Bilgi felsefesi bağlamında bu topluma bilgi toplumu diyebilir miyiz? Yukarıda ele alınan tanım ve açıklamalar göz önünde bulundurulduğunda, enformasyon kavramının bilgi kavramına göre daha dar bir

279 http://plato.stanford.edu/entries/plato-theaetetus/ First published Sat May 7, 2005; substantive revision Fri Dec 13, 2013 (Erişim tarihi: 07.11.2017)

280 D. Çalık ve Ö. P. Çınar, 2009. s. 80.

anlamda olduğu, enformasyon daha çok bilgisayar ve internet aracılığı ile verilerin, dataların işlenerek anlamlı hale getirilen çıktı olarak tanımlanabilirken, bilginin daha geniş ve felsefi bir doğru, tüm bilinenlerin tümü gibi bir anlam taşıdığı görülmektedir.

Dolayısıyla yaşadığımız toplumu –her ne kadar Türkçe de bilgi ve enformasyon kavramları bir arada kullanılıyorsa da- enformasyon toplumu olarak adlandırmanın daha doğru olacağı söylenebilir. Çünkü sanayi sonrası dönemde bilgisayarların, internetin etkisi ile iletişim teknolojileri sayesinde çok sayıda veri ortada dolaşmakta, bu verilerden bir kısmı düzenlenerek enformasyon haline gelmektedir. Bu enformasyonun bir bilgi olarak nitelenmesi çok iddialı bir düşüncedir. Bu bağlamda, yapılan tartışmalar ışığında -bilgi ve enformasyon kavramları birbirinin yerine rahatça kullanılıyorsa da- bu kavramların anlamları ve kavramların arkasında yatan tartışmalara bakarak kullanılan kavramları daha dikkatli seçerek yaşanılan dönemi, bilgi toplumu yerine enformasyon toplumu olarak adlandırmak daha yerinde olacaktır.

Enformasyon toplumu tartışmalarında, enformasyon toplumunun bir kopuş ya da mevcut sistemin devamı olduğuna ilişkin iki ayrı akım olduğu söylenebilir. Bu bağlamda bir kısım düşünür, günümüzde yaşanan dönüşümün geçmişten farklı bir toplumsal duruma, bir kopuşa işaret ettiğini dile getirmektedirler. Bazı düşünürler ise bu görüşün karşısındadır. Söz konusu düşünürlere göre günümüzde enformasyonun önemi artsa da, enformasyon toplumu gibi ayrı bir toplum aşaması yoktur ve yaşanan değişim yalnızca kapitalist mantığın bilgi ve iletişim teknolojileri sayesinde güçlenerek yoluna devam etmesinden ibarettir.

Frank Webster enformasyon toplumunu bir kopuş olarak ele alanlar ile önceki toplumun bir devamlılık olarak ele alanlar arasında bir ayrıma gitmekte ve düşünürleri iki ayrı grupta ele almaktadır. Webster’a göre; post-endüstriyalizm (Daniel Bell ve ardılları), post-modernizm (Jean Baudrillard, Mark Poster, Paul Virilio), esnek uzmanlaşma (Michael Piore and Charles Sabel, Larry Hirschhorn), gelişmenin

enformatiksel şekli (Manuel Castells) kuramları yaşanan toplumsal değişimi bir kopuş ve yeni bir başlangıç olarak ele almaktadır. Diğer taraftan neo-marksizm (Herbert Schiller), düzenleme kuramı (Michel Aglietta, Alain Lipietz), esnek birikim (David Harvey), dönüşlü (rekleksif) modernizasyon (Anthony Giddens), kamusal alan (Jürgen Habermas) kuramları bir kopuştan ziyade devamlılık üzerinden ilerlemektedir.281

Yaşanan değişimi eski dönemden bir kopuş olarak ele alan görüşe göre; 1960’lı ve 1970’li yıllarda, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişe benzer bir dönüşüm yaşanmıştır. 282 Bu dönüşümü adlandırmak için: Daniel Bell, “Sanayi Sonrası Toplum”;

Alvin Toffler, “Üçüncü Dalga Toplum”; Peter Drecker, “Bilginin Toplumu”; Manuel Castells, “Ağ Toplumu”; Armand Mattellart, “İletişim Toplumu” kavramlarını kullanmıştır.283 Farklı düşünürler yaşanan ekonomik ve toplumsal dönüşümü farklı kavramsallaştırmalar ile tanımlamaya çalışmışlar ancak temelde hepsi de bu dönemin sosyal ve ekonomik yaşamın yeni bir biçimi olduğunu kabul etmişlerdir.284 Sanayi sonrası tezlerin ortak noktası enformasyonun ön plana çıkışını vurgulayan ‘enformasyon toplumu’ görüşü olmuştur.285

Enformasyon toplumu fikrinin en önde gelen temsilcilerinden biri, sanayi sonrası tezini de ortaya atan Bell olmuştur. 1973 yılında yazdığı, “The Coming Of Post-Industrial Society” adlı kitabının önsözünde Bell, üç teknolojik devrimden bahsetmektedir. Birinci teknolojik devrim; buhar gücünün kullanılması, makineleşme, ray sistemi ve fabrikalar ile karakterize edilmektedir. İkinci teknolojik devrim; elektrik ve kimya olmak üzere iki buluş temelinde tanımlanmaktadır. Elektrik gücü bize buhar gücünün sağladığından çok daha fazla uzaklara gitme imkânı sağlar, ışık sayesinde gece

281 Frank Webster, Theories of the Information Society (Third Edition), Taylor & Francis e-Library Routledge, London& New York, 2006.

282 Krishan Kumar, Sanayi Sonrası Toplumdan Post Modern Topluma Çağdaş Dünyanın Yeni Kuramları, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2004, s.14.

283 Zeki Parlak, “Sanayi Ötesi Toplum Teorilerinin Eleştirel Bir Değerlendirmesi”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:2, 2004, s. 97.

284 Agnieszka Becla, “Information Society And Knowledge-Based Economy Development Level And The Main Barrıers Some Remarks”, Economics& Sociology, V. 5, No:1, 2012, S. 126.

285 K. Kumar, 2004, s.14

ve gündüz ritmi değiştirilebilir. Elektrik, aynı zamanda mesajların kablolar üzerinde iletilmesinin sağlanarak telefon ve radyonun icadını, kimya, doğada bilinmeyen materyallerin üretimini sağlamaktadır. Üçüncü teknolojik devrim ise; birinci ve ikinci teknolojik devrimin üzerinde yükselen ve tüm siyasi, sosyal ilişkileri değiştiren kurumsal bilginin ön planda olduğu devrimdir. Bell, bilginin bu dönemdeki merkezi rolüne karşın, kitabının adını “Bilgi Toplumu” koymamasının nedeni olarak ise, teknolojinin rolünü ve teknolojinin toplumsal dönüşümdeki stratejik kaynak olmasını gösterir. Sanayi-Sonrası dönemin temel özelliği teorik bilginin kodifikasyonu ile bilim ve teknoloji arasında ortaya çıkan yeni ilişki biçimidir.286 Dolayısıyla Bell bu dönemde kurumsal bilgi ile eklemlenen teknolojik sürece işaret etmektedir.

Manuel Castells de benzer biçimde yaşanan dönüşümü, iletişim teknolojilerinin gelişimi ve dolayısıyla ağ toplumunun oluşumuna bağlamaktadır. Castells’e göre;

sosyal organizasyon ve sosyal pratiğin tüm önemli boyutlarında ağın (network) bulunduğu, dijital ağ teknolojilerinin enformasyon teknolojisinin özelliği olduğu, bu durumun sosyal ve organizasyonel ağsal yapıda sonsuz bir genişleme ve yeniden oluşma durumu ortaya koyduğunu belirtmektedir. Sanayi Devrimi, verimliliğin artırılması, üretimin artırılması ve bunu sağlamak için makinelerde yenilikler yaratılması, dolayısıyla teknolojide özellikle buhar teknolojisinin geliştirilmesi temelinde ortaya çıkmıştır. Teknolojideki bu değişim ile birlikte İngiltere dünya pazarında tartışmasız bir üstünlük kurmuştur. Nasıl ki Sanayi Devriminin ortaya çıkışının belli bir zemini var ise, enformasyon toplumunun da ortaya çıkışının önemli nedenleri vardır. Bu da enformasyon alanındaki devrimdir.287 Castells’e göre;

enformasyon ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler yaşanılan değişikliklerin tek bir nedeni değildir, fakat yeni enformasyon ve iletişim teknolojileri de olmadan yaşamımızı

286 Daniel Bell, The Coming Of Post-industrial Society, Heinemann Educational Publishers, New York, 1999, Introduction.

287 Aykut Göker, “Bilim ve Teknoloji Politikalarına Giriş İçin ‘Enformasyon Toplumu’ Üzerine Kavramsal Bir Yaklaşım Denemesi”, Mülkiye Dergisi, Cilt:35, Sayı: 230, 2001, s. 3- 4.

değiştiren şeyler mümkün olamazdı. 1990’larda tüm dünya enformasyon sistemleri ve iletişim süreçleri temelinde bilgisayarların telekomünikasyon ağları çerçevesinde organize olmuştur.288

Alvin Toffler ise; insanlığın şimdiye kadar geçirdiği üç dönem tanımlamış ve tarım devrimini birinci dalga, sanayi devrimini ikinci dalga, son olarak içinde bulunduğumuz dönemin belirleyeni olan bilgi devrimini de üçüncü dalga olarak ele almıştır. Toffler enformasyon çağınıın temeline ise kaos teorisini koyarak, geçmiş dönemdeki teorilerin, paradigmaların bu dönemde artık geçerliliğini yitirdiğini öne sürmüştür.289

Hardt ve Negri’ye göre ise; ortaçağdan itibaren ekonomik paradigmalar; tarımın, endüstri ve dayanıklı malların, hizmet sağlama ve enformatik manipülasyonun ekonomik üretimde ön plana çıktığı üç dönemden geçmiştir. Hardt ve Negri, ekonomide başat sektör olan endüstrileşmeden hizmetler ve enformasyon hâkimiyetine geçişi bir süreç olarak görerek bu sürece ekonomik postmodernleşme, enformatikleşme adını vermektedirler.290 Bu dönemde artık enformasyon, üretimi yeniden tanımlayarak endüstriyi dönüştürmektedir ve emek, endüstriden hizmet alanına kaymaktadır. Modern dönemin ekonomik belirleyeni endüstri ve işgücünün endüstride yoğunlaşmasıyken, post endüstriyel dönemde ekonominin temel belirleyeni hizmet sektörü ve enformasyon olmuştur. Bu nedenle artık modern dönemden farklı bir dönem vardır.291

Günümüz toplumundaki dönüşümü tanımlamak için kullanılan sanayi sonrası ve enformasyon toplumu kuramının asıl olarak ekonomik dönüşüm temelinde ortaya çıktığı söylenebilir. Sanayi toplumunda makineleşme, sanayi ön plandayken, sanayi sonrası toplum ve enformasyon toplumunda enformasyon, bilgisayarlaşma ve hizmet sektörü ön plana çıkmıştır. Dolayısıyla yeni dönemde; “kapitalist sanayi ekonomilerinde

288 M. Castells, 1999, s. 2.

289 Nuray Mercan, Kemal Demirci, Emine Oyur, “Alvin Toffler’a Göre Bilgi Çağının Yeni Paradigması:

Kaos Teorisi”, Bilgi Ekonomisi ve Yönetimi Dergisi Cilt: 8, Sayı: I, 2013, s. 126.

290 M. Hardt ve A. Negri, 2008, s. 296.

291 ibid, s. 300.

istihdam, üretim ve katma değer açısından hayati öneme sahip sanayinin artık ön plânda olmayacağını, bunun yerine hizmet sektörünün ekonomi içinde ağırlığının artacağını ileri sürmektedir”.292 Enformasyonun ekonominin merkezine yerleştirilmesi neticesinde enformasyon piyasada alınır-satılır bir metaya dönüşmektedir. Enformasyonun meta haline gelmesinin temeli ise C.E. Shannon’un “Matematiksel İletişim Kuramı” ile atılmıştır. Bu kuram sayesinde enformasyon “ölçülebilir bir simge statüsü” kazanmış ve enformasyon bir nesneye dönüşmüştür.293

Enformasyon toplumu teorisinde enformasyonun dönüşmesini ve yayılmasını sağlayan temel araç ise bilgisayar olarak ele alınmıştır. Bu görüşe göre; bilgisayarın icat edilmesi enformasyon toplumunun ortaya çıkışı bakımından başat bir konumda bulunmaktadır. Bilgisayar ve bilgisayarlar arası iletişimi sağlayan internet olmadan enformasyon toplumunun ortaya çıkması çok mümkün görünmemektedir. Bilgisayar ve internet ABD’de ilk olarak askeri kullanım amacıyla icat edilmiş, daha sonra özellikle çok uluslu şirketler olmak üzere askeri ve sivil her alanda kullanılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda bilgisayar ve internet hem bilginin dünya çapında dolaşımını sağlayacak iletişim teknolojilerinin gelişmesini sağlamış hem de Sanayi Devriminin sembolü olan saatin yerini alarak yeni bir zaman ve mekân çerçevesi ortaya koymuştur. Sanayi Devriminde zaman; saat, dakika ve saniyelerle ölçülürken, bilgisayar sayesinde mikrosaniyeler içinde düşünmek mümkün olmuştur.294 Bilgisayar, üretimde farklı araçların kullanım ihtiyacını ortadan kaldırarak kendisini tüm faaliyerleri yerine getiren evrensel bir araç olarak sunmaktadır. Bu doğrultuda bilgisayarlaşma nedeniyle emek de soyut bir emek niteliğine bürünmüştür.295

Yaşanan değişimi kapitalist sistemin mantığı üzerinden ele alan eleştirel görüş ise enformasyona önem vermekle birlikte, enformasyon toplumu gibi ayrı bir

292 Z. Parlak, 2004, s. 97.

293 Nurcan Törenli, “EiT Dolayımında Kapitalist Üretim ilişkilerinin Yeniden Yapılandırılması”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt:58, Sayı: 2, 2003, s. 193.

294 K. Kumar, 2004, s. 23-24.

295 M. Hardt ve A. Negri, 2008, s. 307.

kavramsallaştırmadan ziyade enformasyonun gelişimini kapitalizm içinde incelemektedirler. Schiller’e göre, enformasyon toplumu ayrı bir ekonomik, toplumsal, siyasal sürece işaret etmeyip, kapitalizmin sürekli devam eden arayışının yapısal bir dönüşüme yol açmasından ibarettir. İletişim alanında yaşanan gelişmeler önceden planlanmış ve bilinçli bir şekilde ortaya konmuştur. Bu nedenle gelişmiş ve gelişmekte olan/ az gelişmiş ülkeler arasındaki fark açılmıştır.296

Anthony Giddens ise yazılarında doğrudan enformasyon toplumu kavramını kullanmamakta, bu dönemi radikal modernite olarak adlandırmaktadır. Giddens modern toplumları en başından beri enformasyonu toplumu olarak görmektedir. Dolayısıyla bu dönemde enformasyon, üzerinde düşünülmesi gereken bir konuma gelse de bu durum Daniel Bell’in ileri sürdüğü gibi yeni bir enformasyon toplumuna girdiğimizi göstermemektedir.

Giddens Marx, Durkheim ve Weber’in görüşlerinden yola çıkarak modernite olarak adlandırılan değişimlerin, fabrika üretimi, bürokratikleşme, şehirleşme, bilimsel ethosun gelişmesiyle ve doğayı görme biçimindeki yeniliklerle beraber ortaya çıktığını, bu üç düşünürün ihmal ettiği yükselen denetim, şiddet, savaş, ulus devletin de modernitenin oluşumuna katkı sağladığını ileri sürmektedir ve radikal modernite olarak adlandırdığı dönemi özellikle denetim üzerinden ele almaktadır.297 Bu bağlamda Giddens enformasyonun, enformasyon ve iletişim teknolojilerinin modern dönemdeki etkisini ortaya koymakta ancak bu etkiyi ayrı bir kavramşallaştırmadan ziyade modernitenin içinde incelemektedir.

Enformasyon toplumuna eleştirel yaklaşan başka bir görüşe göre ise;

enformasyon ve iletişim teknolojileriyle birlikte ortaya çıkan durum uluslar arası kapitalizme özgü bir durumdur. Kapitalizm tarih boyunca ticari kapitalizm, endüstriyel kapitalizm, ulusal tekelci kapitalizm ve uluslarası kapitalizm olmak üzere farklı

296 Aktaran Aylin Görgün Baran, “Sanayi Sonrası Enformasyon Toplumu Üzerine Tartışmalar”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt:9, Sayı:1-2, 1992, s. 65.

297 F. Webster, 2006, s. 203,204.

aşamalardan geçmiştir ve geçmeye devam etmektedir. Enformasyon toplumunun dile getirildiği dönem ise kapitalizmi uluslararası hale geldiği son aşamadır ve 1970’lerde yaşanan krizden çıkma yolu olarak enformasyon ve iletişim teknolojilerinin kullanımına başvurulmuştur. Dolayısıyla enformasyon toplumu olarak adlandırılan dönem yeni bir dönem değil, kapitalizmin belirli bir aşamasında ortaya çıkan kapitalist sistemin devamlılığını garanti altına almaya çalışan bir dönüşümün ifadesidir.298 Dinamik bir sistem olan kapitalizm kendisini geliştirerek yaşadığı krizden bir çıkış yolu bulmakta ve bu bağlamda kendisini dönüştürmektedir. Dolayısıyla “enformasyon toplumu geçirilmekte olan yeni bir toplumsal dönemin adı olmaktan çok, kapitalizmin krizi aşmak için… enformasyon ve iletişim teknolojileri desteği ile yeni politikaları ve uygulamaları hayata geçirme eyleminin adıdır.299 Dolayısıyla enformasyon ve iletişim teknolojilerinin kullanımının başat bir yer edindiği bu dönemde enformasyon toplumu söylemi bir tür ideolojik işlev görerek, kapitalizmin uluslarasılaşmasına, çok uluslu şirketlerin egemenliğinin pekişmesine ve gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler üzerindeki baskılarını meşrulaştırmaya yarayan bir işlev niteliğindedir.

Ülkemizde ise enformasyon toplumu kavramınının, teknoloji tartışmalarına benzer şekilde, genel olarak araçsalcı ve işlevselci bir şekilde ele alındığı görülmektedir.

Literatürdeki egemen görüşe göre; enformasyon ve bilgi teknolojilerinin kullanımı bağlamında ortaya çıkan enformasyon toplumunun ortaya koyduğu olanaklar, gelişmekte olan ülkelerin gelişmesi için önemli fırsatlar sunmaktadır. Akılcı davranıp bu fırsatlardan yararlanamayan devletler geri kalmaya mahkûmdur. Enformasyon ve iletişim teknolojilerinin kullamını ile birlikte devletlerin çağa kolay ayak uydurabilmesi söz konusu olmaktadır.300 Dolayıyla literatürde enformasyon toplumunun olumlu bir

298 N. Törenli, 2003, 203-205.

299 ibid, s. 217.

300 Ali Şahin, Türk Kamu Yönetiminde Yapısal Dönüşüm ve E-Devlet, Atlas Akademi, Konya, 2014, s.

34-35.

bakış açısı ile ele alınarak ülke kalkınması ve rekabet edilebilirlik açısından elzem olarak görüldüğü söylenebilir.

Yılmaz’a göre; ülkemizde enformasyon toplumu301 kavramının kullanımı;

slogan, ideoloji ve teknolojik tehdite dönüştürülmüştür. Bu kavram ülkemizde felsefi düşünme eksik olduğu için kendi üretemediğimiz düşünceleri sorgulamadan sloganlaştırdığımız için bir slogan, bu yaklaşımı kendi bakış açısıyla tek doğru kabul

slogan, ideoloji ve teknolojik tehdite dönüştürülmüştür. Bu kavram ülkemizde felsefi düşünme eksik olduğu için kendi üretemediğimiz düşünceleri sorgulamadan sloganlaştırdığımız için bir slogan, bu yaklaşımı kendi bakış açısıyla tek doğru kabul