• Sonuç bulunamadı

2.2. Sponsorluk Kategorileri

2.4.2. Kültür-Sanat Sponsorluğunun GeliĢimi

Sponsorluk, tarihsel süreç içerisinde, aristokrasinin ve saray dünyasının üstlendiği ‘’sanatı destekleme’’ iĢlevinin bir uzantısı olarak görülmektedir. Eski çağlarda soyluların ya da kraliyet ailelerinin, herhangi bir beklentileri olmaksızın bir kiĢi ya da etkinliği desteklemeleri, sponsorluğun tarihsel geliĢimi içindeki rolünü ortaya koymaktadır (Akyürek, 1998: 10).

Eski çağlardan bu yana, soylular, kraliyet mensubuna bağlı aileler, daha sonra varlıklı ve nüfuzlu bir takım insanlar, herhangi bir çıkar beklentileri olmaksızın bir kiĢi ya da etkinliği desteklemiĢlerdir. Bu aileler doğrudan veya vakıflar aracılığıyla

ün ya da prestij sağlamak adına, konusunda baĢarılı sanatçılara destek olmuĢlardır. Modern anlamdaki kültür-sanat sponsorluğunun Dünya’daki geliĢimine bakıldığında ise, özel sektörün kültür ve sanat alanındaki sponsorluk etkinlikleri ile iktidarda dolaylı yoldan söz sahibi olma ve kendi gündemini oluĢturma çabasının yer aldığı görülmektedir (Çölgeçen, 2008: 60-65).

Dünya’daki geliĢmelere bakıldığında, özellikle 1980’lerde Amerika ve Ġngiltere’de arka arkaya iktidara gelen Reagan ve Thatcher iktidarları döneminde, iĢ dünyası, çağdaĢ kültüre ve sanata müdahale etmeye baĢlamıĢtır. Amerika ve Ġngiltere’deki özel sektör kuruluĢları, nüfuz alanlarını geniĢletmek ve kültür dünyasına girmek için kaynaklarını bu alana aktarmaya baĢlamıĢlardır. Özellikle, Amerika’nın iĢletme kültürü tarzını benimseyip uygulayan Ġngiltere’de, kültürel yaĢam dönüĢüme uğramıĢ, 1980’lerin sonunda kuruluĢlar için sanat müzeleri, Ġngiltere ve ABD’de halkla iliĢkiler aracına dönüĢmüĢlerdir (Wu, 2005: 206-207). ġirketler kendi bünyelerinde oluĢturdukları sanat bölümü ve galerilerinde, kendi ekonomik güçleriyle oluĢturdukları koleksiyonları, yurtiçi ve dıĢında sergilemeye baĢlamıĢlardır. Sanat müzelerini, kendi Ģirketlerinin birer tanıtım aracına dönüĢtürmüĢlerdir. Kamu müzeleri ve sanat kurumlarının sosyal statüsünden yararlanarak, bu kurumların toplumsal iĢlevini devralmıĢlardır. ġirketler bunu yaparak, sanatın, gündelik yaĢamın iĢ pratiklerinin ayrılmaz bir parçası gibi görülmesini sağlamıĢlardır. Diğer yandan, sanatsal çabaları ödüllendirmek adına, ödül dağıtım törenleri düzenleyerek kamuoyunun ilgisini çekip, kendilerini çağdaĢ kültürün beğeni uzmanı konumuna yükseltmeye çalıĢmıĢlardır. Ancak bilindiği gibi, Ġngiltere’de ulusal ve yerel yönetime ait bütün müze ve galeriler kamu bütçesinden karĢılanmaktadır. Özel Ģirketlerin bu alana yatırım yapmaları oldukça ĢaĢırtıcıdır. Bunun en önemli nedenlerinden biri, sanat finansmanı ile ilgili politikaların değiĢmesidir. Ġkincisi de, Thatcher hükümetiyle birlikte esen serbest piyasa politikalarıdır (Wu, 2005: 16-18).

1980’li yıllardan önce, Amerika ve Ġngiltere’de hiç bir Ģirket, yüksek kültür üzerinde bu kadar hâkim olamamıĢtır. ġirketler bir süreden beri kültür ve sanata bir takım katkılarda bulunmuĢlardır, ancak bu, kendilerinden istenildiğinde gerçekleĢen

bir katkıdır. Daha çok 1970’li yıllarda edilgin bir Ģekilde sürdürülen bu katkı, gittikçe artan bir biçimde kendini göstermeye baĢlamıĢtır. Daha önce çağdaĢ kültür ve sanata kısıtlı ölçüde katkıda bulunan Ģirketler, etkin bir Ģekilde çağdaĢ kültür söylemini oluĢturmaya baĢlamıĢlardır. Günümüzde, Ģirketlerin kültür ve sanata müdahalesi çok yaygın bir olgudur. 1980’lerin sonuna gelindiğinde, Amerika’da ve onun iĢletme kültürü politikasını benimseyen Ġngiltere’de sanat müzeleri ve Ģirketler, birer halkla iliĢkiler aracına dönüĢmüĢlerdir. Örneğin; ABD’de Los Angeles Eyalet Sanat Müzesi ve New York’taki Lincoln Merkezi’nde olduğu gibi, müzelerin ve konser salonlarının bahçelerinde düzenli olarak Lexus arabaları teĢhir edilmiĢtir. 1980 öncesinde özel, elit kültürün sunucusu olan sanat müzeleri, 1980’lerde giderek kalabalıklaĢan orta sınıf sanat tüketicileri için eğlence saraylarına dönüĢmüĢlerdir (Çölgeçen, 2008: 65).

Bugün, Amerika’da bulunan çoğu sanat müzeleri Amerika’nın zengin ailelerinin parasıyla yapılmıĢtır. ġimdiki varisler, bu kurumların mütevelli heyetinde görev yapmakta ve müzeleri yönetmektedirler. Bu nedenle Amerika’daki sanat müzelerinin özel kurumlar olduğu tartıĢmalı bir kavramdır. Amerika’daki hayırseverlik geleneği yaygın olmasına rağmen, hayırseverler sanat alanına bağıĢta bulunmasalardı, para, vergi olarak ellerinden alınacağından dolayı, Amerika’daki vergi mükellefleri, birey veya Ģirket olarak sanata katkıda bulunarak vergiden düĢen hayırsever sanat hamilerinin özel tercihlerinin maliyetine ortak olmak zorunda kalmaktadırlar (Wu, 2002: 19-20).

Günümüzde üst düzey Ģirketlerin en üstünde yer alan seçkinler, ya da sanat hamileri, popüler iletiĢim araçları aracılığıyla bilerek ya da bilmeyerek, günümüz Medici ailesinin yerini aldıkları imgesini yaratmaktadırlar. Bu insanlar, en ağır yöneticilik görevleri arasında bile, galerileri gezip, sanatçı atölyelerini ziyaret etmekte ve eserler satın almaktadırlar. Seçkin bir takım kulüplerin, iĢadamları derneklerinin, yardımlaĢma ve kültür kurumlarının etkin birer üyesidirler. Toplumsal hayattaki hâkim konumlarını, bu tür ekonomik ve sosyal etkinliklerle güçlendirerek sürdürmeye çalıĢırlar. Yöneticisi oldukları Ģirketleri sanat ve kültür etkinliklerine dâhil etmelerinin nedeni, bu stratejinin bir parçasıdır (Wu, 2002: 29).

Türkiye açısından duruma bakacak olursak, kültür ve sanat alanındaki birçok kurum, imparatorluktan miras alınmıĢ, bir kısmı da genç Türkiye’nin, Cumhuriyet ve Atatürk Devrimleri’nin bir ürünü olarak oluĢturulmuĢtur (AkĢin, 1995: 394).

Türkiye’de modern anlamdaki kültür-sanat sponsorluğunun geliĢim sürecine bakıldığında ise, 1980’lerdeki ekonomik dönüĢümün kültür ve sanat piyasasını da etkilediğini, özellikle 1990’ların sonundan itibaren Türkiye’de kültür ve sanat piyasasında dikkat çekici geliĢmelerin yaĢanmaya baĢladığı görülmektedir. Özel sektörün bu alana yönelen ilgisi ve özellikle Ġstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın kurulması kültür-sanat sponsorluklarında hızlı bir artıĢ görülmesine neden olmuĢtur.

Dünya’daki duruma paralel olarak, Türkiye’de de kurumların kültür-sanat sponsorlukları gerçekleĢtirmelerinin öncelikli nedeninin daha çok kurumsal itibar elde etmeye yönelik çabalar olduğu görülmektedir. Ancak, bunun yanı sıra, gerek sponsorluk yapacak olan özel sektör kuruluĢları için, gerekse sponsor olunan kiĢi, grup ya da kuruluĢlar için yasal sınırlar net bir Ģekilde çizilemediği için, yasal düzeydeki eksiklikleri, toplumsal yaĢama da sağlıksız bir Ģekilde yansımaktadır (Çölgeçen, 2008: 65-66).