• Sonuç bulunamadı

4.1. MESNEVİLERDE GEÇEN AHLAKİ DEĞERLERLE İLGİLİ BULGULAR 48 

4.1.15. İyilik Değeri İle İlgili Bulgular 89 

İyilik: “İyi olma durumu, salah, karşılık beklenilmeden yapılan yardım, kayra, lütuf, kerem, ihsan, inayet” (Türkçe sözlük, 2005: 1007) şeklinde tanımlanmıştır. Türk toplumunda iyiliğin, yardımlaşmanın ayrı bir yeri vardır. “İyi” kavramı kendi içerisinde birçok mana barındırmakla birlikte; iyilik genel anlamda, insanların kendi zararından emin olduğu ve topluma her noktada faydası olan kimse için kullanılan bir kavram olarak nitelendirilebilir. Taradığımız mesnevilerde iyilik kavramının öne çıkarıldığını, insanların çeşitli meziyetlere iyi olmak suretiyle ulaşabileceğini çıkarmamız mümkündür. Milli Eğitim müfredatına bakıldığında da, toplumsal yaşamın devamını sağlamak, bireylere toplumsal sorumluluk kazandırmak şeklinde iyi olmaya ve bireyleri toplumsal açıdan iyi fertler olarak yetiştirmeye yönelik maddelerle karşılaşmamız mümkündür.

“İyilik” değerini insanlara sadece maddi manada yapılan ihsan olarak değil hem maddi hem manevi yapılan lütuf olarak değerlendirebiliriz. Manevi olarak ise bir insana güler yüzle davranmak, kalp kırmamak şeklinde belirtebiliriz. Mesnevi beyitlerinden “iyilik” değeri olarak aldığımız bulgular daha çok manevi olarak kalp kırmamak, insanlara iyi davranmaktır. İyilik davranışı aslında tüm değerlerin kapısını açan bir anahtardır denilebilir. Türk anlayışında “Kişi ihsanın kölesidir” denilmektedir. İnsanlara önyargısız ve beklentisiz olarak iyilik yapmak toplumsal huzur adına atılacak adımların en başından gelmektedir. Milli Eğitim kazanımları göz önüne alındığında, iyilik değerinin öğrencilere benimsetilmesiyle Milli Eğitim kazanımlarının örtüştüğü görülmektedir. Aşağıdaki beyitlerde iyilik değerinin genel olarak benimsetilmesinden ve gönül kırmanın, insanlara kötü davranmanın hoş karşılanmayacak bir davranış olduğundan bahsedilmektedir:

Bir göñül yıkmak kim ol çokdur bize

Ka‘be'yi yıkmakdan artukdur bize (Mantıku’t-tayr 3309) Bize göre bir gönül yıkmak, Kabe’yi yıkmaktan daha fazladır.

İslam literatüründe Kâbe Allah’ın yeryüzündeki evi olarak nitelendirilir. Ayrıca hakiki bir mü’minin kalbi İslam inancına göre Allah’ın evidir. Zira Allah ne yerde ne gökte mü’min kulun gönlündedir buyurulur. Bu noktadan bakıldığında beyitte

 

bir gönül yıkmanın, bir kalbi incitmenin Kâbe’yi yıkmakla eş bir davranış olacağını çıkarmamız mümkündür. Gönül kırmamanın hoş bir davranış olmadığı geçmişten günümüze birçok gönül adamı tarafından dillendirilmiştir. Türk edebiyatının en içten ilahilerini söyleyen Yunus da bir dörtlüğünde: “Bir kez gönül yıktın ise/ bu kıldığın namaz değil/ Doksan iki millet dahi/ Elin yüzün yumaz değil” şeklinde dile getirdiği dörtlüğüyle, kalp kırmamanın ne kadar önemli bir davranış olduğundan bahsetmiştir.

Pâk olgıl tâ ki pâki bulasın

Şöyle mahv olgıl ki sen olasın (İskendername 236)

Temiz olursan temiz kimselerle karşılaşırsın, şu şekilde tevazu sahibi ol ki sen, gerçek iyi olasın.

İnsanın iyiye, güzele ulaşması için özünün de iyi olması gerekir. Eğer özünde, davranışlarında iyi olursan iyi kimselerle karşılaşırsın. İyi olmak, temiz olmak ve tevazu gibi erdemler birbirine bağlı değerlerdir. Beyitte iyiliğe karşı bir özendirme mevcuttur fakat iyiliğin tek başına olamayacağı; diğer erdemlerle birlikte olursa gerçek hüviyetini kazanabileceği belirtilmektedir. Pâk olmak, pâki bulmak vb. kavramlar biri olmazsa diğeri olmayacak kavramlardandır. İnsan önce kendisi iyi olmalıdır, içindeki iyiliğin sonucu olarak insanın kendisi gibi iyilerle karşılaşması mümkün olacaktır. Şöyle mahv ol ki sen ol olasın mısraında ise hadiseye ters açıdan bakmak mümkündür. Önce “mahv ol” yani tevazu sahibi ol, bu kavram tasavvuftaki insan-ı kâmil olmanın ilk basamağını oluşturur. Kamil insan olmak için de ilk basamak insanın kendini sıfırlamasıdır- Kendini sıfırlamak suretiyle insanlara tepeden bakamayacak, halkın arasına karışabilecektir. Sonuç olarak ise Mevlana’nın, “arkadaşını söyle sana kim oluğunu söyleyeyim” dediği gibi “iyi”ler kervanına ulaşman mümkün olacaktır.

Eğer sorar isen ki eylük nedür

Eyü söyleyü gör ü etmek yidür (Süheyl ü Nev-bahar 229)

Eğer iyilik nedir diye sorarsan, iyilik iyi söyleyip ekmek yedirmektir.

Beyitte de yumuşak huyluluk ile insanlara davranmanın Yaratıcı “Rab” nın bir özelliği olduğu, İskender’in de böyle davranması gerektiği üzerinde durulmaktadır.

 

Kıl tefahhus her kişinüñ hâlini

Añla nedür sîret ü ef’âlini (İskendername 8078)

Herkesin halini araştır, çözmeye çalış, yaptıklarının gerçek sebebini anlamaya çalış.

Beyitte insanın diğer insanların hâlini araştırması gerektiğinden maksat olarak insanların dertleriyle ilgilenmesi gerektiğidir. İnsanların sıkıntı ve kederleri var mı çözmeye çalış. Kültürümüzde “komşusu açken tok yatan bizden değildir” anlayışı hâkimdir. Buradan hareketle toplum olarak var olabilmenin yolu kişilerin birbirini koruyup kollamasından geçmektedir.

Her kişinüñ ki_olmaya hulkı hasen

Ger Alî olsa anı er sanma sen (İskendername 839)

Eğer kişinin yaratılışında iyilik yoksa, ismi Hz. Ali de olsa onu sen er sanma. Türk ve İslam Edebiyatında Hz. Ali yiğitlik ve cengâverliği temsil etmektedir. Menkıbelerde Hz. Ali’nin yiğitliği öne çıkarılmış ve Allah’a yakın olması yönüyle velâyetin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Hz. Peygamber: “Ben ilmin kapısıyım; onun anahtarı Ali’dir” diyerek Hz. Ali’nin insanlık için ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Beyitte eğer insanın yaratılışında iyilik güzellik yoksa isminin âli olmasının onun adam olması için yetmeyeceğini, bu özelliklerin olmamasının insanda büyük bir eksiklik olduğunun vurgusu yapılmıştır.

Tañrı’nuñ hâs kullarıdur pes bular

Kim bular yavuzlıga eylük ular (Garipname 1684)

Kötülüğe karşı iyilikle mukabelede bulunanlar Tanrı’nın halis kullarıdır. Ne eylük itmek gerek itgil

Gider olıcak kaygusuz gitgil (Süheyl ü Nev-bahar225)

Ne iyilik etmek gerekirse et, ahirete giderken kaygısız bir şekilde git. Kim aña eylük iderse ol yene

Eylük eyler hem anuñ eylügine (Garipname 1667)

 

Ulu kişi kem işe itmez nazar

Ulu işe kici hod bulmaz zafer (İskendername 757)

Ulu yüce kimse kötü işe nazar etmez, yüksek işlere küçük yaratılışlılar muvaffak olamazlar.

Dünyada bâkî dilerseñ yâduñı

Hayr-ıla artur cihânda aduñı (İskendername 829)

Dünyada sonsuza kadar anılmak istersen cihanda adını “hayır” yani iyilik yaparak bırakmalısın.

Pâk-dâmen ol ki her kim pâk ola

Rütbeti-y-le menzili eflâk ola (İskendername 819)

Temiz yaratılışlı ol ki kim temiz olursa, derecesi felekler kadar yüksek olur. Çün gidersin ko bu çoh âmâluñı

Yi yidür kimseye koma mâluñı (İskendername 1936)

Mademki gidersin, bu çok emelleri bırak; ye, yedir, kimseye mal bırakma. Kime olurısa iyilik edin

İyiliği suya bırakıp gidin (Süheyl ü Nev-bahar 5378) Kime olursa olsun iyilik etmek gerekir, iyiliği suda bırakın. Kalur eyü adı eger ol ölür

Uzun ömr didükleri ol olur (Süheyl ü Nev-bahar 250) Ölen kişinin iyi adı kalırsa, asıl uzun ömür odur. Kişi eylük itse nite yanıla

Adı daim eylük ile anıla (Süheyl ü Nev-bahar 249)

İyi olan kişi iyilik etse nasıl yanılır, adı onun daima iyi olarak anılır. Kimse zulmuñdan senüñ îmin degül

Halk azarlayan kişi mü‘min degül (Mantıku’t-tayr 1310)

 

Bir göñül sıyan kim îmândan çıkar

Eyle dut kim Ka‘be'yi yüz kez yıkar (Mantıku’t-tayr 1311)

Bir kez gönül yıkan imandan çıkar öyle gönlü kırılanın ahı öyle tutar ki kabeyi yüz kez yıkar.

Eylük ide ögüdümüz işiden

Hîç yavuzlık bulmaya eylük iden (Mantıku’t-tayr 1923) Öğütlerimizi işiten iyilik etsin, İyilik eden hiç kötülük bulmaz.

Mekri bir gün şahsuñ üstine üşer

Ayruga kuyu kazan kendü düşer (Mantıku’t-tayr 3452)

Hilesi sonunda yapan kişinin üstüne kalır, başkasına kuyu kazan kendi düşer içine