• Sonuç bulunamadı

4.1. MESNEVİLERDE GEÇEN AHLAKİ DEĞERLERLE İLGİLİ BULGULAR 48 

4.1.6. Doğruluk Değeri İle İlgili Bulgular 60 

Doğruluk, “ Doğru ve dürüst olma durumu, doğru olana yakışır davranış, dürüstlük, adalet; Düşüncenin gerçekle uyuşması, yargı ve önermelerin gerçeğe uygun

olması; Sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan, kurallara uygun,

yanlışsız.” (Türkçe Sözlük, 2005: 550) şeklinde tanımlanmaktadır. Uludağ, “sıdk”ı, “mahvolmanın söz konusu olduğu yerlerde bile hak olanı söylemek, yalandan başka bir şeyin insanı kurtaramayacağı hallerde dahi doğruluktan ayrılmamak kişinin itikadında şüphe, halinde leke ve davranışlarında kusur olmaması, özün söze uyması” (Uludağ, 2001: 112) şeklinde tarif etmiştir. Bir değer olarak doğruluğu kişinin, toplumda var olan davranışlarının diğer insanlarda güven uyandırması; hareket ve sözleriyle diğer insanların kendisinden emin olması şeklinde tanımlamak mümkündür. Türk toplumunun karakteristik yapısına bakıldığında kişinin gerek sözleriyle gerekse davranışlarıyla, toplum tarafından kabul görmesinde “doğru” ya da bir diğer ifadeyle “dürüst” olmasının çok önemli bir rolü olduğu görülür.

Mili Eğitim müfredatı genel amaçlarında doğruluk ile ilgili değerler teşvik edilmiş 2. Maddede “… İnsan haklarına saygılı ve toplumun çıkarlarını gözeten, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek” (Meb, 2006: 15) ifadesinde kişinin dürüst olması sayesinde topluma karşı sorumluluklarını yerine getirceğinin üzerinde durulmuştur. Orta Öğretim Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programı genel amaçlar 6. Madde’de “seçilen metinler öğrencileri

 

iyiye, güzele, doğruya yöneltmeli; iyi alışkanlıklar kazandırmalıdır” (Meb,2011: 14) ifadesindeki “öğrencileri doğruya yöneltmeli” kısmıyla örtüşmektedir.

Mesnevilerde de bireylerin değer algısını geliştirmeye yönelik beyitlerin birçok yerinde doğruluğun önemine vurgu yapılmıştır. Mesnevilerden örnek olarak aldığımız beyitlerde genel olarak doğruluğun öneminden, kişinin doğru (dürüst) olması gerektiğinden ancak bu sayede kâmil bir insan olunacağından bahsedilmektedir.

İlla yavlak hulkumuz eyü idi

Hak yolında kavlumuz togru idi (Mantıku’t-tayr 902) Yaratılışımız pekiyi idi, Hak yolunda ahdimiz doğru idi.

Mantık’ut-Tayr’da geçen bu beyitte, “Hüdhüd” diğer kuşlara yaratılışlarının “doğru” olduğundan ve bu doğrultuda davranış sergilemeleri gerektiğinden bahsetmektedir. Bilindiği gibi Mantık’ut-tayr mesnevisinde Kafdağı’nın ardında yaşayan ve kuşların padişahı olan Simurg’a ulaşmak için gönüllü olarak yola çıkan kuşların, amaçlarına ulaşmak için belirli merhalelerden geçmeleri gerekmektedir. Padişaha varmak için önce kendi nefislerini temizlemelidirler. “Doğruluk” bu yolda atılan en büyük adımlardan biridir; çünkü insan yaratılışındaki güzellikleri ancak dürüstlüğü sayesinde meydana çıkarır. Beyitte de Hüdhüd’ün Kafdağı’na ulaşmak için yola çıkacak kuşlara nefislerini temizlemeleri için verdiği nasihatlerin en önemlilerinden biri, kuşların doğru sözlü olmasıdır. Hüdhüd kuşlara, ahitlerinde doğru olmaları gerektiğinden bahsetmektedir.

Kimsenüñ mâlına kasd eylemedük

Ömrümüzde bir yalan söylemedük (Mantıku’t-tayr 905)

Kimsenin malına kötülüğümüz olmadı, ömrümüzde bir yalan söylemedik. Bu beyitte de bir önceki beyite paralel olarak kuşların yaratılış olarak doğruluk üzere olduğundan; kimseye yalan söylemediklerinden ve diğer kuşların da böyle davranmaları gerektiğinden bahsedilmektedir. Kuşlar yaratılış olarak doğruluğu

 

hayatlarında düstur edinmiş, başkalarının malına mülküne zarar vermeyip kimseye yalan söylememişlerdir.

Sıdkı kendüzüñe dâim pîşe it

Şefkat-ıla halka key endîşe it (İskendername 709)

Doğruluğu kendine meslek edin, halka şefkatli davranma konusunda endişe et. İskendernâme adlı mesnevîde, İskender’in devlet yönetiminde fikirlerine başvurduğu birtakım yardımcılar bulunmaktadır. Bunlardan Aristo “irfan”ı, Hipokrat “bilim”i temsil etmektedir. İskender mesnevide, Aristo ve Hipokrat adlı yardımcılarının hayata dair pek çok noktada fikirlerine başvurmaktadır. Edebiyatın eğitim ile ilişkisi göz önüne alındığında; edebi metinlerde geçen kahramanların okuyucu ile davranış noktasında özdeşleşmesi mümkündür ve bu sayede değer aktarımı gerçekleşmektedir. Aristo, İskender’e, İskender’in “doğru” olmasına yönelik birtakım öğütler vermektedir. Şefkat ve doğruluk gibi erdemlerin, İskender’in yönettiği halk ile arasında kurduğu duygusal etkileşimde önemli yeri vardır.

Doğruluğu daima kendine bir iş bir meslek haline getirmesini ve halka kötü muamelede bulunmamasını öğüt vererek, yöneticilikte önemli bir hakikate dikkati çekmektedir. Yani insanları idare etmenin en önemli yollarından birisi “doğru” olmak, insanları kandırmamaktır.

Dileseñ k’olmaya işüñde halel

Hâlis itgil sıdk-ı niyyetle amel (İskendername 4220)

İşlerinde bozukluk olmamasını istiyorsan, temiz bir şekilde doğru bir niyetle hareket et.

Yukarıdaki beyitle anlam bakımından benzerlik gösteren bu beyitte de İskender’in işlerinin rast gitmesi için temiz bir niyetle doğruluk üzerinde hareket etmesi gerektiği söylenmektedir.

Söz ki söylendi atılmış ok-durur

Anı döndürmeğe dermân yok-durur (İskendername 867)

 

Beyitte ağızdan çıkan söz, yaydan çıkmış bir oka benzetilerek teşbih-i beliğ yapılmıştır. Halk arasında yaygın olarak kullanılan bir söz vardır: “Söz senin ağzından çıkmadan o, senin esirindir; söz ağzından çıktıktan sonra artık sen onun esiri olursun”. Burada sözü doğru olarak söylemenin büyük bir önemi olduğu yorumunu çıkarabiliriz. Nasıl ki atılmış bir oku kimsenin geri çevirmeye gücü yetmez ise söylenmiş bir sözü de kimsenin geri çevirmeye gücü yetmeyecektir. Bu yüzden toplumumuzda sözün tesiri çok büyüktür. Halk ağzında yaygın olarak kullanılan “bin düşün bir söyle” atasözünü aklımızdan çıkarmamamız gerekmektedir.

Söyleyicek sıdk-ıla söyle müdâm

Her işi ihlâs-ıla eyle temâm (İskendername 7612)

Söyleyeceksen devamlı doğru söz söyle / Her işi kalp temizliğiyle tamam et. Kişinin ağzından hep doğru söz çıkmalıdır. Bir işe samimi bir niyetle başlanıp kalp duruluğu içinde bitirilmesi çok önemlidir.

Beyitte doğrulukla kalp temizliği (ihlâs) birlikte zikredilmiştir. Sözün doğrulukla söylenmesi ve işlerin kalp temizliğiyle tamamlanması, insanın kâmil bir birey olması için önemli bir düsturdur. İhlâs: “bir şeyi duru bir şekilde kalp temizliğiyle severek yapmak demektir.” Türk adet ve töresinde “ihlâsla” iş yapmak çok önemli görülmüş ve halk eğitiminde ihlâsla iş yapmaya dair birçok telkinlerde bulunulmuştur.

Sıdk-durur saña ukbîde delîl

Sıdk-ıla buldı necât oddan Halîl (İskendername 7613)

Sana öbür âlemde doğruluk delil olarak kalır, Halil (İbrahim peygamber) doğrulukla ateşten kurtuldu.

Öteki âlemde yani berzah âleminde doğruluk insana kanıt olarak, rehber olarak kalacaktır. Burada Hz. İbrahim’in kıssasına da telmih yapılmaktadır. İbrahim peygamber: “Kur'an’da birçok ayette ismi açıkça geçmekte olan bir peygamberdir. Hz. İbrahim, Allah’ın kendisine samimiyetinden dolayı "Halil" yani dost sıfatını verdiği bir peygamberdir. Günümüzdeki Halil İbrahim söylemi buradan gelmektedir. Hz. İbrahim “sıdk”ı yani doğruluğu sayesinde ateşten kurtulmuştur. Nemrut, İbrahim peygamberi yok etmek için büyük bir ateş hazırlattırmış daha sonra da mancınıklar vasıtasıyla Hz.

 

İbrahim’i ateşe attırmıştır. Allah (c.c) Hz. İbrahim’i ateşe atılmasında yalnız bırakmamış, “Ey ateş! İbrahim için serinlik ve esinlik ol! Dedik.”(Enbiya,69) emriyle ateş Hz. İbrahim için serinlik ve esenlik olmuştur. Beyitte de Allah’ın, “Halil” yani dostum dediği kulunu “sıdkı” sayesinde kurtardığı anlatılmaktadır. Burada insanın ateşten kurtulması için “doğru” dürüst olması gerekmektedir derken insanlara ulaşılması gereken düşünce ve anlayış biçiminden bahsedilmektedir. Halk inancında da Allah doğrunun yanındadır anlayışı hâkimdir.

Bileler kim nicedür îmân u dîn

İ’tikād u sıdk u tevhîd ü yakîn (İskendername 3878)

Din ve iman nedir diye sorarsan din, itikad doğruluk ve Allah’ın bir olduğunu kabul etmektir.

Bu beyitte doğruluk ile Allah’a yakınlığın, iman noktasında eşit olduğunun üzerinde durulmuştur. İman ve din kavramlarını, takva, sıdk ve tevhid yani Allah’ın bir olduğuna inanmak şeklinde tanımlamıştır. İtikad, sıdk, tevhid sözcükleriyle tenasüp yapılmıştır.

Ne yir bula her demde eğri vü dun

Ki sığmaz ocakta eğri odun(Süheyl ü Nev-bahar 210)

Nasıl ki ocağa eğri odun sığmaz; eğri ve alçak olanlar da hiçbir zaman toplumda yer bulamazlar.

Kılıç toğru olsa sıgar kınına

Ilan toğru varsa sığar inine (Süheyl ü Nev-bahar 279)

Eğer kılıç doğru olursa kınına sığar, yılan doğru olsa inine sığar

Uçmagı bu sıdk-ıla aldı alan

Rahmeti ikrâr-ıla buldı bulan (Garipname 5724)

 

Mesnevilerin yazıldıkları dönemin genel özelliklerine bakıldığında, dinin insanların hayatında çok büyük bir öneminin olduğu görülür. İnsanların bazı davranışlardan uzaklaştırılması ve iyi olan davranışlara yönlendirilmeye çalışılması için “cennet” ve ”cehennem” gibi dinî kavramların sıklıkla kullanıldığı görülür. Beyitte de cenneti kazanmanın ve Allah’ın rahmetine ulaşmanın en önemli yollarından birinin doğru olmak olduğu vurgulanmıştır.

İmdi gel bir ‘akl-ıla bak bu işe

Sıdk içinde dur düşme teşvişe (Garipname 6043)

Şimdi gel bir akıl ile bu işe bak, doğruluk üzere ol içinde karışıklığa düşme.

Her kim anda var-durur sıdk u safâ

Bagladuk anuñ-ıla ‘ahd ü vefâ (Garipname 4318)

Kimde doğruluk esenlik var ise onunla sözümüzü bağladık.

Ahd ü vefâ, sözleşme ve kader birliği etmek demektir. İnsanlar dünya hayatına yalnız olarak gelir ve zamanla kendileriyle aynı fikirde olan, yalnızlıklarını paylaşacak birtakım dostlar edinirler. Beyitte de geçtiği şekilde bir kimsenin diğerine ahd ü vefa göstermesi için muhatabının “doğruluk” üzere olması kişinin sağlam dostluklar kurması için en önemli ölçütlerden birisidir. Toplumda herkes sözünde emin olan, güvenebileceği kimselerle birlikte olmak ister.