• Sonuç bulunamadı

2.1 DEĞERLER 11 

2.1.4 Estetik Değer: 22 

2.1.4.1. Estetiğin Sanatla İlişkisi 23 

Estetik kavramı güzel olanı duyma, duyuları olumlu yönde yönlendirme, insanın zihninde hoş çağrışımlar bırakma vb. anlamlar kazanmıştır. Estetik, genel olarak güzel olanı konu edinmektedir. Burada güzel kavramı ile karşı karşıya kalmaktayız. Güzelin tanımını yapmak mümkün müdür? Güzellik kavramı neye göre değişir. Güzel kavramının ana hatları ile ortaya konulması “estetik” kavramının anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Güzel en geniş anlamıyla hem tabiatta hem de sanatta âhenkle ifadenin mükemmel bir uyumu olarak tanımlanabilir. Böyle bir birleşim insanın duygu ve düşünme yetilerini etkiler. Güzel, insandaki zihinsel algıları, duyguları, duyarlılıkları bütünüyle tatmin edebilen bir şeydir. Bir nesne, durum ya da kavram insanda geniş bir hayal ve haz duygusu, derin düşünceler ve yüksek heyecanlar uyandırdığı ölçüde güzeldir. Böyle bir güzellik tabiatta yalın haliyle bulunabileceği gibi, sanat yoluyla işlenerek de ortaya çıkabilir (Koç, 2009: 69).

Tabiatta var olan kavramların “güzel” ya da “çirkin” oluşu bizim onlara yüklediğimiz manaların bir sonucu olarak düşünülebilir. Aslında bizim düşünme tarzımız ve düşüncemizi yansıtma biçimimiz o kavramın güzel ya da çirkin olarak değerlendirilmesine sebep olmaktadır. Bununla ilgili olarak Lalo: “Güzel bir kadının resmi, mutlaka güzel bir resim değildir. Sonra tabii olarak çirkin yahut manasız bir kadının portresi de bir şaheser olabilir” (Lalo, 2004: 17) demektedir. Burada önemli olan bizim güzel olanı ortaya çıkarırken ortaya koyduğumuz estetik tavırdır. Mesela yağmurun yağması, bir köylü için estetik değerden ziyade tarlaya ektiği mahsulün yetişmesinden; ya da balıkçılıkla geçinen bir kimse için nehirin bulanıklaşmasından başka bir anlam ifade etmemektedir. Yağmurun yağması sadece onu sanat cephesinden düşünen bir ressam ya da müzisyen için derin bir anlam ifade etmektedir ve güzeldir. O zaman “estetik” kâinatta var olan ya da sanatçı muhayyilesinde oluşan insana şekil ve işlevsel olarak haz veren unsurlardır denilebilir.

2.1.4.1. Estetiğin Sanatla İlişkisi  

Estetik ile ilgili olarak: “en geniş manasıyla, güzelliğin bilimi, haz veren, tat veren, hoşa giden her türlü olguyu "haz fenomeni" ile açıklayan bir yaklaşım olarak bilinmektedir. Ayrıca estetik, güzele, estetik yaşam biçimine en yüksek değer kazandıran dünya görünüşü olarak bilinmektedir ki bu; düşünsel bilginin doğruluğunun

 

"mantık", duygusal bilginin ise, "estetik bilimi" çerçevesinde araştırılması gerektiğini vurgulamaktadır (Aykut, 2008: 45)” şeklinde açıklanmıştı.

Sanat kelimesine ise sözlüklerde aşağıdaki gibi değinilmiştir:

a) Bir topluluğun veya bir kişinin zevk ölçülerine uygun olarak ortaya konan çeşitli ürünler, (TDK, 2005: 1695)

b) Bir iş yaparken gösterilen ustalık,

c) Bir duygu, tasarı, güzellik ve benzerlerinin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık,

d) İnsanlar tarafından oluşturulan ve belirli bir estetik nitelik ya da değere sahip olan eser ya da ürünlere verilen ad,

e) Güzel ya da yararlı nesneler yaratma faaliyetinde söz konusu olan teknik ya da ilkelerin bilgisi (Cevizci, 1997: 595).

Okay ise sanatı aşağıdaki gibi tanımlamıştır:

a) Sanat insan zekâsının maddeye şekil vermesidir.

b) Sanat zihindeki bir tasavvuru ortaya koymak için gösterilen bir maharettir. c) Sanat tabiatın taklididir.

d) Sanat ideal ve kusursuz güzelliğin aranmasıdır.

e) Sanat insan ruhunun serbestçe, belirli bir kurala bağlı olmadan güzeli aramasıdır.

f) Sanat görende, dinleyende estetik zevke ve heyecan oluşturan, gerçekliği sembolik olarak ifade eden eser ve hareketlerdir.

g) Sanat karışıklığa bir düzen vermektir…

Bütün bu farklı, çoğaltılabilecek tanımlar sanatın, ne kadar sanatçı hatta ne kadar insan varsa o kadar tanımı olduğunu göstermektedir. Ancak bu tanımların ortak

 

noktaları vardır. Buna göre duygu ve düşünce sanatın öznel yönünü oluşturan öğelerdir. Sanatın malzemesi olan plastik malzeme, ses ve söz gibi öğeler de onun nesnel yönünü oluşturan öğelerdir. Sanatçılar da eserlerini bu malzemeleri kullanarak oluştururlar. Ayrıca sanat eserini oluşturan asıl faaliyet de ‘ifade’dir. Bunlara ifadenin vasfı olan, insanda heyecan ve hayranlık uyandıracak ‘şekil’ eklenebilir. (Okay, 198: 18).

Bu tanımlamalar estetik ve sanatı birbirinden ayrı düşünmenin mümkün olmadığını göstermektedir. Estetik yaklaşımın şekil, ses, renk ve söz halindeki görüntülerinden ibaret olan sanat aynı zamanda insandaki güzellik duygusunun dışavurumudur

Lalo sanattan bahsederken: “ Sanat’ın medeniyette birçok gayesi vardır. Meselâ dinî, millî, intifaî ve hissi vazifeler… bu labediî vazifeleri yerine getirebilmek için güzellik, san’atın kullandığı vasıtalardan biridir. Güzellik ancak san’atın can çekişmesi demek olan virtüözlükte tek gaye olabilir.”(Lalo, 2004: 16) demiştir. Buradan hareketle san’atın haz veren bir olgu olmasının yanında aynı zamanda işlevsel olması gerektiğinden de bahsedebiliriz. Yani sanat eseri aynı zamanda topluma ve insana hizmet etmelidir.

2.1.4.2.Estetiğin Eğitimle İlişkisi  

Milli Eğitim genel amaçları ve Ortaöğretim Türk dili ve Edebiyatı programına bağlı amaçlarda edebî metinlerden beklenen unsurlardan biri öğrenciye estetik yaşantı kazandırmaktır. Aktaş, bu konuyla ilgili olarak: “Edebî metin okuyucuda bir izlenim bırakmak, bir anlayış, bir duyuş uyandırmak, kısacası onda estetik yaşantı adı verilen bir halin ortaya çıkmasını sağlamak amacıyla düzenlenir. Amaç yalnızca estetik yaşantı uyandırmak mı? Bu soruya olumlu cevap vermek, sanat eserini ve bu arada doğal olarak edebî metni bir işlevde sınırlamak olur. Bu sınırlama gayreti, sanat eserinin varlık sebebine ters düşer ve çok yönlü değer dünyasıyla uyuşmaz. Ancak edebî metnin estetik yaşantı uyandırması önde gelen özelliklerinden biri olarak değerlendirilmelidir. Edebî metinle sağlanan iletişimin amacı ise okuyucuda dinleyicide veya seyircide estetik yaşantı uyandırmaktır.” (Aktaş, 2011: 24) şeklindeki açıklamasıyla edebî metnin okuyucuda estetik yaşantı uyandırması gerektiğine vurgu yapmıştır.