• Sonuç bulunamadı

3 6 İSYANA İSYAN; PUNK ROCK

Punk rock, rock müziğin içersindeki özel bir tür ve marjinal bir alt kültür olarak ana akım rock müziğe karşı bir unsur biçiminde ortaya çıkar. Rock’n’roll’un ilk ortaya çıkışından on-on beş yıl gibi bir süre geçtikten sonra kültür endüstrisi tarafından özümsendiği sıralarda rock müzik yapanların avangard estetiğin özelliği olan deneysel tarzda çalışmaları araştırdıkları gözlenmiştir. Bu çalışmalardan çıkan sonuç ise deneysel olanla kurumlar tarafından özümsenmiş olanın modernist olan ancak çelişkili bir karışımıdır. Punk rock işte tam bu noktada ortaya çıkarak işçi sınıfı gençliğinin sahip olduğu enerji ve köklerinden kaynaklanan Aristokratik stadyum rock’ını yalınlaştırmayı hedefler (Connor 2001:271). Punk rock, rock’n’roll’un ana akım politikalarına istisna olabilecek ve bir anlamda da ona karşı geliştirilmiş bir müzik biçimi olarak karşımıza çıkar (O’Hara 2003:26). Punk rock ortaya çıktığı dönemde ana akım rock’ın sahip olduğu değer ve pratiklere karşı muhalif bir duyguyla hareket etmiş ve ayrıca rock’a karşı biçimlendirici bir ruh da sağlamıştır (Rowe 1996:74). Amerika’da ortaya çıkan punk akımı gerçekte progresif rock’ın merkeziyetçiliği karşısında bir tür tepkidir (Laing 2002:41). Progeresif rock’a karşı gösterdiği tepkiyle anılan punk rock aslen popüler müzik endüstrisine ve bu endüstri içerisinde yer alan sanatçıların müzik yoluyla yüksek paralar kazanma zihniyetine özellikle tepkilidir.

Bununla birlikte punk rock ve rock’n’roll arasında felsefe, form ve sunuş açısından da önemli farklılıkların bulunduğu inkar edilemez. Punk rock’ın içinde barındırdığı bir çok şiddet öğesinden biri olan anarşizm pasifizimden kaynaklanmışken, Londra ve New York gibi şehirlerde ise bireylerin hayatlarını konu alan insanın kaderi, aşk meşk ilişkileri, sevgisizlik gibi pesimist fikirlerle, sosyal anlamda da işsizlik vb. gibi konular sıkça konu edinmeye başlanmıştır. Öte yandan ana akım rock’ta olduğu gibi enstrüman çalmadaki profesyonellik göz ardı edilmiş, daha doğrusu özellikle hatalı çalmaya yer verilmiş ve uzun bestelerin yerini de artık üçer dakikalık parçalar almaya başlamıştır (Hatch, Millward 1992:196). Hatch ve Millward’a göre bu bağlamda punk rock’ı ana akım rock’tan ayıran esas paradoks, punk’ın içeriğinde barındırdığı felsefede, sosyal ve ahlaki çöküntüye ve bireylerin zihinlerindeki karışıklıklara diğerinden çok daha geniş yer vermesidir. Punk rock’ta geleneksel bestecilik ve icracılığın beraber kullanılabileceği bir yolun olmaması ve erken punk gruplarının büyük çoğunluğunun 60’lı yılların topluluklarında gözlemlenen hızlı tempoda çalma, gürültülü gitar akortları ve çığlık atan vokallerin geniş yer tutması ve bunun R&B müzisyenlerinin yaptıkları müzikle de büyük benzerliklerinin bulunması bu müzik türünde müzikal kalite anlayışını tersine çevirmesine neden olmakla birlikte bir anlamda da enstrümantal virtüözite anlayışının tersine çevrilmesine ve buna özendirilmesine yol açmaktadır (Hatch, Millward 1992:206). Zaten punk rock, teknolojik üstünlüğün hakim olduğu ve süper start zihniyetinin geniş yer bulduğu ve önceden alınmış biletlere sahip olan dinleyici ile arasında büyük sınırlar koyan rock’a karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bunun içinde ilk dönem punk grupları neredeyse her dinleyicisini bir tür müzisyen yapmak için çaba göstermiştir (Laing 2002:151). Bu anlamda punkların asıl hedefinin hakim sanat anlayışına karşı geliştirilen önemli bir başkaldırı olarak ortaya çıktığını söyleyebiliriz.

Hebdige, glam rock’ın mevcut gizil çelişkilerini ortaya çıkarmaya çalışan punk rock’ın estetiğinin sanatçı ile halk arasındaki gittikçe büyüyen uçurumda şekillendiğini yazar. Glam rock sanatçılarının sahip olduğu kibir zarafet ve gevezelikle birebir zıtlık içinde olan punk rock, işçi sınıfı ve sıradan işlerle ilgilenerek glam rock’la büyük bir tezat oluşturur. Punk rock ayrıca glam rock’ın boyalı tarzını yok etmeyi amaçlarken punk’taki “sokak çocuğu retoriği, sınıf ve uygunluk tutkusu” ilk dönem rock sanatçılarının ve dinleyicilerinin entelektüel tarzına bir tür karşı duruş gerçekleştirmekteydi. Punk’ın bu tepkisi klasik rock’n’roll’un ve glam rock’ın dışladığı reggae’nin öneminin artmasını sağlamıştır. Reggae’nin punklar tarafından ilgiyle karşılanmasının en büyük nedeni, o güne kadar hiçbir beyaz müzik biçiminde olmayan inanç ve siyasal tavrın reggae’de mevcut bulunuyor

olmasıdır. Reggae’de bulunan “korku” unsuru punklar arasında en çok özenilen şeylerden birisiydi. Korku reggae dinleyicileri ve sanatçıları için sokakta uygulanan bir tür tehdit aracı olarak ve onların toplumla olan etkileşimlerini sağlayan, acı çekme ve dayanışmadan kaynaklanan bir tür çileciliğe neden olmuştur. Hebdige’e göre korku kavramı reggae’nin gizli dilinde anahtar bir sözcüktü: “Beyaz Hıristiyan duygudaşlığını (siyahlar da aynen bizim gibidir) tamamen reddeden, diğer taraftan ise varlığı, en kötü beyaz şovenist korkularını (siyahlar da bizim gibi hiçbir şeydir) destekleyen egzotik ve semantik” (Hebdige 2004:62-63) bir anlama sahiptir.

Punk’ın klasik şekli 1976’da İngiltere’de ortaya çıkmakla birlikte İngiliz punk grupları kendilerinden önceki gruplardan çok farklı bir müzikal tarz ve alt kültürel oluşum geliştirerek yeni bir akım yaratmışlardır. İngiliz punk grupları aslında New York merkezli rock gruplarının isyankarlığından etkilenmiş olsalar dahi yine de bu gruplar kendilerine has yeni bir tarza sahip olmuştur. Punk rock’ın İngiltere’de ortaya çıkmasına neden olan en büyük etken II. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’nin içinde bulunduğu yüksek işsizlik oranının özellikle işçi sınıfı açısından büyük sorunlara yol açmış olmasıdır. İşsizlik, hayat pahalılığı vb. gibi sosyal problemler işçi sınıfı içinde büyük huzursuzluklara ve memnuniyetsizliklere neden olmakla birlikte devletten işsizlik yardımı alan gençler de kendi hayatlarına ilişkin kasvetli düşüncelere kapılmaya başlamıştır. Bu etkenler punk rock’ın kötümserliğinin temelini oluşturmakla birlikte, bu müziğin içinde barındırdığı ironik ve amatör yapıya da politik bir öğe eklemiş oluyordu. İngiliz punk’ı estetik kaygılarla hareket etmesinin yanında bilinçli bir proleter yapıya da sahipti (Young 1999:10-11). Bu açıdan punk’ın hakim felsefesinin anlaşılması açısından, ortaya çıktığı toplumun (İngiltere) içinde bulunduğu sosyal şartlarının (işsizlik, ekonomik bunalım vs...) göz önünde bulundurulması özellikle önemlidir, yoksa punk’ı tek başına bir alt kültürel tarz olarak görmek bu bağlamda yanlış bir değerlendirmeye tabi tutmak olur.

New York underground rock’ı ve punk rock, rock’n’roll’un iki alt türü olarak hem akademik çalışmalar için hem de tarihsel belgeleme açısından ana akım rock’a kıyasla daha sorunlu alanları meydana getirirler. Punk’ın temel felsefesi gelecek yok (no future) sloganında yatar (Young 1999:7-8). Punktaki “gelecek yok” sloganının savunulmasına neden olan olay daha önce de söz edildiği gibi savaş sonrasında İngiltere’nin içinde bulunduğu ağır ekonomik koşullardır. Punk kültürünün içinde İngiltere’nin sosyal durumuyla ilgili kötümserlik havası, gerçekte de harcamalar konusunda en üst düzeyde kesintilere giden ve sanayide işçi çıkarımlarına dayalı para politikaları güden o günün muhafazakar İngiliz hükümetinin

politikaları konusunda önceden sezilmiş bir tür gerçekliğe dönüşmüştür. 1980’li yılların başında okullarından yeni mezun olmuş İngiliz gençler artık kendileri için gerçek anlamda gelecek yok anlayışı içine iyice düşmüşlerdir (Hebdige 2003:152). Gelecek yok anlayışıyla birlikte punk rock yapan gruplar gücü ve otoriteyi elinde tutan iktidarı kendisine has tarzıyla önce uyandırmış ve sonra da büyük ölçüde rahatsız etmişlerdir (Laing 2002:17). Bu anlamda punk bu özellikleriyle kendisini meydana getiren elemanların hepsinin “karşı” olduğu bilincini sağlamaktadır. Punk’ın diğer müzik türleri ve rock’n’roll’un diğer alt türlerinin hiç birinde görülmeyen bir biçimde boğuk bir sesle ve kulakları törpüler bir tarzda şarkı söyleme biçimi ve bunun yanında yine ana akım rock’ta olmayan asgari düzeyde gitar soloları, basit enstrümantasyon ve daha melodik ve kaygan vokalleri vb. hareket tarzları punk’ın her şeyden önce “gelenek ve normalitenin aksaklıklarını” ortaya koyar (Laing 2002:13). Punk gruplarının üyelerinin genellikle kamera karşısında boş ve ifadesiz bir tavra girmesi ve konuşmayı ve belli bir yere yerleştirilmeyi reddetmeleri yabancılaşma düzeyini en üst noktaya vardıran ve ona somutluk kazandıran davranışlardan bir kaçını oluşturur. Punk’taki yabancılaşmanın kökeni –tekbencilik, nevroz ve kozmik tutku- de rock’a dayanmaktadır (Hebdige 2004:33). Punk’taki yabancılaşma ve “gelecek yok” sloganının kökeni punk rock’ın içeriğinde barındırdığı nihilizmden kaynaklanır. Punk’ın nihilist tutumu ve gelecek yok felsefesi punk rock’ın ekonomik anlamda anti-burjuvaziyi ve anti-kapitalizmi savunmalarına yol açmıştır.

Punk’ın saldırganlığı, her ne kadar New York underground rock akımından büyük ölçüde etkilenmiş olarak görünse de ondan oldukça farklı bir karaktere sahiptir. Underground rock akımını savunan gençler orta sınıf değerlerinin reddeden bir tutuma sahipken bunun karşısında punk estetiğini savunanlar ise kendilerine has bir giyim kuşam, dans etme ve genel tavır açısından özel bir hareket tarzına sahip olmuşlardır. İngiliz toplumunda punk akımını savunanlar, işçi sınıfına mensup olan ve burjuva ahlaki değerlerini reddeden gençler tarafından savunulmaktaydı (Young 1999:12). Punkların tepki duydukları şeyler sadece artan işsizlik ahlaki değerlerdeki ciddi dönüşüm veya yoksulluğun yeniden keşfi değil, bunun yanında İngiltere’nin çöküşü diye bilinen bir süreci dramatize eden ve rock’ın hakim retoriğine ters düşen bir dil oluşturmuşlardır. Punklar her zaman için saldırı, endişe ve hayal kırıklığını dışa vuran hareketler içine girmişlerdir (Hebdige 2004:82). Punklar yasa ve düzene karşı tehditlerini sahnede ortaya koymuşlardır bununla birlikte düzensizliğe eğilimli oldukları için eğlence kültürünün geleneksel oluşumlarını da alt üst etmeyi de başarmışlardır. Punkların en önemli özelliklerinden birisi konserlerinde ve diğer eğlencelerde dinleyicilere hem yaşam biçimi olarak hem de fiziksel olarak yaklaşmaya daha

fazla eğilimli olmalarıdır. Punk her zaman için kendisine has bir tarz olagelmiştir: Punkta, “sanatçı ve dinleyici arasındaki sınır, sanat ve rüyayı, kapitalizmin egemenliğindeki gerçeklik ve hayattan ayıran daha geniş ve daha uzlaşmaz engel için devrimci estetik içerisindeki bir metafor” olmuştur (Hebdige 2004:103-104). Sonuçta punk rock’ın İngiltere’de işçi sınıfına ait gençlik kesimlerinin o günün şartlarını ve içinde bulundukları sıkıntıyı dışavurmalarını sağlayan bir müzik türü olması topluma karşı nonkormormist duyarlılığı en iyi vurgulayan kesim olarak görünmelerine yol açmıştır. Ancak punk yalnızca, bu müziği yapan ve dinleyen kesimlerin içinde bulunduğu sıkıntıları ortak duygu yoluyla ifade etmede gerçek başarıyı yakalamış ve bu müziğin estetik bir anlayış etrafında eğlence ilkesine uygun olarak örgütlenmesine engel olamamıştır.

Outline

Benzer Belgeler