• Sonuç bulunamadı

3 3 2 DEĞİŞİMİN BAŞLANGICI; KADIN ŞARKICILARIN MÜZİKTE YER ALMA SÜRECİ

Daha önce de söz edildiği gibi kadınlar rock kültürü içerisinde kendilerini en fazla punk rock’da ifade edebilmişlerdir. Çünkü punk rock’taki cinsiyetçilik, ana akım rock’taki kadar radikal bir şekilde varolmaz. Artık punk’ta kadınlar az da olsa bir değişim gerçekleştirmeye

başlamış ve erkekler tarafından kendilerine sunulan az sayıdaki rolün dışında etkinlik göstermeye başlamışlardır (O’Hara 2003:102). Bunda punk’ın enstrümantal virtüözite karşıtı tutumu ve romantizmi reddi, kadın yorumcular için işlevsel bir etken olmuştur ve bu yolla kadınlar rock kültürü içinde daha radikal bir biçimde yer almaya başlamışlardır. Punk rock’ın şarkı sözlerinde zaman zaman görülen kadın düşmanlığını vurgulayan sözler onun aslında anti-cinsiyetçi olmadığının kanıtıdır. Ancak punk’ların karşı hareket biçimleri popüler müzik içinde anti-cinsiyetçi öğelerin var olması için büyük fırsatlar sunmuştur (Laing 2002:224). Genel toplumsal düzeyde feministlerin dışında hiçbir grubun cinsiyetçiliğinin kınanmadığı ve cinsiyet sorunuyla ilgilenilmemesinin aksine punk rock grupları toplumdaki mevcut cinsiyetçiliği kınandığı bir hareket içinde yer alır (O’Hara 2003:102). Aslında punk rock dönemi genel rock tarihi açısından bakıldığında kadınlar açısından bir yandan özgürleştirici diğer bir yandan da sınırlayıcı rollere sahip olmalarına yol açan bir dönemi betimler. Punk alt kültürü içindeki kadınlar, ana akım kültürüne ait popüler müziksel yapının içinde yer alan ve farklı popüler tarzları icra eden kadınlardan ayrı olarak, kendilerine biçilen salt solist olma rolünün dışına çıkıp, gitar ve davul gibi enstrümanları da çalarak, toplumda hiç kimsenin söz etmeye cesaret edemediği konularda istedikleri kadar söz söyleme hakkına sahip olmuşlardır (Reynolds, Press 2003:50). Kadınların rock müzikte farklı roller içerisinde (solist, gitarist, davulcu vs...) az da olsa etkinlik gösterebilmeleri, ataerkil toplumsal yapı içerisinde erkeğin karşısındaki “öteki” olarak algılanmalarını engellemeye başlamışlardır.

Rock müzikte kadınlar, ya cinsiyetsiz bir anne biçiminde ya da özgür ancak cinsel bir çapkın olarak sunulduğu için, rock’taki asi kadın şarkıcılar, kendilerini kadınsılıktan çok erkeksilikle ilişkilendirmişleridir. Kadın rock şarkıcılar rock tarihine bakıldığında birbirinden farklı dört stratejilerden geçerek bu oluşumun içinde yer almışlardır. Kadın asilerin ilk stratejisi “bir erkeğin yapabildiği her şeyi bir kadın da yapabilir” düşüncesinden hareketle, erkeğe özgü asi tutumu taklit ederek, sert ve bağımsız bir kişiliği benimsemektir. Bu kadınlar dişi özelliklerini ne kadar bastırabilirlerse başarıyı o kadar çok yakalamışlardır. Bu stratejide kadınlar ilginç bir biçimde eril isyana bile öykünürler. Rock’taki asi kadın yaklaşımının bir diğer şekli ise rock müziğe dişi özellikler kazandırmaya çalışan bir stratejiyle hareket eder; bu anlamda kadınlar erkeklerinkinden farklı, ancak onlarla eşit kuvvete sahip bir varoluşsal konum hayal ederler. Kadın kimliğini onaylayan bu tavır, hem asi karşı kültürden hem de muhafazakar kesimden gelen saldırılardan kadını korur. Aslında kadın kimliğinin bu şekilde onaylanışı bile bir takım sakıncaları içinde barındırır. Çünkü bu yaklaşım “kadınsı özellikleri değerli kılarken bile patriyarkal yaklaşımın kadınsılık hakkındaki fikirlerine (duygusallık,

hassaslık, şefkatlilik, anaçlık vb.) uyum sağlama rizikosuna açıktır.” Kadınların rock müzikte yer almak için kullandığı üçüncü strateji ise dişilikle ilişkili imajların ve ikonografilerin sunumudur, ancak bunu kadınlar postmodern bir tarzda yaparlar. Bu şarkıcılar kadınsılığa has özellikleri içselleştirmezler, kadınlar dişi kimliğini şekilci bir biçimde, yalnızca tavır anlamında sergilerler. Son olarak da “kimlik oluşumunun travmasıyla ilgilenen bir estetiğe” sahip ancak dişi öznelliğinin pekiştirilmesiyle ilgilenmeyen bir strateji vardır. “Bu estetik çerçevesinde dişi cinsiyet kimliği bir öz olmadığı gibi stratejik bir personalar dizisi de değildir, yalnızca bu ikisi arasındaki sancılı bir gerilimdir” (Reynolds, Press 2003:248-249). Reynolds ve Press’in ayrıntılı bir biçimde ifade ettiği gibi kadınların rock müzikteki konumları ancak erkeğe özgü rolleri icra ettikleri sürece başarılı olmalarını sağlamıştır. Bu tutum da paradoksal bir biçimde toplumsal cinsiyet tutumlarını/kalıplarını zayıflatmaktan çok güçlendirmeye yaramıştır.

Kadınların rock müziğe uzun bir zaman geçtikten sonra, tam da rock’ın ölmeye yüz tuttuğu bir dönemde dahil olması, rock’ın yeniden dirilişi için önemli bir katalizör etki yapmıştır, bunun dışında rock kültürüne yeni bir nefret unsuru katmıştır. Kadınların bu müziğe dahil olmalarının önemli birkaç nedeninden biri rock’ın alt türlerinden birini oluşturan grunge’ın erkeksiliğinin bir reaksiyona neden olmasıdır. Kadınların rock kültürü içinde yer almaya başlamasının bir diğer nedeni ise, kadınların uzun süre bu müzik içinde marjinalleştirilmesinin verdiği patlamadır. Ancak kadınların rock’taki etkinlikleri ve bu müziğe yaptıkları katkılar yalnızca şarkı sözlerinde kalmıştır, bu anlamda biçimsel olarak bir yenilik yaptıkları söylenemez. Bu kültüre yeni dahil olan kadın şarkıcılar bile müzikal yönden gelenekçi kalmışlar ve ancak “erkeksi formlara yeni türden konular ve öznellik” katmışlardır (Reynolds, Press 2003:399). Son olarak şunu söyleyebiliriz ki rock müzikteki cinsiyetçi eğilimler kadınların bu müzikte kendilerine bir yer edinmeye başlamasıyla da sarsıntıya uğramamıştır. Ancak özellikle glam rock’ın ve punk rock’ın bazı temsilcileri cinsiyet muğlaklığı yaratan eylemleriyle hem mevcut cinsiyet ayrımcılığını yıkmayı amaçlamışlar hem de kamuoyunu şok etmeyi hedeflemişlerdir. Her ne kadar bu hareketleriyle cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldıramamışlarsa da, orta sınıf değerlerine yönelik şok etkileriyle toplumu rahatsız etmeyi başarmışlardır.

Outline

Benzer Belgeler