• Sonuç bulunamadı

C. İLMİ DURUM

2. Abbâsîlerde İlmî Hayat

2.6. CERH VE TA’DİL İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ

2.6.4. Hadis Uyduranlara Karşı Mücadelesi

2.6.4.1. İsnadı Kullanması

İsnad; bir metni, bir sözü başından itibaren birbirine nakledenleri özel sözlerle sıralayarak bu metni, bu sözü söyleyenine/yapanına nisbet etme, dayandırma ya da hadisi birbirinden alıp nakleden kimselerden hiçbirini atlamaksızın Hz. Peygamber (s.a.v)’e nisbet ederek rivayet etmektir.837 Sened ise, sözlükte dağın eteğinden yukarı olan kısmı, bir kimsenin güvendiği kimse, sığınak ve dayanak manalarına gelir.

Zamanla sened ve isnad eş anlamlı ve yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bir hadisi râvîler zinciri zikrederek Hz. Peygamber’e nisbet etmeye isnad veya sened zikretme denir.838

Hadisin yapısına sonradan ilave edilmiş bulunan sened, hadisin sıhhatini kontrol edebilmek bakımından fevkalâde önemlidir. Aynı şekilde hadis ilminde sened zikretme sisteminin (isnad) geliştirilmesi de sorumluluk duygusu ve bilimsel dürüstlük sonucudur. Çünkü bu sistemin anlamı, hadis metnini nakledenleri tetkik ve tenkide açık tutmak demektir. Bu da tam bir ilmi tavır ve kendine güven işaretidir. Bu sebeple isnad, medâr-ı ilm-i hadis (hadis ilminin üzerinde durduğu temel) diye tanımlanmıştır.839 İsnadın önemi ile ilgili Abdullah b. el-Mübârek (ö. 181/797): “İsnad dindendir. Eğer isnad olmasaydı, herkes aklına geleni rastgele rivâyet etmeye kalkışırdı”840 demiştir.

Süfyân es-Sevrî: "Hadis rivayetinde yalan söylemeye teşebbüs edenin yalanı muhakkak ortaya çıkar"841 diyerek, yalancıları ortaya çıkarmada isnadın önemini vurgulamış olmaktadır.

İsnadın hicri birinci asrın ikinci yarısından itibaren uygulanmaya başladığı ve zamanla gelişip yaygınlaşarak yaklaşık hicri birinci asrın sonlarına doğru hadisin ayrılmaz bir parçası haline geldiği görülmektedir.842 Muhammed İbn Sirin’in (Ö. 110):

"Bu ilim dindir; dinini kimden aldığına dikkat et"843 sözünde, muhaddisleri, rivayet etmiş oldukları hadisleri kimlerden aldıklarını araştırmağa davet eden açık bir ifade tarzı görülür. İbarede kullanılan ilim kelimesiyle hadis ve sünnet kastedilmiş ve dinin esası olması bakımından da bunlara din denilmekle iktifa olunmuştur. Bu sözün sahibi

837 Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, s.139.

838 Yücel, Hadis Tarihi ve Ûsulü, s.46.

839 Çakan, Hadis Ûsulü, s.33.

840 Müslim, I, 39; Çakan, Hadis Ûsulü, s.33.

841 er-Ramehürmüzi, s.318; İbn Hibbân, Mecrûhîn, I, 21; Hâtib el-Bağdâdî, el-Kifâye, s.117; Tekineş, s.94

842 Yücel, s.46.

843

Muhammed İbn Sirin, Hicri 110 senesinde vefat ettiğine göre, hadis rivayet edenlerin hal ve meşreplerinin araştırılmasına onun orta yaşlarında, yani, ilk Hicri asrın ikinci yarılarında başlanmış olduğu anlaşılmaktadır. 844 Yine Muhammed İbn Sirin'den nakledilen bir haber, isnadın ne zaman başladığı ve niçin başladığı konusunda ipucu vermektedir. İbn Sirin şöyle der: “İlk zamanlarda halk, isnâd sormuyordu; fakat fitne vaki olduktan sonra onu sorarak sünnet ehlinden olanların hadislerini almağa, bid'at ehlinden olanların hadislerini terk etmeğe başladılar.”845

İsnad doğru ile yanlışı ayıran, bir ölçüdür. Hasımları mağlup etmede en etkili delil isnaddır.846 Bu sebeple Süfyân es-Sevrî (ö. 161/778): "İsnad mü'minin silahıdır.

Yanında silahı olmayan bir mü'min ne ile savaşacaktır?"847 Diye sorarak, isnadın yalnızca farklı görüşlerdeki Müslümanları değil inanmayanları ikna etmede de önemli bir usûl olduğunu vurgulamıştır.848 Ayrıca dinin en mühim temellerinden biri olan hadis ve sünneti tahrife yeltenenlere, ilk önce bu silahla karşı koyacağını ifade etmektedir.849 Yine isnadın hadis uyduranlara karşı kullanılan en etkili bir yöntem olduğunu anlatmaya çalışmaktadır. Süfyân, isnadı silaha benzetmekte sanki şunu demek istemiştir: Kişi düşmanlarına karşı kendini silahla korur, hadisleri ise kötü niyetli insanlara karşı korumanın yolu isnaddır.

İsnad konusunda Süfyân en güvenilir râvîlerden biridir. Kûfe’lilerin kabul ettiği en güzel isnad (esahhu’l esânid), Süfyân’ın Mansur’dan, Mansur’un İbrâhim’den, İbrâhim’in Alkâme’den, Alkâme’nin İbn Mesut’tan yaptığı isnaddır.850 Alî b. el-Medînî’den gelen benzer bir rivayette ise el-Medînî: “İsnad altı kişi üzerinde dönüyor Onlar; Zühri, Amr b. Dînâr, Katade, Yahyâ b. Ebî Kesir, Ebû İshak ve A’meş’tir. Bu altı kişiden sonra Kufe ehlinden Süfyân es-Sevrî gelmektedir.”851 Benzer bir rivayette de Abdullah b. Ahmed b. Hanbel babasından rivayetle: ”Kûfe’de Yahya b. Said el-Kattân, Süfyân es-Sevrî, Süleymen et-Temîmî, Haris b. Süveyb, ve Ali’den daha sahih isnad

844 Koçyiğit, Hadis Ûsulü, s.81.

845 Hâtib, el-Bağdâdî, Tarih, X, 122.

846 Tekineş, s.30.

847 ez-Zehebî, Siyer, VII, 273; Ahmet Naim, I, 190; Koçyiğit, Hadis Ûsulü, s.80; Tekineş, s.30 Yücel, Hadis Tarihi ve Usulü, s.68; Çakan, Hadis Ûsulü, s.33.

848 Tekineş, s.30

849 Kandemir, Mevzû Hadisleri Tanıma Yolları, s.94.

850 el-İcli, Ma’rifetu’s-Sikat, I, 409; Mizzî, XI, 164; Nevevi, I, 222; ez-Zehebî, Siyer, VII, 236; İbn Hacer, IV, 113; Suyutî, I, 38.

851 İbn Ebî Hâtim er-Razî, I, 59-60.

yoktur”852 denilmiştir. Şâfiîlerden bâzıları da isnadın içinde Mâlik, Ahmed, Süfyân es- Sevrî gibileri olmak şartiyle nefsü’l-emirde Sahîh addolunur demişlerdir. Lâkin bunlar Cumhurun kabul ettiği kavle münâfîdir.853 Ahmed b. Hanbel ise isnad ve rical konusunda Süfyân’ın konumuna işaret eder: “Süfyân isnad ve ricalîn isimlerinde Şu’be’den daha hâfızdır.”854

İsnad, ihtiva ettiği râvî adedinin azlığı veya çokluğu bakımından iki gruba ayrılır.

Bir isnâd içerisinde, Hazreti Peygambere kadar ismi zikredilen râvî adedi ne kadar az ise, o isnadla, hadisi en son rivayet eden râvinin, Hazreti Peygambere yakınlığı da o nispette fazla addedilir. Bu çeşit isnâdlara âlî sıfatı itlak olunmuştur. Meşhur hadisçiler, daima isnadı âli, olan kimselerden hadis almayı tercih etmişlerdir; çünkü isnadın Hazreti Peygambere yakınlığı, Allah’a yakınlık gibidir. Hadisçiler arasında “âli isnâd”

talebi, bir tek hadis için dahi olsa, uzun ve meşakkatli seyahatlere sebep olmuştur.

Mesela, sahabeden Ebû Eyyûb el-Ensari, Hazreti Peygamberden işitmiş olduğu bir tek hadis hakkında sual sormak için, o sıralarda Mısır'da bulunan Ukba İbn Âmir’in yanına gitmek lüzumunu duymuştur; çünkü o hadisi kendisiyle Ukba'dan başka işiten bir kimse kalmamıştır. Onu, Medine'den Mısır'a kadar bu uzun yolculuğa sevk eden âmil, bir hadisi doğrudan doğruya Hazreti Peygamberin ağzından işiten bir kimseden tekrar duymak arzusudur. Eğer istese idi, Medine'de birçok kimselerden, ancak ikinci elden olmak üzere, aynı hadisi yine de işitebilirdi.855

Âlî isnâdlarda yakınlık, Hazreti Peygambere nispetle mülahaza edildiği zaman, bunlara “hakiki” vasfı itlak olunur. Bir de meşhur hadis imamlarına yahutta “kutub'i-sitte” veya diğer bazı mutemet hadis kitaplarına nispetle âli olan isnâdlar vardır; bunlara da “âli nisbi isnâdlar” denilmiştir. Mesela, Huşeym İbn Beşir, İbn Cüreyc, Abdurrahmân İbn Amr el-Evzâ'i, Mâlik b. Enes, Süfyân es-Seyri, Şube b. Haccâc, Züheyr İbnî Mu'aviye ve Hammâd b. Zeyd gibi birçok hadis imamına nispetle vücuda gelen yakınlık, bu imamlarla Hazreti Peygamber arasında ismi zikredilen râvi adedi çok olsa bile, isnadı âlî mertebesine çıkarır. Ancak yukarıda da söylendiği gibi isnadın bu ulviliği, imamlara nispetle olduğu için “hakiki” değil “nisbi'dir.”856

852 Suyutî, I, 39.

853Ahmet Naim, I, 210.

854 İbn Ebî Hâtim er-Razî, I, 66.

855 Koçyiğit, Hadis Ûsulü, s.82.

856Ahmet Naim, I, 193; Koçyiğit, Hadis Ûsulü, s.83.