• Sonuç bulunamadı

SÜFYÂN ES-SEVRÎ VE HADİS İLMİNDEKİ YERİ. Harun DURSUN

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "SÜFYÂN ES-SEVRÎ VE HADİS İLMİNDEKİ YERİ. Harun DURSUN"

Copied!
157
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SÜFYÂN ES-SEVRÎ VE HADİS İLMİNDEKİ YERİ

Harun DURSUN

Yüksek Lisans Tezi

Temel İslâm Bilimleri Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Arif Ulu

2014 Her Hakkı Saklıdır

(2)

TEMEL İSLÂM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

Harun DURSUN

SÜFYÂN ES-SEVRÎ VE HADİS İLMİNDEKİ YERİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

TEZ YÖNETİCİSİ Yrd. Doç. Dr. Arif ULU

ERZURUM-2014

(3)
(4)

TEZ BEYAN FORMU

11.08.2014 SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

BİLDİRİM

Atatürk Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğine göre hazırlamış olduğum "SÜFYÂN ES-SEVRÎ VE HADİS İLMİNDEKİ YERİ" adlı tezin/raporun tamamen kendi çalışmam olduğunu ve her alıntıya kaynak gösterdiğimi taahhüt eder, tezimin/raporumun kağıt ve elektronik kopyalarının Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü arşivlerinde aşağıda belirttiğim koşullarda saklanmasına izin verdiğimi onaylarım:

Lisansüstü Eğitim-Öğretim yönetmeliğinin ilgili maddeleri uyarınca gereğinin yapılmasını arz ederim.

Tezimin/Raporumun tamamı her yerden erişime açılabilir.

açılabilir.

Tezimin/Raporumun 3 yıl süreyle erişime açılmasını istemiyorum. Bu sürenin sonunda uzatma için başvuruda bulunmadığım takdirde, tezimin/raporumun tamamı her yerden erişime açılabilir.

11.08.2014

Harun DURSUN

(5)

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... V ABSTRACT ... VI KISALTMALAR DİZİNİ ... VII ÖNSÖZ ...VIII

GİRİŞ

I. ARAŞTIRMANIN KONUSU, ÖNEMİ VE AMACI ... 1

II. ARAŞTIRMANIN METODU VE KAYNAKLARI ... 3

III. SÜFYÂN ES-SEVRÎ’NİN YAŞADIĞI ASRA GENEL BİR BAKIŞ ... 4

A. SİYASİ DURUM ... 5

1. Emevîler Dönemi ... 5

2. Abbâsîler Dönemi ... 10

B. SOSYAL YAPI ... 13

1. Emevîlerde Sosyal Yapı ... 13

2. Abbâsîlerde Sosyal Yapı ... 15

C. İLMİ DURUM ... 16

1. Emevîlerde İlmî Hayat ... 16

2. Abbâsîlerde İlmî Hayat ... 17

BİRİNCİ BÖLÜM SÜFYÂN ES-SEVRÎ’NİN HAYATI, İLMİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ 1.1. İSMİ, NESEBİ VE KÜNYESİ ... 19

1.2. DOĞUMU ... 20

1.3. AİLESİ ... 21

1.3.1. Dedesi ... 22

1.3.2. Babası ... 22

1.3.3. Annesi ... 23

1.3.4. Amcası ... 23

1.3.3. Kardeşleri ... 23

1.4. ÖĞRENİM HAYATI ... 24

1.5. YOLCULUKLARI ... 26

1.6. KİŞİLİĞİ ... 28

(6)

1.7. EKONOMİK DURUMU ... 31

1.8. ÖLÜMÜ ... 33

1.9. HOCALARI ... 35

1.9.1. A‘meş , (Süleyman b. Mihrân) ... 36

1.9.2. İbn Ebî Leylâ ... 37

1.9.3. Amr b. Mürre ... 38

1.9.4. Ebû İshak es-Sebiî ... 39

1.9.5. İbnü’l-Mu’temir ... 40

1.10. ÖĞRENCİLERİ ... 42

1.10.1. Süfyân b. Uyeyne ... 42

1.10.2 Abdullah b. Mübârek ... 43

1.10.3 Abdürrezzâk es-San’ânî ... 45

1.10.4. Abdurrahmân b. Mehdî ... 46

1.10.5.Yahyâ b.Saîd el-Kattân ... 47

1.10.6. Fudayl b. İyâz ... 48

1.10.7. Şu’be b. Haccâc ... 49

1.10.8. Evzâî ... 51

1.10.9. İbrâhim b. Edhem ... 52

1.11. İLMİ KİŞİLİĞİ ... 54

1.11.1.Fıkıh ilmindeki Yeri ... 56

1.11.1.1. Sevrî Mezhebi ... 59

1.11.1.2. Ebû Hanife İle Münasebeti ... 60

1.11.2. Tefsir İlmindeki Konumu ... 62

1.11.3. İtikadi Konulardaki Görüşleri ... 64

1.12. ESERLERİ ... 68

1.13. ZÜHD VE VERASI ... 71

1.14. SİYASİ KİŞİLİĞİ ... 74

1.14.1. Süfyân es-Sevrî’nin İdarecilerle İlişkisi ... 74

1.14.2. Hulefâi Râşit’in Hakkındaki Görüşleri ... 76

(7)

İKİNCİ BÖLÜM

SÜFYÂN ES-SEVRÎ’NİN HADİSÇİLİĞİ

2.1. HADİS İLMİNDEKİ YERİ ... 78

2.1.1. Muhaddislerin Süfyân’la İlgili Değerlendirmeleri ... 79

2.1.2. Hadis Öğrenme Konusundaki Tavrı ... 81

2.1.3.Hadis Rivayet Etmenin Zorluğu ... 82

2.1.4. Süfyân’ın Hadise Yaklaşımı ... 83

2.1.5.Hadis öğrenmede metodu ... 84

2.1.6. Her İsteyene Hadis Rivayet Etmemesi ... 84

2.1.7. İlmin (Hadis) İnsanı Olgunlaştıracağı Fikri ... 85

2.1.8.Hadis Rivayetinde Süfyân’ın Derecesi ... 85

2.1.9.Hadislerinin Çok Olması ... 86

2.1.10.Her Fırsatta Hadis Öğrenmeye Çalışması ... 86

2.2. SÜFYÂN’IN TEDVİN VE TASNİFTEKİ ROLÜ ... 87

2.3.HADİS RİVAYETİ ... 91

2.3.1.Kırâat (Arz) Sema ve Münâvele Hakkındaki Görüşleri ... 91

2.4. HADİSLERİN KİTABETİ (YAZILMASI) KONUSUNDAKİ TUTUMU ... 95

2.5. MANA İLE RİVAYET HAKKINDAKİ YAKLAŞIMI ... 99

2.6. CERH VE TA’DİL İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ ... 101

2.6.1. Cerh ve Ta’dilde Uyguladığı Metod ... 106

2.6.2. Süfyân’ın Bazı Muhaddisleri Cerh ve Ta’dil Açısından Tenkid Etmesi ... 107

2.6.3. Bid’at Ehlinden Hadis Rivayetine Yaklaşımı ... 110

2.6.4. Hadis Uyduranlara Karşı Mücadelesi ... 111

2.6.4.1. İsnadı Kullanması ... 113

2.6.4.2. Tarih İlminden Yararlanması ... 116

2.7. CERH VE TA’DİL AÇISINDAN SÜFYÂN ES-SEVRÎ ... 117

2.7.1. Süfyân’a Yönelik Ta’dil Değerlendirmeleri ... 117

2.7.2. Süfyân es-Sevrî’ye Yöneltilen Tenkidler ... 123

2.7.2.1. Tedlis Yapması ... 123

2.8. HADİSTE VE SÜNNETTE İMAM OLMASI ... 125 2.9. HADİS USÛLÜNÜN BAZI KONULARIYLA İLGİLİ YAKLAŞIMI 128

(8)

2.9.1. Mürsel Hadis ... 128

2.9.2. Garîbu’l-Hadis ... 129

2.9.3. İhtisar ve Takti ... 129

2.9.4.Hadisleri Tahric Etmesi ... 130

2.9.5. Muhtelifu’l Hadis ... 131

2.10. EHL-İ HADİS-EHL-İ REY VE SÜFYÂN ES-SEVRİ ... 131

SONUÇ ... 136

BİBLİOGRAFYA ... 139

ÖZGEÇMİŞ ... 145

(9)

ÖZET

YÜKSEK LİSANS TEZİ

SÜFYÂN ES-SEVRÎ VE HADİS İLMİNDEKİ YERİ Harun DURSUN

Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Arif ULU 2014, 143 Sayfa

Jüri: Prof. Dr. Nihat YATKIN Doç. Dr. Mustafa MACİT Yrd. Doç. Dr. Arif ULU

İslam’ın ikinci kaynağı olan sünnetin (hadislerin), bize kadar ulaşmasında katkısı bulunan muhaddislerden biri olan Süfyân es-Sevrî’nin hadis ilmindeki yerini araştırarak, hadis ilmine katkı sağlamak amaçlanmaktadır.

Süfyân es-Sevrî, yaşadığı dönemde hadis ilminin yanında fıkıh ve tefsir ilimlerinde de önde gelen bir âlimdi. Bu araştırmada, Süfyân’ın hadisçiliği incelenmektedir.

Araştırmamız, girişten sonra iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, araştırmanın konusu, amacı, önemi, kaynakları ve yöntemleri üzerinde durulmuştur.

Ayrıca Süfyân’ı daha iyi tanımamıza yardımcı olması için, onun yaşadığı dönemin siyasi, sosyal ve ilmi yönünü bilmeliyiz. Bundan dolayı giriş bölümünde Süfyân’ın yaşadığı dönem hakkında da bilgi verilmiştir.

Birinci bölümde, Süfyân’ın hayatı, ilmi kişiliği, hocaları, öğrencileri ve eserleri araştırıldı.

İkinci bölümde ise, Süfyân’ın hadisçiliği çeşitli yönleriyle ele alındı. Tedvin ve tasnifte ki tutumu, hadis rivayeti, hadislerin yazılması, hadis tahammül ve eda yollarıyla ilgili görüşleri, hadis tenkitçiliği (cerh ve tadil) ve bazı hadis terimleri ele alındı.

Süfyân; sika, sebt, hafız, seyyidü’l hıfz ve hadislerinin çok oluşu ile anılmaktadır.

Haklı olarak hadiste mü’minlerin emiri olarak vasıflanmıştır.

(10)

ABSTRACT MASTER’S THESIS

SÜFYÂN ES-SEVRÎ AND ITS PLACE IN KNOWLEDGE OF HADITH Harun DURSUN

Advisor:Yrd. Doç. Dr. Arif ULU 2014, 143 Pages

Jury: Prof. Dr. Nihat YATKIN Doç. Dr. Mustafa MACİT Yrd. Doç. Dr. Arif ULU

The aim of this thesis is to explore Süfyân es-Sevrî who is one of the most important muhaddiths and who makes known the sunnah (hadiths) that is the secondary source of Islam and also finally make contribution to the knowledge of hadith.

Süfyân es-Sevrî is not only leading scholar of hadith but also leading scholar in fiqh and tafsir in his lifetime.His works about hadith are investigated in this study.

This study is consist of two chapters after the opening chapter.After giving information about subject,aim,importance,methods and sources in opening chapter ; in order to know him very well , we should know political, social and scientific aspects of his life period.Therefore information about his life period is given in opening chapter.

Süfyân’s life, scholarship, masters, students and works are investigated in first chapter.

In second chapter , his knowledge of hadith is examined from various aspects.

His attitudes in sorting and collecting , his opinions about hadith rumouring , hadith writing , way of hadith toleration and relating also his criticism of hadith (confuting and alteraion) and some hadith terms are worked through.

He is known as reliable and honest in his words and acts, swot, lord of the swots and also having many more hadiths .He is justifiably described as master of muslims in knowledge of hadith.

(11)

KISALTMALAR DİZİNİ Çev : Çeviren

DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi DİB : Diyanet İşleri Başkanlığı Hz : Hazreti

h : Hicri

İFAV : İlahiyat Fakültesi Vakfı m : Miladi

Meb : Milli Eğitim Bakanlığı Ö : Ölümü

s.a.v : Sallallahu Aleyhi ve Sellem TDVY : Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Thk : Tahkik

trs : Tarihsiz

(12)

ÖNSÖZ

Hadis tarihine baktığımızda her dönemin kendine has özelliklerinin olduğunu görürüz. Her dönem, bir sonraki dönemin hem habercisi hem de onun temeli olma özelliğini taşır. Dönemler birbirini tamamlayan bir zincirin halkaları veya merdivenin basamakları gibidir. Biri olmadan diğeri olmaz. Bu açıdan baktığımızda, hadis tarihinde, Hicri II. Yüzyılın kendine has özellikleri ve önemi olduğu görülmektedir. Bu yüzyıl, hadisin altın çağı olarak adlandırılan üçüncü yüzyılın bir habercisi ve alt yapısıdır.

Çalışmamızda, üçüncü tabaka olan Tebe-i Tâbiîn muhaddislerinden Süfyân es-Sevrî’nin hadisçiliği araştırılmaktadır. Süfyân’ın yaşadığı hicri II. Asırda hadisler tedvin edilmeye başlamış, tedvinden sonra ise tasnif faaliyetleri yaygınlaşmıştır.

Süfyân es-Sevrî, ilk musanniflerdendir. Bu asırda muhaddisler, yaşadıkları şehirlerde tasnif faaliyetlerinde bulunmuşlar ve meşhur olmuşlardır. Süfyân es- Sevrî de Kûfe’de tasnif faaliyetinde bulunmuştur.

Süfyân’ın, el-Câmiu’l Kebir ve el-Câmiu’s-Sağir adlı eserlerinin olduğunu kaynaklardan öğrenmekteyiz. Ancak bu eserler günümüze ulaşmamıştır. Bu eserlerinin yanında, günümüze ulaşan tek kitabı Kitâbu’t-Tefsîri’l-Kur’an’dır. Bu kitap İmtiyaz Ali Arşi tarafından tahkik edilerek yayınlamıştır.

Bu çalışmanın yapılması süresince rehberliğini ve yardımlarını esirgemeyen danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Arif ULU Bey’e teşekkürü borç biliyorum.

Ayrıca Arapça metinlerin tercüme edilmesinde yardımını esirgemeyen değerli meslektaşım Lokman BEDİR Bey'e teşekkür ediyorum.

Erzurum-2014 Harun DURSUN

(13)

GİRİŞ

I. ARAŞTIRMANIN KONUSU, ÖNEMİ VE AMACI

İslâm Dini’nin iki temel kaynağı vardır. Biz Müslümanlar, bunu böyle biliyor ve böyle inanıyoruz. Bu iki kaynak Kur’an-ı Kerim ve Hz Muhammed (s.a.v)’in sünnetidir. Peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde: “Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler; Allah'ın kitabı Kur’an-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir”1 buyurmaktadır. İşte bu iki emanetten biri olan sünneti öğrenmemiz, araştırmamız, onun bize kadar nasıl ulaştığını bilmemiz, kaynaklarını tanımamız açısından üç tabaka çok önemlidir. Bu üç tabaka; sahabe, tabiîn ve tebe-i tâbiîndir. Araştırmamızın konusu olan Süfyân es-Sevrî’de üçüncü tabaka olan tebe-i tâbiînden bir muhaddistir.2 Süfyân es-Sevrî’yi niçin seçtiğimizi anlatmak için çeşitli âlimlerin onun hakkındaki görüşlerini nakletmenin faydalı olacağı kanaatindeyiz.

Süfyân’ın, başkasının tezkiyesine ihtiyacı olmayıp, a’lemu’d-din (dinin bayraktarı) diye vasıflanan, müslümanların imamlarından biri olup itkan, (güvenilir) hıfz, ma’rifet, zabt, vera ve zühd gibi konularda lider olarak kabul edilen bir muhaddistir.3 Aynı zamanda fıkıh, takva ve zühdü ile tanınmış bir hadisçidir. Zehebî, Süfyân hakkında: “Kınayanın kınamasından korkmaz. İctihatta bulunduğu konuların dışındaki meselerde mazur sayılırdı”4değerlendirmesini yapar. Ahmed b. Yunus ise:

“Süfyân’dan daha âlim, daha vera sahibi, daha fakih ve daha zahid olan birini görmedim”5 diyerek Süfyân’ı övmüştür. Evzâî Süfyân hakkında:“Eğer denilse ki bu ümmet için bir adam seç, o adam, Kitabullah ve Nebi (s.a.v)’nin sünnetiyle ümmeti ayakta tutsun. Ben; ‘onlar için Süfyân’ı seçerdim.”6 Demek süretiyle Süfyân’ın ümmet için eşsiz bir imam olduğuna işaret etmiştir. Bunların yanında; Süfyân’ı, hadis

1 Malik b. Enes, Muvatta, Kader 3, I-II, Da’ru İhyâu Turasil Arabî, Thk, Muhammed Fuad Abdulbaki, Beyrut 1985, II, 899; İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, İFAV Yayınları, (7. Baskı), İstanbul 2010, s.27.

2 Nevevî, Ebû Zekeriyya Muhyiddin İbn Şeref, Tehzîbü’l-Esma, Dâru’l Kütübi’l İlmiyye, I-III, Beyrut, trs. I, 222; Muhammed Ebu Zehv, Hadis ve Hadisçiler, (Çev. Selman Başaran-M.Alî Sönmez), Ensar Neşriyat, İstanbul 2007, s.314.

3 Hatîb el-Bağdâdî, Tarihu Bağdat, I-XXI, Dâru’l Arabi’l İslâmiyye, Thk, Beşşâr Avvâd Mağruf, Beyrut 1422-2001, X, 219.

4 ez-Zehebî, Şemsüddin Muhammed b. Ahmed, Siyeru A’lemi’n Nübelâ, I-XXV, Thk, Şu’ayb el- Arnavud, Müessetü’r-Risale, Beyrut 1402-1982, VII, 241.

5 Ebû Nuaym, Ahmed b. Abdullah el-İsfehâni, Hilyetü’l-Evliya ve Tabakatu’l Esfiya, I-XI, Daru’l Fikr, Beyrut,1996. VI, 359.

6

(14)

açısından önemli kılan bir diğer durum da onun, tedvin ve tasnif döneminde yaşamış olmasıdır. Hatta kendisinin ilk musanniflerden biri olması onun önemini daha da artırmaktadır.7

Temel hadis kaynakları olarak bildiğimiz ve Ehl-i Sünnet tarafından en muteber olarak kabul edilen Kütüb-i Sitte’nin kaynakları (râvîleri) hakkında çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Bu konuda Fuat SEZGİN’in, “Buhârî’nin Kaynakları” adlı araştırması böyle bir araştırmadır. Yani Buhârî’nin râvilerinin kimler olduklarını günümüz insanlarına sunmuştur.

Bu konuda yapılan başka bir araştırma da Muhammed Mustafa el-A’zami’nin “İlk Devir Hadis Edebiyatı” adlı eseridir. Sahabeden başlayarak, tabiîn ve tebe-i tabiîn râvîlerini hoca-talebe ilişkisi içinde tanıtmaktadır. Ayrıca hangi râvînin, hangi râvîden yazılı olarak rivayet ettiğini göstermiştir. Bu kitabı Türkçeye çeviren Hulûsi Yavuz çeviri için yazdığı önsözünde şu ifadeleri kullanmaktadır: “Batıda Haçlı Seferleri zamanından ve 1141’de Kur’an-ı Kerim ‘in Lâtince’ya tercümesinden beri ta II. Cihân Harbi’ne kadar, İslâm’ın iki temeli olan Kur’an-ı Kerim ile Rasûlullah (s.a.v)’in Sünnetini çürütmek için çalışılmış; ancak bunlardan birincisine muvaffak olamadıkları için ümitlerini kesmişler, Harp’ten sonra bütün mesailerini ikincisi üzerine teksif etmişlerdi.”8 İşte dinimizin ikinci kaynağına yapılan hücumlara karşı âlimlerimiz bu tür çalışmalar yapmışlardır. Yukarıdaki tespiti yapan Hulûsi Yavuz bu kitapla ilgili şu samimi itirafta bulunur: “İşte tercümesini takdim ettiğimiz bu kitap, İslâm’a hücum eden bu ve diğer zevata meydan okuyordu. Onu okuyunca rahatlamış ve ‘oh dünya varmış’ demiştik.”9 Bugün ise Buhârî veya Kütüb-i Sitte’de rivayeti bulunan râvîler hakkında müstakil çalışmalar yapılmakta, onlarla ilgili herşey ortaya konulmaktadır.

Biz bu araştırmamızda Kütüb-i Sitte’de de rivayetleri bulunan Süfyân es-Sevrî’yi tanıtmaya çalışacağız.

7 ez-Zehebî, Tezkiretü’l-Huffaz, I-IV, Haydarabad, h.1375-1955, I, 360; ez-Zehebî, Siyer, IX, 200 ve 526

8 Muhammed Mustafa, el-A’zamî, İlk Devir Hadis Edebiyetı, (Çev. Hulûsi Yavuz), İz Yayıncılık, İstanbul 1993, s.xii.

9 A’zamî, s.xii.

(15)

II. ARAŞTIRMANIN METODU VE KAYNAKLARI

Araştırmamız, girişten sonra iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, önce Süfyân es-Sevrî’nin yaşadığı dönem anlatılmaktadır. Bir kimseyi tanıyabilmemiz için onun yaşadığı dönemin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, ilmi ve itikadi yönlerini bilmemizin faydalı olacağına inanmaktayız. Bu döşünceden dolayı Süfyân’ın yaşadığı dönemi siyasi, sosyal ve ilmi yönleriyle incelemeye çalıştık.

Birinci bölümde Süfyân es-Sevrî’nin hayatını farklı açılardan araştırdık. Süfyân’ın nesebi, künyesi, doğumu, ailesi, yolculukları, hocaları, öğrencileri, eserleri ve ilmi yönü gibi çeşitli özelliklerini incelemeye çalıştık.

Çalışmamızın ikinci bölümünde ise Süfyân es-Sevrî’nin hadisçiliğini inceledik.

Onun hadis ilmindeki yeri, hadislerin yazılması, tedvin ve tasnif edilmesindeki rolü, cerh ve ta’dil açısından konumu gibi konuların yanında isnad, mürsel hadis ve garibu’l- hadis gibi konular hakkında görüşlerini incelemeye çalıştık. Bu konuların yanında Ehl-i Hadis/Ehl-i Rey ve hadiste imam olup olmaması veya sünnette imam olup olmaması ya da her ikisinde de imam olması gibi konular araştırılmaya çalışılmaktadır.

Araştırmamızı yaparken kaynak kitaplardan öncelikli olarak istifade etmeye çalıştık. Mesela; Zehebî’nin, “Siyerü A’lemü’n-Nübelâ10, Tezkiretü’l-Huffâz”11 ve

“Mîzânu’l-İ’tidal”12 adlı eserleri, İbn Hacer’in, “Tehzîbu’t-Tehzîb’i”13, el-Mizzi’nin

“Tehzibu’l Kemâl’i” 14 gibi tabakat kitaplarının yanında, Ramehürmüzî’nin “el- Muhaddisu’l Fasl Beyne’r-Ravî ve’l-Vaî”15, Hâtip el-Bağdâdî’nin “el-Kifâye fi-İlmi’r- Rivâye”16 gibi mustalahu’l hadis kitaplarından da faydalandık. Temel kaynakların yanı sıra çağdaş yazarların eserlerinden de faydalandık. Bunun yanında hadis alanında yapılmış yüksek lisans ve doktora tezlerinden de istifade ettik. Ayrıca İSAM’ın doküman linkinden ulaşabildiğimiz dökümanların yanında tez ve makalelerden de

10 ez-Zehebî, Siyer, I-XXV.

11 ez-Zehebî, Tezkiretü’l-Huffaz, I-IV.

12ez-Zehebî, Mizânü’l İ’tidal fi Nakdi’r-Ricâl, Thk, Ali el-Becâvî, Dâru’l Ma’rife I-V, Beyrut trs.

13İbn Hacer, Ahmed b. Ali b. Hacer Ebu’l-Fadl el-Askalânî, Tehzibu’t- Tehzib, I-XII, Matbaatu Meclisi Dâiretü’l- Maârifi ve’n- Nizâmiyye, Haydarâbad, h.1325.

14 Mizzî, Cemaluddin Ebi’l-Haccâc Yusuf, Tehzibu’l-Kemâl fi Esmâi’r-Ricâl, I-XXXV, Thk. Beşar Avvâd Ma’rûf, Müessesetü’r- Risâle, (2. Baskı), Beyrut-1987.

15 er-Ramehürmüzî, el-Hasan b. Abdirrahman, el-Muhaddisu’l-Fasıl Beyne’r-Ravi ve’l-Vaî, Thk.

Muhammed Accac el-Hatîb, Daru’l-Fikr, Beyrut, 1404/1984.

16Hatîb el-Bağdâdî, Ebû Bekir Ahmed b. Alî b. Sâbit el-Bağdâdî, el-Kifâye fi-İlmi’r Rivaye, Dâiretü’l Mearifu’l Osmaniye, Haydarabad, h.1357.

(16)

yararlandık. Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları’nın hazırladığı İslâm Ansiklopedisi ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayını olan İslâm Ansiklopedisinden çalışmamız boyunca faydalandık.

III. SÜFYÂN ES-SEVRÎ’NİN YAŞADIĞI ASRA GENEL BİR BAKIŞ

Süfyân b. Sâid b. Mesrûk es-Sevrî el-Kûfî, hicri 95-98 ile 161 yılları arasında yaşamış bir hadis âlimidir. Süfyân es-Sevrî’nin daha iyi tanınabilmesi için yaşadığı dönemin özelliklerinin neler olduğunun iyi bilinmesinde fayda vardır. Bu amaçla Süfyân’ın yaşadığı dönemin siyasi, sosyal ve ilmi yaşantısından bahsedilmesi gerekmektedir.

Süfyân, İslâm tarihinin iki önemli devleti olan Emevîler ve Abbasiler döneminde yaşamıştır. Emevîlerin son dönemine yetişmiş, bu dönemin siyasi, sosyal, kültürel, itikadî ve ilmi gelişmelerine şahit olmuştur. Ayrıca, Abbâsîlerin kuruluşunu görmüş bir muhaddistir. Süfyân, ömrünün 35 yılını Emevîler, 29 yılını ise Abbâsîler döneminde geçirmiştir.

Kaynaklar Süfyân’nın, Emevî halîfesi Süleyman b. Abdulmelik (96-99/715-717) zamanında doğduğunu bildirmektedir.17 Abdulmelik’ten sonra iktidara sırasıyla şu halîfeler gelmiştir; Ömer b. Abdulaziz (99-101/717-720), II. Yezîd b. Abdulmelik (101- 105/720-724), Hişâm b. Abdulmelik (105-125/724-743), II. Velid b. II. Yezid (125- 126/743-744), III. Yezid b. I. Velid (126/744), İbrâhim b. Velid (126-127/744), II.

Mervân b. Muhammed’dir (127-132/744-749). Emevî iktidarından sonra ise Ebu’l Abbâs Abdullah b. es-Saffâh (132-136/749-754), Ebû Cafer el-Mansûr (136-158/754- 775) ve Mehdî’nin (158-169/775-786) Abbâsi halîfeleri olarak yönetimlerine şahit olmuştur. Sevrî, Abbasi Halîfesi Mehdî döneminde hicri 161 yılında vefat etmiştir.18

17 Mizzî, Tehzîbu Kemal, XI, 169; Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail, et-Târîhu’l Kebir, I-XII, Daru’l Kütübi’l İlmiyye, Beyrut, 1986, IV, 92; ez-Zehebî, Siyer, VII, 230; ez-Zehebî, Tekiretü’l Huffaz, I, 206; Muhammed b. Sa’d b. Mizzî, Kitâbu’t-Tabakâti’l-Kübrâ, I-XI, Thk. Ali Muhammed Ömer, Mektebetü’l-Hancı, Kâhire-2001, VIII, 492; Hatîb el-Bağdâdi, Ebû Bekir Ahmed b. Alî b. Sâbit el- Bağdâdî, Tarihu Bağdat, Dâru’l Arabi’l İslâmiyye, Thk, Beşşâr Avvâd Mağruf, Beyrut h. 1422, X, 219;

İbn Hacer, IV, 114; İbn Hallikan, Ebu’l-Abbas Şemsüddin Ahmed Muhammed b. Ebi Bekir, Vefeyâtu’l- A’yân ve Enbâu Ebnâi’z-Zaman, I-VIII, Thk. İhsan Abbas, Daru Sadır, Beyrut, trs, II, 390; Ebu Hasan Ahmed b. Abdullah b.Salih el-İclî, Mağrifetu’s Sikat, Thk. Abdulalim Abdulazim el-Bestevi, Kahire trs. I, 411; Nevevi, I, 222.

18 İbn Sâd, VIII, 492; Hâtib el-Bağdâdi, Tarih, IX, 172; İbn Hallikan, II, 391, ez-Zehebî, Siyer, VII, 279;

ez-Zehebî, Tezkiretü’l Huffâz, I, 206; İbn Hibbân, Muhammed b. Hibban b. Ahmed Ebî Hatim, Sikat,

(17)

A. SİYASİ DURUM

1. Emevîler Dönemi

Emevî devletinin topraklarını fetihlerle doğuda ve batıda genişleten Velid b.

Abdulmelik’ten19 sonra halîfeliğe Süleyman b. Abdulmelik gelmiştir.

Süleyman b. Abdulmelik, Velid dönemindeki fetihlerde önemli başarılarda bulunan komutanlarla ters düşmüştür. Bunun sebebi ise Velid’i destekleyip kendisini veliahtlıktan uzaklaştırmaya çalışmaları olmuştur. Böylece devlet adamlarını cezalandırmakla işe başlayan Süleyman b. Abdulmelik, Sind fatihi Muhammed b.

Kâsım es-Sekafi ve Maveraünnehir fatihi Kuteybe b. Müslim’i cezalandırmıştır. Mûsâ b. Nusayr da Abdulmelik’in kötü muamelesine maruz kalmış, oğlu Abdulaziz de öldürülmüştür. Ayrıca Haccâc tarafından hapse atılan binlerce mahkûmu serbest bırakmıştır.20

Velid dönemindeki fetihler Süleyman b. Abdulmelik zamanında durmuştur. Onun zamanında gerçekleştirilen en önemli askeri hareket İstanbul’un kuşatılmasıydı. Bir yıl süren bu kuşatmada islâm ordusu önemli kayıplar vermiş ve Süleyman’ın yerine geçen Ömer b. Abdulaziz tarafından kuşatma kaldırılmıştır.21

Süleyman b. Abdulmelik hilafette iki sene kadar kalmıştır. Kardeşi Velid’in aksine fesahatiyle (gösterişli, güzel söz söyleme) meşhurdur. Süleymen devrinde sarayda lüks yaşayış, sefahat (zevk ve eylenceye düşkünlük) ve israf başlamıştır.22 Dindar olmaya çalıştığı, muvaffak olamadığı, ikaz edilince de müteessir olduğu ve oturup ağladığı rivayet edilmektedir.23 Onun zamanında dikkat çeken önemli bir gelişme de din adamlarının halîfe üzerindeki nüfuzlarının artmasıdır. Abdulmelik zamanında Kabîsa b. Züeyb ve Recâ b. Hayve ile başlayan din âlimlerinin halîfeler Dairetü’l Mearifu’l Osmaniye, Hindistan Eğitim Bakanlığı, Haydarabat, 1980, VII, 402; Mizzî, XI, 169;

İbn Hacer, IV, 114; Ancak Bağdâdî Tarihinde İbn Hayyad’dan Süfyân’ın 162 yılında öldüğünü rivayet eder. Hâtib el-Bağdâdî, Tarih, X, 242.

19 Hasan İbrahim Hasan, Siyasi-Dini-Kültürel İslam Tarihi, I-XIV, (Çev. İsmail Yiğit- Sadrettin Gümüş), (2. Baskı), Kayıhan Yayınevi, İstanbul 1987, I, 409.

20 İsmail Yiğit, “Emevîler”, DİA,I-IVL, TDVY, İstanbul 1995, XI, 92.

21 Yiğit, XI, 92.

22 Hasan, I, 411.

23

(18)

üzerindeki nüfuzları, Süleyman zamanında bilhassa Recâ ile yüksek bir noktaya ulaşmıştır. Nitekim Süleyman ölüm yatağında iken Recâ’nın telkinleriyle yerine tayin edebileceği oğlu ve kardeşleri varken amcazadesi Ömer b. Abdülaziz gibi dindar birini veliaht göstermiştir. 24 Onun dönemi Emevî hanedanının dönüm noktası olup, yükselmenin bitip duraklamanın başladığı bir dönemdir.25 Görüldüğü gibi Süfyân’ın doğduğu yıllar Emevî’lerin duraklama düneminin başlangıcı olan yıllardır.

Ömer b. Abdülaziz diğer Emevî halîfelerine göre farklı bir yönetim sergilemiştir.

Allah’a karşı sorumluluğunun şuuruna ererek daima İslam esaslarına uygun olanı yapmaya çalışmıştır.26

Bu uygulamalarıyla Ömer b. Abdülaziz, beşinci reşit halîfe27 olarak anılmış ve müslümanların gönlünde önemli bir yere sahip olmuştur.

Ömer b. Abdülaziz’in Medine valîsi olduğu bir dönemde, Enes b. Mâlik’in, onun ihlas ve samimiyetini gösteren şu tespiti önemlidir: “Rasülullah’dan (s.a.v) sonra, onun namazına benzer bir namazı, bu gençten, yani Medine valîsi Ömer b. Abdülaziz’den başka hiçbir imamın arkasında kılmadım.”28

Ömer b. Abdülaziz’in adil ve iyi yönetiminden sonra II. Yezid (Yezid b.

Abdülmelik) hicri 101 yılında halîfe oldu. Ömer b. Abdülaziz’in aksine II. Yezid halîfelik makamına yakışmayacak ölçüde hafif meşrep bir tabiata sahipti. Zamanının büyük bir kısmını iki gözde cariyesiyle birlikte geçiriyor, yakınlarının uyarılarına aldırmıyordu.29

Emevî halîfelerinin en başarısızlarından biri olan II. Yezid saltanatı, devletin bünyesini sarsan ve Irak bölgesinde Yemen asıllı Ezd ve Rebûa kabileleriyle Kuzey Arapların Temim ve Kays kabilelerini şiddetli savaşlara sevkeden Yezid b. Mühelleb isyanıyla başladı.30 Bu isyandan sonra Irak valîliğine Yezîd b. Ömer b. Hübeyre’nin

24 Yiğit, XI, 92.

25 Yıldız, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, II, 401.

26 Yiğit, XI, 92.

27 Ebû Nuaym, VII, 32.

28 Hasan, I, 413.

29 Hasan, I, 418; Yiğit, XI, 93.

30 Yiğit, XI, 93.

(19)

getirilmesi ve bu valînin Yemenlilere kötü muamelede bulunması devletin en önemli dayanağı olan Yemen asıllı kabilelerin düşmanca tavır almalarına sebep olmuştur.31

Hişâm b. Abdülmelik, hicri 105 yılında Şaban ayında kardeşi Yezid’in öldüğü gün hilafet makamına geçti. Hicri 125 yılında Rusafe’de ölünceye kadar, ondokuz yıl, yedi ay ve birkaç gün hilafet makamında kalmıştır.32

Hişam, mevâliye kaldırmaları mümkün olmayan vergiler yükledi. Bunun üzerine Hâris b. Süreyc, kendisinin baskı altında kalanları kurtarmak ve mazlumlara yardım ederek, zalîmleri cezalandırmak için Allah’ın gönderdiği Mehdi olduğunu iddia etmeye başladı. Araplardan da birçok kişi ona katılmış ve kısa bir zamanda Seyhun nehri civarındaki birçok şehri istila etmiştir.33 Bu bölge valiliğine, Asım b. Abdullah’tan sonra Esed b. Abdullah el-Kasrî gelince, Hâris’in Emevîlerden almış olduğu yerleri geri aldı ve Hâris’i Toharistan’a, oradan da Mâveraünnehir’e çekilmeye mecbur etmiştir.34

Hişâm, akıllı, halîm ve iffetli bir hükümdardı. Tedbir sahibi ve iyi bir siyasî olmakla şöhret bulmuştur. Hatta “Emevîlerde üç büyük hükümdar vardır. Bunlar:

Muaviye, Abdülmelik ve Hişamdır” denilmiştir.35 Ancak Hişâm mala düşkündü.

Kendisi için yarış atı edinen halîfelerin ilkiydi.36 Ayrıca katılığı, sert tabiatli oluşu ve çok cimriliği ile de tenkid edilmiştir.37

Hişam döneminin önemli olaylarından biri de Halîd b. Abdullah el-Kasrî’nin, on beş yıl başarıyla idare ettiği Irak’ta, onun görevden alınışından (120/738) bir süre sonra Hz. Alî evladından Zeyd b. Alî’nin isyanıdır. Ancak bu isyan, vaktinde haber alınarak bastırıldı. Bazı din âlimlerinin de desteklediği bu hareketin hicri 100 (718) yılından itibaren Emevî Devleti’ni yıkmak gayesiyle gizli bir faaliyet başlatmış olan Abbâsi muhalefetini güçlendirdiği kabul edilmektedir.38

Süfyân hicri 97 yılında doğduğuna göre Zeyd b. Alî’nin isyanında yaklaşık 23 yaşında olduğu görülür. O dönemde Süfyân’ın yetişkin olduğu söylenebilir. Aynı zamanda çevresinde olup bitenler hakkında bazı düşüncelere sahip olduğu düşünülebilir.

31 Yiğit, XI, 93.

32 Hasan, I, 421.

33 Hasan, I, 421.

34 Hasan, I, 421.

35 Hasan, I, 422.

36 Hasan, I, 422.

37 Hasan, I, 421.

38

(20)

Bundan hareketle; Süfyân’ın, Ehl-i beyt mensuplarınca Emevîlere karşı ayaklanmaları desteklediğine dair rivayetler dikkate alınırsa bu rivayetler Zeyd b. Alî isyanıyla ilişkilendirilebilir. Bizim bu düşüncemizi destekleyen şu değerlendirme dikkat çekmektedir; Ebu Hanife (ö.150/767), Süfyân es-Sevrî (ö.161/777), Süfyân b. Uyeyne (ö.198/813) gibi fıkıh ve hadis âlimlerinin ileri gelenleri, Emevî uygulamalarına karşı otak bir tavır sergilemişler, Ehl-i Beyt mensuplarınca Emevîler aleyhine girişilen ayaklanmaları desteklemişlerdir.39

Hişâm’ın yerine geçen Yezid b. Abdülmelik’in oğlu II. Velid yıkılmaya yüz tutmuş devletin idaresiyle meşgul olmayı bir tarafa bırakıp günlerini içki âlemleri ve av partileriyle geçirdi.40 Tutarsız bir yapıya sahipti. Bazen âlimane bir dini sohbete dalar, fakat sonra kadehleri devirir ve mukaddes olan şeylerle alay ederdi.41 II. Velid, bu durumu sebebiyle kendi aile mensupları da dâhil hemen herkesin düşmanlığını kazandı.

Nihayet onun tahttan indirilmesine karar verildi. III. Yezid b. Velid b. Abdülmelik’in liderlik ettiği bir isyana sebep oldu. II. Velid öldürülerek (126/744) yerine III. Yezid halîfeliğe getirildi.42

II. Velid’in öldürülmesi Emevî hanedanının hâkimiyetinin sona erdiğini haber veriyordu. Bizzat Ümeyye ailesi mensupları, şimdiye kadar kendi sülalelerine daima sadakat göstermiş olan Suriye’de, hilafetin itibarını sarstıkları için eyaletlerdeki karışıklıklar artık önlenemez hale gelmiştir.43

III. Yezid, resmî biat aldıktan sonra kendisinin Ömer b. Abdulaziz’in yolundan gideceğini, inşaat yapmayacağını, kanal açtırmayacağını, servet biriktirmeyeceğini, bir eyaletten aldığı parayı sadece bu eyaletin ihtiyaçları için harcayacağı, ne kendisinin ne de eşlerinin fena yollara sapmayacağı ve bunun gibi birçok konuda söz verdi.44

39 Ömer Özpınar, Hadis Edebiyatının Oluşumu, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2005, 35; Fuat Karabulut, Süfyan b. Uyeyne ve Hadis İlmindeki Yeri, (Basılmamış Doktora Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum, 2007, s.3.

40 Yiğit, XI, 93.

41 Yıldız, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, II, 426.

42 Yıldız, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, II, 427; Yiğit, XI, 93.

43 Yıldız, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, II, 427.

44 Yıldız, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, II, 427.

(21)

III. Yezid tercihini, iktidarını borçlu olduğu Yemen asıllı kabileler lehinde kullandı. Bu da otoritesini ülkenin belli bir yöresine hapis etti. Horasan ve Azerbaycan valîlerinin itaatini alamadan yaklaşık altı ay halîfelik yaptıktan sonra vefat etti.45

III. Yezid’in ölümünden sonra İbrâhim b. I. Velid halîfe oldu. Onun döneminde iç karışıklıklar iyice arttı. Ermenistan ve Azerbaycan valîsi Mervan b. Muhammed, İbrâhim’in halîfeliğini haber alınca, II. Velid’in mirasçılarının haklarını korumak bahanesiyle isyan bayrağını açarak Suriye üzerine yürüdü.46 Mervan uzun süre devam ettirdiği bu görevi esnasında kendisine bağlı güçlü bir ordu kurarak Bizansa karşı başarılı savaşlar yapmıştır. Karşısına çıkan kuvvetleri mağlup ederek Dımaşk’a geldi.

Şehri ele geçirdi ve haklarını savunduğu II. Velid’in çocuklarının öldürülmesinden de faydalanarak kendisini halîfe ilan etti. İbrâhim’i ise teslim aldıktan sonra affetti.47

Emevîlerin son halîfesi olan Mervân hilafet merkezini Harran’a taşıdı.48 O sırada ülkenin içinde bulunduğu şartlar çok ağırdı. Emevîler arasındaki aile birliği bozulmuş, aynı aileden çeşitli kişiler halîfeliği ele geçirmek maksadıyla isyanlara teşebbüs etmeye başlamıştı. Emevî saltanatının devamını sağlayan Suriye’li askerler de II. Mervan’a düşman kesilmişler ve ekseriyetle isyancıların yanında yer almışlardı.49

II. Mervân halîfe oluşundan itibaren isyanlarla mücadele etmek zorunda kaldı.

Suriye’de isyan başgösterdi. Suriye’deki isyan bastırıldıktan ve Süleyman b. Hişam öldürüldükten sonra 50 Kûfe’de Şiî ayaklanması, daha sonra da Harici ayaklanması baş gösterdi.51 II. Mervan bu ayaklanmalarla uğraşırken asıl tehlikeyi göremedi. Horasan valîsi Nasr b. Seyyâr’ın bütün ikazlarına rağmen, II. Mervân’ın göremediği bu tehlike, Emevî iktidarına son verecek olan Abbâsi iktidar hareketiydi.52

Ebû Müslim el-Horasânî (129/747), Abbâsi isyanını başlattı. İsyanı başlatanlar önce Horasan ve Fars, daha sonra Irak bölgesini ele geçirdiler. Kûfe’nin ele geçirilmesinden sonra Ebû’l-Abbâs es-Seffâh’ı halîfe ilan ettiler. Ebû’l Abbâs, Zap suyu

45 Yıldız, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, II, 427.

46 Yıldız, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, II, 429.

47 Yiğit, XI, 93.

48 Yıldız, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, II, 430.

49 Yiğit, XI, 94.

50 Yıldız, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, II, 430.

51 Yıldız, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, II, 431.

52

(22)

yakınında II. Mervan’nı mağlup etti. Daha sonra Mervan Mısır’da öldürüldü.53 Böylece bir asırdan beri devam eden Emevî Hânedanı hâkimiyeti son bulmuş oldu.54

Emevî Devleti yıkıldığı zaman Süfyân es-Sevrî 35 yaşalarındaydı. İnsan ömrünü düşünürsek en verimli çağındaydı diyebiliriz. Artık Kûfe’nin hatırı sayılır bir âlimi olduğunu söylersek yanılmış olmayız. Süfyân’ın, Emevîler dönemine raslayan hayatına baktığımız zaman; Emevîlerin iyi yönetilmediğini, Ömer b. Abdülaziz ve Hişam b.

Abdülmelik hariç diğer halîfelerin zevk, eğlence, kadın ve av gibi şeylerle meşgul olup devlet idaresinde kötü bir yönetim sergilediklerini görürüz.

2.Abbâsîler Dönemi

Abbâsîler, adını Hz. Muhammed’in (s.a.v) amcası Abbâs b. Abdulmuttalîb b.

Hâşim’den almıştır.55

İslam dünyasında Emevîlerin yerine Abbâsilerin yönetimi ele geçirmesiyle idâri, siyasi, askeri ve ilmi sahalarda çok büyük değişiklikler olmuştur. Abbâsilerin iktidara geldikleri m.750 yılı, İslâm tarihinin en önemli dönüm noktalarından birini teşkil etmektedir.56 Abbâsilerin yönetime geçmesi, Emevî idaresinden memnun olmayan grupların lider kadrolarının temsil ettiği, öncülüğünü yaptığı yoğun bir propaganda ve teşkilatlanan büyük bir kitlenin faaliyeti neticesinde olmuştur.57

Abbâsi devleti, Ebû’l Abbâs es-Seffâh’ın hilafeti ele geçirdiği (132/750) yılında kurulmuştur. Bu devlet, (656/1258) yılına kadar yaklaşık 5 asır hüküm sürmüş, Moğollar tarafından da yıkılmıştır.58

Ebû’l-Abbas, son derece yakışıklı, cömert, yumuşak huylu, vakur, zeki, kâmil iyi ahlak ve üstün haya sahibi biriydi.59

Seffâh, zamanının çoğunu Ümeyyeoğullarını destekleyen Arap komutanlarla muharebe ve Emevî ailesinin kökünü kurutmak için mücadele ederek geçirdi. Hatta Emevî ailesinden Endülüs’te Emevî Devletini kurmuş olan Abdurrahmân ed-Dâhil

53 Yiğit, XI, 94.

54 Yıldız, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, II, 432.

55 Hakkı Dursun Yıldız, “Abbâsîler”, DİA, TDVY, 1988, I, 31.

56 Yıldız, “Abbâsîler”, DİA, I, 31.

57 Yıldız, “Abbâsîler”, DİA, I, 31.

58 Hasan, II, 307.

59 Hasan, II, 310.

(23)

dışında kimseyi sağ bırakmadı. Seffâh, devletin kuruluşunda kendisine yardımcı olanları bile cezalandırdı. 60

Seffah’ın halîfeliği uzun sürmedi. Genç yaşta çiçek hastalığından (33 yaşında) öldü. Onun halîfeliği 4 yıl 9 ay sürdü.61

Ebû’l-Abbas es-Seffah, ölmeden önce kardeşi Ebû Cafer el-Mansur’u veliaht ilan etmişti.62 Masur, Ebû’l-Abbas es-Seffah’ın ölümünden sonra, Abbâsîlerin ikinci halîfesi oldu.63

Ebû Cafer halîfe olduğunda, ilk karşılaştığı olay amcası Abdullah b. Alî’nin

64isyanıdır. Amcası kendisine biat etmemiş, emrindeki askerlerle Nusaybin yakınlarında Ebû Cafer ve Ebû Müslimle karşılaşmış, bu karşılaşmada yenilerek Basra valîsi olan kardeşinin yanına sığınmıştır. Daha sonra Abdullah, Ebû müslimin adamları tarafından öldürülmüştür.65

Mansur döneminin en önemli olaylarından biri de Abbasi Devletinin kuruluşunda önemli bir rolü olan Ebû Müslim’in ortadan kaldırılmasıdır.66

Ebû Mansur kendisi için tehlike olabilecek herkesi ortadan kaldırıyordu. Hz.

Alîoğulları ve onları destekleyenlerin isyanını bastırdı. Muhammed b. Abdullah b.

Hasan’ı Hicaz’da, onun kardeşi İbrâhim’i de Irak’ta öldüttü.67

Halîfe Mansur, Halîd b. Bermek’i kendisine vezir yaparak daha sonra devlet idaresinde 41 yıl kadar etkili olacak olan Bermekileri ön plana çıkardı.68 Yine Mansur tarafından Bağdat şehri kuruldu. Devletin merkezi buraya taşındı. Abbâsîler yıkılıncaya kadar da bu özelliğini korudu.69

Ebû Cafer; dine, ilme ve edebiyata büyük önem verirdi. Kendisi hadis ilminde, âlim sayılabilecek derecede idi. Zamanında hadis, fıkıh ve tefsir kitapları yazılmış ve

60 Hasan, II, 308.

61 Hasan, II, 310.

62 Hasan, II, 317.

63 Ahmet Yılmaz Boyunağa, Tebliğinden Günümüze İslam Tarihi, Akabe Biat Yayınevi, İstanbul 1993, s.368,

64 Abdullah b. Ali Abbasoğullarındandır. Emevîlerin yıkılmasında önemli rol oynamıştır. Bu sebeple halifelikte hak iddia etmiştir. Boyunağa, s.368.

65 Boyunağa, s.368.

66 Boyunağa, s.370.

67 Hasan, II, 318.

68 Boyunağa, s.371.

69

(24)

bunların tasnifine başlanmıştır. O’nun zamanında Medine’deki fakihler, Abbasi sarayına davet edilerek getirilmiştir.70

Ebû Cafer, sarayına şarkıcıları ve müzisyenleri sokmadı. Aşırı lüksten, eğlenceden ve sefahat hayatından kaçtı. Sarayında kötü bir durum görülmedi. Sâde bir hayat geçirdi. Mazbut ve örnek bir aile hayatı vardı.71

Halîfe Mansur, oğlu ve veliahdı el- Mehdi’ye; “Fakihlere yaklaşması ve onları dinlemesi, toplumun bütünlüğünü bozmaması, din dışı oluşumlarla mücadele etmesi”

hususunda vasiyette bulunmuştur. Bu durum, Mansur zamanında belirlenen kültürel hedefin, devletin resmi politikası halîne getirilerek devam etmesi anlamına gelmektedir.

Nitekim Emevîler devrinde kopuk olan ulema ve idareciler arasındaki ilişkiler, Mansur ile başlayan genel tedvin hareketiyle yeniden te’sis edilmiştir. Ancak hemen ifade etmek gerekir ki, Ebu Hanife (ö.150/767) ve Süfyân es-Sevrî (ö.161/777) gibi kimi âlimlere göre, bu dönemde Ehl-i Beyt’e reva görülen muamelelerden dolayı Abbasi iktidarı meşru görülmemiştir. Bu sebeple bazı âlimler, Abbâsîlerin resmi görevinde bulunmak istmemişlerdir. Halîfeler de, âlimlerin bu tavrını, onlara eziyet etmenin bir sebebi olarak kullanmışlardır.72

Ebû Cafer’in ölümünden sonra yerine oğlu Mehdi (158-169/775-785) geçti.73 Mehdi çok cömert, yumuşak huylu, sertlikten hoşlanmayan bir kişi idi. Ehl-i Beyt’e iyi davranmıştır. Ehl-i Beyt’ten olan İbrâhim’in oğlunu hapisten çıkartmış ve ona maaş bağlatmıştır.74

Yumuşak huylu olması ve Ehl-i Beyt’e iyi davranmasının yanında dini meselelerde çok titiz idi. İslam dünyasını karıştırmak için ortaya çıkartılmış sapık inançlarla ve bunların taraftarları ile mücadele etti ve onlardan yakaladıklarını şiddetle cezalandırdı.75 Mehdi’nin halîfeliğinde Mukanna76 ve Muhammere denilen iki sapık grupla mücadele edilmiş ve onlar ortadan kaldırılmıştır.77

70 Boyunağa, s.371.

71 Boyunağa, s.371.

72 Özpınar, s.41-42.

73 Boyunağa, s.373.

74 Boyunağa, s.373.

75 Boyunağa, s.373.

76 Mukanna; Horasan’da eski ateşperest inançları canlandırmak ve islâm dünyasını karıştırmak için Mukanna adında biri ortaya çıktı. Asıl adı Haşim b. Hâkim olan bu adam tanrılık davasıyla ortaya atıldı.

Mukanna yüzünü daima örtüyordu. Muhammere ise; Hazar denizinin doğu bölümünde kırmızı elbise

(25)

Ömrünün 29 yılını Abbasi Devleti döneminde geçiren Süfyân es-Sevrî halîfe Mehdi’nin hilafeti sırasında Basra’da ölmüştür.

B. SOSYAL YAPI

1. Emevîlerde Sosyal Yapı

Emevîler döneminde halîfelik babadan oğula geçmiştir. Yani hilafet saltanata dönüşmüştür. Emevîlerden önce raşit halîfeler döneminde halîfeler bir nevi seçimle iş başına geliyordu. Bilindiği üzere, Hz Ebû Bekir’e, önce Beni Saîde Gölgeliğinde bulunanlar biat etmiş daha sonra da diğer Müslümanlarca biat edilmiştir; Hz Ömer ise Hz Ebû Bekir’in vasiyeti ile bütün Müslümanlar tarafından seçilmişti. Hz Ömer, bir şura toplayarak kendisinden sonra gelecek halîfeyi belirlemelerini tavsiye etmişti. Bunun sonucunda da Hz Osman halîfe olmuştu. Hz Osman’ın şehadetinden sonra, Medine’de bulunan ashab, Hz Alî’nin halîfe olmasını kararlaştırdı. Hz. Alî’nin şehadetinden sonra Kûfe halkı Hz Hasan’ın halîfeliğini kabul etmişti. Fakat bu altı ay devam etmiş ve Hz.

Hasan halîfeliği Muaviye’ye devretmiştir.78

Hz. Hasan’ın hicretin 41. Yılında halîfeliği Muaviye’ye devretmesinden sonra, bütün halk onun halîfeliğini kabul etti. Bu sebepten bu yıla “birlik yılı” adı verilmiştir.

Bundan sonra artık bu dönemde eskiden olduğu gibi bir seçim söz konusu olmayacaktır.

Hilafet, babadan oğula, yani veraset sistemine uygun bir şekilde devam edecektir. Böyle bir uygulamayı ilk defa başlatan Muaviye, daha hayatta iken oğlu Yezid için halktan biat aldı.79

Emevîler zamanında İslam toplumu; müslümanlar, zımmiler ve köleler olmak üzere başlıca üç tabakadan meydana geliyordu. Çoğunluğu teşkil eden Müslümanlar da İslâmiyetin ilk unsuru olan fatih Araplarla fetihlerden sonra İslam’a giren ve “mevâli”

denilen Arap dışı unsurlara ayrılıyordu.80

İslam dini Arap ile Arap olmayan arasında herhangi bir ayrım yapmaz. Bütün Müslümanlar arasında eşitlik ilkesini kabul eder. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah giydikleri için Muhammere diye anılan ve ahlaka aykırı davranışlarda bulunan sapık görüşlü başka kişiler ortaya çıktı; Boyunağa, s.374-375.

77 Boyunağa, s.374-375.

78 Ziya Kazıcı, İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, Kayıhan Yayınları, İstanbul 1999, s. 93

79 Kazıcı, s.95.

80

(26)

mü’minlerin kardeş 81 olduğunu, onlar arasında birbirlerine karşı üstünlüklerinin olamadığını, ancak üstünlüğün takva82 (Allah’tan hakkıyla sakınma) ile olduğunu bildirmiştir. Hz Peygamber de ırkçılığı, (kabileciliği) kaldırmıştır. Müslümanların kardeş olduklarını birçok hadisinde vurgulamıştır. O hadislerden birinde Hz Peygamber:

“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu yalnız bırakmaz. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir.

Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allahu teala o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allahu teala da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter”83 buyurmuştur. Ancak Emevîler, Arap ırkçılığı yapmışlar ve mevâliye (Arap asıllı olmayan Müslümanlara) efendinin köleye baktığı gibi bakmışlardı. Bu durum mevâlinin ruhunda ırkçılık duygusunu tahrik etmiştir.84 Mevâli de zaman zaman Emevîlere karşı ayaklanan bazı gruplara destek olmuş, onlarla beraber hareket etmiştir.85

Ancak, Emevîler döneminde mevâlinin ikinci sınıf insan muamelesi görmesinin ilmi çalışmalar açısından olumlu etkisi olmuştur. Mevâli sınıfı bilhassa ilmi alanda kendini göstermiş ve dönemin büyük âlimlerinden pek çoğu onların içinden yetişmiştir.86 Mevâli çeşitli meslek dallarında da ön plana çıkmıştır. Bunun sebebi Arapların daha çok orduda fetih hareketlerine katılması, ilim konularını ve diğer savaş dışı alanları mevâliye bırakmalarıydı.87

Emevî halîfelerinden Ömer b. Abdülaziz, diğer halîfelerden farklı bir siyaset izleyerek mevâli ve diğer gruplar arasında yakınlaşma ve toplumsal kaynaşma sağladıysa da bu durum onun vefat etmesiyle sona erdi.88

Emevîler devrindeki en önemli problemlerden biri de kabilecilik idi. Bu problem devletin yıkılmasını etkileyen, halîfeleri en fazla meşgul eden bir durumdu. Yezid b.

Muaviye’nin ölümünden sonra Arap kabileleri arasında asabiyet (kabilecilik) ruhu

81 Hucurat Suresi 49, 10.

82 Hucurat Suresi 49, 13.

83Buhârî, Muhammed b. İsmail b. İbrahim, Sahih-i Buhâri Tecrid-i Sarih Muhtasarı, I-IV, (Çev. Konyalı Mehmed Vehbi), Bâb-ı Âli’de Sabah Neşriyatı, İstanbul 1966, Mezâlim 3, III, 13-14; Müslim, Ebu’l Hüseyin b.

Haccâc el-Kuşeyrî, Sahih-i Müslim ve Tercümesi, I-VIII, (Çev. Mehmed Sofuoğlu), İrfan Yayınevi, İstanbul 1967, Birr, 58, VIII, 47.

84 Hasan, II, 250.

85 Hasan, II, 250.

86 Yiğit, XI, 101.

87 Yiğit, XI, 101.

88 Hasan, I, 433.

(27)

depreşti.89 Araplar genellikle Mudâriler (Kuzeyli Araplar) ve Yemeniler (Güneyli Araplar) adıyla anılan iki büyük kola mensuptular.90 Ömer b. Abdülaziz hariç, diğer halîfeler bu iki Arap grubundan birisine yaslanıyordu. Valîlikleri ve önemli görevleri taraf olduğu gruba veriyordu. Doğal olarak diğer grup halîfeye cephe alıyordu. Bu durum sürekli iç karışıklıklara, devletin otoritesinin kaybolmasına sebep oluyordu.91

Emevîlerde diğer bir sosyal grup da Zımmilerdir. Bunlar Hıristiyan ve Yahudilerdir. Din hürriyetinden faydalanmışlardır. Müslüman Araplar, kendilerine cizye vermek şartıyla bunları istedikleri dini tercih etmekte serbest bırakmışlardır.92

2. Abbâsîler’de Sosyal Yapı

Çok geniş bir alana yayılmış olan Abbasi halîfeliğinin sınırları içinde başta Araplar, İranlılar ve Türkler olmak üzere muhtelif kavimler ve çeşitli mezheplere mensup insanlar yaşamaktaydı.93

Emevîler, devlet yönetiminde ve önemli görevlerde Araplara öncelik verirlerdi.

Mevâli dediğimiz, Arapların dışındaki Müslümanlara ikinci sınıf insan muamelesi yaparlardı. Emevîlerin aksine Abbâsîler, Arapların dışındaki unsurlara öncelik vermeye başladılar. Abbâsîlerin kuruluşunda yardımı olan iran asıllı Müslümanlar devletin mülki ve askeri makamlarına getirilmede Araplardan daha avantajlı bir konuma geldiler. Bu yüzden Araplar ve Farslar arasında rekabet ve düşmanlık ortaya çıktı. Halîfe Mu’tasım döneminden itibaren ise Türkler devletin özellikle askeri alanında etkili olmaya başladı.94

Abbâsîlerde, savaş esirlerinden meydana gelen köleler toplumun önemli bir bölümünü teşkil ederdi. Kölelerin çoğu; Slav, Rum, ve Zenci idi.95 Abbasi halîfeleri kölelere kötü davranmazlardı. Halîfelerden birçoğunun annesi kölelerdendi.96

89 Hasa, I, 427.

90 Yiğit, XI, 100.

91 Hasan, I, 427-432.

92 Hasan, II, 250.

93 Yıldız, “Abbâsîler”, DİA, I, 46.

94 Hasan, III, 225.

95 Yıldız, “Abbâsîler”, DİA, I, 46.

96

(28)

Soyal sınıflardan biri de yahudi ve hıristiyanlardan oluşan zımmîlerdi. Bunlar devletin himayesinde geniş bir din hürriyetiyle rahat bir şekilde yaşıyor ve ibadetlerini yapabiliyorlardı.97

Abbâsîler döneminde devletin merkezi Ebû Cafer el-Mansur tarafından kurulan Bağdat’a taşınmıştır. Bağdat 100.000 kişinin çalışarak 4 yıla inşa ettiği bir şehirdi. Şehir bir merkez etrafında daire şeklinde genişleyen bir plana göre yapıldı. Ebû Cafer, kurmuş olduğu bu şehre önce “Barış ve selamet şehri” anlamına gelen “Medinetü’s-Selâm”

adını verdi. Bağdat Abbâsîlerin yıkılışına kadar başkent olarak kalmıştır.98

C. İLMİ DURUM

1. Emevîlerde İlmî Hayat

Emevîler dönemi İslâmî ilimlerin doğuş ve gelişim safhalarını kapsaması açısından önem arz etmektedir. Bu döneme ait elimizde fazla yazılı kaynak bulunmamakla beraber takip eden tedvin ve tasnif dönemlerine kaynaklık etmesi açısından çok önemlidir. Bu dönem, sahabe, tâbiîn ve tebe-i tâbiîn nesillerinin yaşadığı ve Tefsir, Hadis ve Fıkıh alanında çok önemli âlimlerin yetişmiş olduğu bir dönem olması açısında önemlidir. Bu dönemde yaşamış olan, tâbiîn ve tebe-i tâbiîn âlimlerinden bazıları şunlardır; İkrime (ö. 107/725), Ata b. Ebî Rabah (ö. 115/733), Saîd b. Cübeyr (ö. 94/713), Hasan el-Basrî (ö. 110/728), Vâsıl b. Ata (ö. 131/748), Zeyd b.

Alî (ö. 121/738), Ca’fer es-Sadık (ö. 148/765), Saîd b. el-Müseyyeb (ö. 93/712), Muhammed b. Sirîn (ö. 110/728), İbn Şihab ez-Zührî (ö. 125/742), Katâde (ö. 117/735), İbn Cüreyc (ö. 150/767), A‘meş (ö. 148/765), Tâvus (ö. 106/724), Yahyâ b. Kesîr (ö.

129/746), İbrâhim en-Nehaî (ö. 95/713), Mekhûl (ö. 113/731), Urve b. Zübeyr (ö.

94/713), Ebu Hanife (ö. 150/767), Süfyân es-Sevrî (ö. 161/778), Mâlik b. Enes (ö.

179/795), Süfyân b. Uyeyne’dir (ö. 198/813).99

İmam Zehebî, Süfyân’ın hayatının 35 yılının geçtiği Emevîler döneminin ilim anlayışını, şu şekilde ifade etmektedir: “Bu asırda, İslâm uleması hadîs, fıkıh ve tefsiri tedvin etmeye başlamışlardır. Mekke'de İbn Cüreyc (ö. 150/767) tasnifte bulunmuştur.

97 Yıldız, “Abbâsîler”, DİA, I, 46.

98 Boyunağa, s.371-372.

99 Karabulut, s.9-10.

(29)

Basra'da Saîd b. Ebî Arûbe (ö. 156/772), Hammâd b. Seleme (ö. 167/783) ve başkaları kitap tasnîf etmişlerdir. Şam'da Evzâî (ö. 157/773) tasnîfatta bulunmuştur. Mâlik b.

Enes (ö. 179/795) Medine'de Muvatta'î yazmıştır. İbn İshak (ö.151/768) el-Mağâziyi te’lif etmiştir. Yemen'de Ma'mer (ö.153/770), Kûfe'de Ebû Hanîfe (ö. 150/767) ve diğerleri fıkhı ve re'yi tasnîf etmiştir. Süfyân es-Sevrî (ö.161/777) Kitâbu'l-Câmi'yi tasnif etmiştir. Kısa bir süre sonra Hüşeym (ö. 183/799) kitaplarını tasnif etmiştir. Leys (ö. 175/791) Mısır'da, İbn Lehi'a (ö. 174/790), İbnü'l-Mübârek (ö. 181/797), Ebû Yûsuf (ö. 182/798) ve İbn Vehb (ö. 197/812) de tasnifatta bulunmuştur. Bu şekilde ilmin tedvini ve bâblara ayrılması (tebvîb), giderek artmıştır. Arapça'yla, dille, tarihle ve eyyamu'n-nâs ile ilgili kitaplar tedvin edilmiştir. Oysa bundan önceki asırda, âlimler ya hâfızalarından konuşuyorlar, ya da ellerindeki tertip edilmemiş sahih sahifelerden rivayet ediyorlardı. Ancak bu asırdan sonra, Allah'a hamd olsun, ilim elde etmek kolaylaşmış; ezber azalmaya başlamıştır.”100

Yukarıda İmam Zehebî’nin belirttiği gibi Emevîler devrinde; hadis, tefsir ve fıkıhta tedvin ve tasnif faaliyetlerine şahid olmaktayız. Bu dönemde Emevî halîfeleri içinde her yönüyle farklı bir yönetim sergileyen Ömer b. Abdilaziz’in, hadislerin tedvin edilmesindeki rolünü görmekteyiz. Ömer b. Abdilaziz’in Medine valîsi Ebû Bekir b.

Hazm’a (ö.120/738) gönderdiği: “Hz. Peygamber’in hadislerini, sünnetlerini ve Amra bint Abdurrahmân’ın rivayetlerini araştır ve yaz; zira ben bunları bilen âlimlerin ölüp gitmesiyle ilmin kaybolmasından korkuyorum”101 talîmatıyla resmi tedvini başlatmıştır.

Yukarıdaki bilgilerden de anlaşıldığı gibi Emevîler dönemi hadis ilmi açısından çok önemli gelişmelerin olduğu bir devirdir. Sahabe, tabiîn ve tebe-i tabiîn bu dönemde yaşamış, yine bu dönemde tedvin başlamış ve neticede bazı âlimler bu devirde hadisleri tasnif ederek musanneflerini oluşturmuşlardır.

2. Abbâsîlerde İlmi Hayat

Abbasilerin ilk dönemleri İslâm kültür ve medeniyetine damgasını vuran çok önemli bir çağdır. İslâm dünyasında çeşitli müesseseler ve ilimler bu devirde

100 ez-Zehebî, Târihu’l-İslâm ve Vefeyâti’l-Meşâhir ve’l-A’lâm, I-LIII, Thk. Ömer Abdusselam Tedmuri, (3.

Baskı), Beyrut, 1311/1991. IX, 13; Hayrettin Karaman, İslam Hukuk Tarihi, Nesil Yayınları, İstanbul 1989, s.177-178; Özpınar, s.153-154.

101 Ahmet Naim, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecridi Sarih Tercümesi, I-XII, I.Cild, (5. Baskı), Ankara 1979, 82; Buhârî, Sahih-i Buhâri Tecrid-i Sarih Muhtasarı, (Çev. Konyalı Mehmed Vehbi), I, 80.

(30)

şekillenmiştir. İslâm dünyasında filolojik, dini, sosyal ve tabiî ilimler sahasında ilk çalışmaların bir kısmı Emevîler devrinde başlamış olmakla birlikte, bu çalışmaların sistemli bir şekilde ele alınarak müstakil birer ilim halîne gelmesi Abbâsîler devrinde olmuştur.102

Abbâsîler döneminin en bariz özelliği, önceleri hâfızalardan veya düzensiz sahifelerden nakledilen ilmin tasnîf ve tanzime tabi tutulmasıdır. H. 143 yılında, ilim ve edebiyata önem veren halîfe Mansûr'un teşvik ve himayeleriyle faaliyetler başlamış; bu bağlamda İbn Cüreyc Mekke'de, İmâm Mâlik Medîne'de, Evzaî (ö.

157/774) Şam'da, Süfyân es-Sevrî Kûfe'de hadîs, fıkıh ve tefsir ilimlerini tasnîf etmeye başlamışlardı. Aynı şekilde İbn İshak (ö. 151/768) el-Meğâzî'sini, Ebû Hanife de fıkıh ve re'yini tasnîf etmişti. Bu çalışmalar diğer halîfeler zamanında da çerçevesi genişleyerek devam etmiş, Arap dili ve tarih alanında da tasnîf çalışmaları sürmüştür.

Çünkü -görünüşte bile olsa- Abbasîler, hilafeti haklı olana iade etmek ve "hulefâ-i râşidîn" devrini ihya etmek gibi bir dava ile iktidara geldiklerinden, hem din hem de dünya işlerinde müslümanların başı ve Hz. Peygamber’in (s.a.v) halîfesi olarak davranıyorlardı. Bu tutumun bir neticesi olarak din bilginlerinin söz, inanç ve davranışlarıyla da yakından ilgileniyorlardı.103

Hadis ilmi açısından hem Emevîlerin hemde Abbâsîlerin özel bir önemi vardır.

Emevîler devrinde tedvin başlamış ve devam etmiş, Abbâsîler döneminde ise tasnif faaliyetleri artarak devam etmiştir. 104 Süfyân es-Sevrî’nin çağdaşı olan bazı muhaddislerin o dönemde yazdıkları ve günümüze kadar ulaşan eserlerden bazıları şunlardır:

a. Medineli Mâlik b. Enes’in Muvattaî,

b. Süfyân’ın hocası olan Mâmer b. Raşit’in el-Câmi’î,

c. Süfyân’ın öğrencilerinden Abdurrezzâk es-San’âni’nin el-Musannef’i105 Süfyân es-Sevrî’nin yaşadığı dönem olan, Emevîler’in son yılları ile Abbâsîler’in ilk yıllarına baktığımız zaman hadis, tefsir ve fıkıh gibi diğer ilimlerde tedvin ve tasnif faaliyetlerinin zirvede olduğunu görmekteyiz.

102 Yıldız, “Abbâsiler”, DİA, I, 40-41.

103 Nihat Yatkın, Ebu Bekr İbn Ebi Şeybe ve Kitabu’l-Musannef’i, Ocak Yayıncılık, İstanbul, 2009, I, 60.

104 Yıldız, “Abbâsiler”, DİA, I, 42.

105 Yıldız, “Abbâsiler”, DİA, I, 42

(31)

BİRİNCİ BÖLÜM

SÜFYÂN ES-SEVRÎ’NİN HAYATI, İLMİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ

1.1. İSMİ, NESEBİ VE KÜNYESİ

Hicri II. Asırda yaşamış olan Süfyân es-Sevrî’nin kaynaklardan tespit ettiğimiz tam ismi ve nesebi şöyledir: Süfyân b. Saîd b. Mesrûk b. Habîb b. Râfi b. Abdullah b.

Mevhibe b. Übeyy b. Abdullah b. Munkîz b. Nasr b. el Hakem b. el-Hâris b. Sa’lebe b.

Âmir b. Milkan b. Sevr b. Abdimenâd b. Uddi b. Tâbiha b. İlyas b. Mudâr b. Nizâr b.

Ma’d b. Adnân es- Sevrî el- Kûfi’dir.106

Süfyân es-Sevrî’nin nesebinde yer alan Hâris ve Munkîz’in bazı kaynaklarda yer almadığı, bazı kaynaklarda da Mesrûk’tan sonra da Hamza adında birisinin isminin zikredildiği görülmektedir.107 Süfyân es-Sevrî’nin künyesi Ebû Abdullah’tır.108

Muhaddisimiz Tebe-i Tâbiîn âlimlerindendir.109 Hadiste ve diğer ilimlerde imamdır. İnsanlar Sevrî’nin, zühd, vera ve sikâ (güvenilir) sahibi olduğunda icmâ etmişlerdir. O aynı zamanda devrinin müçtehit imamlarından biridir.110

İbn Hallikan üç farklı Sevr’den bahseder; Abdimenâd’ın oğlu Sevr, Temimoğullarına nispet edilen Sevr ve Hemedân bölgesindeki Sevr.111 İbn Esir el- Cezeri ise Hemedân ve Temim Sevrî’si şeklinde iki ayrı sevrden sözeder.112 Süfyân’ın hangi Sevri’den olduğu hakkında farklı rivayetler vardır.

106 İbn Hibbân, VI, 401; Mizzî, XI, 155; Nevevî, I, 222; Hâtib el-Bağdâdi, Tarih, X, 221; ez-Zehebî, Tezkiretü’l Huffaz, I, 203; ez-Zehebî, Siyer, VII, 229-230; İbn Sa’d, VIII, 492; İbn Hacer, IV, 111; İbn Hallikân, II, 386; Subhi es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, (Çev. M.Yaşar Kandemir), İFAV Yayınları, (8. Baskı), İstnabul 2009, s.316; Ebû Zehv, s.314; Mustafa Göktaş, Hadis Râvîsinin Fazileti Hakkındaki Rivâyetlerin Değerlendirilmesi, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2006, s.99.

107 İbn Hibbân, Sikât, VI, 401; Hâtib el-Bağdâdi, Tarih, X, 221; ez-Zehebî, Siyer, VII, 230

108 el-İcli, Ahmet b. Abdullah el-Kûfî, Ma’rifetu’s-Sikat, I-II, Thk, Abdu’l-Alim Abdu’l-Azim el-Bestevî, Matbaatu’l Medenî, Kahire trs, I, 407; İbn Hibbân, Sikât, VI, 401; Ebû Hâtim er-Râziî, Ebû Muhammed Abdurrahman b. Ebî Hâtim er-Râziî, Takdimetü’l-Mağrife Kitâbu Cerh ve Ta’dil, I-IX, Da’ru Kütübi’l İlmiyye, Beyrut 1952. I, 55; Hâtib el-Bağdâdî, Tarih, X, 242; ez-Zehebî, Tezkiretü’l Huffâz, I, 203; İbn Sâd, VIII, 492; Şah Velyyullah Dihlevi, Hüccetullahi’l-Bâliğâ, İslam Düşünce Rehberi, I-II, Yeni Şafak Gazetesi Kültür Armağanı, İstanbul 2003, (Çev. Mehmet Erdoğan), I, 438.

109 Nevevî, I, 222; Muhammed Tayyib Okiç, Bazı Hadis Meseleleri Üzerine Tetkikler, İstanbul, 1959, s.78.

110 İbn Hallikân, II,386

111 İbn Hallikân, II, 391.

112 İbnü’l Esir el-Cezerî, İzzüddîn Ali b. Muhammed, el-Lübâb fî Tehzîbu’l Ensâb, I-III, Mektebetü’l Müsennâ, Bağdat trs, I, 224.

Referanslar

Benzer Belgeler

İslâm Tarihi (Başlangıçtan İlk Dört Halîfe Devri Sonuna Kadar), Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Yayınları, Ankara, 1991.. İslâm’ın Serüveni-Bir Dünya

4 — işte bundan dolayı bâzı Arap menbâlarmda Süryânî yazısının Arapça- ya tatbiki (Ebû - Süfyân) a izafe edilmiş- se de-doğru değildir; zâten daha evvel de

ölçeğin Üstbilişsel Stratejiler alt boyutunda da Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenenlerden Türk televizyon kanallarını izlediğini ifade edenlerin

CHP Bodrum Belediye Meclis Adaylarının tanıtılmasının ardından vatandaşların yoğun alkışları ve “En büyük başkan bizim başkan, Bodrum seninle gurur

“Mega-olgular ve Kentsel Mirasın yeniden yorumlanması: Avrupa Kültür Başkentleri olarak İstanbul, Liverpool ve Cenova” olan Jones, araştırma çerçevesinde alanımızı

M=Mer olmak üzere yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi mer molekülleri polimerleşme tepkimesi sonunda birbirine kimyasal bağla bağlanarak büyük polimer molekülü

Küçük bir şehir niteliği taşıyan saray Emevî ve Abbâsî sarayları gibi kulelerle donatılmış surlarla çevrilidir ve arazinin topografyasına uygun biçimde üç

yazdırmıştır. Neredeyse tüm islam ilimlerinde eserler vermiştir ve bu eserler arasında en ilgi çekici olanlardan biri de Taberi Tarihi'dir.. • Fantastik bir anlatım tarzı