• Sonuç bulunamadı

C. İLMİ DURUM

2. Abbâsîlerde İlmî Hayat

1.11. İLMİ KİŞİLİĞİ

1.11.1. Fıkıh ilmindeki Yeri

Süfyân es-Sevrî, yaşadığı dönemde müctehid imamlardan biriydi.473 Abdullah b.

Davûd: “Süfyân’dan daha fakih birisini görmedim”474 demiştir. Abdullah b. Mübârek ise: “Süfyân es-Sevrî’den daha faziletli bir fakih bilmiyorum”475 demek suretiyle onun fıkıhtaki konumuna işaret etmiştir.

467 Ebû Nuaym, VI, 370.

468 Ebû Nuaym, VI, 361; ez-Zehebî, Siyer, VII, 244.

469 Ebû Nuaym, VI, 366; ez-Zehebî, Siyer, VII, 274; ez-Zehebî, Tezkiretü’l Huffâz, I, 204.

470 ez-Zehebî, Siyer, VII, 253.

471 İbn Hallikân, II, 386.

472 Ebû Nuaym, VI, 358; Buhârî, et-Tarîhu’l Kebir, IV, 92; Nevevî, I, 222.

473 İbn Hallikân, II, 386.

474 Ebû Nuaym, VI, 357; Mizzî, XI, 167; İbn Hacer, IV, 114; ez-Zehebî, Siyer, VII, 270.

475 el-İclî, I, 410.

Süfyân henüz küçük yaşlarda fetva vermeye başlamıştır. Velid b. Müslim bu durumu şu sözüyle anlatmıştır: “Süfyân’ı Mekke’de fetva verirken gördüm, henüz yüzünde çizgi bile yoktu.”476

Süfyân yaşadığı dönemde diğer fakihlerle karşılaştırılmıştır. Bu konuda, Yahyâ b.

Saîd el-Kattân; Süfyân’ı, reyde Mâlik’ten üstün tutmuştur.477 Ebû Hanife Süfyân’ın fıkıh ilmindeki konumuna şu sözüyle dikkat çeker: “Alkame ve Esved günümüzde yaşasalardı Süfyân’a ihtiyaç duyarlardı.”478 Hâlbuki Alkame ve Esved İbn Mes’ud’tan sonra Irak re’y ekolünün temsilcileri ve Ebû Hanife’nin de hocalarıdır. İbnü'l-Mübârek:

"İnsanların en fakîhi Ebû Hanîfe'dir. Fıkıhta onun gibisini görmedim. Eğer Cenâb-ı Hakk bana Ebû Hanîfe ve Süfyân vasıtasıyla yardım etmemiş olsaydı diğer insanlardan biri gibi olurdum479 diyerek fıkıhta Ebû Hanife ile Süfyân’ı aynı tutmuştur. Mu’temir b.

Süleyman: “Babasına, Arapların en fakihi kimdir? Diye sorar, babası da; ‘Süfyân es-Sevrî’dir’ cevabını verir.”480

Süfyân yaşadığı dönemde fıkıhta otorite olarak görülmüştür. Buna birçok örnek verebiliriz. İbn Uyeyne: “Helal-haram konusunu Süfyân’dan daha iyi bilen birini görmedim”481 demiştir. Yine İbn Uyeyne: “Gözler Süfyân gibisini görmedi”482 demek suretiyle Süfyân’nın konumuna işaret etmektedir. Abdurrahmân b. Mehdî: “Kûfe’de Süfyân es-Sevrî’nin, Hicaz’da Mâlik’in, Şam’da Evzâî’nin ve Basra’da Hammad b.

Zeyd’in zamanlarının imamları olduklarını”483 söyler. İbnü’l Mübârek, Süfyân ve Ebû Hanife’nin herhangi bir konuda ittifak etmeleri halînde bunun güçlü bir hüküm olacağını belirtmektedir.484

Süfyân’ın fıkhî görüşleri, Irak/ Kûfe merkezli rey ekolünün genel karakteristik özelliklerini yansıtmakla beraber, bazen de Hicaz merkezli hadis ekolu çizgisine yönelmektedir. Bunun sebebi hayatının son yıllarını Hicaz’da geçirmesidir. 485

476 İbn Ebî Hâtim er-Râziî, I, 56; İbn Hacer, IV, 115; İbn Ebî Hâtim er-Râziî, IV, 224.

477 İbn Hacer, IV, 115; ez-Zehebî, Siyer, VII, 246.

478 ez-Zehebî, Siyer, VII, 238.

479 et-Tehânevî, Zafer Ahmet, Yeni Usû-i Hadis, (Çev. İbrahim Canan), Silm Matbaası, İzmir 1982, s.293-294.

480 İbn Ebî Hâtim er-Râziî, I, 57.

481 Nevevî, I, 222; İbn Hallikân, II, 389; ez-Zehebî, Siyer, VII, 238; İbn Ebî Hâtim er-Râziî, IV, 223.

482 İbn Ebî Hâtim er-Râziî, I, 58; Hâtib el-Bağdâdi, Tarih, X, 222; ez-Zehebî, VII, 238; İbn Hallikân, II, 386.

483 İbn Hacer, III, 9-10; ez-Zehebî, Siyer, VII, 113; İbn Ebî Hâtim er-Râziî, I, 118.

484 ez-Zehebî, Siyer, VII, 246-247.

485

Bazılarına göre Sevrî, İbn Mesud’un geleneğini devam ettiren asıl isimdir.486 Hz Ömer, Abdullah İbn Mes’ud’u Kûfe’ye, insanlara dini öğretmesi ve ihtilaf ettikleri konularda onlara hüküm vermesi (kadılık) vazifesiyle göndermiştir. Bunun sonucunda Kûfe’nin, Abdullah İbn Mes’ud’un görüşleri çerçevesinde bir ilmi merkez oluşturması ve kendisinden sonra burada yetişen ilim adamlarına (tâbiîne) etkisi, Süfyân’ın fıkhî içtihatlarının büyük oranda Re’y ağırlıklı olmasına zemin hazırlamıştır.487

Süfyân bazı tabakât kitaplarında hadis ekolü içerisinde zikredilmesine rağmen biz onun Re’y ehli içerisinde gösterilmesinin daha makul olacağı kanaatindeyiz. Ancak bu, rey ehlinin eseri terk edip, Kur’an ve sünnette bulunabilen bir hükme rağmen, kendi içtihatlarıyla veya re’yleriyle amel ettikleri anlamına elbette gelmemektedir. Kaldı ki;

Süfyân için bu hiç söylenemez. Çünkü biz onun fıkıhçılığından çok hadisçiliği ile şöhret bulduğunu bilmekteyiz.488

Süfyân rey ve içtihatlarında taassup sahibi değildi. Kendi rey ve içtihatlarının geçerli olabileceği gibi başkalarının rey ve içtihatlarının da geçerli olabileceğini şu sözüyle ifade eder: “İlmin aslı eserdir. Bu eseri (Kur’an ve Sünneti) öğrenin. Birisi kendi reyini söylerse, ona, benim reyimde, senin reyin gibidir deyin.”489 Âlimlerin birbirinden farklı hüküm vermelerini ise ihtilaf değil zenginlik olarak görür. Bunu şöyle ifade eder: “Şu şu konuda âlimler ihtilaf etti demeyin, şu konuda âlimler ümmeti zenginleştirdiler deyin.”490

Süfyân es-Sevrî, fıkhî bir konuda fetva verirken bölge farkını göz önüne alırdı.

Ebu Hanife ile Süfyân es-Sevrî birlikte çıktıkları bir hac yolculuğunda mola verdikleri sırada halkın sorularını cevaplandırmaktadırlar. Daha doğrusu, Ebu Hanife fetva verirken Süfyân da onu dinlemektedir. Bu sırada bir kişi gelip Ebu Hanife’ye nebizin (bir içki çeşidi) hükmünü sormuştur. Ebu Hanife tam nebizin caiz olduğunu söyleyeceği sırada Süfyân onun ağzını kapatmış ve “Kûfe’deki ruhsatımız Medine’de geçmez”

demiştir.491

Ayrıca Süfyân es-Sevrî emsâr” olarakta nitelenir. Şöyleki “Fukahâü’l-emsâr” denilince, sahâbîlerin eğitiminden geçmiş büyük ve küçük tâbiîn tabakası ile

486 Özkan, s.211-213

487 Aykul, s.49.

488 Aykul, s.50.

489 Ebû Nuaym, VI, 367.

490 Ebû Nuaym, VI, 368.

491 Özkan, s.135.

bunların öğrencileri olan tebe-i tâbiîne mensup âlimleri anlamak lazımdır. Örneğin ikinci yüzyılın ikinci ve üçüncü çeyreklerinde fukahâü’l-emsâr; Ebu Hanife, Evzâî, Süfyân es- Sevrî, Süfyân b. Uyeyne, Leys b. Sa‘d ve Mâlik gibi ulemadır. İbn Hazm

“fukahâü’l-emsâr” olarak şu isimleri saymaktadır: Kûfe’de Ebu Hanife, Süfyân es- Sevrî ve İbn Ebi Leylâ; Mekke’de İbn Cüreyc; Medine’de Mâlik ve İbnü’l-Mâcişûn, Basra’da Osman el-Bettî ve Sevvâr b. Abdullah, Şam’da Evzâî, Mısır’da Leys b.

Sa‘d.492

1.11.2. Sevrî Mezhebi

Süfyân b. Saîd es- Sevrî büyük bir muhaddis olmasının yanında aynı zamanda büyük ve müstakil bir müctehiddir, ancak mezhebi uzun müddet yaşamamıştır.

İctihatları; hilaf (şer'i delillerin ahvalinden bahseden bir ilimdir) kitaplarında, ahkamu’l-Kur’an ve sünen şerhlerinde zikredilmektedir. 493 Sevrî’nin ve muakkiblerinin (takipçilerinin) te’lif ettikleri fıkhı eserler halen elimizde mevcûd değildir. Onun fıkhî görüşleri Hanefî ve Şafiî’lere âit eserlerde zikredilmiştir.494

Hicri dördüncü asırdan önce halk malum dört mezhebe ayrılmadığı gibi fıkıh mezhepleri de dört taneden ibaret değildi. Meselâ; Hasanu’l-Basrî, Ebu Hanife, el-Evzâî, Süfyân es-Sevrî, el-Leys b. Sa’d, Mâlik b Enes, Süfyan b. Uyeyne, Şafiî ve daha sonra İshak b. Râhûye, Ebu Sevr, Ahmed b. Hanbel, Dâvûd ez-Zâhirî, İbn Cerir et-Taberî’nin mezhepleri meşhurdur. Bunların her birinin farklı içtihad sistemi ve usulleri, bunlarla varılmış rey’leri, çeşitli bölgelere yayılmış takipçileri vardı. Bu mezheblerden bazıları, müdafaa edecek ve yayacak kuvvetli tabileri bulunmadığı, nüfuzlu kimselerin mezhebi olmadığı… gibi dış sebepler, bazıları da –Zahirilerde olduğu gibi- iç sebeplerle, yani nassların zahirine aşırı bir şekilde sarılmaları, kıyası inkâr etmeleri, ihtiyaca cevap verememeleri ve diğer mezheplere karşı şiddetli davranmaları yüzünden zamanla tarihe karıştı.495

Süfyân es-Sevrî’nin mezhebi; İsfehan, Dînever, Bağdad gibi yerlerde birkaç asır yaşamış, beşinci asrın başlarında taraftarı kalmamıştır.496

492 Özkan, s.13-14

493 Karaman, s.228.

494 İsmail Cerrahoğlu, “Süfyân b. Sa’id es-Sevrî ve Tefsiri”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Ankara 1972, XVIII, 25.

495 Karaman, s.174-175.

496

2.11.3. Ebu Hanife İle Münasebeti

Bütün ümmet, Ebû Hanîfe'nin büyük bir fakîh, müctehîd ve imâm olduğunda icmâ etmiştir.497 Süfyân ile Ebû Hanife Kûfe’de aynı yıllarda yaşamış iki çağdaş fakîh, muhaddis ve müctehid imamdır. Hatta Ebû Hanife ve Süfyân es-Sevrî arasındaki ilişkiyi cerh ve ta’dil açısından değerlendiren Alî b. el-Medînî, Ebû Hanife’nin Süfyân’dan rivayette bulunmasını onun sika olduğuna delil getirmiştir.498 Süfyân’ın hem hadis hem de fıkıhta uzman olması, onun Ebu Hanife ve ashabına (arkadaşlarına) denk tutulmasına sebep olmuştur.499

Ebû Hanife ile Süfyân hakkında gelen rivayetler farklılık arzdeder. Bazı rivayetlerde Süfyân es-Sevrî, Ebû Hanife’yi överken bazı rivayetlerde ise yermektedir.

Bu konuyu incelerken önce Ebû Hanife’yi öven rivayetlere, sonra da onu yeren rivayetlere bakalım.

a. Süfyân’ın Ebû Hanife’yi övdüğü rivayetler:

Hatîb, Muhammed İbnu Bişr'den şunu nakleder: "Ben Ebû Hanîfe ve Süfyân es- Sevrî'ye gider gelirdim.’ Süfyân'a uğradığım zaman, ‘nereden geliyorsun’ diye sorardı.

‘Ebû Hanîfe'nin yanından’ deyince: ‘Öyleyse sen ehl-i arzın en fakîhinin yanından geliyorsun" derdi.500 İbni Hacer, Süfyân es-Sevrî’nin şu sözlerini aktarır: “Biz, Ebû Hanîfe'nin yanında, kartalın yanında serçeler gibiydik. Ebû Hanife ulemânın seyyidi ve efendisidir."501

Sevrî, Abdullah b. el-Mübârek ile konuşurken Ebu Hanife hakkında şunları söylemektedir: “Ebu Hanife ilme çok önem verirdi. Haramların işlenmesine engel olurdu. Şehrindeki ulemanın yolunu takip ederdi. Hz. Peygamber’den gelen hadisler içinde yalnızca kendi ölçülerine göre sahih olanların alınmasını helal kabul ederdi.

Nâsih ve mensûh hadisleri çok iyi bilirdi. Özellikle sika râvîlerin rivayetlerine itibar eder, Hz.Peygamber’in uygulamaları içinde en sonuncusunu bulmaya çalışırdı. Gerçeği bulabilmek için, kendilerine yetiştiği Ehl-i Kûfe âlimlerinin çoğunluğunun uygulamalarını araştırır, bunları esas alır ve kendine meslek edinirdi.”502

497 et-Tehânevî, s.293.

498 et-Tehânevî, s.305-306.

499 Özkan, s.211-213

500 et-Tehânevî, s.293.

501 et-Tehânevî, s.308.

502 Özkan, s.213-216.

Ebu Hanife, hocası Hammad’ın ölümünden sonra halkanın başına geçtiğinde, İbn Ebî Leylâ, İbn Şübrüme ve Sevrî gibi âlimlerin muhalefetiyle yüzleşmek zorunda kalmıştır. Ancak Ebu Hanife’nin başında bulunduğu halka kısa zaman içinde kendini kabul ettirip, Kûfe’deki farklı derslerin işlendiği büyüklü küçüklü halkalar arasında temayüz etmiştir. Sevrî de kendisine sorulan zor soruların cevabını bulamayınca “böyle ince meseleleri, bilse bilse bizim hased ettiğimiz bir adam bilir” demekte ve Ebu Hanife’nin konu hakkındaki görüşünü ashabı vasıtasıyla öğrendikten sonra bu cevaba göre fetva vermektedir.503

Aynî, el-Binâye adlı eserinde: "Abdullah İbnü'l-Mübârek, Süfyân İbnu Uyeyne, A‘meş, Süfyân es-Sevrî, Abdurrezzâk, Hammâd b. Zeyd, Vekî, Mâlik, Şafiî, Ahmed b.

Hanbel ve diğer birçokları Ebû Hanîfe için medhu senada bulunmuşlardır"504 diyerek Ebû Hanife’yi Süfyân’nın dışında başka âlimlerinde övdüklerini belirtmiştir.

Hatta Süfyân’ın ilmini Ebû Hanife’den aldığı rivayet edilmiştir. Saymirî’den gelen bir nakilde: Ebû Hanîfe'nin ashabı (arkadaşları) arasında Alî b. Müshir vardır ki bu zâtdan Süfyân es-Sevrî, Ebû Hanîfe'nin ilmini almıştır ve kitaplarını ondan istinsah etmiştir. 505 Beyhakî, Medhâl adlı eserinde, senedli olarak Abdülhâmid el-Hımmânî'den şunu nakleder: "Ebu Sa'd es-San'ânî'yi dinledim, Ebû Hanîfe'ye doğrularak dedi ki: ‘Ey Ebû Hanîfe! Sevrî'den hadîs alma hususunda ne dersin?’

Cevaben: ‘Ondan hadîs yaz çünkü O, Ebû İshak'ın Hâris'ten naklen rivayet ettiği hadîslerle, Câbiru'l-Cu'fî'nin hadîsleri hâriç diğer bütün rivayetlerinde sikadır.”506 Başka bir rivayette de Süfyân, kendisinin hadis öğrenimi hakkında şöyle demiştir :

"Beni hadîs için ilk oturtan Ebû Hanîfe olmuştur.”507

b. Süfyân’ın Ebû Hanife’yi yeren (kötüleyen) İfadeleri:

Süfyân es-Sevrî (ö. 161/778)’nin dışında, Mâlik b. Enes (ö. 179/795), Hammâd b. Zeyd, Abdullah b. Mübârek ve Süfyân b.Uyeyne gibi âlimlerinde Ebû Hanife’yi yeren rivayetleri vardır.

Süfyân es Sevrî (ö.161/778) ve Şerik’in (ö.177/794) Ebû Hanife'nin iki veya üç kere küfürden tevbeye davet edildigini söylemesi ile es-Sevrî'nin onun sika ve emin bir

503 Özkan, s.24-6

504 et-Tehânevî, s.309-310.

505 et-Tehânevî, s.311.

506 et-Tehânevî, s.313.

507

kimse olmadığını söylemesini zikredebiliriz. Buhârî (ö.256/870), Süfyân es-Sevrî'nin, Ebû Hanife'nin vefatında Allaha şükür edip "O, İslâm'ı ilmek ilmek çözen birisiydi.

İslâm'da ondan daha uğursuz biri doğmamıştır." dediğini zikreder.508

Yukarıdaki cümleleri değerlendirecek olursak; Süfyân es-Sevrî’nin, Ebû Hanife hakkında söylediği övücü ve yerici sözlere takılıp kalmamak gerekir. Hem Ebû Hanife hem de Süfyân es-Sevrî yaşadıkları dönemin en önemli âlimleridir. Belki aynı şehirde yaşayan bu iki âlimin hakkında söylenen olumlu veya olumsuz cümleler onları aşırı seven veya onlara muhalîf olan kişilerden kaynaklanan sözler olabilir.

Ebû Hanife’ye muhalefet, bazen muhaddisin, re'y ehline muhalif olması sonucu, Ebû Hanife hakkındaki kanaatinin olumsuz olmasına yol açmıştır.

Gerçekten de Hadis ehli ulemanın eserlerinde Ebû Hanife (ö.150/870) ile ilgili ve önyargılı olduğu açık pek çok eleştiriyi görmek mümkündür.509

Abdullah Karahan, “Hadis Ravilerinin Güveninirliği” adlı kitabında, Tâcüddin es-Sübkî’nin şu değerlendirmesini nakleder: “Sana önceden öğrettiğimiz gibi, cerh edilen şahsın iyilikleri günahlarından çok görünüyorsa veya methedenleri yerenlerinden fazlaysa onun hakkındaki cerh müfesser olsa bile kabul edilmez. Yine bunun gibi cerh eden âlimin, cerh ederken aynı devirde yaşayanlar arasında sıkça görülen dünyevi menfaat yarışı, mezhep taassubu veya bunlara benzer bir hususun rol oynadığına dair bir kârine de varsa cârihin sözüne itibar edilmez. Bu nedenle Sevrî ve diğerlerinin Ebû Hanîfe hakkındaki ibn Ebi Zi’b (ö.159/776) ve diğerlerinin Mâlik (ö.179/795) hakkındaki, Yahyâ b. Ma’în’in Şâfi’î, Nesâî’nin de Ahmed b. Sâlih hakkındaki cerhlerine itiber edilmez.”510