• Sonuç bulunamadı

Kur’ân-ı Kerim’de safkateyn yasağıyla ilgili doğrudan bir hüküm bulunmamaktadır. Kur’ân, baştan sona bir hukuk kitabı veya kanunlar külliyatı olmadığı için bu doğaldır. Ayrıca Kur’ân’da zamanın ve şartların değişmesiyle değişebilecek konularda detaylı hükümlere yer verilmez. Bunun için karşılaşılan her fıkhî meselenin hükmünü doğrudan Kur’ân’da bulmak mümkün değildir. Bunun yerine Kitap, genel nitelikli prensipler koymakla yetinir. İşte borçlar hukukuyla ilgili hükümler büyük oranda bu şekildedir. Kur’ân, tüm sözleşmeleri kapsayan bir dizi kural/kaide getirerek akitlere ilişkin genel teoriyi ortaya koyar. Bu ilkelerin izahını ve uygulamadaki yerinin tespitini sünnet yapar.466 Bu nedenle öncelikle borçlar hukukuyla ilgili umumî ilkeleri ortaya koyan ayetlere yer vermek istiyoruz.

Kur’ân-ı Kerîm’de akit teorisiyle ilgili genel nitelikli ayetlerden bazıları şunlardır:

1)“Ey iman edenler akitleri (verdiğiniz sözleri) yerine getirin”467 Bu ayet, istisnasız bütün akitlere ve vaatlere vefa gösterilmesini gerekli kılmaktadır.468

465 İbnü’l-Münzir, el-İşrâf, VI, 41-42.

466 Ebû Zehre, Usûlü’l-fıkh, s. 91-92; Apaydın, İslam Hukuk Usulü, s. 31-32. 467 Mâide 5/1. ( ِدوُقُعْلاِب اوُف ْوَأ اوُنَمآ َنيِذَّلا اَهُّيَأاَي)

Buradan hareketle ilkesel anlamda gerek basit gerek bileşik veya karma (safkateyn) şeklinde olsun yapılan her akdin geçerli olacağı söylenebilir. Çünkü doktrinde akit serbestisine bağlı olarak akdî şartların sınırını geniş tutanların dayanakları bu ayet olmuştur. Aşağıda görüleceği üzere kapsam bakımından safkateyn yasağı ile ca‘lî

şartlar arasında ters bir orantı söz konusu olduğuna göre bu ayete istinaden yasağın,

bu ayetin hükmünü tahsis eden naslarla sınırlı olduğu ortaya çıkmaktadır.469

2) “Ey iman edenler! Karşılıklı rıza ile yapılan ticaret hariç mallarınızı

aranızda batıl (haksız ve haram) yollarla yemeyin”470 Bu ayete göre ticari işlemler karşılıklı rıza esasına dayanır. Bu nedenledir ki Hanefî mezhebinde akdin tek rüknü karşılıklı rızanın göstergesi (mazinne) olan icap ve kabul olarak tespit edilmiştir.471 Buna göre akit yapmada olduğu gibi yeni akit türlerinin yapılması da karma nitelikli bileşik akitlerin yapılması da karşılıklı rıza esasına dayalıdır.

Diğer taraftan, safkateyn olarak değerlendirilen işlemlerin büyük bir kısmı şarta bağlı akitler olduğundan ve bu şartlar fasit görüldüğünden şartın iptali durumunda akdin geçerliliğine hükmedilmesi tarafların razı olmadıkları bir işlemi yapmaları sonucunu doğurur. Çünkü taraflar sözleşmeyi şartın geçerli olmasına bağlı olarak onaylamışlardır. Şartın ortadan kalkması ise rızayı zedeleyen bir durumdur. Bu nedenle akitlerin birleştirilmesi yasaklanmıştır.

Ahkâm tefsirlerinde yasaklanan akitlerin de ayette geçen batıl yollarla kazanç elde etme cümlesinden olduğuna dikkat çekilmiştir. Şu halde yasağa konu olduğu için safkateyn türü akitler de bu kapsamda görülebilir. Nitekim Hanefî fakîh Cessâs (ö. 370/981) ayetteki “karşılıklı rıza” kaydından hareketle yasak olduğu bilinenler dışında bütün ticari işlemlerin bu esasa dayalı olarak yapılabileceğini kaydeder. O, bu ayetle birlikte “Allah alışverişi helal kıldı”472 ayetini delil getirerek

469 İbn Teymiyye, Mecmûatü’l-fetâvâ, XXIX, 188 vd; İbn Teymiyye, el-Fetâvâ, IV, 83; İbn Rüşd,

Bidayetü’l-müçtehit, III, 1638; İbnü’l-Kayyim İ‘lâmu’l-muvakkıîn, IV, 162; Düreynî, Buhûs, II, 409; Karadâğî, Mebdeü’r-rizâ, II, 1194; Haçkalı, İslam Hukukunda Satım Akdiyle İlgili Şartlar, s. 32.

470 Nisa 4/29. ( ْمُكْنِم ٍضا َرَت ْنَع ًة َراَجِت َنوُكَت ْن َأ َّلَِإ ِلِطاَبْلاِب ْمُكَنْيَب ْمُكَلا َوْمَأ اوُلُكْأَت َلَ اوُنَمآ َنيِذَّلا اَهُّيَأاَي) 471 Cessâs, Ahkâmü’l-Kur’ân, II, 218.

bunun genel bir hüküm olduğunu, başka delillerce yasaklanan hukuki işlemlerin bunu tahsis ettiğini ifade eder.473

3) “Antlaşma (ahit) yaptığınız zaman, Allah’a verdiğiniz sözü tam olarak

yerine getirin…”474 Bu ayette kişinin verdiği sözü yerine getirmesinin gerekliliğine dikkat çekilmiştir. Akit içinde başka bir akdin yapılması çoğu zaman bir şart olarak gündeme gelir. Şartın da bir söz (vaat) olduğu düşünülürse, yerine getirilmesi gereklidir denilebilir.475

4) “…verdiğiniz sözü de yerine getirin, çünkü verilen söz (sahibinden)

sorulacaktır.”476 Ayet, verilen sözün sorumluluk gerektirdiğini gösterir. Tipi ne olursa olsun akitlerin birer söz olduğu düşünülürse, akitlere riayet etmenin gerekli olduğu sonucuna ulaşılabilir.

Dikkat edilirse zikri geçen ayetlerden Nisa 4/29 hariç diğerleri aynı manaya gelen ahd, vaat, akit ve bunlara vefa göstermenin gerekliliğinden söz etmektedir. İslam hukukçuları bu kelimelerin kapsamını çok geniş tutmuş olmalıdırlar ki, kişinin lehine veya aleyhine yaptığı sözlü tasarrufların tamamını buna dâhil etmişlerdir.477

Öte taraftan, bu ayetlerdeki hükmün bilinen ve sonuçları kanun koyucu (Şârî‘) tarafından belirlenen akitlere yönelik olduğu da ifade edilmiştir. Buna göre birey, hür iradesiyle hukuki işlemde bulunma konusunda serbesttir. Bu hususta tek şart karşılıklı rıza esasına dayalı bir iradenin varlığı ve bunun iradeyi bozan hallerden birisiyle sakatlanmamış olmasıdır. Ancak özgür iradesiyle yaptığı işlemlerden ortaya çıkacak hukuki durum kendisini bağlar. Bunu değiştirme ve düzenleme konusunda hür değildir. Akdin muhtevasına hangi durumlarda ve ne ölçüde müdahalede bulunma hakkı da kanun koyucunun izin verdiği kadarıyla sınırlıdır.478 Bu temellendirmenin usuli boyutta hüküm koyma yetkisinin sadece Şârî‘’de olduğu fikrine dayanır.479

473 Cessâs, Ahkâmü’l-Kur’ân, II, 217-219. 474 Nahl 16/91. ( ْمُتْدَهاَع اَذِإ ِ َّاللّ ِدْهَعِب اوُف ْوَأ َو) 475 İbnü’l-Arabî, Ahkâmü’l-Kur’ân, II, 7. 476 İsrâ 17/34. (… ًلَوُئْسَم َناَك َدْهَعْلا َّنِإ ِدْهَعْلاِب اوُف ْوَأ َو)

477 Cessâs, Ahkâmü’l-Kur’ân, III, 347; İbnü’l-Arabî, Ahkâmü’l-Kur’ân, II, 10-11.

478 Kiyâ el-Harras, Ahkâmü’l-Kur’ân, III, 8; Ebû Zehre, el-Milkiyye, s. 217-218; Karadâğî, Mebde’ü’r-

rızâ, II, 1143-1147; Düreynî, Buhûs, II, 370.

Şunu da belirtmek gerekir ki adı geçen ayetler akit serbestisi ile ilgili genel ilkelere işaret etmektedir. İslam hukuk metodolojisinde bu şekilde genel hüküm bildiren nasların tahsise uğrayabileceği ittifakla kabul edilen bir husustur. Dolayısıyla akitlerle ilgili özel hüküm bildiren nasların olmadığı yerde bu prensiplere göre hareket edilir.480