B. Terimleşme Süreci ve Literatürdeki Yeri
4. Çağdaş Dönem
Kanunlaştırma faaliyetlerinin başladığı tarihten bu yana İslam hukuku alanındaki çalışmalar nazarî bir boyut kazanmıştır. Bu nedenle safkateyn terimine dair teorik tanımlama çabalarının açıkça ortaya konması bu dönem itibariyle başlamıştır. Günümüz İslam hukukçularının safkateyn yasağını ele alırken büyük oranda klasik fıkıhta ortaya çıkan görüşlerin dışına çıkmadıkları görülmektedir. Genelde konu
safkateynin klasikte ifade ettiği anlamlar ışığında işlenmekte ve buradan hareketle
tanımlanmaktadır. Ancak bu doğrultuda bazı araştırmacıların kendi tanımlarını daha anlaşılır bir şekilde ifade etme çabalarını görmek de mümkündür.
Bu çerçevede günümüz İslam hukukçularının safkateyn yasağı ile ilgili görüşleri ve bu doğrultudaki tanımlama çabaları etrafında iki yaklaşımdan söz etmek mümkündür. Aşağıda görüleceği üzere günümüzde çoğunluğun benimsediği yaklaşım, fıkhın klasik teorisine göre cehâlet/garar temelli olarak birden fazla tanıma yer verme veya bunlardan birini tercih etme şeklindedir. Çağdaş araştırmacıların bir kısmının da kendi tanımlarını ortaya koymaya çalıştıkları görülmektedir.
Çağdaş hukukçulardan safkateyn yasağı ile ilgili en dikkat çekici yaklaşım Mısırlı hukukçu Senhûrî’ye (ö. 1971) aittir. Her ne kadar safkateyni tanımlama gibi bir çaba içerisine girmese de yasağın faizi de kapsayacak ölçüde geniş olduğunu iddia etmesi ve safkateyni akdî şartlardaki fesadın yegâne illeti olarak görmesi, onun
safkateyn terimine akitlerin birleşmesi olarak nitelenen her türlü işlemi dâhil ederek
çok kapsamlı bir anlam yüklediği şeklinde anlaşılabilir.414
Ali el-Hafîf (ö. 1978), safkateyni, “bir akit içinde başka bir akdin yapılmasını
şart koşmak” şeklinde tanımlayarak bunun Câhiliyeden kalma bir alışveriş şekli
olduğunu kaydeder.415
Sudanlı fakîh Darîr’e (ö. 2015) göre safkateyn ile bey‘ateynin ifade ettiği anlamlar kesinlikle farklıdır. Bu nedenle ikisini farklı şekilde tanımlamaktadır. Buna göre safkateyn, “bir sözleşmenin iki farklı akit içermesidir.” Darîr, bu tanım çerçevesinde “bey‘ ile karz”, “bir akitte iki şart” ve “akit manasına gelen bir menfaatin şart koşulması” işlemlerini ele almaktadır. Bey‘ateyn ise “bir akdin iki satım işlemi
içermesidir.” Ona göre bu iki işlemin karşılıklı, aynı anda veya farklı seçenekler
olması arasında fark yoktur. Bu tanım, modern dönemde ortaya çıkan en kapsamlı tanımdır.416 Darîr gibi garar konusunda çalışması olan bir diğer İslam hukukçusu Derâdike’nin de safkateyn ile ilgili yaklaşımları aynı şekildedir.417 Ayrıca her iki fıkıhçının da safkateyni akdin sigasında garar örneği olarak ele almış olmaları, bu yasağın gerekçesi olarak gararı benimsediklerini göstermektedir. Aynı konuda çalışması olan Güney’in görüşleri de ikisine yakın olmakla birlikte onun bazı farklı yaklaşımlara sahip olduğu görünmektedir. Mesela Güney’e göre safkateyn ile
bey‘ateyn tabirlerinden ilki daha kapsamlı olmakla birlikte ikisi yakın anlamlıdır. Yine
Darîr ve Derâdike’nin aksine şartlı satımı safkateynden daha kapsamlı görmektedir.418 Günümüz İslam hukukçularından safkateynin kavramsal tahliline genişçe yer verenlerin başında Hasan Ali eş-Şâzelî (ö. 2018) gelir. O, klasik fıkıhta mezheplerin tanımlarını uzunca tahlil ettikten sonra safkateynin “peşin ve vadeli olmak üzere iki
farklı fiyat seçeneği sunulması” şeklindeki tanımını tercih eder. Diğer tanımların
isabetli olmadığını ifade ederek şer‘î naslar başta olmak üzere İslam hukukunun akit genel teorisi ile ilgili prensiplere aykırı bulur. Şâzelî, bu tercihini “kim bir satış içinde
414 Senhûrî, Masâdiru’l-hak, III, 134. 415 Ali el-Hafîf, Ahkâmü’l-muâmelât, 334. 416 Darîr, el-Garar, s. 109-111.
417 Derâdike, Nazariyyetü’l-garar, I, 162-166.
iki satış yaparsa, ya bedellerin düşüğünü alsın ya da ribâ olur”419 hadisiyle destekler. Çünkü rivayete göre yapılan işlemde biri diğerinden az iki bedel olması gerekir. Bu ise diğer tanımlarda söz konusu değildir. Öte yandan safkateynin bu manaya geldiği konusunda fıkıh mezheplerinin ittifak halinde olduklarını, diğer tanımlarda ise fikir birliği olmadığının altını çizer. Ayrıca safkateyn ile bey‘ateyn tabirlerinin eş anlamlı olduğunu vurgulayarak akitlerin birleştirilmesinin klasikte işlendiği gibi akdî şartlarla ilişkili olmadığına dikkat çeker. Ona göre bu yasak, akitlerde irade beyanıyla (icap-
kabul) alakalıdır. Şâzelî’nin dikkat çektiği bir başka husus, safkateynin nassa dayalı
bir yasak olduğu hususunda mezheplerin ittifak halinde olmalarıdır. Buna göre
safkateyn tanımına giren bir işlemin hiçbir şekilde bu yasağın dışında tutulmaması
gerekir. Hâlbuki diğer tanımlara uyan birçok işlem mezheplerce geçerli sayılmıştır. Fasit olması gerekirken örf halini almış akdî şartların geçerli kabul edilmesi bu durumun en iyi örneğidir. Buradan hareketle “bir akit içinde başka bir akdin
yapılmasını şart koşma” şeklindeki tanımın isabetli olmadığını savunmaktadır. Aynı
şekilde Hanbelîler dışında diğer üç mezhebin tefsir ettiği gibi “bir akit içinde iki şart
koşulması”nın ifade ettiği mananın da safkateynden farklı olduğunu kaydeder.420 Pakistanlı hukukçu ve fıkıhçı Muhammed Takî el-Osmânî, Fıkhu’l-büyû‘ isimli eserinde konuyu akitle birlikte ileri sürülen şartlar içerisinde ele almaktadır. O,
safkateyni, klasikteki tanımlarına işaret etmek suretiyle “bir akit içinde başka bir akdin yapılmasını şart koşmaktır” şeklinde tanımlamaktadır. Ayrıca klasik dönemde ve
günümüzde yaygın olan safkateyn türü işlemlere de yer vermektedir. Bu çerçevede
bey‘ bi’l-vefâ, bey‘ bi’l-istiğlâl, el-Bey‘u’l-icârî ve finansal kiralama (leasing) gibi
işlemleri kısaca incelemektedir.421 Benzer bir tanım da şöyledir: “Bir akit içerisinde
bir akit daha yapmak ve böylece iki akdi bir arada akdetmektir.” Bu tanım Kuveyt Fıkıh Ansiklopedisi (el-Mevsû‘atü’l-fıkhîyye) ile Çeker’e aittir.422 Mv. F.’nin “bey‘ateyn” maddesini tanımı ise, “iki satım işlemini bir sözleşmede birleştirmektir” şeklinde olmuştur.423 Buna yakın başka bir tanım Abdülaziz Bayındır’a aittir. O,
419 Ebû Dâvud, “Büyu‘”, 55; Hâkim, el-Müstedrek, II, 52; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, V, 561.
)اَب ِهرلا وَأ امهسك وَأ ُهلَف ةَعيب يِف ِنْيَتَعْيَب َعاَب ْنَم(
420 Şâzelî, Nazariyyetü’ş-şart, s. 516-524. 421 Takî el-Osmânî, Fıkhu’l-büyû‘ I, 505.
422 “Safka”, Mv.F., XXVII, 42; Çeker, Fıkıh Dersleri, s. 69. 423 “Bey‘atân fî bey‘a”, Mv. F., IX, 259.
safkateyni “bir akit içinde iki akit” olarak tanımlar ve faizli borç ilişkisine alım satım
görüntüsü verme olarak görmektedir.424
Mevsû‘atü fıkhî’l-muâmelât, rivayetlerde geçen farklı lafızları dikkate alarak bey‘ateyn ile safkateyne birbirinden farklı anlamlar yüklemiştir. Buna göre bey‘ateyn,
“satım akdiyle birlikte, tek taraflı borç doğuran (karz, hibe vb.) bir akdin
birleştirilmesidir.”425 Safkateyn ise; “her birinin bedeli belirsiz hale gelecek şekilde iki
akdi tek bir sözleşme içerisinde birleştirmektir.”426
Muasır bir Şâfiî fıkıh kitabı olan el-Fıkhu’l-menhecî’de safkateyn, “akit
sigasında (icap ve kabulde) iki akdin aynı anda zikredilmesidir” şeklinde
tanımlanmaktadır.427 Aynı tarzda kaleme aldığı eserinde Muhammed ez-Zuhaylî ise
safkateynin klasik Şâfiî kaynaklarda geçen iki tanımına olduğu gibi yer vermekle
yetinmiştir.428
Karadâğî, bu konuya hasr ettiği küçük hacimli çalışmasında safkateyn,
bey’ateyn ve bir akitte iki şart koşulması yasağına dair rivayetleri ve fukâhânın
değerlendirmelerine yer verdikten sonra bu üç tabirin eş anlamlı olduğunu kaydederek klasik dönemde ortaya çıkan tanımlardan birini tercih eder. Buna göre safkateyn, “peşin ve vadeli olmak üzere iki farklı fiyat seçeneği sunulup bunlardan biri
belirlenmeden akdin tamamlanması”dır.429 Bu tanım, Vehbe ez-Zuhâylî’nin (ö. 2015) de tercihidir.430 Aynı görüşte olan günümüz İslam hukukçularından İbrahim Fazıl ed- Debû, safkateynin sadece bu anlama geldiği, başka bir manasının olmadığı iddiasındadır.431
Nezîh Hammâd, İbnü’l-Kayyim’in (ö. 752/1350) tanımını tercih ederek
safkateyni, “daha düşük bir bedelle peşin alma şartıyla yapılan vadeli işlem sözleşmesi” olarak tanımlar. Ayrıca safkateyn ile bey‘ateynin eş anlamlı olduğu
424 Bayındır, Ticaret ve Faiz, s. 55. 425 “Bey‘atân fî bey‘a”, Mv. Fm., III, 4. 426 “Safka” Mv. Fm., IV, 96.
427 Mustafa el-Hın-Mustafa el-Buğa-Ali eş-Şerbecî, el-Fıkhu’l-menhecî, VI, 37. 428 Muhammed ez-zuhaylî, el-Mu‘temed, III, 52.
429 Karadâğî, “Ehâdisu’n-nehy ‘an safkateyn fî safka vâhide”, s. 371-372. 430 Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, IV, 472.
görüşündedir.432 Bu tanım, günümüzde özellikle Arap dünyasında birçok kişi tarafından benimsenmiştir.433 Karadâvî’nin tercihi de budur.434
İmrânî, el-‘Ukûdü’l-maliyyetü’l-mürakkebe isimli çalışmasında kavramın klasik literatürde geçen beş farklı tanımını ve her birine getirilen itirazları sıraladıktan sonra kendi tanımını ortaya koyar. Ona göre safkateynin tek bir mana ifade ettiğini iddia etmek güçtür. Bunun yanı sıra klasik dönemde fukahânın tanımlarından İbn Teymiyye ve İbnü’l-Kayyim’in “geri alma şartıyla satış” şeklindeki tanımını tercihe şayan bulur. Ancak bunun, diğer tanımların da kabulü için bir engel olmadığını ifade eder. Buradan hareketle mevcut tefsirlerin muhtevasını dikkate alarak hepsini kapsayan bir tanım yapmaya çalışır. Buna göre safkateyn, “hukuki bir işlemde faiz veya
cehâlete yol açacak şekilde iki akdin bir akit içerisinde birleştirilmesidir.”435
Çağdaş araştırmacılardan kendi tanımını ortaya koymaya çalışanlar arasında en kapsamlı ve en teknik tanım Azzam’a aittir. Konuya yeni bir anlayış getirme hedefiyle kaleme aldığı Hukm ictimâ‘i’l-‘ukûd isimli makalesindeki tanım şöyledir: Safkateyn, “birden çok akdin, bir sözleşme içerisinde, karşılıklı veya bir arada olmak üzere
hüküm ve sonuçlarını ayrı ayrı değil de tek bir akdin neticeleri gibi doğuracak şekilde birleşmesidir.”436
İslamî Finans Kuruluşları İçin Muhasebe ve Denetleme Kurumu’nun (AAOIFI) finans kuruluşları için belirlediği faizsiz bankacılık standartlarında akitlerin birleştirilmesi (el-Cem‘u beyne’l-‘ukûd), “iki ya da daha fazla tarafın birden fazla
sözleşmeyi kapsayan bir işlem yapmalarıdır” şeklinde tanımlanmıştır.437 ***
432 Nezih Hammâd, el-‘Ukûdü’l-mürakkebe, s. 17-18. 433 el-Bessâm, Şerhu ‘Umdeti’l-ahkâm, 494.
434 Karadâvî, Bey‘u’l-murâbaha li’l-âmir bi’ş-şirâ kemâ tücrîhi’l-mesârifü’l-İslâmiyye, s. 64. 435 İmrânî, el-‘Ukûdu’l-murakkebe, s.90.
.نمثلا يف ةلاهج ىلا وأ ابرلا ىلا عمجلا اذه ىدأ ةدحاو ةعيب يف نيتعيب تعمج ةلماعم
436 Azzâmî, “Hukm ictimâ‘i’l-‘ukûd”, s. 68.
او ةلمج اهيلع ةبترتملا راثلآو دوقعلا كلت تابجوم رئاس دعت ثيحب ةدحاو ةقفص يف دقع نم رثكأ لباقت وأ عامتجا دح
دقعلا راثآ ةباثمب ة
.دحاولا
437 AAOIFI, “el-Cem‘u beyne’l-‘ukûd”, el-Me‘âyîru’ş-şer‘iyye, std. no: 25, s. 659.
Böylece çağdaş araştırmalar içerisinde yapılan safkateyn tanımlarını ortaya koymuş olduk. Görüldüğü üzere modern çalışmalardaki tanımlama çabaları büyük oranda safkateynin klasikte ifade ettiği anlamlardan sadece bir tanesine hasredilmesi şeklindedir. Bununla birlikte az da olsa klasik tanımlardan birkaç tanesini içerecek şekilde kapsamlı tanımlama gayretleri de görülmektedir. Netice itibariyle günümüzde diğer hukuk sistemlerinin ve ticari faaliyetlerde karma nitelikli işlemlerin çoğalmasının etkisiyle safkateyn yasağının sınırını oldukça daraltan bir anlayışın yaygınlaştığı ve bu anlayışa uygun tanımların yapıldığını ifade edebiliriz.