• Sonuç bulunamadı

İnsanın Yaratılışını İfade Eden Kavramlar

Belgede Kur'an'da beşer ve insan (sayfa 117-122)

6. Yöntem

2.4. İnsanın Yaratılışı ve Yaratma Kavramları

2.4.2. İnsanın Yaratılışını İfade Eden Kavramlar

Kur’an’da geçen bazı kavramlar, bilimsel yönden ele alındığı zaman, hücreyi oluşturan bazı maddelere delalet ettikleri anlaşılabilir. Kur’an, “salsal” tabirini bir yerde yanmış kuru bir çamur,469 bir başka yerde de, nemsiz, ses veren kuru ve pişmemiş470 çamur471 anlamında kullanmıştır. Bu ayetlerin, insanın ilk defa

teşekkülüne kaynaklık eden aminoasitlere yer verdiği yorumlarına da gidilmiştir. Salsal kelimesinin fahhara (kuru kerpiç veya pişmiş tuğla) benzetilmesinden, aminoasitler sonucuna varılabileceği, aminoasitler yapı olarak her ne kadar esnek iseler de onların oldukça sağlam ve sert olduğu ifade edilmiştir.472

Toprağın, kararmış, kokuşmuş, ıslak ve yapışkan hale dönüşmesi haline “hamein mesnun” deniyordu.473 Bu kullanımlara da DNA moleküllerinin teşekkülü olarak bakılabileceğini söyleyenler olmuştur. Konunun uzmanları şu açıklamada

467

Bucaille, Maurice, What is The Origin of Man, s. 238.

468

Süleyman Koyuncu, Kur’an’da İnsanın Yaratılışı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi SBE, Konya, 1999, s. 115.

469

Bkz. 55/Rahman, 14.

470

Hazin, Tefsiru Hazin, lV, 210.

471

Bkz. 15/Hicr, 26, 28, 33.

472

Bahattin Sağlam, Kur’an’da Evrim ve Yaratılış, s.122.

473

bulunmaktadırlar: “Asitler, özellikleri itibariyle balçığa benzerler. Oldukça sert ve sağlamdırlar. Bunun yanında, çamur gibi ıslak, fahhar/pişmiş tuğla gibi sağlam ve balçık gibi yapışkan haldedirler. Ortada, toprakla başlayan, daha sonra salsal, hame-i mesnun, tın-i lazib ve sülâle/kuru pişmemiş çamur, değişmiş, kokuşmuş çamur, değişmiş kokulu çamur, akıcı çamur, balçık, yapışkan öz ile sonuçlanan 474 bir süreç

söz konusudur. Bütün bu süreçleri oluşturan elemanların birleşerek bir anlamda aminoasitleri, bir diğer anlamda da DNA moleküllerini meydana getirdiklerini anlamak mümkün olsa gerektir. Anlaşılan o ki bu merhaleler, insan vücudunu meydana getiren yapı taşları, hücreyi oluşturan aminoasitler, “DNA”lar, kromozomlar, genler ve proteinler gibi karmaşık yapılı unsurların yaratılıp, basitten daha karmaşık (kompleks) durumlara doğru gidildiği süreçlerdir. 475

Kur’an’da bu bütünlük "ﻖﻠﺧ" fiili ile açıklanmaktadır. Nitekim yaratmak fiili, derli toplu bir yaratılış demektir. İlk yaratılışta da enerji dâhil, birçok öğenin uyum içinde bir arada bulunması gerekir. Bu bütünlük, her zamankinden daha fazla olarak ilk yaratılışta olmalıdır. Kur’an’da bu bütünlük, yaratma/halk476 fiili ile ifade edilmektedir. Bu kullanım, yaratılmışların güç yetiremeyeceği yaratılışa, sonsuz ilim, irade ve kudreti gerektiren bir olaya işaret etmektedir.477 Bu fiilin yapıcısı ve yaratıcısı da ancak her şeye gücü yeten Allah olabilir. Zira hücreyi oluşturan öğelerden her biri, kendi çapında canlılık göstermez.478 Aynı zamanda, bütün hücre unsurlarının eksiksiz bir arada toplanmaları da, hayatın başlaması ve canlılığın devam etmesi için yeterli gelmemektedir. O halde hayat, hayy, kayyum, halik ve bari sıfatlarıyla muttasıf olan Cenabı Hakk’ın dilemesiyle başlar. Aksi takdirde, hayatın oluşması için öngörülen bütün sebepler bir araya getirilseler dahi, Allah’ın dilemesi dışında bir şeyin kendiliğinden meydana gelmesi imkânsız bir olaydır.

İnsanın yaratılışı ile ilgili bir ayette "Allah insanı bir kan pıhtısından

yarattı"479 buyurulurken, bir başka âyette, "Allah sizi arzdan yaratıp meydana

474

Bahattin Sağlam, Kur’an’da Evrim ve Yaratılış, s. 123.

475

Bahattin Sağlam, a.g.e., s. 123.

476

Bkz. 38/Sad, 71.

477

Süleyman Koyuncu, Kur’an’da İnsanın Yaratılışı, s. 116.

478

El-Meraği, Tefsiru’l Meraği, XVII, s. 88.

479

çıkardı”480 buyurulmuştur. Enbiya suresinde de, her şeyin sudan yaratıldığı481 haber verilmektedir. Böylece her bir ayette farklı lafızlar kullanılarak yaratılışın toprağın dışındaki değişik kaynaklarına vurgu yapılmıştır. Âyetin birinde yaratılış maddesi “kan pıhtısı” birinde “su” ve birinde de “nutfe” olarak belirtilmiştir.

Yaratılışın konu edildiği ayetlerde geçen “insan” kelimesinden, genel anlamda insan cinsini anlayanlar olduğu gibi, bu ifadeden insanlığın atası, ilk insan olan Âdem’in kastedildiğini söyleyen İslam âlimleri de olmuştur. Son gruptakiler şunları söylemişlerdir: “Üreme maddesi olan nutfe, ister havyansal, ister bitkisel olsun, gıdılardan meydana gelen kandan yaratılmaktadır. Gıdalara gelince onlar, saf ve temiz toprak ile sudan oluşmaktadır. “İnsanı bir kan pıhtısından yarattı” 482 mealindeki âyet, bu gerçeği anlatıyor olabilir. Ya da, insanın ana rahminde geçirdiği aşamalardan birisi olan “alaka”ya işaret etmektedir.”483 Fakat Erzurûmî,(ö. 1194/1771) farklı bir yorum getirmektedir. O, üçüncü, dördüncü sindirim olarak kanın dolaşımı esnasında, vücud için görevini yapan kandan arta kalan özden, yani çok az bir miktarından da meninin yaratıldığını söylemektedir.484 Bu açıklamaya göre insanın asıl maddesi, bir nevi kan pıhtısı olarak belirlenmiştir. Başa doğru gidilince, insanın yaratılışı tekrar toprağa varmaktadır. Yani insan, topraktan süzülmüş bir hulasadan yaratılmıştır. Toprak ve sudan gıdalar, gıdalardan kan, kan- dan da nutfe yaratılmıştır. Bu madde ise, babaların sulbüne yerleştirilmiş, Âdem’in neslinin devamı için vasıta kılınmıştır. Sonuçta nutfeye dayalı bir üreme şekli takdir edilmiştir.485

İlk insanın yaratılışı noktasında bir hususu daha belirtmek gerekmektedir. Acaba Hz. Âdem'in yaratıldığı madde kan pıhtısı olabilir mi? “Saf kan pıhtısı”, kurtçuk anlamına da gelmektedir. Bugün için bu kelime, modem tıbbın tanımına, yani bilim adamlarının tarif ettikleri spermaya tam da karşılık gelebilecek özelliktedir. Adeta kurbağa embriyosu gibi, önde bir baş ve arkada hareketini 480 71/Nuh, 17. 481 Bkz. 21/Enbiya, 30. 482 96/Alak, 2. 483

El-Meraği, Tefsiru’l Meraği, XXIX, 85.

484

Erzurumi, İbrahim Hakkı, Marifetname, I, 34.

485

hızlandıracak bir de kuyruk bulunmaktadır. Sayı olarak milyonlarla ifade edilebilecek kadar çok olan bu kurtçuklar ancak mikroskop yardımıyla görülebilmektedir. Modern bilimin verilerinden istifade etme imkânı bulmuş olan son devir müfessirlerinden Sabûni, Alak suresinde açıklanan maddenin Âdem'in yaratılışındaki ilk kaynak madde olmadığını söylemektedir.486 Sâbûni’nin izah ve yorumu, bugünkü tıbbın elde ettiği sonuçlara daha uygundur denilebilir.

Âlûsî’nin; “Allah sizi ( ilk atanızı) arzdan/yerden ot (bitirir) gibi bitirdi” 487 ayetiyle ilgili açıklaması da şu şekildedir: “O önce, canlı bilimiyle uğraşanların birçoğunun âyeti, insanın tohumu olan spermanın hayatının 'bitkisel' bir hayat niteliğinde olduğu şeklinde anladıklarını ifade eder. Dolayısıyla Âdem’in bitkisel bir hayattan, yani birinci derecedeki nebâtî hayattan, insan hayatına geçtiğini söylediklerini nakleder. Âlûsî, bu görüşe şu şekilde cevap verir. Bu âyetle yapılan teşbih böyle bir sonuca ulaşmak için değildir. Bu ayet, insanın sonradan yaratıldığına ve topraktan var edildiğine işaret etmektedir. Sonradan yaratılmaya ve topraktan gelindiğine en fazla delalet eden şey, bitkilerdir.488

Sudan yaratma konusu: İnsanın topraktan yaratıldığının pek çok ayette bildirilmesinin yanında, Enbiya suresindeki: “Her canlıyı sudan yarattık”489 anlamındaki ayette, her şeyin kaynağının su olduğu bildirilmektedir. Bu ayet hakkında da çeşitli yorumlar yapılmıştır.

Bazıları, her şeyin sudan yaratıldığını söylemişlerdir. Bazıları, sudan nutfenin kastedildiğini ifade etmişlerdir. Kimisi de, insan olsun hayvan veya bitki olsun, bütün canlıların suya muhtaç olmalarından dolayı yaşayan her canlının suya bağlı kılındığını, su olmadan hiç bir canlının yaşayamayacağını belirtmişlerdir.490

Diyanet Vakfının hazırlattığı Kur’an Mealindeki yorum ise şu merkezdedir:

486

Es-Sabuni, Safvetü’t Tefasir, lll, 80,81.

487

71/Nuh, 17.

488

Alusi, Ruhu’l -Meani, lX, 180.

489

21/Enbiya, 30.

490

“Uzay cisimleri, vaktiyle bir gaz kütlesi halindeydi. Bunlar, parçalanma sonucu uzaya fırlayıp dağıldılar. İçinde yaşadığımız dünya da, aynı şekilde gaz kütlesi olan güneşten kopmuştur. Zaman içinde soğumuş, dış yüzeyi kabuk bağlamıştır. Daha sonra Dünyadan yükselen gazlar ve buharlar, yoğunlaşarak dünyaya yağmur olarak geri dönmüştür. Böylece denizler ve okyanuslar teşekkül etmiştir. Suyun yosunlaşmasıyla oluşan canlılar, daha sonra ilahi kanunlara göre, kendilerine özel bir şekilde gelişme kaydetmişlerdir. Allah Teâlâ, içinde suyun bulunduğu özel bir çamurdan da, canlıların en mükemmel türü olan insanı yaratmıştır.”491

Sonuçta hayatın, yeryüzüne suyun/yağmurun inmesiyle başladığı, su götürmez bir gerçektir. Toprak da asıl maddelerden birisidir. Bu ikisinin bileşiminden canlılar yaratılmıştır. Zaten “arz”ın bir diğer anlamı topraktır. Canlıların, yeryüzünün eseri olması yönüyle bu ifade doğrudur. Ancak kuru toprak, canlılığa analık edecek potansiyeli bünyesinde barındırmakla beraber, su olmadan tek başına bir anlam ifade etmemektedir. İşte hayatın başlaması, suya bağlı olduğu için her canlının sudan kılınması/yaratılması492 hakikatin bir başka türde ifadesidir.

Toprakta bulunan elementlerin, yığınlar halinde bir araya gelmeleri, hayatı kendiliğinden meydana getirmeleri mümkün değildir. Üstelik bir araya gelen her element grubunun hayata elverişli olmadığı da bir başka realitedir. Elementler, hücrenin unsurları, hücrenin kendisi, özetle insanın yapısında var olan öğeler kendi başlarına oldukları zaman ölüdürler. Gelişi güzel bir araya gelmeleriyle de sadece yığın oluşur. Daha önce de söylendiği gibi her şeyde bir takdirin, plan ve programın gerekliliği açık olduğuna göre insanı oluşturan her bir zerre de önceden seçilmiş, görevlerinin de ne olacağı ezelde yazılmıştır.493

Şurası gerçektir ki, başta toprak olmak üzere evrenin numunelerini taşıyan vücut zerreleri arasında ezelde bir tanışıklık yoktur. Bir başka ifade ile insanın ilk olarak yaratıldığı toprak ve diğer elemanlar, önceden hayatla tanışmamışlar, canlılığı

491

Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, Heyet, s. 323. (21/Enbiya, 30. Ayetin açıklaması.)

492

Bkz. 21/Enbiya, 30.

493

tatmamışlardır.494

Demek ki insanın aslı olan toprağın kısımları ve diğer unsurlar, hayatı tatmadıkları gibi ne birbirleriyle tanışıyorlar ne de yaratılış amacına uygun olarak yapacakları görevlerini idrak edebiliyorlardı. Yaratıcı, biçimleri ve özellikleri farklı milyarlarca hücreyi birbirleriyle tanıştırmış, her birine görev tayin etmiş, görevlerini nasıl yapacaklarını onlara öğretmiştir.495

Belgede Kur'an'da beşer ve insan (sayfa 117-122)