• Sonuç bulunamadı

İnsanın Emaneti Yüklenmesi

Belgede Kur'an'da beşer ve insan (sayfa 166-170)

6. Yöntem

2.6. İnsanın Emaneti Yüklenmesi

İnsanı diğer varlıklardan ayıran vasıflardan birisi de onun emaneti yüklenmesidir diyebiliriz. Kur'an'da emanet (veya çoğulu olarak emânât) kelimesi altı yerde geçmektedir.808

Emanetin geçtiği yerlerin tamamında, sözleşme, ahde vefa, sorumluluk konuları ele alınmaktadır. Bakara suresindeki emanet konusu, emanet edilen mal konusunda geçer. Diğer ayetler emanetten genel olarak bahseder.

Nisa suresinde geçen: “Allah şüphesiz ki emanetleri ehline vermenizi,

insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor”809 ayetinin tefsiri bağlamında Zemahşeri emanet ile ilgili olarak şunları söylemiştir: Buradaki hitap bütün emanetlerde her bir kimse için genellik arz eder. Ayetin Osman b. Talha b. Abd-i Dâr için indiği söylenmektedir. O, Kâbe’nin sidâne (koruma- bekçilik) işlerini yürütüyordu. Mekke’nin fethi sonrasında Osman Kâbe’nin anahtarını vermek istemeyince Hz. Ali onun elinden anahtarları zorla aldı. Abbas anahtarı geri isteyince bu ayet indi. Bu defa Hz. Peygamber Hz. Ali'nin anahtarı geri vermesini ve özür dilemesini istedi.”810

806

Gazali, Gazali, İhyau Ulumi’d-Din, III, 377.

807

Öfkeye hâkim olma ile ilgili geniş açıklamalar için bkz. Gazali, İhyau Ulumi’d-Din, III, 380-391.

808

Bkz. Muhammed Fuad Abdülbaki, el-Mucemu'l-Müfehres, s.219 (Emanet: 4/Nisa, 58; 8/Enfal, 27; 23/Mü'minun, 8; 70/Mearic, 32; 33/Ahzab, 72; 2/Bakara, 283.

809

4/Nisa, 58.

810

Zemahşeri, el-Keşşaf, I, 523. Zemahşeri bu ayetin valilere (idarecilere), emanetleri yerine

Suyuti (ö. 911/1505); "Her ne kadar ayet özel bir sebepten dolayı inmiş olsa da çoğul tarikiyle ifadesini bulmasından dolayı hükmü umumidir”811 diyerek sorumluluğun herkese yönelik olduğunu ifade eder.

Son devir tefsir âlimlerinden Tantavi emanet ile ilgili olarak şöyle söylemektedir: "Emanet’ten maksad size emanet edilen her şeydir. Bu, söz olabilir, amel (iş) olabilir. Mal veya ilim de olabilir. İnsanın faydalandığı her tür nimet de olabilir. Hitap da bütün insanlara yöneliktir. Aynı zamanda idarecileri, hâkimleri ve bütün velileri (başkalarının işlerini üstlenenler) ilgilendiren bir husustur.”812

Mü'minun suresinde de bu kelime genel anlamda kullanılmıştır. Müminlerin nitelikleri sayılırken onların emanetlerini muhafaza ettikleri bildirilmiştir.813 Bu ayet bütün sözleşmeleri ve zimmette bulunan şeyleri kapsamaktadır. Enfal suresinde ki emanetler de bu anlamdadır.814

Akkad’a göre genel olarak yaratıklara sunulmuş olan ve kimsenin yüklenmeyip insanın yüklendiği "emanet" özel ve genel münasebetlerden daha fazla şey ifade etmektedir. O şöyle demektedir: “Buradaki durum yaratılışla ilgili bir durumdur. Akıllı ve akılsız, canlı cansız, hitaba konu olan veya olmayan bütün varlıkların fıtratındaki kabiliyetlerden bahsedilmektedir. Emanet adındaki bu ağır yükü insanın omuzladığı, onun da zalim ve cahil olduğu vurgulanmaktadır. İnsan çoğu zaman bilmeden sınırları geçtiği için o zalim diye vasıflandırılmıştır. Üstelik kendisinde, doğruya götürebilecek bir akıl emaneti vardır. İnsandan başka da zalimlikle, cahillikle itham edilen bir başka varlık yoktur. Çünkü insan aştığı sınırları bilmemektedir. Zulüm ve cahillikle nitelenen ve bu eylemleri gerçekleştiren insan, ilim ve adaletle de nitelendirilebilir. Çünkü bunların ikisi de insan için imkân dâhilinde olan şeylerdir. Yine insan her iki halde de yaptıklarından sorumludur.”815

İnsanın emaneti yüklenmesi, onun fıtratındaki özellikler dolayısıyla pek çok varlıktan üstün yaratılması ve yeryüzündeki hayatın egemenliğini elinde tutması

811

Celaleddin es-Süyuti, Tefsiru’l Celâleyn, s. 111.

812

Tantavi, et-Tefsiru’l-Vasit, III, 187.

813

Bkz. 23/Mü'minun, 8.

814

Bkz. 8/Enfal, 27.

815

bağlamında söz konusu edilmektedir.816 Bu emanetin teklif olduğu anlaşılmaktadır. Çoğu yorum sahipleri teklifin kendisinden bahsetmemişlerse de onun gereğinden bahsetmişlerdir.

Emanetlerin “teklif” olduğunu söyleyen Fahreddin Razi, arz ve semanın yaratıldıkları hal üzerine bulunduğunu, dolayısıyla mesela bir dağa yürümesinin emredilmeyeceğini söyler. Göğe inmesinin, yere de yükselmesinin istenmediğini vurgular. Bu teklifin melekler hakkında da olmadığını söyler. Onlara ne emredildiyse onları yaptıklarını, gece gündüz aralıksız Allah'ı tesbih ettiklerini ifade eder.817

Fahreddin Razi, teklif ile ilgili olarak şu iki noktaya da temas eder: “Önce, arz ve semanın kaçınması (iba) İblis’in kaçınması gibi değildir. Orada emir (farz) vardı. Burada ise arz vardır. Bu arada amellerin gerçekleştiriliş biçimine de vurgu vardır. Zira öncekinde istikbar (büyüklenme) vardır. Burada ise kendini aciz/yetersiz görme vardır. Yani küçük görme/istisgar söz konusudur. Arz ve sema kendilerini buna ehil görmemişler, güç yetirememe düşüncesiyle çekinmişlerdir.”818

Teklife muhatap olma bağlamında yaratıkları sınıflandıran Razi, şu bilgilere de yer verir: “Varlıkları idrak eden ve etmeyen diye iki kısma ayıranlar da olmuştur. Buna göre müdrik, insan gibi külliyi ve cüziyi idrak edebilendir. Hayvanlar sadece cüziyi idrak edebilir. Yiyeceği yemi veya bitkileri/çiçekleri idrak eder. Fakat işlerinin sonucuna bakmaz. Melekler de külliyi idrak eder. Cüziyi idrak etmez. Mesela onlar yeme- içmenin zevkini bilmezler. Allah onlara eşyanın isimlerini saymalarını istemiş, onlar ise hemen Allah’a sığınmışlardır. O’nun bildirdiklerinden başkasını bilmediklerini itiraf etmişlerdir.819 Bu olay onların cüz’iyatı bilmemelerinin delilidir.820 Netice olarak teklif, bu iki durumu da idrak edebilene yapılmıştır. Çünkü teklif, hitabı gerektirir. Hitab eden sorumlu tutandır. Muhatab ise mükelleftir.”821

İbn Kesir, İbn Abbas'tan yaptığı rivayete dayanarak emanetin taat olduğunu belirtmiştir. Ali b. Ebi Talha’nın da yine İbn Abas'tan rivayetine göre emanet 816 Bkz. 33/Ahzab, 72. 817 Razi, Mefatihu'l-Gayb, XXV, 187. 818 Razi, Mefatihu'l-Gayb, XXV, 187. 819 Bkz. Bakara 2/32. 820

Bkz. Bakara 2/3. Razi, a.g.e., XXV, 187.

821

farzlardır. Arz ve semavat bunu yapamama düşüncesiyle çekinmişlerdir. Mücahid, Said b. Cübeyr, Hasan El-Basri ve daha birçok kişi emanetin farzlar olduğunu söylemişlerdir. İbn Kesir bunların dışında başka görüşler de aktarmıştır. Sonunda hepsinin doğru olduğunu ve bunların birbirleriyle çelişmediklerini, sonuçta hepsinin bir noktaya dönüp orada birleştiğini söylemiştir. Nihayet bunun teklif olduğunu, emir ve nehiyleri kabulden ibaret olduğunu ifade etmiştir.822

Suyuti, emanetin başta namazlar olmak üzere yapılmasında sevap terkedilmesinde azap olan diğer farzlar olduğunu söylemiştir.823

Cemalü'ddin El-Kasimi konuya şu şekilde bir yorum getirir: “Bu emanet Allah'ın kullara teklif ettiği haklardır. Onların bu emanetleri güzellikle almalarını, güzelce itaat etmelerini, onları gözetip sahip çıkmalarını istemiştir. Ve bunlar eğer diğer varlıklara arz edilselerdi ve onlar idrak sahibi olsalardı onlar kesinlikle korkarlar ve yapmazlardı. İnsanın kabullenmesi ise ya buna ehil ve yetenekli olmasındandır ya da misakta sözleşmeye evet demesindendir. Fıtri olarak insan buna hazırdır. Zalûm ve cehûl olarak nitelendirilmesi ise, bunu yüklenip de gereğini yapmamış olmasındandır.824

Emanetin insana yapılan teklif (ve bunun doğuracağı sorumluluk) olduğuna dair neredeyse bir söz birliği vardır. Fakat ihtilaf konusu olan kınama konusudur. Burada kınama, insanın buna hazırlıklı olmasındandır. Ya da teklifin sınırlarını bilerek aşıp zulme, öğrenmeye/eğitilmeye kudreti varken bilmeyerek cehalete düşüyor olmasındandır.

Fıtri hazırlık konusuna gelince bu durum da pek çok ayette işaret edildiği gibi insanın yeryüzünden istifade etme, karalara ve denizlere hâkim olma durumudur. O bunları idrak edebilecek özelliktedir. İyi ve kötüyü ayırt edebilecek, hesap yapabilecek, hayrı-şerri kabullenebilecek bir yapıdadır.825

Emanetin göklere ve yere arz edilmesinin mecazi bir anlatım olduğunu söyleyen Şimşek, sözü edilen emanetin muhatabının akıl ve irade, daha doğrusu

822

İbn Kesir, Tefsiru'l-Kur'ani’l-Azim, VI, 489.

823

Suyuti, Tefsiru’l-Celaleyn, 561.

824

El-Kasimi, Mehasinu't -Te'vil, VIII, 124.

825

bunlara sahip olan insan olduğuna işaret eder. “Emanet, insanın sorumlu olduğu vahiy öğretisinin tamamıdır” diyerek emanet konusunu daha kapsamlı bir açıdan ele alır. O, ayetin bağlamını da göz önüne alarak şu açıklamayı yapar: “Gökler olsun, yer ve dağlar olsun, akıl ve irade sahibi olmadıkları için emanete de muhatap olamazlar. Söz konusu varlıklar insandan daha büyük varlıklar olmalarına rağmen emaneti yüklenmeye ehil görülmemişlerdir. Buna sadece insan ehil olabilir. Ne var ki o da, Allah’ın ve başkalarının haklarına tecavüz etmeye yatkınlığı sebebiyle çok zalimdir. Aklını kullananların az olması nedeniyle de onun cahillik vasfı ön plana çıkarılmıştır.”826

Belgede Kur'an'da beşer ve insan (sayfa 166-170)