• Sonuç bulunamadı

Beni Âdemin/Âdemoğullarının Üstün Kılınması

Belgede Kur'an'da beşer ve insan (sayfa 61-66)

6. Yöntem

1.5. Beşer ile Anlam İlişkisi Olan Kelimeler

1.5.2. Beni Âdemin/Âdemoğullarının Üstün Kılınması

“Benî âdem” terkibi,“Benû âdem“ şeklindeki isim tamlamasının yaygın kullanım şeklidir. Anlamı “Âdemoğulları” demektir. “Benû” kelimesi asıl itibarıyla “benûn” olup tamlama sebebiyle “nun” düşmüştür. “İbn“ kelimesinin çoğuludur. Bu

200

Ali Arslan, Büyük Kur’an Tefsiri, I, 283.

201

Bkz. M. Sait Şimşek, Günümüz Tefsir Problemleri, s. 469-480.

202

10/Yunus, 14.

203

2/Bakara, 29.

204

M. Sait Şimşek, Kur’an Kıssalarına Giriş, s.158, 159.

205

İbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, I, 99.

206

kelime, çocuk/oğul anlamına gelir. Onun da asılı "ﻮﻨـﺑََ" iken "" harfi düşürülmüştür. و Bu defa başına " getirilmiş ve ""ا " olmuştur. Bu kelimenin çoğulu da "ﻦﺑا " ءﺎﻨﺑأ ve

" نﻮﻨﺑ

" gelir.207

Benû Âdem, hitaba konu olunca “Ya benî Âdem” denmekte ve “Âdemoğulları” kastedilmektedir.

“İbn” Kelimesinin kullanımına da bir göz atmak gerekir. Bir şeyin aslını bilen, eğitimini alan, o şeyin hizmetini gören veya işin idaresini elinde bulunduran varlığa nispeti ifade etmek için ona "ﻪﻨﺑا ﻮﻫ" denir. Şehvetinden ve midesinden başka bir şey düşünmeyip, bütün gayretini o ikisine hasreden kimseye "ﻪﻨﻄﺑ ﻦﺑا" ve "ﻪﺟﺮﻓ ﻦﺑا" denmektedir. Gününü gün eden ve yarını düşünmeyen kişi için; "ﻪﻣﻮﻳ ﻦﺑا" ifadesi kullanılır. 208 Bu ifade Türkçedeki “eyyamcı“ tabirinin karşılığıdır. Âdem için ﻦﺑا"

ﻦﻴﻄﻟا

" tabiri kullanılmıştır.209

Âdem kelimesinin kökü ve anlamı konusunda çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Bazı müfessirlere göre bu kelime arapça asıllıdır. "ﺔﻤﯾدﻷأ ﺔﻣدﻷأ " kelimesinden türemiştir ve derinin dış yüzeyi anlamına gelir.210 Tabersi, bu kelimenin esmerlik anlamına gelen "ﺔﻣدﻷأ"-“el-üdme” kökünden geldiğini söylemektedir.211 İbn Aşur ise, âdem kelimesinin İbranice bir kelime olduğu kanaatindedir. Bu kelime Yahudiler tarafından da bilinmektedir. Zaten Arapça ve İbranicenin Sami dil grubuna ait olması aradaki münasebeti makul gösterecek niteliktedir.212

Âdem kelimesinin cins isim mi yoksa özel isim mi olduğuna dair de tartışmalar vardır.213 Kur’an’da Âdem kelimesi tek başına veya Âdemoğulları

207

Cevheri, Sıhah, Vl, 2286; İbn Manzur, Lisan’ül-Arab, “bnv” md., I, 270; Ragıb el-İsfehani,

Müfredatu Elfazi’l-Kur’ani’l-Kerim, s.147.

208

Ragıb el-İsfehani, Müfredatu Elfazi’l-Kur’ani’l-Kerim, s.147.

209

İbn Manzur, Lisanu’l -Arab, I, 271.

210

Taberi, Camiu’l-Beyan, I, 252; Kurtubi, el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an, I, 193.

211

Tabersi, Mecmau’l-Beyan, I, 108.

212

İbn Aşur, et-Tahrir ve’t-Tenvir, I, 408.

213

şeklinde yirmi beş defa geçmektedir.214 İbrahim, Yakup gibi gayrul-munsarif olarak gelen bu kelime özel isim olmalıdır. Kur’an’da Âdem kıssasının anlatılması bir sembol olabilir. Orada geçen olaylar insanoğlunun hayat hikâyesinin bir resmi olabilir. Ama bu düşünce, âdemin bir sembol olduğu ve anlatımın tamamıyla mecaz ifade ettiği sonucuna götürmemelidir diye düşünüyoruz.

“Beni Âdem” ifadesinin Kur’an’da kullanımına ve bağlamlarına bakmak gerekirse; bu ifadenin iki yerde Allah’ın uyarısını hatırlatmak için geçtiği görülür. Birincisinde, Âdem ile şeytanın kıssasına atıf yapılmaktadır. Şeytanın kışkırtmalarına ve çıplaklığın (dolayısıyla ahlaksızlığın) yayılmasına karşı bir ikaz olduğu görülmektedir.215 İkincisi de aynı konu ile bağlantılıdır. Orada kıyametteki bir sahne tasvir edilmekte ve şu hatırlatma yer almaktadır: “Ey Âdemoğulları! Ben

sizinle şeytana kulluk etmeyeceğinize dair anlaşmamış mıydım”?216 Bu şekilde dünyada insanoğlunun takınması lazım gelen tavır hatırlatılmaktadır.

Bu bağlamların dışında Allah’ın nimetlerinin hatırlatıldığına da şahit olmaktayız. Allah’ın giyinmek için elbise (veya elbise yapılacak araç-gereçler) ve süs eşyası yarattığı bilgisi yer almakta, insanoğlunun pek çok nimetlerle donatıldığı bildirilmektedir.217 Bir başka yerde de güzel ve temiz rızıklardan faydalanmaya, bunun yanında savurganlıktan kaçınmaya davet vardır. 218 Yine bir başka yerde, hidayete davet eden peygamberler geldiği takdirde onlara uyma, ıslah ve takvaya yönelme talep edilmektedir.219

A’raf suresinin bir başka yerinde Allah ile insan arasındaki sözleşmeye vurgu vardır.220 Bu bağlamları bir araya getirdiğimiz zaman şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır: Sebep, atası ile iblis arasındaki olayları hatırlatmak suretiyle ibret almasını sağlamaktır.221

214

M. Fuad Abülbaki, el-Mucemü’l-Müfehres, s. 11-12.

215 Bkz. 7/A’raf, 27. 216 36/Yasin, 60. 217 Bkz. 7/A’raf, 26; 17/İsra, 70. 218 Bkz. 7/A’raf, 31. 219 Bkz.7/ A’raf, 37. 220 Bkz. 7/A’raf, 172. 221

1.5.2. Beni Âdemin/Âdemoğullarının Üstün Kılınması

Yeryüzünün en yetkin varlığı ve en seçkin sakini Âdem ve onun şahsında oğullarıdır (Beni Âdem). Âdemoğlu aynı zamanda yaratıcısının muhatabıdır.222 Her ne kadar insanın bazı beşeri zaafları bulunsa da o, yaratılışındaki potansiyeli aktif hale getirmeye müsaittir. Yüksek insani değerleri kendisine hedef seçebilir ve bu uğurda çaba sarf edebilirse kendi sınırlarını aşacak ve pek çok erdemlilik projelerine imza atabilecektir. O bakımdan Kur’an’ın genel bakış açısını kavramadan “O, insan için çok da iyi şeyler söylemiyor” diye düşünmek en azından delilsiz ve aceleye getirilmiş bir yargılama olacaktır. Bir diğer yönden insana sunulan imkânlar karartılırken ona açılan yollar baştan yürünmez hale getirilecektir. O halde Kuran’ın bu konuda ne dediğine önce bir bakmak gerekir.

Allah Teâla Âdemoğullarına sayılamayacak kadar nimetler verdiğini 223 ve onları yaratıkların pek çoğuna üstün kıldığını haber verir. O şöyle buyurmaktadır: “Biz hakikaten Âdemoğullarını şan ve şeref sahibi kıldık. Onları (değişik nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık. Yine onlara temiz ve güzel rızıklar verdik. Yine onları yarattıklarımızın pek çoğundan da gerçekten üstün kıldık.” 224

İşte insanoğlunun Kur’an nazarındaki yeri budur. Onun üstün oluşu bağlamında, söz konusu ayete çeşitli yorumlar getirilmiştir. İnsanın diğer yaratılmışlar karşısındaki durumuna delil olarak kullanılan bu ayet özellikle insan – melek karşılaştırmasına da dayanak yapılmıştır. Şimdi bu yorumlara bakalım.

İlk müfessirlerden Ebu Ubeyde Ma’mer b. El-Müsenna (ö.209/824) bu ayette geçen “kerramna” sözcüğünün “ekramna” anlamında olduğunu bildirerek ayeti; “biz ona ikramda bulunduk” şeklinde anlamlandırmıştır. Bu fiilin mübalağa ifade ettiğini de eklemiştir.225 Taberi, Âdemoğullarının üstünlüğünü başka yaratıklara hâkim olması ve diğerlerinin Âdemoğullarının emrine verilmesiyle izah etmiştir.226

222

Örnek için bkz. 7/A’raf, 26, 27, 31, 35; 36/Yasin, 60.

223

Bkz. 14/İbrahim, 34.

224

17/İsra, 70.ﻼﯿﻀﻔﺗ ﺎﻨﻘﻠﺧ ﻦﻤﻣ ﺮﯿﺜﻛ ﻰﻠﻋ ﻢھﺎﻨﻠﻀﻓو تﺎﺒﯿﻄﻟا ﻦﻣ ﻢھﺎﻨﻗزروً ِ ْ َ َْ َ َ ْ ِ ٍ َِ ََ ُْ َْ ﱠ َ َ ِ َﱢﱠ َ ِ ُْ َْ َ َ َ ﺮﺤﺒﻟاو ﺮﺒﻟا ﻲﻓ ﻢھﺎﻨﻠﻤﺣو مدآ ﻲﻨﺑ ﺎﻨﻣﺮﻛ ﺪﻘﻟ و ِ ْ َْ َ ﱢَْ ِ ُْ ََْ َ َ َ َ ِ َ َ ْ َ َْ َ

225

Ebu Ubeyde, Mamer b. El-Müsenna, Mecazü’l Kur’an, I, 289.

226

Sa’lebi, Âdemoğlunun mükerrem kılınmasını yiyeceklerini elleriyle yiyor olmalarına bağlamış, diğer yaratıkların ağızlarıyla yediklerini söylemiştir.227 Sonradan gelenler de bu görüşü paylaşmıştır.

İbn el Cevzi ( ö.597/1201) de konuya çeşitli yorumların toplamı mahiyetinde bir açıklama getirmiştir. O, Ebu Ubeyde’den şöyle rivayette bulunmuştur: “Âdemoğullarının üstün kılınması ile ilgili müfessirlerin on bir sözü vardır. Onlar öncelikle Cebrail, Mikail, İsrafil, ölüm meleği ve benzeri bir kısım melekler dışındaki varlıklara üstün kılınmışlardır. Bunu Ebu Salih İbn Abbas’tan rivayet etmiştir. Buradaki üstünlük müminler için geçerlidir. Dolayısıyla üstünlüğün sebebi imandır. İkinci sebep insanın yeme şeklidir. Bazı müfessirler şunları söylemişlerdir. İnsanın eliyle yemesi ve beslendikleri şeylerin temiz olmasıdır. Zira cinler kemik ve gübrelerle beslenirler. Üçüncüsü insanın aklıdır. Dördüncüsü, Dahhak’ın söylediğine göre konuşma ve temyiz gücüdür. Beşincisi, vücudunun düzgün ve belinin dik durmasıdır. Bunu da Ata söylemiştir. Altıncısı, Muhammed’in (a.s.) onlardan olmasıdır. Bunu da Muhammed b. Ka’b söylemiştir. Yedincisi ise, Zeyd b. Eslem’in söylediğine göre yemekleri ve dünyadaki zevk alma vasıtalarıdır. Sekizincisi, görünüşünün güzelliğidir. Dokuzuncusu, diğer yaratıklara egemen olmasıdır. Onuncusu emir ve nehiylerdir. Bunu Maverdi söylemiştir. On birincisi ise Sa’lebi’nin söylediğidir ki o da erkeklerin sakalı ve kadınların saçıdır.”228 Bagavi’nin söyledikleri de aynı merkezdedir.”229

İbn Aşur ise olaya farklı bir açıdan bakmaktadır. O, bu ayetin bir minnet ve ibret maksadıyla olayı müşriklerin gözleri önüne sermeyi amaçladığını söyler. “Allah nimetleri saymış ve hitabını bütün insanlığa teşmil etmiştir. Söylenmek istenen de bütün âdemoğludur” 230 der.

O, ayetin beş tane minneti (şükür vesilesi) bir araya getirdiğini söyler. “Bunlar, insanın mükerrem kılınması, karada bineklerin teshiri, denizde binitlerin insanın emrinde olması, tayyibattan olan rızıklar ve yaratılmışların pek çoğuna olan

227 Sa’lebi, Ahmed b. Muhammed, el-Keşfu ve’l-Beyan, an Tefsiri’l-Kur’an, VI,114.

228

İbn el-Cevzi, Zadu’l-Mesir, III, 39.

229 Bagavi, Mealimu’t-Tenzil, V, 109,110.

230

üstünlüktür. Tekrim (üstün ve şerefli kılma) işi Âdemoğluna tahsis edilmiştir. Bu durum onun şeklini, yürüyüşünü ve dış görünüşünü kapsar. Diğer hayvanlar temizlik bilmezler. Giyinmeleri yoktur. Yatacakları yeri konforlu bir şekle dönüştürme diye de bir şey söz konusu değildir. Yiyecek konusunda da öyledir. Onlarda, yiyecek- içecek yöntemleri geliştirme, araç-gereçlerini hazırlama veya güzelleştirme de olmaz. Faydalı olan şeye hazırlık veya zararlı olanı yok etmek için gayret de bulunmaz. Zatında veya aklında var olan güzellikleri hissetmez. Ta ki onları artırsın, çirkinlikleri defetsin veya kapatma yoluna gitsin. Hayatını ve medeniyetini geliştirme yol ve yöntemlerinden de mahrumdur. İbn Abbas’tan da bir rivayet gelmiştir. Onun yemeği parmaklarıyla yemesi, yemeği ağzına götürmesi, yemek için kepçe-kaşık kullanması, su içerken bardak kullanması gibi durumlar hep insanın kerametini artıran ve ona şeref kazandıran davranışlar olarak ele alınmıştır. Ayrıca insanın diğer hayvanları emri altına alabilmesi, görüşü, sorunlar karşısında çareler üretmesi birer üstünlük vesilesidir. Aklını kullanması, onun sayesinde işlerini düzenleyebilmesi, ilim ve marifet elde etmesi de ayrıca işaret edilmesi gereken noktalardır.”231

Belgede Kur'an'da beşer ve insan (sayfa 61-66)