• Sonuç bulunamadı

İnsanın Aslı

Belgede Kur'an'da beşer ve insan (sayfa 122-127)

6. Yöntem

2.4. İnsanın Yaratılışı ve Yaratma Kavramları

2.4.3. İnsanın Aslı

İnsanın yaratılışı ve ilk insanın oluşumu bağlamında, onun aslı ve bugüne geliş serüvenine de özet olarak değinmekte yarar vardır. Zira bu konu, dini, felsefi ve ideolojik anlamda özellikle son iki asrın en önde gelen tartışma konularından birisi olmuştur. İnsanın bugüne gelişinin izah tarzlarından birisi evrim düşüncesini oluşturmaktadır. Evrim, türlerin nesiller boyu değişimler geçirerek, farklı ve yeni özellikler kazanarak değişimini ve gelişimini ifade etmektedir. Evrimci düşünceye göre bütün canlılar, milyarlarca yıl önce var olan tek hücreli bir canlıdan türemiştir. Değişimin ana faktörü, genlerdeki mutasyonların yanında, cevre şartları ve canlılar arasındaki yaşam mücadelesidir. 496

Tarih boyu insan zihnini meşgul eden yaratılış konusu, her dönemin şartlarına göre yorumlanmıştır. İslam dünyasında da bazı yorumların olması doğaldır. Nitekim modern kimyanın kurucusu kabul edilen Cabir b. Hayyan (ö. 200/815) ve onun fikirlerini geliştiren Amr b. Bahr el-Cahız, (ö.255/869) ilk evrimci düşünceyi ortaya atan düşünürler olarak değerlendirilmektedir.497

İslam âlemindeki evrimci düşüncelerin çok öncelere dayandığını söyleyen Bayrakdar, sonuçta İslam düşünürlerinin ilk yaratmayı ve nihayet evrimi, hep Allah’ın takdirine bağladıkları hususuna vurgu yapar.498 Ona göre, batı düşüncesinde geliştirildikten sonra kitlelere mâl olan, daha sonra insanın maymundan geldiği

494

Ebussuud, İrşadü’l Akli’s-Selim, Vl, 94.

495

Erzurumi, İbrahim Hakkı, Marifetname, l, 32.

496

Caner Taslaman, Evrim Teorisi Felsefe ve Tanrı, s. 12.

497

Mehmet Bayrakdar, İslam’da Evrimci Yaratılış Teorisi, s. 31, 35, 45.

498

noktasına indirgenerek ideolojiye dönüştürülen evrimci düşüncenin temelleri, adı geçen düşünürlere dayanmaktadır. Fakat islam düşünürlerinin hiç birisi ilk yaratanı, yani Allah’ı, O’nun sonsuz gücünü göz ardı etmemişlerdir.

İslam düşünürlerinin çoğunluğunun üzerinde durduğu bir başka nokta şudur: İnsan türü, ayrı ve bağımsız bir tür olarak ilk canlı özden ortaya çıkmıştır. Kısacası o, hayvan türünün evrimleşmesinin sonucu değildir. Nitekim evren ve insanın yaratılışı hakkında orijinal fikirleri olan bir başka İslam düşünürü el-Biruni, (453/1051) evrimci sayılabilecek bazı tezler ortaya atmıştır. Ancak o, tabiatçıların; “insanoğlu bu yüce mertebeye kendinden aşağı hayvanlardan çıkarak ulaştı” şeklindeki düşüncelerini reddetmiş ve “hayır, insan insan olarak yaratılmıştır. O, köpeklikten domuzluğa, domuzluktan maymunluğa, oradan da insanlığa ulaşmamıştır” diyerek türlerin sabitliğini dile getirmiştir.499

Canlıların mertebelerini ele alan ve görüşleriyle evrimci düşünce sahipleri arasında sayılan bir başka isim, ahlakçı Kınalızade Ali Efendi, (ö. 979/1572) önce cisimleri basit ve mürekkep olmak üzere ikiye ayırarak konuya başlar. Basitleri de dörde ayırır ve özetle şunları söyler: “Birincisi sıcak ve kuru olan ateştir. Bunun için o hafiftir ve her şeyin üstündedir. İkincisi, sıcak ve nemli olan havadır. İzafi hafifliğe sahip olduğu için onun mekânı ateşin altıdır. Üçüncüsü soğuk ve nemli olan sudur. Dördüncüsü de kuru ve soğuk özellik taşıyan topraktır. Mutlak ağırlığa ve kesafete sahip olduğu için mekânı en alttadır. Mürekkepler de, terkiplerini uzun zaman koruyabilme özelliğine göre ikiye ayrılırlar. Özelliklerini tam koruyabilenler üç sınıf olup madenler, bitkiler ve hayvanlardır. İnsan cinsi ise hayvanların en şerefli ve en üst sınıfını oluşturur. Her cinsin türleri arasında da üstünlük vardır. Mesela, madenler içinde mercanlar vardır. Maden olmasına rağmen, büyüme ve gelişme özelliğinden dolayı bitkiler ufkuna dâhil edilebilmektedir.”500

“Bitkilerin en üstünü hurmadır. Onda his ve iradi hareketin belirtileri vardır. Erkek ve dişileri olan ve böylece üremesi gerçekleşen hurmanın başında “cummar”

499

El-Biruni, Kitabu’l-Cemahir, s. 79’dan naklen, Mehmet Bayrakdar, İslam’da Evrimci Yaratılış

Teorisi, s. 65.

500

Kınalızade Ali Efendi, Ahlak-ı Alâi, haz. Hüseyin Algül, Tercüman Yay., İstanbul, ts., s. 65-67; Krş. Aişe Sıddıka Oktay, Kınalızade Ali Efendi ve Ahlak-ı Alai, s. 117-119.

(çeman) denen bir nesne vardır. Hayvanların yüreğine benzeyen bu madde, doğal harekete kaynaklık eder. Cummarın suda boğulmak gibi bir felakete uğraması, hurma ağacının ölüm sebebidir. Bu özellikleriyle hurma, bitkiler âleminin son noktasında ve hayvanlar âleminin başlangıç ufkundadır. Bitkilerden sonra hayvanlar gelir ve bunların en alt derecesinde denizde yaşayan süngerler bulunur. Daha yukarıda, doğurucu hayvanlar vardır. Bunlar dış hislerle muttasıf olup, beslenme isteğiyle hareket ederler. Bit ve pire cinsinden olan bu hayvanlar, his, iradi hareket ve gıda talepleriyle bitkilerden üstündür.”501

Daha sonra hayvanları tasnife giden Kınalızade şöyle der: “Hayvanlar artık, derece derecedirler. Saldırganlık özellikleri vardır ve gazap kuvvetleri dışarıdadır. Her biri, kötülüklerden korunma kuvvetlerine uygun aletlerle mücehhez kılınmışlardır. Kiminin boynuzu vardır. Bazılarında pençe bulunur. Silah kullanamayan zayıf yaratılışlı hayvanlara uçma, eğilip bükülme, sıçrama, hızlı koşma gibi başka imkânlar bahşedilmiştir. Bütün hayvanlara, nesillerinin devamını sağlamak için gerekli araçlar yaratıcı tarafından mükemmel ve tam olarak verilmiştir. Hayvan türlerinin en mükemmel noktasında ve en üst derecesinde, insanlık âlemine en yakın olan at, fil ve maymun vardır. Kuşlardan da papağandır. Maymun ve filin zekâsı ve anlayışı açıktır. Daha sonra insan türü gelmektedir ve o da kabiliyetine, akl-ı selime, zihinsel faaliyetlere ve yaptığı faydalı amellere göre derecelendirilmektedir.”502

Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın söyledikleri, aşağı yukarı benzer ifadelerdir. 503

Cabir b. Hayyan’dan el-Cahız’a, İbn Miskeveyh’ten Kınalızade Ali Efendi’ye kadar evrime dâhil edilebilecek görüşleri sıraladıktan sonra genel bir değerlendirme yapan Bayrakdar, gelişim sürecini iki başlıkta toplar. Birincisini “varoluşsal kozmolojik evrim”, ikincisini de “türlerin aktüel evrimi” diye nitelendirir. Birinci tür evrim için, dört türlü teori ortaya konduğunu söyler. Buna göre ilk olarak, Allah

501

Kınalızade Ali Efendi, Ahlak-ı Alâi, s. 67-68; Aişe Sıddıka Oktay, Kınalızade Ali Efendi ve Ahlak-ı

Alai, s. 117-119.

502

Kınalızade Ali Efendi, Ahlak-ı Alâi, s. 67-69; Aişe Sıddıka Oktay, a.g.e., 117-119; Bayrakdar,

İslam’da Evrimci Yaratılış Teorisi, s. 113-117.

503

tarafından bir çekirdek varlık yaratılmıştır. Bu varlığın evriminden, bir yandan bir bütün olarak kâinat oluşurken diğer yandan, sırayla madenler, bitkiler, hayvanlar ve insanlar ana tür olarak oluşmuştur. Her ana tür, kendi içinde evrimleşmiş ve gelişmiştir. Ancak bir tür diğerine dönüşmüş değildir. İkinci teori, çekirdek varlıktan, zincirleme dönüşümlü evrimdir ki buna göre tek bir çekirdek varlıktan, bütün varlık türleri evrimleşerek meydana gelmiştir. Üçüncü teori, canlı varlık türlerinin doğal olarak ardarda çıkışı düşüncesine dayanır. Dördüncü teoriye göre, Allah önce kâinatı, somut ve soyut bütün varlıkları meydana getirecek bir “külli varlık” yaratmıştır. Bu anlamda önce ruhi varlıklar, daha sonra basit semavi unsurlar ve cisimler, daha sonra madenler, daha sonra bitki ve hayvan türleri, en sonunda da insan türleri yaratılmıştır. Bu türlerin hepsi belirli özelliklere sahip olup, birer âlem adını almışlardır.504

Türlerin aktüel evrimine gelince, insan da dâhil olmak üzere, canlı türlerinin kendi içlerinde, biyolojik ve psikolojik evrim geçirdiği görüşünde olan Müslüman düşünürler olmuştur. İnsanın bunlara ilaveten sosyal anlamda da sürekli evrim geçirmekte olduğu da dile getirilmiştir.505

Bazı ayetlerin zahiri, Müslüman düşünürleri evrimci düşünceye itebilecek şekilde yorumlanmaya müsaittir denilebilir. Bu noktada, “Allah sizi yerden ot

(bitirir) gibi bitirdi”506 ayeti örnek olarak zikredilebilir. Fakat ne Kur’an’ın birinci muhatabı olan ve onu beyan etmekle görevli bulunan Hz. Peygamber’den, ne de ilk devir tefsircilerinden bu ayetin; bitkilerden insanlara doğru bir evrimleşmeye işaret ettiğine dair bir söz nakledilmiş değildir. Bir hükmün Kur’an’a onaylatılması için, o ifadenin her halde Kur’an’ın metnine birebir uygun olması gerekir.

Yukarıdaki ayete, “ot bitirir gibi” demeyip, doğrudan “ot olarak bitirdi” şeklinde anlam veren Öztürk, bu anlamın bile insanın tıpkı bitkiler gibi toprağa bağlı unsurlardan yaratıldığını veya insanın topraktaki unsurlardan mürekkep bir varlık olduğunu bildirmeye yönelik olarak geldiğini söyler. Dolayısıyla bu ayetten bir evrim düşüncesinin çıkarılamayacağını ifade eder. Ayrıca o, son dönemlerde her

504

Mehmet Bayrakdar, İslam’da Evrimci Yaratılış Teorisi, s. 113-117.

505

Mehmet Bayrakdar, a.g.e., s. 122-124, 128.

506

bilimsel gelişmenin Kur’an’a onaylatılmaya çalışıldığını ifade eder. Özelde de evrimi Kur’an’ın konusuymuş gibi gösterme gayretlerinin olduğunu, bu tavırların Kur’an’a hizmet etmeyeceğini belirtir. Ona göre evrim veya evrimsel süreçlerin mahiyet ve keyfiyetleri, Kur’an’ın metninde değil bilimsel alanlarda aranmalıdır.507

Aslında, evrim düşüncesinin temelinde mükemmele doğru bir evirilme söz konusudur. İnsan en gelişmiş canlı olarak kabul edildiğine göre günümüzde yaşayan insanın mağara devrinde yaşamış olan insandan her yönüyle daha ileri olması gerekir. Bu anlamda yeryüzünde eser bırakmış ilk insan cinsiyle bu günkü insanı karşılaştıran Aliya İzzetbegoviç (ö.2003) şunları söyler: “On-on beş bin sene evvel çiçeklere veya hayvanların görünüşlerine, onların hal ve hareketlerine zevkle bakan ve onların resimlerini mağaranın duvarlarına çizen vahşi! insanı düşünelim. Böyle bir insan, sadece kendi fiziki ihtiyaçlarını gidermek için yaşayan günümüz insanından daha mı geridir? O hakiki insana, her gün yeni ihtiyaçlar icat eden çağdaş epikürist ve egoist insandan veya beton yapılar içinde başkalarından tecrit edilmiş vaziyette temel estetik hadiselerden ve hissiyattan yoksun olarak oturan modern büyük şehrin alelade sakininden daha yakındır. Hayvandan da o ölçüde uzaktır.”508

Konuyu özetleyecek olursak, evrim düşüncesini birebir Kur’an ayetleriyle örtüştürmeye çalışmak sağlıklı bir yol olmadığı gibi, bilimsel ölçülere de sığmamaktadır. Kur’an’ın gündeme getirdiği kadarıyla insan topraktan yaratılmıştır. Evren onun için var edilmiştir. O düşünen, bilen, yapan, isyan edebilen, yaptığını bir gayeye göre yapan yegâne canlıdır.

Şimdi de insanın sahip olduğu özelliklere Kur’an’ın temas ettiği ölçülerde bakalım.

507

Mustafa Öztürk, Kur’an ve Yaratılış, s. 223, 234.

508

Belgede Kur'an'da beşer ve insan (sayfa 122-127)