• Sonuç bulunamadı

B. A İLENİN T ANIMI

2. İlkesel Tanım

a) Sosyal Kurum Olma İlkesi

Ayrı cinsten kişilerin yakın ilişkiler içinde bulunmaları, onların biyolojik ve cinsel yaratılışlarının bir gereğidir. İnanç sistemleri, olaya kendi açılarından bakarak kadınla erkeğin bir arada olmalarının yaratıcının bir irade ve isteği olarak kabul etmişler; bu suretle önemine binaen evlenmenin, dolayısıyla aile kurmanın dini ritüel

88

ÇİFTÇİ, Orhan: “ Çocuğun Sosyalleşmesinde Ailenin Rolü”, Aile ve Toplum, S.2, C.1, Y.1, Haziran 1991, s.19.

89

Bu konuda bir grup hükümlü üzerinde yapılan araştırmada, bu kişilerin %85’inde geçmişteki aile koşullarının incelenmesi sonucu parçalanmış, dağılmış ya da uyumlu olmayan ailelerin çocuklar olduğu gözlemlenmiştir. Bkz KÖTELİ, s. 69.

90

Aile bu yönüyle toplum için bir sigortadır. Bkz. ÜNLÜ, s.6. 91

DOĞAN, Demokrasi ve İnsan Hakları, s. 49. 92

AKINTÜRK, Turgut: Türk Medeni Hukuku: Yeni Türk Medeni Kanununa Uyarlanmış Aile Hukuku, İkinci Cilt, 8.B., Beta yay.., İstanbul 2003, s.3.

ile gerçekleşmesini öngörmüşlerdir. Evliliğin kurumsallaşması, devletin çıkarları için önemli görüldüğünden her devletin aile konusunda bir politikası olmuştur. Devlet bu alanı kanunlarla düzenlenmiştir93. Düzenlemeler öncelikle yakın akrabalar arasındaki evlenme yasağı gibi konulardan başlamak üzere, evlilikte/aile kurmada birçok alanı kapsamıştır94. İşte başlangıcından günümüze kadın erkek arasındaki bu beraberlik ya da teknik ifadesiyle evlilik, grubun menfaatleri doğrultusunda iç otorite tarafından belli kurallara bağlanarak maniple edilmiş, böylece evlilik kurumsallaşmıştır95. Toplumun aileye yüklediği fonksiyonlar ve ailenin kendi iç ilişkilerindeki dayanışma, sıkı ilişkiler, korumacı tutumlar ailenin kurumsallaşmasında etkili olan faktörlerdir96.

Kurumsallaşan aile; kişinin fiziki, ahlaki ve entelektüel gelişmesini tabii bir yolla sağlarken, aynı zamanda devletin üzerinde yükseldiği sosyal temellerden birisini de meydana getirmiştir97. Bu özelliği ile aile; insani değerlerin, kültürel kimliğin ve geleneksel sürekliliğinin koruyucusu, onun nesilden nesile aktarıcısı olarak sosyal ve evrensel bir kurum olma özelliğine sahiptir98.

Ailedeki bu kurumsallaşma, diğer bir ifadeyle aile tipolojisi çeşitli modelleri

93

KÖTELİ, s. 51; ÜNLÜ, s.4. 94

Ayrıntı ve tarihi gelişim için bkz. KÖTELİ, s.52. 95

Sonuçta hukuk düzeni de bu kurumsallaşmaya hukuki sonuçlar bağlamıştır. Bkz. İNAN, s. 182; KÖTELİ, s.53.

96

Kuşkusuz ailenin bu dayanışmacı, dinamik yapısı sosyal devlet, diğer bir ifade ile korumacı refah devleti modelinin etkisiyle zamanla zayıflamış; böylece aile, toplumsal fonksiyonlarının bazılarını kısmen de olsa yitirmiştir.Sözgelimi ailenin üstlendiği; sosyal güvenlik, eğitim, sağlık gibi kimi fonksiyonları devletin oluşturduğu kendi kurumları eliyle gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, Dünyada özellikle Batı toplumlarında görülen bu fonksiyon kaybı, ülkemiz için tamamen geçerli değildir. Kırsal kesimden şehre, doğudan batıya ailenin bu fonksiyonları değişkenlik göstermekle birlikte, ülkemizde halen ailenin ekonomik ve siyasi fonksiyonları mevcut ve önemlidir. Bkz. KÖTELİ, s. 54.

97

TOROSLU, Ailenin Korunması Yönünden Ceza Kanununda Yapılması Gereken Değişiklikler, s.153; FINEMAN, s. 1209.

98

ANSAY, s. 17;TOROSLU, Ailenin Korunması Yönünden Ceza Kanununda Yapılması Gereken

Değişiklikler,s. 154; GROSSMAN/FRIEDMAN, s. 235; Anayasa Mahkemesi’de ailenin kutsal

bir kurum olduğuna vurgu yapmıştır:“Milletlerin ayırıcı vasıflarının, değer yargılarının, inanç ve

düşünce kalıplarının aktarılması ve kuşaklar arası bağın sürdürülmesini sağlayan aile, üstlendiği rol ve işlevleri ile geçmişten günümüze hemen her toplumun özelliklerini yansıtmaktadır. Bu bakımdan ailenin toplumdaki etkinliği ve algılanışı da toplumdan topluma değişmektedir. Toplumun temel öğesi olan aile, sevgi, saygı, hoşgörü ve benzeri insani ve ahlaki değerlerin, gelenek, görenek, dil, din ve diğer özelliklerin yaşandığı ve gelecek nesillere aktarıldığı kutsal bir kurumdur.”AYM, K.T.10.3.2011, E. 2009/85, K. 2011/49(RG.21.10.201/28091).

ile karşımıza çıkmaktadır. Aile modelleri üzerinde aşağıda kısaca durulmuştur.

aa)Kurumsallaşma (Aile Tipolojisi)

Türk Medeni Kanunu ve aile ile ilgili diğer mevzuatta aile fertlerinin kimlerden oluşacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır99. Bu nedenle aile tipolojisi oluşturulurken çeşitli kriterlerden yararlanılmaktadır. Bunlar ailenin büyüklüğü, idare biçimi, ailenin yaşadığı yer gibi kriterlerdir100. Çalışmamızdaki önemi açısından ailenin büyüklüğüne göre kurumsallaşmayı kısaca inceleyeceğiz. Ailede idare biçimine göre kurumsallaşma, özellikle eşler arası eşitlik konusunun Medeni Kanun, hatta Anayasa’da yer almasıyla daha da önemli hale gelmiştir. Bu nedenle bu kurumsallaşma biçimi aşağıda incelendiğinden burada daha fazla açıklanmamıştır.

aaa) Geleneksel (Geniş)Aile Olarak Kurumsallaşma

Zaman içinde farklı şekilde kurumsallaşmalar olsa da aile başlangıçta geniş aile olarak kurumsallaşmıştır. Geleneksel (geniş) aile kalabalık bir aile modelidir. Bu tip ailede kurumsallaşma çeşitli kuşakları içine alacak şekilde gerçekleşir. Bazen üst soy ve altsoy olarak üç kuşak bir aradadır. Yani ailede baba, oğul ve torun birliktedir101. Bazen başta gelinler olmak üzere duruma göre amca, teyze ya da hala gibi akrabaları kapsayan yatay genişliğin ortaya koyduğu bir aile modeli olarak da kurumsallaşabilir102. Geniş şekilde kurumsallaşan bu birliktelik diğer kimi nedenler yanında, daha çok ekonomik zorunluluklar nedeniyle meydana gelmektedir. Kimi

99

Nitekim Türk Medeni Kanununda aile, tek bir aile tipolojisi olarak değil, duruma göre farklı aile tipolojileri ile ele alınmıştır. Bkz. AKINTÜRK,Yeni Türk Medeni Kanunu, s. 5.

100

Ailenin kimi zaman çok keskin sınıflandırmalara da tabi tutulduğu görülür. Sözgelimi 19. Yüzyıldaki burjuva ailesi, 16 ve 17. Yüzyıllarda görülen aristokrat aile ve köylü ailesi, sanayi devrimi ile birlikte gündeme gelen işçi ailesi bunlara örnek olarak verilebilir. Bkz. POSTER, Mark: Eleştirel Aile Kuramı,(çev. Hüseyin Tapınç), Ayrıntı Yayınevi, İstanbul 1989, s. 196; Ailenin büyüklüğüne göre, büyük aile (geniş), küçük aile (çekirdek); ailenin yaşadığı yere göre, kentsel, kırsal, gecekondu ailesi gibi sınıflandırmalar yapılmaktadır. Ayrıntılar için bkz. ÜNLÜ, s.19–25.

101

Öğretide; baba, oğul ve torundan müteşekkil üç kuşağın birlikte olduğu bu aile modeli “dikey geniş aile” olarak adlandırılılır ya da dikey genişliğin ortaya çıkardığı bir aile modeli olarak bilinir. Bkz. DOĞAN, Demokrasi ve İnsan Hakları, s. 48;ÜNLÜ, s. 20.

102

ARDAL, Erhan:Fundamentals of Turkish Private Law, Legal Yay., İstanbul 2004, s. 89; Başta kırsal kesimde olmak üzere, bazen geleneksel bazen de zorunluluk nedeniyle akrabalar aynı çatı altında yaşayabilir. Bkz. DOĞAN, Demokrasi ve İnsan Hakları, s. 48.

zaman toprağa dayalı ailelerde işgücü amaçlı, kimi zaman da koruyuculuk amaçlı olarak kurumsallaşmış olabilir103. Bazen evlene çocuğun duygusal nedenlerle; kimi zaman ise anne babanın, evlendirdikleri çocuklarının kendilerine yaşlılıklarında bakmaları mülahazası ile bu aile modelinin kurumsallaştığını görmek mümkündür. Anadolu’da özellikle kırsal kesimde evlenen çocukların anne babaları kalmaya devam etmektedirler. Benzer şekilde ABD’de Amişler’de (Amish People)evlenen çocuklar anne babaları ile kalmaya devam edebilmektedir104. İspanya’da da ekonomik (ev ve kira fiyatları)geleneksel nedenlerle çocukların anne babaları ile kalmaları usulü yaygındır105.

Geniş aile, kimi zaman öylesine geniştir ki bütün akrabalık ilişkilerini barındıracak boyuttadır. Büyükbaba, amca, hala teyzeye olmak üzere birçok akraba aynı aile içinde yaşayabilmektedir. Ailenin bu şekilde kurumsallaşmasında daha çok mülkiyet ve koruyuculuk mülahazaları ön plandadır106.

Geleneksel nedenlerle, evlenen bütün çocuklar anne babalarıyla birlikte aynı evde yaşarlar. Bu durum geleneksel aile şeklinde kurumsallaşmanın tipik bir örneği olup, aslında birden çok aileyi bir araya getirdiği için, bu aile modeline “birleşik aile” de denilmektedir107.

Tarihin ilk devirlerinde kabile şeklinde yaşama sonucu ortaya çıkan ve 18. yüzyıla kadar özelliğini koruyan geniş ailenin, sanayi devrimiyle birlikte yerini çekirdek aileye bıraktığı gözlemlenir108.

Batıdaki çekirdek aile kavramına rağmen bazen ailenin daha geniş düşünülmesi gerektiği mahkeme kararlarına yansımaktadır. Sözgelimi, ABD’de bir eyalet yasası, bir evde bir ailenin kendi üyelerinden fazlasının kalmasını yasaklıyor

103

DOĞAN, Demokrasi ve İnsan Hakları, s.48. 104

Amish’ler için bkz.

http://www.amishnews.com/amisharticles/traditionalfamily.htm (ET.4.10.2012). 105

İspanya’da ileri yaştaki çocukların anne babaları ile kalmaya devam etmeleri usulü, diğer komşu Avrupa ülkelerine oranla daha yüksektir. Bkz. PICONTO-NOVALES, Teresa: “Family Law and Family Policy in Spain”, in: Family Law and Family Policies in the New Europe, (Edited by Jacek Kurczewski and Mavis Maclean), Dartmouth Publishing Company, Aldershot 1997, s. 111.

106

Benzer şekilde bu aile modeline “yatay geniş aile “ denilmektedir. Bkz. ÜNLÜ, s. 20. 107

ÜNLÜ, s. 20. 108

ve aileyi çekirdek aile (nuclear family) olarak tanımlıyordu. ABD Yüksek Mahkemesi bu düzenlemeyi Anayasa’ya aykırı bularak, geniş aile kavramı içinde, bir büyükannenin oğlu ve farklı çocuklarından olan torunlarıyla birlikte aynı evde, aile olarak birlikte yaşayabileceklerine karar vermiştir. Mahkeme, ailenin kanuni düzenleme ile çekirdek aile olarak belirlenemeyeceğine ve kişilerin buna zorlanamayacağına karar vermiştir109.

bbb) Çekirdek Aile Olarak Kurumsallaşma

Aile, kimi zaman akrabalık ilişkilerinin daha zayıf olduğu, daha çok anne baba ve çocuklardan oluşan bir model olarak kurumsallaşır ki, bu modele çekirdek aile denir110. Kuşkusuz buradaki çocuklar, henüz evlenmemiş olan çocuklardır. Zaten az yukarıda da işaret edildiği gibi eğer çocuklar evlenmişler ve anne babalarıyla kalıyorlarsa, bu takdirde geniş aile kavramından söz edilir.

Günümüzde çağdaş aile modeli olarak adlandırılan aile modeli çekirdek ailedir. Bu aile modelinde eşler, anne babalarından ayrı çocuklarıyla beraber kalırlar111.

Potansiyel bir ailenin112 tamamlanamaması durumunda ya da ayrılık,

109

Olay özetle şu şekilde gelişmiştir: Cleveland eyaletinde bir babaanne (Bayan Inez Moor) oğlu ve iki ayrı oğlundan olma torunlarıyla birlikte yaşamaktadır. Bu eyalet yasalarına göre aynı evde bir (çekirdek) ailenin üyelerinden başkasının kalması suçtur. Bayan Moor; oğlu, oğlunun oğlu ve diğer oğlundan olma torunu (zira annesi ölmüş) ile kalmaktadır. Bayan Moor, eyalet yasası gereğince evde ailenin üyelerinden başkasının kalmasına izin verilmediği için 5 gün hapis ve 25 dolar para cezasına çarptırılmıştır. Mahkeme bu düzenlemeyi Anayasaya aykırı bulmuş ve Bayan Moor’un bu şekilde yaşamasını aile olarak kabul etmiş, bir yasal düzenleme ile eyaletin benimsediği aile modelinin salt çekirdek aile ile sınırlandırılamayacağına karar vermiştir. Bkz. Moor v. City of East Cleveland, 431 U.S. 494, 499 (1977); Daha sonra ise ABD’de bu dava Anglo-Amerikan hukuku açısından bir case-law haline gelmiştir. Bkz.CHEMERINSKY, Ervin: Constitutional Law: Principles and Policies, Third Edition, Aspen Publisher, New York 2006, s.806.

110

HELVACI, Serap / ERLÜLE, Fulya: Medeni Hukuk, 2. B, Legal Yayıncılık, İstanbul 2011, s.127; ÜNLÜ, s. 20; CANATAN / YILDIRIM, s.75; Aslında aileye temel şeklini veren karşı iki cinsin, yani karı ve kocanın oluşturduğu bağdır. Bkz. FINEMAN, s.1217; Bazen çocukların anne babaya katılması onu çekirdek aile olmaktan çıkarmaz. Bkz. DOĞAN, Demokrasi ve İnsan

Hakları, s.49. 111

ARDAL, s. 89;Çekirdek aile kimi zaman yine akrabalık bağına dayalı olarak, bir araya gelerek geniş aileyi oluşturur. Bkz. ÜNLÜ, s. 21; Çekirdek aile ya da dar anlamda aile, aslında eşlerin meydana getirdiği ve çocukların yer almadığı aile modeli olarak da kabul edilir. Bkz. AKINTÜRK, Yeni Türk Medeni Kanunu, s. 5–6.

112

Nişanlanma, sözlenme ya da evlilik dışı birlikte yaşamalarda, nişan ya da sözlenmenin evliliğe dönüşmeden sona ermesi, evlilik dışı beraberliklerin nikâh akdi gerçekleşmeden sonlanması

boşanma ve ölüm gibi nedenlerle ailenin parçalanması halinde, çocuklarıyla yaşayan her bir ebeveynin oluşturduğu aile modeli de çekirdek aile içinde mütalaa edilmektedir113.

TMK’ da çekirdek aile modelini kabul eden hükümler bulunmaktadır. Sözgelimi velayete ilişkin hükümler bu niteliktedir114. Bu cümleden olarak, aile hayatı açısından ebeveyn-çocuk ilişkileri bir çekirdek aile biçimlenmesini göstermektedir115. Yine TMK’ da Miras Hukukuna ilişkin kimi düzenlemelerde çekirdek aile ya da dar anlamda aile modeli kabul edilmektedir. Mesela TMK m. 613’de; “Altsoyun tamamının mirası reddetmesi hâlinde, bunların payı sağ kalan eşe

geçer” ifadesi yer almıştır116.

ccc) Karma Sistemli Aile

Bu kurumsallaşma modeli öğreti de “en geniş anlamda aile” olarak da ifade edilir ve bir aile başkanının idaresinde, aynı çatı altında anne baba ve çocuklardan başka hizmetçi, bekçi gibi kişileri de içine alır117. Bu model “bir arada yaşama” kriterine göre ele alınmaktadır. Ülkemizde duruma göre karma sistemli aile ya da en geniş anlamda aile modelini benimseyen düzenlemelere rastlanır. Bunlara aşağıda ilgili bölümde ayrıca değinilecektir.

bb) Haklarla Donatılma(Ailenin Korunması)

Hukuk, toplum hayatını düzenler. Toplumun temelini ise ailenin oluşturduğu

halinde potansiyel bir aileden söz edilir. 113

ÜNLÜ, s. 21. 114

AKINTÜRK, Yeni Türk Medeni Kanunu, s. 6. 115

TMK. 282–363. maddeler arasındaki düzenlenmiştir 116

Maddenin gerekçesinde ise;“Dar anlamda aile ve sağ kalan eşin mirasta daha fazla korunması yönündeki çağdaş eğilimlere uygun olarak, birinci zümrede yer alan ölenin altsoyunun tamamının mirası reddetmeleri halinde, bu redden sağ kalan eşin yararlanması gerektiği, böyle bir redden mirasbırakanın ikinci zümrede mirasçılarının yararlanmasının mantıklı olmayacağı düşünülmektedir” denilmiştir. Hatırlanacağı üzere, bu durumun dışındaki hallerde en yakın mirasçıların tümü tarafından mirasın reddedilmesi halinde, mirasın iflas hükümlerine göre tasfiye edileceği kabul edilmiştir(TMK. m. 612). Mirasçılık daha uzak akrabalara kadar uzatılmamıştır. 117

TMK’da bu husus, 367. maddede “ev düzeni” olarak kabul edilmiştir. Bu kapsamda bir ev başkanının idaresi ve bu idarenin ev halkı olarak bir arada yaşayanların hepsini kapsayacağı kabul edilmiştir.

tartışmasız kabul edilir. O halde, aile de hukukun koruması kapsamına girecek bir alandır118. Bu kapsamda hem aile dikey olarak Anayasalarla korunur, hem de yatay ilişkiler bağlamında aile içi ilişkilerin düzenlenmesinde toplumun menfaati vardır.

Aile hukuku genel olarak aile içi ilişkileri düzenler ve aile bireylerinin birbirlerine karşı sorumluluk / yükümlülüklerini ele alır119. Ailenin korunması ise aile hukukunda “evlilik birliğinin korunması” adı altında düzenlenmektedir. Bunun dışında aile hayatına saygı ve konunun sosyal hak boyutu Anayasalar ve uluslararası sözleşmelerde yer alan haklardır. Bugün için aile sosyal haklar yanında negatif haklarla donatılmış bir kamu hukuku süjesidir. Aile artık bir Anayasal kuruluştur120.

aaa) Ailenin Negatif Statü Haklarıyla İlişkisi

Negatif haklar, devletin hak ve özgürlükler yönünden çekimser bir tavır takınmasını, müdahaleden kaçınmasını gerektiren haklar olup, kişiye tahsisli bir alanı ifade eder. Devletin bu alana girmemesi gerekir121. Aile de bir yönüyle devletin müdahaleden kaçınması gereken bir alandır. Şu halde aile hayatının negatif haklarla ilişkisi vardır. Bu da gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (m. 8) gerekse de Anayasa’da (1982 Anayasası m. 20) “aile hayatına saygı” şeklinde ifade edilmiştir. Aile hayatına saygı aile üyeleri için bir haktır. Bu hakkın dikey ve yatay boyutları bulunmaktadır.

i. Dikey Boyutu

Devlet, aile kurumunun sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için, gerekli hukuki düzenlemeleri yapar ve yine bu alanda ailenin sağlıklı yaşayabilmesi için gerekli ortamı da hazırlaması gerekir122. Hakkın dikey boyutu daha çok “aile mahremiyeti” (family privacy)olarak bilinir.

Aile hayatına saygı hakkının, kısaca aile mahremiyetinin dikey boyutu bu hakkın devlete karşı korunmasıdır. Bu konudaki ikilem devletin aileyi koruma görevi 118 HELVACI / ERLÜLE, s. 127. 119 FINEMAN, s.1207. 120 ANSAY, s. 17; ÜNLÜ, s.4. 121

UYGUN, Oktay:1982 Anayasası’nda Temel Hak ve Özgürlüklerin Genel Dejimi, Kazancı Hukuk yay., İstanbul 1992, s. 27-28.

122

ile aile hayatına saygı hakkının çakışmasıdır. Bir taraftan aile hayatına saygı bağlamında aile mahremiyetini korumak gerekirken aile bireylerinin (başta çocuklar ve kadın olmak üzere) aile içindeki maruz kalacakları kötü muamelelere karşı da devletin koruma görevi ortaya çıkacaktır. Kuşkusuz aile içinde zayıf konumda olanların korunması görevi de devlete aittir. Aile hayatına saygı hakkının sağlanması için müdahale etmeme yanında, aile içi ilişkilerde aile üyelerinin istismarının da önlenmesi gerektiğine göre her iki hak arasında bir denge kurulması gerekecektir123.

ii. Yatay Boyut

Aile üyelerinin aile içi ilişkilerde korunması da Devlet tarafından sağlanmak durumundadır124. Bu cümleden olarak aile içi ilişkiler de belli oranlarda devlet tarafından düzenlenir. Aile üyelerini bu konudaki beklentileri/hakları aile hayatına saygı hakkının yatay boyutunu oluşturur. Yatay boyut bir yönüyle “aile içi mahremiyet” de kapsamına alır. Başka bir ifade ile aile üyeleri evlilik içi ilişkilerde aile mahremiyetine saygı göstermek zorundadır. Böylece “aile sırlarının aile içinde kalması” diye ifade edebileceğimiz bu durum, devletçe de korunan bir alandır. Bu nedenledir ki aile sırlarının eşlerden birisi tarafından ifşa edilmesi boşanma nedeni olarak kabul edilmektedir125.

bbb) Sosyal ve Ekonomik Haklarla İlişkisi Yönüyle Aile

Sosyal ve ekonomik haklar, bireylerin insanca yaşamalarını sağlama için zaruri maddi önlemleri almasını, hatta gücü olmayanlar için bu maddi ihtiyaçların devlet tarafından doğrudan karşılanmasını ifade eder126. Ailenin toplumun temeli

123

Devletin aileyi ve vatandaşı koruma görevi olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Bkz. FINEMAN, s. 1216–1217.

124

Aileyi devlete karşı koruma tek başına yeterli olmayıp, diğer toplumsal ve bireysel ihlallere karşı da ailenin korunması gerekir. Bkz. ANSAY, s. 17.

125

“Toplanan delillere göre davalı-davacı kadının televizyona çıkarak aile sırlarını açıkladığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, davacı-davalı koca boşanma davası açmakla haklıdır. Kocanın davasının (boşanma) da kabulü gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması doğru olmamıştır.” Yrg. 2. HD, T.17.03.2005, E. 2005/2326, K.2005/4211; “..Toplanan delillerden davacı kocanın eşine hakaret ettiği ve aile sırlarını başkalarına anlattığı anlaşılmıştır. Yasal şikâyet hakkını kullanmak kusur kabul edilemez. Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı tam kusurludur…” Yrg. 2. HD, T.27.12.2007, E. 2007/3696, K.2007/17946 (Kararlar yayınlanmamıştır).

126

Bu durum çoğu zaman Anayasalarda sosyal devlet ilkesi olarak düzenlenir ve bu özellik devletin niteliklerinden birisini oluşturur. Bkz. UYGUN, s. 29.

olması gerçeği karşısında, ailenin ekonomik ve sosyal boyutuyla korunması ve desteklenmesi devletin temel politikalarından birisi olmuştur.

1982 Anayasası’nda ailenin korunması; “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” kısmında, Üçüncü Bölüm’de yer almıştır. Devletin, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alması ve bu konudaki teşkilâtı kurması gerektiği benimsenmiştir(Ay. m. 41/2).Aile, sosyal ve ekonomik haklarla ilişkili olarak, kalkınma planlarında da yer almıştır127.

Sonuç olarak, devletin müdahale etmeme görevi ötesinde, aileyi ekonomik ve sosyal olarak desteklemesi görevi, ailenin sosyal ve ekonomik haklarla da ilişkili olduğunu göstermektedir.

b) Etkileme/Etkilenme İlkesi

Aile toplumsal bir kurumdur. Bu nedenle diğer toplumsal kurumlarla da etkileşim halindedir. Başta hukuk olmak üzere, eğitim, ekonomi ve din gibi toplumsal kurumları bir taraftan etkilerken, onlarla işbirliği yapmak suretiyle aynı zamanda bu kurumlardan da etkilenir128. Bu bağlamda aile hukuku da, hemen birçok hukuk dallarını etkileyen ya da onlardan etkilenen bir özelliğe sahiptir. Sözgelimi aile Ceza Hukuku ile ilgilidir. Zira öldürme ya da yaralama gibi suçlarda, ölenin eşini, çocuklarını, anne babasını da etkiler. Bu anlamda, aslında hukukun diğer dalları içinde de aile hukuku hükümleri olabilir. Örneğin çocuğa veli ya da vasi

127

Sözgelimi, VI. 5 yıllık kalkınma planında aileyle ilgili şu ifadelere yer verilmiştir: “Millî ve

manevî değerlerin korunmasında ve geliştirilmesinde, dolayısıyla milli bütünlüğün ve dayanışmanın pekiştirilmesinde temel unsur olar aile müessesesinin her bakımdan güçlendirilmesi, kalkınmaya paralel olarak ekonomik ve sosyal yapıdaki değişme ve gelişmelere uyum sağlamasına yardımcı olacak tedbirlerin alınması ve ailelerin sosyal refahtan aldıkları payın dengeli olarak artırılması esastır. Aile fertleri arasında bağlılık ve dayanışmayı geliştirici ve özendirici politikalara ağırlık verilecektir. Ailenin artan sosyal hizmet ve yardım ihtiyaçlarının karşılanmasında standardizasyona önem verilecek ve bu alanda gönüllü dayanışma teşvik edilecektir.”VI. 5 yıllık kalkınma planı, prg. 762–764, Plan için bkz.