• Sonuç bulunamadı

İletişim ve İkna

İletişim ve İkna

1

sıtabiliriz, bu karar bize aittir. Bazen de dışarıdan bilgiler bize bir şekilde empoze edilir ve bu ikna sürecinde kabul ettirme, inandırma, kültürleme, beyin yıkama, asimilasyon, mankurtlaşma hatta kandırma bu sürece dâhil edilebilir. Benimseme sürecinde ikna ile ilgili sorumluluk ve karar bize aittir. Benimsettirilme sürecinde ise, ikna ile ilgili karar ve sorumluluk bir şekilde başkalarına ait olabilmektedir.

İkna; Bir konuda birinin inanmasını sağlama, inandırma, kandırma.

İkna; Kanaat ettirme, kandırma, razı etme.

İkna; Bir şeyi kabul edenlerin kabul psikolojilerini her zaman sorgulayamayacağımıza göre, her türlü razı olma (inanmalı-inanmasız) ikna deyimi ile ifade edilebilir.

İkna; Bir fikrin, bir görüşün, bir konunun benimsenmesini, onaylanmasını sağlamak ya da bu görüş ve düşünceden uzaklaştırmak olarak algılanan ikna, başkalarından bir şey-ler öğrenme ve ortak bir çözüme ulaşabilme sürecidir.

Brembeck ve Howell’e göre ikna “önceden belirlenmiş sonuçlara ulaşmak amacıyla, bilinçli olarak, insan güdülerinin manipülasyonu yoluyla düşünce ve eylemlerin değişti-rilmesi girişimi” dir. Aynı bilim adamları 1976’da (sf.9) ikna’yı çok daha yalın bir ifadeyle tanımlama yoluna giderler ve ikna için “bireylerin seçimlerini etkileme amaçlı iletişim”

şeklinde bir tanıma ulaşırlar.

Reardon iknayı, “ikna çabası içinde olan bireyin, çeşitli duygusal ve bilişsel teknikler yoluyla bir başka bireyin belirli bir davranış, inanç ya da tutumu benimsemesine rehberlik etmek” şeklinde tanımlar.

Raven ve Haley ise iknayı, (1982: 427), “bir bireyin etkisiyle birey ya da bireylerin biliş, tutum ya da davranışlarında değişiklik yaratılması” şeklinde tanımlarlar.

Bu ve benzeri tanımların ortak noktalarından yola çıkarak iknayı kısaca, kaynak kişi ya da kişilerin belirli bir ürün, birey ya da görüşe ilişkin olumlu bir tutum oluşturmasını ya da var olan tutumunu değiştirmesini sağlama yönündeki çabası olarak da tanımlaya-biliriz.

İkna inançları, tutumları, niyetleri veya davranışları değiştirmeye yönelik iletişim sü-recidir. İkna girişimi, bilince veya bilinçaltına yönelik olabilir; sözel veya sözel olmayan mesajların kullanımı biçiminde olabilir. Dolayısıyla belirli bir kişiyi veya grubu ikna et-mek mümkündür.

Psikososyal iletişim sürecinde konuşma, yazma ve beden dili kaçınılmaz olarak ikna etmeye yöneliktir. Çünkü dinleyici veya okuyucunun inançları, tutumları, niyetleri veya davranışları üzerinde bir etki oluşturması mümkün olmayan konuşma, yazı veya bir du-ruş olamaz.

Kişilerin herhangi bir konuya neden ilgi duyması gerektiği veya neden ilgi duyduğu bilinmelidir. Konunun alan içindeki yeri net olarak bilinmelidir. Konuya ilişkin tutum-ların farkında olmak, ikna planında önemli bir yer tutar. Tutumun duygusal, bilişsel ve davranışsal bileşenleri analiz edilebilmeli ve olası çelişkiler belirlenmelidir. Çelişkilerden yola çıkarak ikna sürecini planlamak ve sonuca ulaşmak daha kolaydır. Ancak çelişkilerin kullanılması sırasında kişilerin ön yargılarını ya da diğer olumsuz tepkilerini zorlamamak gerekir.

İnsanların benlik veya bizlik durumu hakkında açık ve net bir bilgiye sahip olmak önemlidir. İkna sırasında, dinleyici üzerindeki etkinin 1/3 oranında sözel ve 2/3 oranında beden dili yoluyla oluştuğu düşünülüyor. Sözel ve sözel olmayan mesajlar arasında çelişki oluştuğunda, dinleyiciler sözel olmayan mesajları tercih edebilmektedir.

Giyim ve genel görünüş, duruş ve konuşmacı ile dinleyici arasındaki fizikî engeller bu açıdan büyük önem taşıyor. Sahne korkusu, beklenmeyen/istenmeyen olaylar, dinleyicilerle uyum sağlayamamak, yazmaya ilişkin becerilerin eksikliği önemli tehlike kaynaklarıdır.

Kişinin statüsü, konuya hâkimiyeti ve yakınlığı kendi başına, ikna sürecinde etkili fak-törlerdir. Ayrıca ses tonu, vurgular, kelime hazinesi gibi söz ötesi iletişim kanalları ikna sürecinde belirleyici rol oynamaktadır.

İletişim sürecinde alınan geribildirimlerin değerlendirilmesi ikna açısından çok önemlidir. Kişilerin değişme sürecini izlemek ve doğru yönlendirmeler yapmak için gelen geribildirimler değerlendirilmelidir. Verilen mesajlara sahip çıkmak, açık ve net olmak, kişiliğe veya yargılara değil davranışlara odaklanmak, bazı zihinsel ürünler (gözlem, çı-karım ve yargı) arasındaki farklara dikkat etmek, olumlu ve olumsuz önermeleri dengele-mek kişilerin önyargılarından kaynaklanan olumsuz etkileri azaltabilecektir. Sunumun bir konuşma ya da yazı biçiminde olması sonucu yani değerlendirme veya özet bölümünün önemini azaltmaz. Ana fikri kanıtlayan ve girişte söylenenlerle ilişkilendiren bir sonuç bölümü lüzumludur.

Toplumsal bir varlık olarak insan, pek çok nedenlerden dolayı sürekli bir iletişim içe-risindedir. Bilgi vermek, bilgi almak, yardım istemek, söz vermek, kendi duygu ve dü-şüncelerini anlatmak ya da başkasının duygu ve düdü-şüncelerini öğrenmeye çalışmak vb.

nedenlerden dolayı, belli bir yapı ve düzen içerisinde iletişim kurar.

Bu bağlamda iletişim kavramına bakarsak, toplum içinde yaşayan insanın kendisini ve çevresini daha iyi tanımasına ve başkaları ile uyumlu ilişkiler gerçekleştirmek için et-kileşim kurabilme, yaşayan ve yaşamayan kişilerin miras olarak bıraktığı bilgilerden ya-rarlanılmasına yardım eden özel bir becerisi vardır. İşte bu beceri iletişimdir. İletişimin tanımından da anlaşılacağı gibi basit bir konuşmanın bile bir ikna süreci olduğunu düşün-mek mümkündür. Günlük hayatta da görülebileceği gibi, iletişimin gerçekleştiği pek çok durumda insanlar ya birisini verdikleri bilginin doğruluğuna, ya davranışını değiştirme-sine, ya da başka bir konuda ikna etmeye çalışırlar. Çünkü iletişim için ikna etmek önemli ve ortak bir nedendir. Hatta ünlü düşünür Aristo iletişimi, “ ikna etmenin bütün uygun anlamları” biçiminde tanımlamaktadır.

İkna kavramının ise sözlükteki tanımı “ benimsetme, kabul ettirme, kanaat ettirme, razı etme, inandırma”dır. Bu nedenle iletişimde başarı ve başarısızlığa katkıda bulunan faktörlerin en etkilisinin ikna olarak ortaya çıktığını görebiliriz.

İknanın psiko-sosyal iletişim sürecinde tutumları, inançları ve davranışları değiştiren ya da pekiştiren bir süreç olması nedeniyle uygulama alanları; kişilerarası ikna, siyasal ikna, ikna ve kitle iletişim araçları, örgütlerde ikna gibi çeşitli başlıklar altında toplana-bilir. İkna, kişinin tutum ya da davranışlarını zorlamadan etkilemeyi hedefleyen iletişim sürecidir. Psikolojik ya da fizikî baskı ve kişinin içinde bulunduğu fizyolojik durum gibi faktörler de tutum ve davranışların değişmesinde rol oynayabileceğinden, baskıya ya da zora başvurulmaması iknanın belirleyici özelliğidir. Ancak birçok farklı faktörler nede-niyle kişiler, zorla olsa da çıkarları gereği veya bulunduğu durumun gereği zorla inandırı-labilirler, farklı bir yaşama sürecini tercih edebilirler.

İkna, her zaman iletişimi gerektirir. İletişimin dört öğesi (kaynak, ileti, kanal ve alıcı) her iletişim durumunda bulunur. İletişim durumu karmaşıklaştıkça birden fazla kaynak, alıcı, ileti ve farklı kanallar olsa da temel öğeler iletişim sürecinde varlıklarını sürdürürler.

İkna, yalnızca kaynak ve alıcı arasında işbirliği olduğunda meydana gelir. İkna, simge ve gösterge kullanımı sonucunda bir kaynak ve bir alıcı arasındaki özdeşleşme durumunun birlikte yaratılmasıdır. Örneğin reklâmı yapılan bir ürünü aslında hiç kullanmayabiliriz.

Ancak, reklâmda öyle bir dünya yaratılır ki, o dünya içinde yer almak ister, reklâm öğesi ile özdeşleşebiliriz.

İkna sürecinde Aristo Yaklaşımı nasıl yorumlanabilir?

2