• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: KÜRESELLEŞMENİN ETKİLERİ

2.5. Küreselleşmenin Türkiye’ye Etkileri

2.5.3. Küreselleşmenin Türkiye Üzerine Sosyal Etkileri

2.5.3.7. İktisadi İşletmeler

1980’den sonra Türkiye’nin dış dünyaya açılması, ekonomi, siyaset, ticaret, kültürel gelişmeler, hak ve özgürlükler üzerinde kısıtlamaların kaldırılması, teşebbüsün teşvik edilmesi, ihracata yönelik adımların atılması, 1987’de Avrupa Birliği’ne tam üyelik müracaatının yapılmasıyla iktisadi işletmeler küresel rekabet ortamına girmiştir.1980 sonrası ekonomi politikaları büyük hacimli sanayi işletmeleri yerlerini değiştirmişler, Anadolu’ya yatırıma yönelmişlerdir. Ayrıca çok sayıda Anadolu’da küçük ölçekli

151

birçok işletme faaliyete geçmiştir. Bir dönem Anadolu Kaplanları diye anılan bu şirketler sanayi ve ticaretin yeni odakları haline gelmişlerdir (Türkonfed, 2017: 13). Bu değişimin işletmelerin sahiplerine, çalışanlarına, müşterilerine doğrudan etkisi olmuştur. Kapalı toplum ve durağan ekonomiden, rekabetçi ekonomi ve açık bir topluma geçiş ticaretin canlanmasını sağlamıştır. Çalışanların seçimi, yaşam tarzları, işletmeler, bina mimarisinden, teçhizatına kadar anlayış, davranış ve uygulamalar farklılaşmaya, çağdaş şirketlerle rekabet edecek yapılanmalara yönelmiştir. Şüphesiz bu sadece işletmelere değil, onların yan sanayilerine de yansımıştır. Gerek yatırım gerekse işletme, imalat, satış, pazarlama, ithalat ve ihracat işlemlerinde değişmelerin ve gelişmelerin sosyal etkileri görülmüştür.

Türkiye’de iktisadi işletmelerin % 99.8’ini oluşturan KOBİ (Küçük ve Orta Büyüklükte İşletme)’ler sosyal ve ekonomik yaşamın temel unsurları olup, sosyal etkileri yüksektir. KOBİ’ler oldukça dinamik bir piyasa ortamında zengin, çeşitli alternatifleri topluma sunarlar. Çok çeşitli sosyal katmanlara mensup, göçmen, azınlık, dışlanmış insanları istihdam etmekle beraber, yatırıma büyük katkıda bulunmaktadırlar. Toplumsal bütünlüğün sağlanması, gelirin orta kesime dağılması, orta kesimin güçlenmesi, işçi-işveren yakınlığının gelişmesi, sınırlı kaynakların verimli ve akılcı kullanılması, bütün bölgelere yayılması, gelir dağılımında adaletin sağlanması, mülkiyetin tabana yayılması, vasıflı ve tecrübeli işgücünün oluşumu, çoğulcu ve katılımcı demokrasiye katkıları, sosyal ve ekonomik krizlerde çözümcü roller gibi birçok fonksiyonu üstelenmektedirler (Taş, 2010: 173).

Büyük işletmelere göre emeğin yoğunluğu olan KOBİ’ler küresel krizlerde daha çok önem arz etmektedir. 2008 küresel krizinde Türkiye için KOBİ’lerin önemi daha çok anlaşılmıştır. Büyük işletmelere göre daha az sermaye ile daha çok istihdam sağlamaktadırlar. Büyük işletmeler nitelikli çalışanı tercih ederken, KOBİ’ler düşük ücretle vasıfsız kişileri geliştirmekte, yetiştirmekte ve iş gücü piyasasına kazanmaktadırlar. Küçük sermayenin yatırıma aktarılması, istihdamın merkezi, sosyal dengenin korunması itibariyle küreselleşme sürecinde KOBİ’ler temel işletmelerdir Sayıları ve ekonomik büyüklükleri açısından Türkiye için sosyal yönden çok önemli oldukları aşikardır (Taş, 2010: 175).

152

KOBİ’ler Türkiye’nin her yerine yayılmışlardır. Gaziantep, Konya, Denizli, Ankara, İzmir, Bursa, Samsun, Kayseri, Adana, Kahramanmaraş gibi şehirlerde çok sayıda ve yaygın KOBİ’ler vardır. Mesela Türkiye’de bulunan 210 bin KOBİ’den %20 si Konya’da bulunmaktadır (Türkonfed, 2017:139).

Dokuzuncu Kalkınma Planında (2007-2013) küresel çapta, adil bir gelirin paylaşılacağı bilgi toplumundan KOBİ’lere ciddi bir destekle ehemmiyet verilmiştir. KOBİ’lerin ekonomik ve sosyal hayatta işlevleri ve ağırlıkları nedeniyle küreselleşme sürecine uyum göstermeleri ve gelişmeleri için gereken ilke ve önceliklerin belirlendiği görülmektedir (Taş - Özcan, 2015: 145-149).

Küreselleşme sürecinde işletmelerin geniş müşteri portföyüne küresel anlamda ulaştığı, gelişme eğilimlerini yükselttikleri görülmektedir. Bu ticari çalışmalar, iktisadi işletmelerde görülen değişimler sosyal hayatı şekillendirmektedir. İşletmeler sadece kendi kurumlarını değil, kurum içi İnsan kaynaklarını da küresel ölçekte geliştirmektedirler. İşletmeler rekabet için ihtiyaçları olan insan kaynaklarını geliştirmeye, kariyer planlamaları yapmaya ve çeşitli programlara önem vermişlerdir. Süreç içerisinde kariyer yönetimi daha çok önem kazanmış olup, işletmelere birçok fayda sağlamaktadır. Kariyer yönetimi işletmelere ihtiyaç duydukları ve duyacakları özellikle elemanları hazırlayan bir süreçtir (Özdemir, Y., 2019: 24).

Bilginin küreselleşme sürecinde çok önemli hale gelmiştir. İşletmelerin küreselleşmesi, rekabete açılması için insan ve yönetim unsurunu yeni sisteme uyarlaması, kurumsal stratejiye ve hedeflere sevk etmektedir (Bayraktaroğlu - Özdemir, 2006: 104).

Küreselleşme ile Türkiye’de ulaşım imkanlarının gelişmesi ve ilerlemesi, işletmelerin hareket kabililiyetlerini artırmış, üretimi istihdam, yatırım, pazarlama ve dağıtım açısından küresel rekabete uygun yapılanmalara yönelmişlerdir. İşletmelerin faaliyetleri süreçten olumlu etkilenmektedir (Deniz, 2016: 137).

İktisadi işletmeler iş hayatının güçlü olmasının temel aktörleridir. Küresel rekabet ve sürdürelebilir küresel kalkınma bakımından birçok sorunlar vardır, bunları da en içten yaşayan işletmelerdir. 2017-2018 Küresel Rekabetçilik Raporuna alınan bilgilere göre siyasi istikrar, finansman, eğitimli işgücü, döviz düzeni, bürokrasi, enflasyon, siyasi darbeler, altyapı sorunları, yenilikçilik, vergi oranı ve düzeni, zayıflamış iş ahlakı,

153

kısıtlayan iş düzenlemesi, halk sağlığı, suçlar, hırsızlıklar, yolsuzluklar başlıkları altında Türkiye’de değerlendirmeye alınmıştır. Dünya Rekabetçi Yıllığında Türkiye 46 ncı sırada yer almaktadır (Zengin - Sağır, 2019: 874).

2.5.3.8. Sivil Toplum Kuruluşları

Türkiye’de STK’lar, iki ana başlıkta tanımlanmaktadır. Hukuki durumuna göre dernek, vakıf, sendika, kooperatif vs. olarak, faaliyet alanına göre yardımlaşma, dayanışma, dostluk, ilim,kültür, dini, mahalle, gençlik, kadın, hemşehri diye ayrılmaktadır. Küreselleşme bütün kurumları da kurumsallaşmaya yöneltmiştir. İslami STK’lar küresel sorunlara daha çok yoğunlaşmakta, sosyal, siyasi,çalışmalar, yardımlar yapılmakta, ilişkiler kurmaktadırlar (Sunar, 2018: 64).

Gerek tarihimizde, gerekse günümüzde hayır çalışmlarından insan haklarına, çevrenin korunmasına, sosyal, kültürel ve ekonomik amaçlara yönelik kuruluşlar etkin olmuşlardır. Demokrasinin gelişmesi ve 1980’den sonra Sivil Toplum Kuruluşları ismiyle anılan kurum ve kuruluşlar etkili olmaya başlamışlardır. Küreselleşme süreci ile demokratik hayata geçiş, dernek, vakıf, işçi, memur, esnaf, işveren örgütlerine bir rahatlık sağlamış, STK’lar toplumun temel örgütleri haline gelmişlerdir. Bu gelişmeler dünyadaki gelişmelerle eş zamanlıdır. (Gündüz - Kaya, 2014:141).

Geleneksel, dini toplulukların oluşturduklarının yanında Batı tarzıyla Türkiye’de yapılanmış olanlarında etkinlikleri olmaktadır. Santral, baraj yapılmalarında ortaya çıkan, Batı ekseninde olaylara bakan STK’lar Türkiye gerçeğinden uzak kalmaktadırlar.Dikkat çekici özelliklere sahiptirler. Bunların finans gücü yüksektir. Sayıca daha çok olan diğer ve yerel STK ‘ların ise parasal gücü zayıf olup, Batı’lı mantığa uzaktırlar (Talas, 2011: 398).

Küreselleşme ile gelişen “yönetişim” anlayışı içinde kamu otoritesi diğer aktörlerle birlikte STK’ları da karar süreçlerine dahil etmeye ve etkin kılmaya başlamıştır. Bu gelişmeler AB ile olan münasebetler ve küreselleşme, yerelleşme çerçevesinde daha çok yoğunluk kazanmıştır. Yönetime katılım kamunun hizmet kalitesini artırmaktadır (Karakurt - Dönmez, 2006: 205)

Türkiye İslam Ülkeleri arasında STK ların en güçlü olduğu ülkedir. Müslüman toplum içinde STKların bir özelliği de hayır yapmak, modernleşme ile oluşan sorunları

154

giderecek faaliyetlerde bullunmak, yardım yapmak, ahirete hazırlık için hayır yapmak amaçlarını taşımaktadır. Yıllarca devletin dikkate almadığı dini sivil toplum kuruluşları devlet kurumları ile çalışarak çeşitli hizmetler üretmektedirler (Çekin, 2013: 41).Küresel gelişmelerle birlikte bilişim ve iletişim teknolojisinden yararlanmakta ve etkilerini genişletmeye çalışmaktadırlar.

1980’den yönetime el koyan askeri yönetim bütün parti, dernek, vakıf çatısı altındaki STK’ları kapatmıştı. Yasaklar kalkınca STK’lar çoğaldı. İç ve dış gelişmeler STK ların etkinliğini artıracak ortamı sağlamıştır.Liberalleşme, özelleştirme, yerel yönetimlerin güçlenmesi, devletin küçülmeye yönelmesi, düşünce, inanç, teşebbüs hürriyetinin genişletilmesi talepleri, üniversite mensupları ve aydınların ortaya çıkması, kitle iletişim araçlarının etkisi, küresel haberler ve etkileşimler STK’ların önünü açmıştır (Gündüz - Kaya, 2014: 144).

Yasakların kalkması, AB üyelik ilişkilerinden dolayı yasal düzenlemeler yapılması ile sivil toplum açısından kolaylıklar ve etkinlikler artmıştır. Soğuk savaş döneminden çıkış, Türkiye’nin dünyaya açılmaya başlaması, AB’ne olan müracaatı, küreselleşme ve bilgi toplumu STK’ların gelişmesindeki dış etkenlerdir. AB STK’ların profesyonelliği, siyasi hayata etkisini, demokrasiye katkısını sağlamıştır. 2002 sonrası AB ile bütünlüğü sağlamak amacıyla reformlar yapılmıştır (Çaha vd., 2013: 19-23).

Küreselleşme ve AB ilişkileri STK’ların sosyal sorumluluk duygusunu daha artırmıştır. Gelişmiş ülkelerde sosyal devletin zayıflaması ile doğan bir ihtiyaç ve boşluk gurupları, şirketleri sosyal projelerine yöneltmiştir. Birçok topluluk sosyal sorumluluk kapsamında sorunlara el atmaktadırlar (Çaha vd., 2013: 19-43).

Tarihte olduğu gibi küreselleşme sürecinde de vakıf ve dernekler, dini, sosyal ve ekonomik gayelerle, sivil toplum gücü olarak etkili ve faydalıdırlar. Ekonomiden, kültüre, eğitimden sosyal yardım dayanışmaya, siyasi hayata katkıları çok olmuştur (Gündüz - Kaya, 2014: 161).

Türkiye’de sivil toplumun yapılanmasında devlet belirleyici olsa da küreselleşme süreci STK’ları güçlendirmiştir. Nitelik ve nicelik olarak STK’lar artmıştır. 2002’den sonra yapılan yasal düzenlemelerle sivil toplum anlayışı kanunlarla teminat altına alınmış ve kendisine yer bulmuştur. STK kurumları kalkınma içinde önem taşımaktadır.

155

Küreselleşme STK kuruluşlarını etkin bir hale getirmiştir. Türkiye’de de kamu ve özel sektörle birlikte yönetime katılım ve iş birliği “yönetişim” toplumun ve ülkenin yararınadır (Gündüz - Kaya, 2014: 165).

Siyaset, ekonomi, kültür hayatında egemen güçlerin ortaya çıkması, sermayenin toplumu kontrol etmesi STK’ların gücünü azaltmış, egemen otoriter aktörlerin müdahalesine maruz bırakmıştır. Kişilerin toplumsal taleplerini STK’lar yerine sosyal medya aracılığıyla doğrudan muhataplarına, resmi kişi, kurum ve kuruluşlara iletmeleriyle STK’ların göreceli olarak güçleri azalmıştır. Sosyal ağ toplulukları, youtuberlar neredeyse bu işlevleri yerine getirmektedirler. Bunun dışında gelirler aidat ve bağışlara bağlı olan STK’ların fikren yakın oldukları yerel yönetimlerin, belediyelerin desteğini almaları özgür ve bağımsız kalmalarının da önünü kesmektedir. Küreselleşme süreci STK’ları farklı şekillerde etkilemiştir. Sosyal ağlar STK’ların etkin araçları olmuştur. İnsanlar sosyal ağlarla geniş çaplı çeşitli, kapsamlı birliktelikler kurmuşlardır. Bu birliktelikler bazen STK’lardan daha etkin olmaktadır. İslami STK’lar küresel yardımlar yapmakta ve iş birliklerini geliştirmektedirler (Sunar, 2018: 20). Küreselleşmenin çıkarcı anlayışı ile STK’lar siyasi otoritelerin, merkezi ve yerel yönetimlerin kanadına sığınarak etkilerini sınırlamışlar, zayıflatmışlardır. Küresel ve yerel şirketler STK’larla sponsorluk yaparak faydalı çalışmalara vesile olmakla birlikte, dolaylı bir denetim sağlamakta, yine STK’ları baskı altında, sınırlı tutmakta, zayıf kılmaktadırlar.

Türk toplumu gönüllülüğün tavan yaptığı tarihe ve birikime sahiptir. Türklerin medeniyeti vakıf medeniyetidir. STK diye isimlendirilen dernek, vakıf, ocak gibi yapılar halen ve her dönemde toplumun maddi ve manevi gelişmesinin motoru olmuşlardır (Abay - Akyıldız, 2017: 14). Küreselleşme süreci çeşitli şekillerde bu zengin varlığı yıpratmak istemiş olsa da yeryüzünün her tarafına gerek devlet nezdinde gerekse toplumda yerleşik vakıfların çok büyük yardımları, destekleri ve hizmetleri vardır.