• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: KÜRESELLEŞMENİN ETKİLERİ

2.5. Küreselleşmenin Türkiye’ye Etkileri

2.5.3. Küreselleşmenin Türkiye Üzerine Sosyal Etkileri

2.5.3.3. Emek, İş gücü,Beyin Göçü

Türkiye her yönden köklü bir değişim geçirmektedir. Rekabet dayalı, piyasaya odaklı, kamu gücünü azaldığı, tarımın zayıfladığı, teknolojinin gelişerek üretim süreçlerini etkilediği bir durumda işgücü piyasası, istihdam yapısı, sektörel dağılımlar etkilenmiştir

132

(Aydemir, 2013: 116). Küreselleşme ile gelişen dış ticaret işgücü piyasalarında da rekabeti artırmıştır. Rekabette uyum sağlamak için esnek çalışma, evden veya bilgisayardan çalışma, uzak diyarlardan internet üzerinden çalışma gibi yeni çalışma türleri ortaya çıkmıştır (Güçlüoğlu, 2017: 35).

Rekabet ve teknoloji nedeniyle tecrübeli, maaşı dolgun elemanlar yerine düşük ücretli elemanlar tercih edilmektedir. Küreselleşme emek ve iş gücü piyasalarını etkilemiştir. Teknolojinin ilerlemesi, üretim süreçlerinde otomasyon, yazılım, robot, bilgisayar ağırlıklı işletmelerin gelişmesi ile insan gücünün niteliği değişmiştir. Yüksek nitelikli işgücü artarken düşük nitelikli işgücünde ise talepler daralmıştır (Yüksel, 2014: 145). Türkiye’de iletişim teknolojisindeki gelişmeler işletmelerin üretim süreçleri gibi insan kaynaklarını da etkilemiştir. İşe alım, eğitim, performans değerlendirme, online görüşmeler, kariyer geliştirme gibi birçok faaliyet internet üzerinden yapılmaktadır. İnsan kaynaklarına ulaşmak, nitelikli işgücünü kolay temin etmekte dijital yapılara işlevsel hale gelmiştir (Uğur - Güner, 2017: 1-30).

Sendikaların eski gücü ve etkinliği kalmamıştır. Sermaye kesimi sürekli güçlenmiş, sendikalar ise güç kaybetmiştir. Rekabetçi ekonomi de iş hayatı sendikasız işçi çalıştırılmaya yönelik yapılanmıştır. Sosyal siyasetin değişmesi sosyal hayatı da etkilemiştir. Sosyal politikalar küresel bir nitelik kazanmıştır (Yüksel, 2014: 129-141). Hizmet sektörü mesafe kat etmiştir. Türkiye’de bazı üretimlerin maliyet nedeniyle teşvik bölgelerine kayması, birçok ürünün ithalatı da emek ve işgücünde değişime sebep olmuştur. Devletin hantal yapıdan dinamik bir sürece girmesi, personel çalıştırarak hizmet maliyetinin yüksekliği, ihale süreçlerinin katılığı nedeniyle hizmet alımı, taşeronluk yoluyla kamu hizmetlerinin sunulması piyasaların akışını değiştirmiştir. Bir taraftan faydalı olan süreçler, sağlam ve doğru kurallara ve toplumsal kültüre uyumlu olmadığı zaman başka sosyal sorunlara kapı aralamaktadır. Yine enerji üretimi devletin doğrudan yatırımlarıyla değil de işletme ruhsatlarının satılması, üretilen enerjinin satın alınma garantisi ile devleti yatırım yapma ve yatırımların uzun sürmesi gibi maliyet ve risklerden çekmiştir.

Türkiye’nin başarıyla uyguladığı yap-işlet-devlet, kamu-özel ortaklığı gibi proje yatırım modelleri de emek ve iş gücü piyasalarını değiştirmiştir. Her iki başarılı çalışma,

133

yatırımların azalması, enerji ihtiyacının beklenenden az, garantilerin döviz bazında verilmiş olması, ekonomik krizler sebebiyle bütçe kaynaklarının zorlanması ile belirli bir süre ülke aleyhine dönünce bunların sosyal etkileri, bedelleri de yüksek olmaktadır. Türkiye’de işsizlik ciddi bir sorundur Küresel ve bölgesel sorunlar, terör, darbe, ambargo ve çeşitli iç ve dış sebeplerden dolayı piyasalar sürekli iniş çıkış göstermektedir. İşsizliği gidermek, istihdamı artırmak için birçok politika uygulanmaktadır. İşsizlik sadece ekonomik değil sosyal ve psikolojik sorunlara da sebep olmaktadır (Aydemir, 2013: 137).

Küreselleşme sürecinde uluslararası rekabet, iletişimin getirdiği açıklık, oto-kontrol mekanizmalarının çalışması nedeniyle ürün ve hizmette fiyatın uygunluğu, kalite aranmaktadır. Rekabet, şirketler için avantaj olmakla beraber riskleri büyütmüştür. İş gücü piyasalarında çeşitlilik artmış, çalışanlar için seçenekler çoğalmış, iş ve çalışma ortamı, imkanı kıymetlenmiştir. Ücretler de rekabete açık olduğu için düşmüş, azalmıştır. Küresel gelişmeler, ticaretin serbestleşmesi, ucuz mal ve hizmet anlayışı, Türkiye pazarının dışarıya açılması, AB ile olan Gümrük Birliği üretim, satış, pazarlama, lojistik gibi diğer emek piyasalarının etkinliği, kalitelisi, özelleştirmeler işçi, işveren devlet tanımları değişime uğramıştır (Yüksel, 2014: 140).

Sosyal hayat hızlı gelişmelerin etkilerini hazmetmekte güçlük çekmektedir. Bu değişimler sadece özel sektörü değil, başta devleti, merkezi ve yerel yönetimleri de kapsamına almıştır. İnsan kaynaklarının eğitimi, kalitesi ve verimliği öne çıkmıştır. Üniversiteler de talep ve ihtiyaçlara yönelik yeni bölümler açılmıştır. İşyerleri sürekli eğitim alan ve çalışanlarını geliştiren programlar yapmaktadırlar.

Türkiye’nin jeopolitik konumu küresel sorunların odak noktasıdır. Küresel krizler döviz kurlarında dalgalanmalara, sermaye piyasalarında hareketliliğe sebep olmaktadır. Üretim ve istihdam bu hareketlerden etkilenmektedir (Güçlüoğlu, 2017: 38). Bu süreçte Türkiye ihracata ağırlık verdiği için çalışanlar dış piyasalarda yaşanan olumlu-olumsuz gelişmelerden etkilenmektedirler. İhracatın çeşitliliği ve kapasitesinin yükselmesi de yine bu piyasanın niteliğinin gelişmesine katkı sağlamıştır. İnsan ve işgücü yurtdışına taşınmakta, küresel bilgi ve tecrübe kazanmaktadır. Küresel ekonomi en çok sosyal yapıyı etkilemektedir.

134

1960 yılında itibaren Türkiye’den Batı’ya göçlerle tanışmıştır. Yabancı dil eğitimi, eğitim imkanlarının kısıtlı oluşu, teknolojiye, dışarıya bağımlılık, araştırma imkan ve fırsatları, mezuniyet sonrası daha iyi hayat şartları, refah düzeyini artırmak gibi sebeplerle beyin göçü başlamıştır (Öneri, 2019: 25). Çok sayıda insan öğrenci, uzman, akademisyen ise 1980 sonrasında Amerika ve Avrupa’ya eğitim ve çalışma amacıyla gitmiştir. Yatırım maliyetlerinin yüksekliği, ekonomik krizler, siyasi rejimlerin değişmesi, askeri darbeler nedeniyle nitelikli beyin göçü gelişmiş ülkelere yönelmiştir. 1980 askeri ihtilali, 1994: 2001 ekonomik krizleri vasıflı beyinlerin daha yüksek maaş ve imkanlarla göç etmelerine sebep olmuştur.

Türkiye’den dışarıya giden öğrencilerin tercihlerinde ilk sebep gelişmiş ülkelerde düzenli ve sistemli bir hayatın olmasıdır. Türkiye beyin göçü veren ülkelerin içinde önde gelenleri arasındadır (Bakırtaş - Kandemir, 2010: 968). Dışarıya giden Türk öğrencilerin büyük bölümü geri dönmemektedir. Ekonomik, siyasi sosyal, kültürel, ailevi sebeplerden dolayı Türkiye’den vasıflı iş gücü de dışarıya göç etmektedir. Ekonomik istikrarsızlık, kendini geliştirme, iyi bir iş ortamı, yüksek gelir de göç sebepleri arasındadır (Öneri, 2019: 31).

Türkiye’den 1960’dan sonra daha çok doktor ve mühendisler göç etmişlerdir (Babataş, 2007: 263). Son yıllarda ise bilişim, ticaret ve pazarlama alanında vasıflı insanlar göç etmektedir. Küresel şirketlerin en çok ihtiyaç duyduğu iş gücü teknoloji ve bilişim uzmanları olmaktadır. Beyin göçünün Türkiye’ye 200 milyar dolar maliyeti olduğu belirtilmektedir. Son yıllarda ekonomik kriz nedeniyle bazı alanlarda nitelikli işgücü yine gelişmiş Batılı ülkelere doğru yönelmiştir. Vasıflı beyi göçünün eğitim krizine sebep olacağı endişesi vardır (Sunata, 2018).

Dünyada beyin göçünün yanında tersine beyin göçü de olmaktadır. Beyin göçünün Türkiye’ye geri dönüşü için yapılan bir çalışmada yurt dışında yaşayan kişiler sırasıyla şunları gerekçe göstermişlerdir: Mesleki açıdan iyi bir ortam, ekonomik ve sosyal düzen, yaşam kalitesinin artması dönüşü sağlayacak, kolaylaştıracak sebeplerdir (Uğur vd., 2016: 53). Türkiye Cumhuriyeti Devleti de tersine beyin göçü için geniş bir alan açmıştır ve uğraşmaktadır. 2000’li yıllardan sonra dünyaya açık bir devlet ve toplum projeleriyle Türkiye yetişmiş insanlara çekim merkezi olmuştur. Uzun yıllar Türkiye’de çalışma şartlarını yeterli bulamayıp, cazip şartlarla başka ülkelerde çalışan insanlar

135

2002’den sonra Türkiye’yi takip etmişler, gelişme ve büyüme ivmelerini görmüşlerdir. 11 Eylül olayı, İslamofobi hareketleri, 2008 Ekonomik Krizi gibi küresel olaylardan sonra Türkiye avantajlı hale gelmiştir. Türkiye’ye ilgi duyan birçok kişi ve şirket dönüş yapmış, devlet kurumu, şirket veya kuruluşta yer almış, ya da serbest çalışmaya başlamış, şirket kurmuşlardır. Bu tercihlerde Üniversitelerin çoğalması, imkanların iyileştirilmesi, devlet kademelerinde esnek çalışma şartlarının sunulması, üretim ve ihracatın artması etkili olmuştur. Esnek çalışma, çalışma süreleri ve ücretlerinde esneklik iş hayatına yerleşmiştir (Yüksel, 2014: 144). Ulaşım ve iletişim imkanlarının kolaylığı kişilerin çalıştıkları yabancı ülkelerle, çevrelerle bağlarını sürdürmelerini de sağlamıştır.

Devlet ve özel sektör dünyanın herhangi bir yerinde bulunan kendisi için yararlı bulduğu Türk vatandaşlarının iş, program, proje ve çalışmalara katılımını sağlayacak formüller geliştirmiştir. Bu konuda daha geniş alanlar açılması gerekir (Tanyıldız, 2011: 4) Dünyanın farklı yerlerinde bulunan yetişmiş, eğitimli, birikimli, kaliteli Türk vatandaşlarının aidiyet duygusunu da değerlendiren siyasi irade, çeşitli şekillerde tersine beyin göçünü teşvik etmektedir. Yurtdışında çalışan vasıflı işgücü ile ilgili yapılan araştırmalarda dönmeyi düşünenlerin oranı giderek yükselmektedir. Dönüş yapmak isteyenlerin önceliği daima hayat şartları ve çalışma ortamının ve kalitesinin daha iyi olmasıdır (Gökbayrak, 2008: 77).

AK Parti iktidarının işbaşına gelmesi ve internet ağırlıklı iletişim kanallarının gelişmesi, üniversite sayılarının artması, nitelikli işgücüne istihdam alanlarının açılması, tatminkar maaş verilmesi, araştırma, proje desteklerinin artması, teşviklerin cazibesi, Türkiye’de üretim, yatırım ve pazarın gelişmesi dışarıya olan beyin göçünü azaltmış, tersine beyin göçünü artırmıştır. İlim adamlarına cazip şartlar sunulmuş, rağbet görmektedir. İletişim ve ulaşım imkanlarının artması, yarı zamanlı, proje bazlı işlerin gelişmesi de göç etmiş beyinlerinin dönüşünü, sürekli olmasa da gelip giderek ülkeye katkı sağlamalarına sebep olmaktadır. TÜBİTAK, Savunma Sanayi, ekonomik kurumlar küresel rekabet içinde olan kuruluşlar, bu alanda oldukça mesafe almışlardır. Çeşitli proje ve desteklerle tersine beyin göçü teşvik edilmekte ve karşılık bulmaktadır (Can, 2019).

Özel sektör çok sayıda beynin dönüşünü sağlamaktadır. Küresel rekabet giren veya yurtdışında çalışmaları olan şirketler daha önce aile veya eğitim vesilesiyle muhtelif

136

ülkelere giden Türk kökenli, yetişmiş elemanları bulmakta onlarla çalışmaktadırlar. Yurt dışında yaşayan yetkin kişiler sosyal medya aracılığıyla Cumhurbaşkanlığı dahil olmak üzere merkezi, yerel, resmi ve özel kuruluşlara ulaşabilmekte ve bulundukları ülkelerden bilgi, düşünce, öneri, eleştiri, paylaşım ve katılımda bulunmaktadırlar. Beynin küreselleşmesi yeryüzünde tarih boyu vardır. Küresel güçler parlak beyinler neredeyse sıfıra yakın bir maliyetle çekip alınmaktadırlar. Türkiye de bu açıdan her dönemde çok kayıplar vermiştir.

Çalışma ve eğitim amacıyla Türkiye’den Avrupa ve Amerika’ya göç eden kişilerin ve yeni kuşakların içerisinde kariyer, iş ve makam sahibi olanlar çoktur. Bulundukları ülkelerde çok iyi eğitim alarak, önemli konumlara erişmişlerdir. Birçok imkanlar ve makamlar elde etmişlerdir. Siyasi ekonomik ve sosyal statüleri güçlüdür. Üniversitelerde, şirketlerde, araştırma kurumlarında binlerce Türk kökenli insan çalışmaktadır. Gittikleri ülkelerde genellikle ikinci sınıf muamele ile yetişmiş olan kesimler, Batı ülkelerini tanıyarak, tırnaklarıyla mesafe almışlar, onların dil ve kültürlerini öğrenmişler, kendi dil ve kültürlerini elden geldiğince unutmamaya çalışmışlardır. 1990’dan sonra ikinci 2000’den sonra üçüncü neslin Türkiye’ye olan aidiyet duygusu ile geri besleme (feedback) sağlayacak duruma gelmişlerdir. Bu potansiyeli yaşadıkları ülkeler kendilerinde tutmak istemektedirler. Ancak, küresel anlamda yaşanan olaylarda küresel güçlerin emperyalist tutumları, Batı ülkelerinin çift standartları karşısında Türkiye’nin başarılı grafikleri o topraklardaki beyin gücünün dönüşüne sebep olmaktadır. Bugün itibariyle küreselleşme bağlamında yeryüzünün herhangi bir noktasında bulunan ülkemizin değerlerini paylaşan hatırı sayılır beyin gücü vardır. Muhtelif alanlarda, sektörlerde, devlet ve şirketlerde çalışan nitelikli beyin gücü küresel olarak da Türkiye lehine birikim, sermayedir.

Batı ülkelerinden dönüş yaparak devlette, özel sektörde yer alan, üst makamlarda bulunan bakan, bürokrat, müşavir, akademisyen, CEO gibi nitelikli beyin gücünün ülkemize katkıları kamuoyu tarafından da görülmektedir. Türkiye’nin gösterdiği ekonomik ve siyasi performans, taşıdığı kültürel ve coğrafi zenginlik, bulunduğu stratejik konum, insan ilişkilerindeki sıcaklık Türk insanına olduğu gibi Batı ülkelerinde yaşayan, komşu, akraba ve yakın, komşu ülke ve milletlere mensup kişilere de güven,

137

güç vermektedir. O insanlardan da Türkiye’de üniversitelerde, işletmelerde, özel ve kamu sektöründe çalışanlar çoğalmıştır (TRT Haber, 4 Nisan 2019)

Küreselleşme sadece ekonomik değil siyasi, sosyal, kültürel birikimler ve bunların koordinasyonunu, bağlantısını sağlayan bir süreçtir. ABD ve ardından Çin bu gücü en iyi şekilde kullanmaya çalışmaktadırlar. Türkiye’nin de birçok avantajı vardır. Türkiye’den göç eden bağlantısını devam edenlerin yanında, çoğunluğu Müslüman, Osmanlı bakiyesi olup, aidiyet duygusunu taşıyan Osmanlı tebaası, topluluklar vardır. Bunlar Ortadoğu, Avrupa, Afrika, hatta Latin Amerika’dadır. Ayrıca Çin’den Adriyatik denizine olan coğrafyada bulunan hayli büyük bir nüfusun içerisinden Türkiye’yi merkez addeden soy, medeniyet birliği ittihaz topluluklar, milletler vardır. Bu kesimlerden Türkiye’de yatırım yapan, vatandaşlık, çalışma ve oturum izni alan, şirket kuran, taşınmaz edinenler çoğalmaktadır.

Küreselleşmenin sağladığı iletişim ve ulaşımın kolaylıklarıyla Türkiye’nin önüne bazı fırsatlar çıkmaktadır. Son 15 yılda Türkiye’nin İslam ülkeleriyle olan ilişkileri ve Müslümanlar adına izlediği siyaset, yardım ve iş birliğinden dolayı bu ülkeye katkı sağlamak isteyenler görülmektedir. Bu alanda yetişmiş, her noktada kendisini kabul ettirmiş beyin gücünün yanında Türkiye’nin son yıllarda yüksek rakamlara ulaşan, üniversitelerde öğrenim imkanı tanıdığı öğrenciler bulunmaktadır.

Küreselleşme sürecinde teknoloji, insan gücünü geriye itmişse de teknolojiye vakıf, bilgili ve nitelikli insanlar önem kazanmaktadır. Kültürlerarası iletişimde her iki kültürün, ülkenin, toplumun içinde bulunan kişilerin katkıları çok olabilmektedir. Bu önemli bir maliyettir. Türkiye bunun maliyetini öğrencilere imkan sağlayarak, kucaklayarak, insani davranarak karşılamaktadır. Bunlar aynı zamanda küresel bir yatırımdır. Katliam, savaş ve göçlerden dolayı ülkelerini terk ederek göç eden, başarılı ilim, fikir, iş adamları da Türkiye’ye ilgi duymaktadırlar.