• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: KÜRESELLEŞMENİN ETKİLERİ

2.5. Küreselleşmenin Türkiye’ye Etkileri

2.5.4. Küreselleşmenin Türkiye Üzerine Kültürel Etkileri

2.5.4.1. Din ve Ahlak

Küreselleşme dini anlayış, inanç ve davranışları etkilemiştir. Kapitalist, seküler düşünce ve mantıkla ekonomi insanların ölçülerini değiştirmiştir. Genellikle öncelik ahlaki ve dini kurallar değil piyasa kurallarına endeksli hale gelmiştir. Kul hakları, ibadetler ticaret söz konusu olunca geri plana bırakabilmiştir. Çift karakterli dindar bir yapı ortaya çıkmıştır. Ticari sorunlarda kanuni hükümlere riayet edilirken, dinen sakıncaları görmezden gelinerek, kazançların artırılması düşünülmektedir (Şencan, 2016: 21). Türkiye’de 1980’li yıllardan sonra küresel, dışa açık politikalar, hayata yansımaya başlamış, başta bireysellik olmak üzere dini hayatı da etkilemiştir. Dini hayat inanç, ibadet, günlük yaşam, dini içerikli sosyal yaşamı da içine alır. Siyasetten, ekonomiye, kültüre, eğitime, turizme, sanata uzanır. Dini topluluklar, mezhepler, zihniyet ve anlayış da dini hayatın kapsamındadır (Tekin, 2011: 6-8).

Seküler anlayışın, ahlakı amacı dünyevi kazanç, kariyer, çıkarlardır. Ben merkezcidir, rekabet, yarışma, öne geçme kutsallaşmış olup, başkası önemli değildir. Oysa dini ahlak adalete ve Yaradan’ın rızasına dayanır. Toplum, insanlık, çevre değerlidir, önemlidir (Aydın, 2011: 22).

Türkiye’de yapılan araştırmalarda genel olarak üst gelir guruplarının küreselleşmenin etkilerine daha açık olup, alt gelir guruplarının manevi değerlerine daha çok sahip oldukları belirlenmiştir. Ancak son zamanlarda sosyo-ekonomik durumu daha iyi olup, küresel-kapitalist sistemin etkisine maruz kalanlarda değerlere yöneliş, uyanış da vardır. Dindarlığın dürüstlük, sorumluluk, güven, paylaşım, disiplin gibi değerleri etkilediği, güçlendirdiği, hayata uygulanmasında önemli bir yeri olduğu ortaya çıkmıştır. (Arvas, 2018: 55).

Dini yapılar, topluluklar, davranışlar değişime, dönüşüme uğramış, olumsuz etkilerin yanında olumlu gelişmelere de kapı açmıştır. Ramazan aylarında küresel cola şirketi reklamlarında iftarın cola ile açılmasını tipik Müslüman aile sofraları ile kullanmıştır.

157

Tüketim kültürü dini unsurları da kullanan süreci birçok konuda dini hayata da aktarmıştır (Aktı, 2008: 82).

Küreselleşme ile Türkiye’de dini topluluklar yayın organlarına sahip olmuş, dernekler, vakıflar, şirketler kurmuş, eğitim kurumları açmışlardır. Siyaseten etkili olmuşlardır. Mensupları siyasete girmiştir. Küresel gelişmeler dini toplulukları seküler alanlarda çalışmaya, yeniden yapılanmaya sevk etmiştir (Aktı, 2008: 113-115).

Dinin birtakım hükümleri hazcı ve tüketim kültürüne kapılan toplum tarafından göz ardı edilmektedir. Örneğin “israf haramdır” ilkesini asırlarca yaşam biçimi haline getiren toplumda alışveriş çılgınlığı yaşanmaktadır. Zaman ve değerler tüketilmektedir. Tüketim kültürü zihniyet ve ahlakın değimine neden olmuştur (Aktı, 2008: 133-130). Tüketim kültürü toplumu teslim alınca akrabalık, komşuluk, dini ve kültürel gelenekler, alışkanlıklar terk edilmektedir. (Aktay - Topçuoğlu, 1999: 20). Bayramlar tatile yönelmiştir.

İslam küreselleşme sürecinde her açıdan gündemde olmuştur. İç ve dış şartlar İslam dinini ve Müslümanları yakinen ilgilendirmektedir. Türkiye dünyada Müslüman ülkelerin en önemlisidir. 2000 yılından bu tarafa İslam ilim, kültür, siyaset, ekonomi gibi hayatın her tarafında ve toplumun gündemindedir. Müslüman aydınlar İlahiyat fakültelerinden din-ahlak, din-dünya, din-ahiret, din-akıl, iman-amel gibi birçok konularda çalışmalar, araştırmalar yapmaktadırlar, İbadetin özüne yönelik araştırmalar gözlemler sürekli, iletişim kanallarında paylaşılmaktadır (Eyüpoğlu - Perşembe, 2018: 89).

İslam’da ahlakın en temel unsuru din ve inançtır. Türkiye Müslüman bir toplumdur. Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan araştırmalarda din ile ahlak arasında önemli bir bağ vardır. Dini inançta erkek öğrenciler, ahlaki olgunlukta kız öğrenciler önde gelmektedir. Dini eğitimlerin ahlaki olgunluğu artırdığı ve aile ve okulda din eğitimin gereği ve faydaları tespit edilmiştir (Kaya - Aydın, 2011: 36).

Dijital araçlar, cep telefonu, internet uygulamaları ve sitelerinin dini ve ahlaki konularda tahribatı da büyük olmaktadır. Bu bakımdan dinen yetkili olan uzmanlarla, sosyal bilimcilerin, bilişim uzmanlarının, ekonomistlerin birlikte çalışarak dijital uygulamalar,

158

mobil iletişim teknolojisinin dini ve ahlaki açıdan ele alınması gerekir (Şencan, 2016: 26).

İnternet, sosyal medyanın toplumu ahlaki açıdan bir yıkım ve çöküşe görülmektedir. Birçok günah, haram, ayıp ve çirkin, mahrem, resim, fotoğraf, film, videoya ulaşmak ve paylaşmak çok kolaylaşmıştır. Türk aile yapısı zarar görmekte, ahlaki, zafiyet oluşmaktadır. Sorumlu ve ilgili kurumlar yetersiz kalmaktadır. Çocuklar ve gençler iletişim araçlarının bağımlılığı altındadır. Dini konularda da bilgi kirliliği vardır (Özden, 2010: 542).

Bazı yazarlara göre küreselleşmiş dünyanın huzur ve adalete kavuşması Hz. Muhammed (S.A.V.) ‘in tebliğ ettiği İslam dininin ilkelerinin içselleştirilmesiyle mümkün olacaktır. Bu nedenle siyaset, ekonomi, kültür, sanat ile küresel toplum anlayışına yönelik İslam düşüncesi ve bilimleri üzerinden yapılacak çalışmaların sadece Türkiye’ye değil, bütün dünyaya faydası olacaktır (Özarslan, 2005: 63).

Türkiye Müslüman bir toplumdur. Böyle olmakla beraber devlet laik olduğu için dini eğitim zorunlu değildir. Eğitim aileler tarafından, yaz kurslarında, evlerde ferdi olarak, okullarda ise seçmeli din eğitimi dersleri şeklinde, ayrıca gönüllü topluluklar tarafından yapılmaktadır. İHL tercihi ise kişilerin özel isteklerine bağlıdır. İnternet, TV, gazete ve sosyal medya araçları incelendiğinde İslam karşıtı sürekli yayınlar ve onların arkasında ise güçlü yapılar vardır. Her ne kadar Türk toplumunun muhafazakar ve dindar olduğu çeşitli araştırma ve anketlerde ortaya çıkıyorsa da İslam dininin inanç, itikat, amel ve ibadet pratikleri açısından bireylerin zayıf olduğu, bilgi ve eğitim eksikliği her şekilde bilinmektedir. İnsanların inanç ve düşünce dünyası ise küresel baskı altındadır. Karşıt yayınların yanında İslami yayınlar eşit değildir. Bu durumun farkında olan Diyanet İşleri iyi müslüman olmak, ibadetleri doğru kanaldan vermek üzere çeşitli yayınlar yapmaktadır. Diyanet Çocuk Dergisi yıllardan beri devlet eliyle yayınlanmaktadır (Yıldız, Z,. 2012: 379). İnternetin bu kadar yoğun kullanıldığı, program, yazılım, uygulama ve içeriklerin yüksek hacimlere ulaştığı bir süreç yaşanmaktadır. Son dönemde TRT Kanallarından birisi Diyanet tarafından Diyanet TV olarak kullanılmaktadır. Devlet TV’ si olarak bir çok faydayı haizdir Toplumu dini yönden bilgilendirmek ve bilinçlendirmek amacıyla yayınlar yapılmaktadır (Çuhadar, 2019: 242).

159

Bireysel olarak birçok kaliteli yayın yapılmaktadır. İktidar ve yerel yönetimlerin sunduğu imkanlarla ulusal ve uluslararası sempozyum, toplantı, kongre ile nitelikli çalışmalarla toplumun inanç ve düşünce birikimi, dünyası bu süreçte sahih kaynakların korunmasıyla güncellenmektedir.

Halkın dine saygısı, bağımlığı yüksektir. Büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkede ibadetlere ve camilere alaka az olsa da İslam ahlakı ve inançlarından kaynaklanan, yardımlaşma, anne babaya saygı, komşuluk, akrabalık bazı davranışlar nispeten korunmaktadır. Kültürel değerleri korumak ve geliştirmek adına yapılan çalışmalar küresel sistemin geliştirdiği içerikler karşısında yetersizdir.

Küreselleşme sürecinin liberal-kapitalist ahlakı ve eğilimleri toplumun dini inancında ve düşüncesinde zaaflara sebep olmuştur. Dinin insanlara yüklediği ahlak, fazilet, adalet, helal kazanç gibi görevler gerektiği gibi yerine getirilmemektedir. İnsanlar inançlıdır, ancak inancın sorumlulukları göz ardı edilmektedir. İnternet araçları, ağlar çift yönlü etkiye sahiptir. Din, inanç ve düşünce üzerinden bilgiye ulaşma, imkanları kaynaklar çok fazladır. Ancak, yanılma, yanıltma, sapma, saptırma, kanma, kandırma da çoktur. Dini kurumlar internet araçlarında etkindirler. TV ve sosyal medya araçları aktif olarak kullanılmaktadır. TRT merkezli Diyanet TV devlet kanalı olarak Din ve Ahlak’ın yerleşmesi için başarılı yayınlar icra etmektedir (Çuhadar, 2019: 242).

Küreselleşme sisteminin iletişim araçlarında kullandığı materyaller dikkat çekicidir. Bunlar göstermektedir ki gelecek yıllar için Türkiye’de inanç ve düşünce dünyasını abluka altına alarak dünyanın her yerinde olduğu gibi inanç dünyasını kontrol etmeyi, yönlendirmeyi istemektedir. Ancak, Türkiye’nin yaşadığı çevresel siyasi olaylar, sorunlar, gelişmeler inanç ve düşünce dünyasını kuvvetlendirmektedir. İletişim araçlarının toplumsal etkisi, hasarları ağır olmakla beraber toplumun ve devletin kültürel hayatı zinde tutacak, inanç ve düşünce dünyasını güçlendirecek çaba ve çalışmaları artırdığı da gözlemlenmektedir. Küresel dalgalar dini hayatı sarstığı zaman toplumun sosyokültürel yapısı da etkilenecektir.

Geleneksel ve yeni medyanın dini konulara etkisi kuvvetlidir. Türkiye Müslüman bir ülkedir. İnsanların aile dışından dini eğitim aldığı okul, kurs, ortam ve dersler çok sınırlı ve yetersizdir İslami bilgiler, içerikler internetten çok hızlı yayılmakta, isteyenler de ulaşabilmektedir. Bilgilerin sağlam ve sağlıklı olmadığı, toplumun bunlardan olumsuz

160

etkilendiği görülmektedir. İnsanlar genellikle popüler programlar ve aktörlerin etkisi altında dini konuları dinlemektedirler. Bu da dini hayatın şekillenmesinde etkili olmaktadır. Türkiye’de 2000’li yıllardan sonra muhafazakar ve bir parti iktidarda olmasına, çok sayıda İHL açılmasına, Diyanet İşleri işlevsel hale gelmesine, yöneticilerin önde gelenleri dindar olmasına rağmen dini hayatın çok canlı olmadığı görülmektedir. Camilerde namaz kılan insanların sayısı ve yaş ortalaması artan nüfusa göre değerlendirildiğinde oldukça düşük kalmaktadır. Mesela sabah namazlarında camiler çok tenhadır cemaatin yaş oranı ise yüksektir. Bir taraftan muhafazakar ve dindar bir siyasi parti yüksek bir oyla iktidar olmuşken insanlar ibadethanelere mesafeli olmaktadırlar. Yapılan araştırmalarda namaza kılanların üçte biri çoğunlukla camiye gelmemektedir. Namaz kılma gibi günlük ibadetleri ileri seviyelere çıkmamıştır.

Diyanet İşleri Başkanlığınca yaptırılan "Türkiye'de Dini Hayat Araştırması"na göre namaz kılanların oranı %42,5, eğitim seviyesi arttıkça namaz kılma oranı düşmektedir. Sağlığı elverdikçe oruç tutanların oranı %83,4 civarındadır. Ankete katılanların büyük çoğunluğu dini bililerini 16 yaşından önce öğrendiğini beyan etmiştir. (Anadolu Ajansı, 15 Temmuz 2014)

Ticarette, alışverişte, devlet ve kamu kurumlarıyla yapılan işlerde, eleman alımları ve yerleştirmelerinde ihalelerde, gelir düzeyi yükselenlerin debdebeli ve şatafatlı bir yaşam tarzını seçmelerinde dinin gerektirdiği hassasiyetlere riayet edilmediğini, toplumun önemli bir kesiminin ibadet ve davranışlarının zaaf içerisinde olduğu çok açıktır.

Küreselleşme sürecinde dindar kişilerin davranışlarında dini ölçülere aykırı muamelelere yöneldiklerini göstermektedir. Düşüncesi doğru, ameli yanlış insanların yoğunluğu vardır. Kişiler ve toplum, kendi değerlerinin saikiyle değil, nefislerine hoş gelen başka keyif, zevklerle hareket etmektedirler. Dini hayat kişide, ailede, toplumda bir bütün olarak anlam kazanmaktadır. İbadet önemlidir, ahlak ve muamele çok daha önemlidir. Küreselleşme maddi ve seküler hayatı özendirdiği için dindarları aşındırmış, dini kisvesi olanlarında istikamet sorunu yaladıkları görülmektedir.

Küreselleşme sürecinde bir taraftan internet, film, oyun, TV, sosyal medya içerikleri diğer taraftan uluslararası olaylar, soykırım, katliam, savaş, göçler, hak, adalete aykırı siyaset, kavga, kargaşa ve karışıklıklar, tüketim kültürünü, çılgın alışveriş dünyası toplumun iç huzurunu ve ruh dünyasını tahrip etmekte, insanları gerçek dünyadan

161

koparmaktadır. Umut kırıklığı ile hayal aleminde tehlikeli mecralara yol alan toplum, çıkmaza girmektedir. Küreselleşme insanı tüketici olarak görmüş, böyle konumlandırmıştır. (Arıboğan, 2019)

İç huzurunu sağlayacak duygu ve uğraşılardan uzak, tüketime endekslenen insanlar ticarileşmiştir. Sanal alemde sörf yapmakta, AVM’lerde stres atmakta, uyuşturucu ve sakinleştiricilerle sorunlarına geçici çözümler peşinde koşmaktadır. Alışveriş alışkanlığı, çılgınlığa, çaresizliğe ve ruhsuzluğa dönüşebilmektedir. İnsanlar tamamen tüketime yönlendirilmiştir. Tüketmek kendini göstermek, ifade etmek, kullanılan markalar sosyalleşme olmaktadır. Toplumda tükettikleri ile bilinmek zihinlere yerleştirilmektedir (Ceyhan, 2015: 222).

Ölçülerin ve ilkelerin maddileştiği bir dünyada, dijital ağlarda yalnızlık yaşayan insanlar, sanal olarak dünyayı dolaşmakta ama, aradıklarına ulaşamamaktadırlar. Aile içi sorunlar, şiddet, cinayetlere varan huzursuzluklar korkunç düzeye çıkmıştır. Kariyer sahibi insanların yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, gibi yüz kızartıcı suçları rahatlık işlemeleri, eşine sadakat göstermemeleri, nefsi davranarak aile yuvasını yıkmaları, çocukları anne veya babasız bırakmaları, arkadaşlık ve dostlukları maddileştirmeleri küresel tahribatın sonuçlarındandır. Yenilen gıdalardan, kazanılan paralardan, seyredilen filmlerden, okunan haberlere, varıncaya kadar bu tahribatı doğuran geniş, derin bir havza, bu havzayı besleyen kanallar, malzemeler vardır. Toplumun temel değerlerini korumak isteyenler, gelecek nesilleri düşünenler bu gelişmelere tepki vermekte, ancak güçleri yetmemektedir. Küreselleşmenin kültürel alanlara verdiği zarar sonucunda yeterli olmasa da yerel, milli ve manevi dinamikler harekete geçmektedir. İnsanların iç dünyalarının onarımından öte ihyasına daha çok önem verdikleri de görülmektedir. İyiliğin ve kötülüğün savaşı devam etmektedir. İletişim araçları tarihin en güçlü tekniklerine ulaşmıştır. Ancak içerikleri sorun üretmektedir. Toplum o hale gelmiştir ki, bilinen, tanınan insanların yanlışları, suçları, hata ve günahları ile tahmin edilemeyen insanların erdemleri, hayırları ve iyilikleri savaşmaktadır.

Küreselleşme sürecinde egemen unsurların ahlaki endişeleri yoktur. Çok uluslu şirketler kazanmak, büyümek üzerine ikame edilmişlerdir Ahlaki çözülme, bozulma onlar için önemli değildir (Dikkaya - Deniz, 2006: 74). Proje, yatırım ve uygulamalarında bu düşünce görülmemektedir. Türk toplumu için ahlak en temel unsurdur. İnanç ve

162

değerleriyle örtüşen, bütünleşen ahlaki düzeni kurmak ağır bir sorumluluk ve yükümlülüktür.

Küreselleşme sürecinde ahlaki düzen örselenmiş, milli ve manevi değerler zayıflamıştır. Günah ve ayıplar normal hale gelmiştir. Toplumun her katmanında yozlaşma hakim olmuştur. Yolsuzluk, hırsızlık, cinayet, yaralama, tecavüz, emanete ihanet, emniyeti suistimal, evrakta sahtecilik gibi birçok kriminal suçlar yaygınlaşmıştır. Komşunun köpeğinden, yolda trafik ihlalinden, otopark uyuşmazlığından gibi nedenlerden dolayı insanların birbirine düşmesi, öldürmesi yaralaması, ninesinin altınını çalması, annesi harçlık vermediğinden dolayı yaralaması, öldürmesi, eşini öldürmesi, çoluk çocuğunu öldürerek, intihar etmesi, aile, arkadaş, ortak, akraba cinayetleri sıradan olaylar haline gelmiştir. Teslim edilen şirket kasasını boşaltmak, devletin imkanlarını iç etmek, borcunu ödemeyeni öldürmek gibi olaylar her gün medyada ve gündemdedir. İletişim araçlarıyla beslenen, dizilerle, oyunlarla içselleşmiş toplumlar belki de tarihin en çok ve çeşitli suçlarının işlendiği, ahlakın değerlerin yerlerde süründüğü dönemleri yaşamaktadır.

İnsanlar bir arada yaşarken toplumun ahlak düzeni, inanç, düşünce, hak, hukuk, adalet, örf-adet, gelenek ve göreneklerinden teşekkül eder. Küreselleşme sürecinde başka insanlar, toplumlar ve ülkelerle ilişki ve irtibat halinde olunduğu için asgari müştereklerde, temel değerlerde ahlak düzeninin kurulması gerekir. Bazen kabul görmeyen, kötü örnekler kişi ve toplumların kendi değerlerine daha çok bağlanmalarını sağlayabilmektedir. Kötü örneklerin olduğu yerde, iyilerin de kıymeti ve itibarı da artmaktadır. Dolayısıyla ahlaki değerlerde birtakım yükselişleri de görmek mümkündür. Çok iyi davranışlar, örnekler yine medyada yer alabilmektedir. Emanete riayet eden, harama el uzatmayan, takside unutulan kıymetli eşyaya el sürmeyip sahibine ulaştıran, muhtaca yardım eden, komşusuna sahip çıkan toplumun beğenisi kazanan çok sayıda örnekler vardır. Medya, internet ve sosyal medya kanallarından yapılan paylaşımlar, yayınlar bu değerlerin güçlenmesine katkı sağlamaktadır.