• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: KÜRESELLEŞMENİN ETKİLERİ

2.4. Küreselleşmenin Kültürel Etkileri

2.4.1. Din ve İnanç Dünyası

Küresel ağlar genişledikçe küresel kültür yeryüzüne yayılmakta, ağ toplumları oluşmakta, kültürel hayat şekillenmektedir. (Elitaş - Keskin, 2014: 185). Kültürel emperyalizm etkin hale gelmiş, güncellenmiştir. Kültürün manevi tarafı inanç, din, düşünce hayatıdır. Küreselleşme güçlü içeriklerle, film, oyun, çizgi film, medya, reklam ürünleriyle yeni bir kültürü ve dünyayı kurgulamaktadır. Maddi, hazcı, seküler, değerleri sarsan, ahlak ve ölçüleri serbest yaşamı öne çıkarmaktadır. Kültürel içerikler, küreselleşme ile insanlığı köklerinden kopararak, ayıracak bilgilerle yayındadır. Dini motifler zaman zaman Hristiyan Musevi, pagan, ateist, deist yaklaşımlardır. Küreselleşmenin dini etkileri girift, karmaşık ve çok yönlüdür. (Shahatov, 2019: 324). Temel toplumsal değerleri can, akıl, inanç(din), nesil(aile) mal bütün dinlerde korunmuştur. Küreselleşme kazanmayı, hırsı, elde etmeyi, bireyciliği, bencilliği önceleyen, sömürü anlayışı olan bir kültürü hakim kılma arzusundadır. Bütün dinler şu veya bu şekilde ahlak, fedakarlık, saygı, ötekini kabul etme, adil olma gibi asgari müşterekleri, değerleri savunmaktadır. Küreselleşme ile dinlere olan ilginin azaltılmakta, bu temel değerleri yıpratmaktadır. Hıristiyanlık küreselleşme karşısında ezik, zayıf hale gelmiştir. Küreselleşme kaynağı olan Batı Medeniyetinden ilhamla, yeni çağda Hıristiyanlığa karşı sırt çevirmiştir (Duralı, 2000: 53). Küreselleşme Batı toplumlarından çıkan ama onu da görmezden gelen veya kullanan bir zihniyete sahiptir. Hıristiyanlık sürekli güç kaybetmekte, kiliseler kapanmaktadır. Hıristiyanlık üzerine araştırmalar yapan bir şirket ABD’de haftada 100 kilisenin kapandığını, kiliselerin bira fabrikası, bar ve oyun mahalline dönüştüklerini, 6-10 bin arasında kilisenin kapanma aşamasına geldiğini, kiliseye giden insan sayısının %20’nin altına düştüğünü tespit etmiştir (Euronews TR, 29 Kasım 2018).

Küreselleşme sürecindeki araçlar dini inanç, anlayış, tercih ve kabulleri de ezici bir şekilde sarsmaktadır, eğilimleri sufli arzulara çevirmektedir. Bütün dini yapılar

88

küreselleşme sürecinde zarar görmüştür. Küreselleşme liberal kapitalizme dayanmıştır. Din geri plana itilmiştir. Küreselleşmenin dini kurumlardan haz etmediği açıktır. Batı kendi Hristiyan kaynaklarından da uzaklaşmıştır (Kıllıoğlu, 2017: 263).

Küreselleşme değerleri değiştirmiştir. Bireyci, çıkarcı, hazcı, hırslı anlayış, değerler öne çıkmıştır. Sorumlu, diğerkam, yardımsever anlayış ve değerler ikinci planda itilmiştir (Küçükşen - Budak, 2017: 324). Bunlarla beraber, küresel güçler Hristiyanlığın sinerjisini elde etmek amacıyla bazı dini gruplarla iş birliği içerisindedir. Amerika’da Hıristiyan evanjelistlerle küreselleşmenin amaçları bütünlük içindedir (Coşan, 2018: 134).

Liberal kapitalist toplumlarca üretilen kültür bütün dünyaya iletişim kanallarıyla ihraç edilmekte ve inanç dünyasını kapsamına almaktadır. Kültürel yayılma, istila, emperyalizmin Batı’nın, daha çok Amerika’nın siyasi, ekonomik ve sosyokültürel hedeflere ulaşmayı amaç edindiği Batılı aydınlar tarafından iddia edilmektedir (Çapcıoğlu, 2008: 97-98).

Küresel medya şirketleri insanlığın düşünce hayatını da kısıtlamaktadır. İfade özgürlükleri küresel şirketlerin piyasa çıkarlarına takılmakta ve sınırlanmaktadır. Küresel şirketler devletlerden daha etkili olduğu için çıkar ve yararları da düşünce özgürlüğünden önce gelmektedir (Varol, 2017: 412). Sadece onların izni, onayı olan düşünceler, görüşler medyada yer bulmaktadır.

Hindistan, Çin coğrafyasında yaşayan Hindu ve Budistlerin küreselleşmeye zaman zaman uyumları, zaman zaman dirençleri görülmektedir. İslam ülkelerine gelince, küreselleşmenin bir ikilemle karşılaştığı gözlemlenmektedir. Küreselleşmenin egemen unsurları bir taraftan İslam ülkelerini kuşatıcı, kapsayıcı gözükmeye çalışmakta, diğer taraftan dışlayan, ötekileştiren, çifte standart uygulayan tutum ve davranış içerisinde bulunmaktadırlar. Dışlama, ayrıştırma, ötekileştirme karşıt sosyal dalgayı harekete geçirmiştir. İslam dünyası küreselleşmenin patronu ABD ve küresel güçlere karşı daha çok toplumlar nezdinde büyük bir direnç göstermeye, karşı davranışlar geliştirmeye yönelmiştir. İslam ülkelerine ve Müslümanlara baskılar, operasyonlar yapılmakta, ülkeler işgal edilmekte, sömürülmektedir. İslamofobi ile özellikle Batıda yaşayan Müslümanlar hedef gösterilmekte ve yaptırımlar uygulanmaktadır. Her şeye rağmen İslam Batı’da etkisini artırmaktadır. Küresel bir araştırma şirketinin yapmış olduğu

89

çalışmaya göre Avrupa’da kapanan kiliselerin yerine camiler açılmaktadır (Euronews TR, 27 Ağustos 2018).

Küresel iletişimde etkili olan ABD merkezli oyunlar ve Hollywood filmlerinde dini motifler çok kullanılmakta, inanç dünyası üzerinde yönlendirmeler yapılmakta, insanlar etki çemberine alınmaktadır. Harry Potter, The Exorcist, Yüzüklerin Efendisi, İşaretler, Matrix, Paranormal gibi birçok film hayal aleminde olağanüstü güçlere dikkat çekmekte, gerçek ve doğru din anlayışından insanlar başka mecralara sevk edilmektedir (Arslan, M,. 2016: 216). Küresel medya araçlarının içerik ve uygulamaları ile ulaştıkları sonuçlar, verdikleri zararlar dinlerin yıllarca tamirini yapamayacakları boyutlardadır. Küreselleşme kültürel olarak materyalist, pragmatist düşüncelere yelken açmıştır. Dini bakış açısına mesafeli durmuştur. Ekonomi ve iş hayatında dine karşı bazen antipati, bazen şüphe ile bakılmıştır. Halbuki küreselleşme sürecinin ıslahına, olumlu işlevine inançlı insanların katkıları olacaktır. Ancak, küreselleşme kendi gelişme ve büyüme stratejileri önünde dinleri engelleyici görmektedir (Young, 2013: 110).

Batı toplumlarında toplumsal ve bireysel depresyonlar, sarsılmalar, krizler artarak devam etmektedir. İnançsızlık aile yapılarının dağılmasında, intiharlarda önemli bir etken olarak tespit edilmiştir. Küreselleşme ile dini hayat bir açıdan zayıflarken, diğer açıdan aidiyeti geliştiren sosyal medya etkisi ile kısmi de olsa kuvvetlenmektedir. Francis Fukuyama “Tarihin Sonu” teziyle her sistemin iflas ettiğini, tek yolun kapitalizm sistem içerisinde özgürlükler, demokrasi, insan hakları olduğunu yazmıştır. Bu tespit veya telkin küreselleşme süreci için bir milat veya dönemeç olarak ifade edilmiştir. Geçen sürede ve halen bunun böyle olmadığı ortadadır. İnsanlar zulüm, işgal, açlık, hastalık, savaş, terör ve sömürü içerisinde perişan olmaktadır, evrensel değerler çiğnenmektedir. Oysa, en ileri liberal kapitalist devletler, bu durum karşısında Batı Medeniyetinin ilerlediğini söylemektedir (Özakpınar, 2013: 335). Medeniyetler Çatışması ile ABD’nin en önde gelen entelektüellerinden Samuel Huntington ve bazı çevreler dünyada mücadelenin ekonomi değil, kültür sahasında olacağını çok önceden iddia etmişlerdir. Birtakım medeniyetler arası çatışmaları, krizleri peşinen öngörmüşler, belki de arzu etmişlerdir. Onlara göre de bu çatışma İslam ve Batı arasında gerçekleşecektir. Nitekim bu yaklaşım İslamofobi ve diğer suni problemleri doğurmuştur (Şentürk, 2013: 2).

90

Bu gelişmelerin yanında dini yapıların sosyal medya araçlarıyla dış dünyaya açıldıkları görülmektedir. Misyonerlik Hristiyanlığın yayılması için aktif bir çalışma içindedir. Lakin, küresel egemen güçlerle çatışması yoktur. Müslümanlar internetin getirdiği kolaylık ve avantajlardan yararlanarak görsel, sesli dijital araçları kullanmaktadırlar. Sosyal medya bu açıdan çok verimli bir alan haline gelmiştir. İletişim teknolojisi ile yeryüzünün her noktasına dini inanç, düşünce, anlayışları sunmakla beraber, kurumların da açılmasına imkan tanımıştır. Konuşmalar, vaazlar, düşünceler, platformlar, mesajlaşmalar, guruplar, videolar insanların erişimine açık hale gelmiştir. Dinin küreselleşmesi sürecin zorunlu bir parçası olmuştur. Göçmenler küreselleşmenin motoru ve dinamik gücüdür. 1980’den beri Batılı toplumlardan etkin olan göçmenler çok kültürlü / çok dinli olarak talepleriyle dinin kamusal alanlara tekrar dönüşünü sağlamışlardır (Shahatov, 2019: 324). Batı toplumlarına hayat vermişlerdir. Bu süreçte “medya vaizleri” olarak vasıflandırılan internet fenomenler, youtuberlar boy göstermekte, geniş bir ilgi alanı oluşturmuşlardır. Bu ağlarda birçok dini program, vaiz, din alimi yer almaktadır. Milyarlarca insan internete katılmıştır. Ancak bu katılım kontrol ve yönlendirmeye açıktır. Kurumların, şirketlerin ve devletlerin etkin katılımları vardır. Dijital kültürün en önemli tarafı katılımı sağlamasıdır (Karakulakoğlu, 2012: 34).

Hayat maddeye göre odaklanmıştır. 20. yüzyılda kapitalizm ve sosyalizmin, iki kutuplu dünyada dinden uzak toplumlar inşa edilmişlerdir. Laik, seküler devlet yapıları ülkelere hakim olmuştur. Dini ölçülerin olduğu devletler sayıca çok azdır, etkin değildir. İslam ülkeleri işgal, istila edilmiş, bölünüp, parçalanmış, dini eğitim ve kurumlar zayıflamıştır. Küreselleşme sürecinde ise İslam ülkelerinde din dışı eğilimler güçlenmiştir. Kapitalizm yeni ve çekici bir dünya sunmuş, bu dünya ilkeleri, ritüelleri, yaşam tarzlarıyla bir dine bağlanır gibi insanları bağlamıştır. Soğuk savaştan sonra yeni kimlikler ve dini hareketler ortaya çıkmıştır. Ardından yaşanan göçlerle toplumların homojen yapıları da değişmiştir. Dinin ve dindarlığın toplumdaki konumu küresel dönüşümlerle tartışılmaya başlanmıştır (Shahatov, 2019: 13).

Küreselleşme sürecinde değerleri yıpratan yeni medya ürünleri, ağlar, dinden uzak, dini anlayış ve idrakten mahrum insanları öngörmektedir. Küreselleşme süreci modern dönemin devamıdır. Bu dönemde aydınlanmadan kaynaklanan rasyonalizme,

91

sekülarizme, modern bilime önem verilmiştir. Modern bilim adeta kutsanmıştır, kendi dışındaki bilgiyi reddetmektedir. Batı toplumlarında hıristiyanlığın baskın gücü küreselleşme sürecinde modern bilime yüklenmiştir. (Akçetin, 2018: 129). Küreselleşme sürecinde kültürel sistem çok uluslu şirketlerin gücü ve egemenliği elindedir. Dini inanç ve yaşam tarzı olarak değil yalnızca inanç olarak gören, ya da sadece Tanrı’ya inanan ve dine bağlı olmayan gibi birçok farklı inanç türleri de türemiştir. Bütün bunlara rağmen Hıristiyan ve Musevi kurumlar Batı-Hıristiyan dünyasının desteğiyle çok güçlüdürler Batı ülkelerinde İslam karşıtı düşünce ve uygulamalar artmıştır. İnsaflı aydınlar dinin kimliği bir parçası olduğu düşüncesiyle bazıları kamusal bazıları ise bireysel hak ve özgürlük bağlamında korunması gerektiğini savunmaktadırlar (Shahatov, 2019: 318). Modern dönemlerde, küreselleşme sürecinde kapitalizmin egemenliği ahlakı geriye itmiş, ahlaki olanın önceliği ortadan kalkmıştır. Uluslararası ilişkiler, ekonomik çıkarlar öne geçmiş, öncelikleri belirlemektedir (Akçetin, 2017: 123).

Küreselleşme sürecinde küresel ahlakın seviyesi ve düzenlenmesi dünyada çok tartışılmaktadır. Teknolojinin hızı ve kültürler üzerinde yapmış olduğu tahribatlara, kültür emperyalizminin ezici etkilerine karşı tepkiler ve tedbirler bütün toplumlarda düşünülmektedir. İnsanlığın kadim değerleri küresel kapitalizmin çarkları arasında erimeden çözüm bulunması zorunluluk arz etmektedir (Arslan, D,. 2011: 18-19).