• Sonuç bulunamadı

IV. SUÇUN CEZALANDIRILMASI İLE KORUNAN HUKUKİ DEĞER

I.V. İCRA HAREKETLERİ VE NETİCE

I.V.II. İKNA SURETİYLE İRTİKAP

I.V.II.I. İkna Etme

İkna; “kişinin tutum ve davranışlarını zorlama olmaksızın etkilemeyi hedefleyen, iletişim süreci” olarak tanımlanabilir137. Buradan da anlaşılacağı üzere iknada icbarın aksine, inandırılan bir irade söz konusudur. Hukuki açıdan ikna; kamu görevlisinin, kamu görevinin sağladığı güveni suiistimal ederek; yalan, hile ve aldatma gibi bir takım vasıtalar kullanarak; herhangi bir kimseyi itasına mecbur olmadığı herhangi bir şeyi (menfaati) kanunen vermeye mecbur olduğuna inandırmasıdır. İkna yoluyla irtikap suçu, kanunen ödenmesi gerekmeyen bir paranın ödenmesi gerekliliğine kamu görevlisinin, ferdi ikna etmesi ile oluşur138.

İkna suretiyle irtikap (yiyicilik) suçu, kamu görevlisinin, görevin sağladığı güveni kötüye kullanarak; bir kimseyi kendisine veya başkalarına haksız olarak yarar sağlamaya veya vaadine ikna ederek; çıkar sağlaması ile oluşmaktadır. Mağdur, faile sağladığı çıkarın yasal olduğunu zannetmektedir, yasa dışı çıkar sağladığını bilmemektedir. Fail, yalan beyanlarıyla mağduru kandırmaktadır. Mağdur yaptığı ödemenin yasa ve yönetmelikler gereğince yapılması gerektiğine inanmakta, failin iknası ile bireyin rızası fesada uğramaktadır.

ameliyat için bıçak parası adı altında 150.000.00 lira ve hastanede anestezi uzmanı olarak görev yapan diğer sanık derviş içinde 20-25.000.000 lira para istediği, müştekinin bunu kabul etmiş gibi gözüküp dışarıda bu durumu komutanına anlatarak daha sonra da şikayetçi olup numaraları tespit edilmiş paralarla sanıkları suçüstü yakalattığı, verdiği bu paranın ödenmesi gerekmediğini bilen müştekiye karşı ikna suretiyle irtikap suçunun işlendiğinin kabul edilemeyeceği, istenen parayı verme niyetinde olmayan müştekinin serbest iradeyle anlaşmaya vardığının benimsenemeyeceği, bu itibarla sanıkların rüşvet almaya eksik kalkışma suçundan cezalandırılmaları gerekeceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,” (CD 05, E: 2003/7767, K: 2004/1112, Tarih: 24.02.2004)

136 Madde Gerekçesi 137 EREM, İrtikap, shf. 524

Mecbur olmadığı bir ücreti veya menfaati ödemesi gerektiğine inandırılan mağdur, faile sağladığı çıkar veya vaadin gayri meşru olduğunu bilmemektedir. Mesela; bir mahalle muhtarı muayyen bir muamelesinin icrası için kanunen kendisine verilmesi gerekenden fazlasını vermesi gerektiğini iş sahibine söyler, o da buna inanarak muhtara istediği parayı verirse, ikna suretiyle irtikap suçu teşekkül etmiş olur. Hatta; üstü kapalı bir takım sözlerle, kendisine bir menfaat sağlanması lüzumuna mağduru inandırıp, teklifin onun tarafından gelmesini sağlaması halinde de, iknanın bulunduğu kabul edilebilir.

İkna etmenin anlamı oldukça geniştir. Mağduru belli bir neticeyi doğurmaya sebep olacak hareketi yapmaya sevkeden her türlü girişim olabilir. Bunun kapsamına hiç şüphesiz aldatma, hile ve desisenin her türlüsü girer. Aldatmaya yönelik hile ve desise kendisini yalanla gösterebilir. Mesela fail olan kamu görevlisinin, muhatabına gerçeğe aykırı olarak vergi ödemesi gerektiğini söyleyerek; ödenen parayı şahsi menfaatleri için harcamasında durum budur. Keza; kamu görevlisinin, memuriyetine dayanan üstünlüğünden istifade ile mağdurdan bir miktar para almasında da, durum aynıdır. Yargıtay’ın tanımlamasına göre “ikna suretiyle irtikap suçu kanunen

ödenmesi icap etmeyen bir paranın ödenmesi lüzumuna memurun ferdi ikna etmesiyle teşekkül eder139”; memurun, mağduru “mühür basma parası” diye bir paranın verilmesi gerektiğine inandırması gibi140.

Yargıtay, sanığın müştekilerden Bağ-Kur için ödenmesi gereken para olarak bir miktar para alması ve bir kısmını maledinmesinde; ikna yoluyla irtikap olgusunu kabul etmiştir141.Bir başka kararında, gerçekte gerekli olmayan ancak “ticaret siciline

139 Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 21.12.1948 tarihli , 1948/2979 E. ve 1948/3166 K sayılı kararı. 140 Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 29.08.1958 tarihli , 1957/4532 E. ve 1958/4644 K sayılı kararı. 141 Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 18.03.1992 tarihli , 1991/508 E. ve 1992 /836 K sayılı kararı.

kayıt için gereklidir” mazeretiyle alınan paranın, ikna suretiyle irtikap oluşturacağına karar vermiştir142.

İcbarda, mağdurun zorlanmış ve zorlandığı bilinen bir iradesi olduğu halde, iknada inandırılmış ve bu nedenle sağladığı veya vaat ettiği çıkarın gayrımeşru olduğunu bilmeyen bir irade söz konusudur. Başka bir deyişle, mağdur sağladığı veya vaat ettiği çıkarın haksız olduğunu bilmekte ve buna rağmen bu çıkarı sağlama veya vaat etmek zorunda kalmakta ise icbar suretiyle irtikap; buna karşın mağdur, sağlamaya veya vaat etmeye sevk olunduğu çıkarın haksız olduğunu bilmemekte ise ikna suretiyle irtikap vardır. Doğal olarak; mağdurun kendisinden temin olunan menfaatin haksız olduğunu bilmesi halinde, iknadan söz edilemeyecektir143.

Kanun koyucu, icbarı daha vahim kabul ederek; iknaya göre daha ağır bir yaptırıma bağlamıştır. Fail tüm çabalarına, çeşitli yöntemler kullanmasına karşın mağduru kandıramamış, istenilen çıkarın sağlanmasına veya vaadine inandıramamış, buna rağmen mağdur, failin yakalanmasını sağlamak amacıyla inanmış görünerek istenen çıkarı sağlamış veya vaat etmiş ise, bu durumun ikna yoluyla işlenen irtikap mı, yoksa görevi kötüye kullanma mı olduğu tartışmalıdır. Burada Yargıtay, ikna suretiyle irtikap değil görevi kötüye kullanma suçunun oluştuğunu kabul etmektedir144.

İknadan maksat, failin her türlü yeteneğini kullanarak ve hatta aldatıp kandırarak, mağduru kendisine haksız bir menfaat sağlama veya vaadetme gereğine inandırmasıdır. Fakat iknanın varlığının kabulü için, mağdurun iradesinin etki altına alınmış bulunması gerekir. Bu itibarla sadece tavsiye ikna sayılamaz.

142 Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 21.02.1978 tarihli , 1976/483 E. ve 1978/485 K sayılı kararı. 143 DÖNMEZER, shf. 120