• Sonuç bulunamadı

İçsel Büyüme Yaklaşımı ve Teknoloji Faktörünün Tarihi Temelleri

2. İÇSEL BÜYÜME TEORİSİ VE TEKNOLOJİ BOYUTU

2.1. İçsel Büyüme Yaklaşımı ve Teknoloji Faktörünün Tarihi Temelleri

Romer’in (1986) öncü makalesiyle başladığı kabul edilen içsel büyüme teorisi ve

kaynaklık ettiği diğer büyüme modellerinin esas aldığı işleyiş mekanizmaları çok daha eski

iktisadi görüşlerde de yer bulmuştur. Ekonomik büyümenin kaynağı olarak işbölümü ve

uzmanlaşma, teknolojik gelişme ve yenilik, ölçeğe göre artan getiriler, rekabetçi olmayan

38 Solow Robert M.; (1994), a.g.m., s.51.

39

Stiroh Kevin J.;(2001) “What Drives Productivity Growth”, Federal Reserve Bank of New York, Policy Review, March,, s.38.

37

piyasalar, dışsallıklar, beşeri sermaye ve yaparak öğrenme gibi kavramlar, ekonomi tarihine katkı yapan önemli iktisatçıların akıl süzgeçlerinden geçerek günümüze gelmiştir.

İçsel büyümenin tarihsel kaynakları araştırılırken, her iktisadi düşünce akımının içinde bulunduğu dönemin hem ulusal hem de uluslararası düzeydeki ekonomik yapısının özelliklerini taşıdığı görülmektedir. Değişen üretim süreçleri ve insan ihtiyaçlarının ortaya çıkardığı sorunlar, ekonomik refahın arttırılmasına dönük olarak yeni bir ekonomik sistemin dayanaklarının geleceğe ışık tutacak biçimde açıklanmasını zorunlu kılmaktadır.

Bu değişim sürecinin dönüm noktaları, çoğu zaman teknolojik gelişmenin ve işgücü

verimliliğindeki artışın ortaya çıkardığı radikal değişimlere rast gelmektedir.

Ekonomik büyüme ekonomik refah için gerekli olduğuna göre değişimleri

yakalamak kritik bir öneme sahip olmaktadır. İçsel büyüme yaklaşımı bu çerçevede

değerlendirildiğinde, teknolojik devrim sürecinin ekonomik altyapısını ve dünya refahının

yeni paylaşım yöntemlerine ilişkin geleceğe ışık tutmaktadır. Modern ekonomi biliminin

kurucusu olarak kabul edilen Adam Smith’in ortaya koyduğu ilkeler de aynı biçimde

dönemin ekonomik koşulları içinde, geleceğin ekonomik düzeninin yeniden yapılanmasına

ilişkin esasları belirtici bir nitelik taşımıştır.

İçsel büyüme yaklaşımının temel vurgularına Smith’in Ulusların Zenginliği (1776) kitabında rastlamak mümkündür. Smith, ekonomik büyüme ve gelişme sürecinde işbölümü ve uzmanlaşma kavramlarını ön plana çıkarmaktadır. İşbölümü piyasanın genişliği ile sınırlandırılmaktadır ve işgücünün verimliliğini arttırmaktadır. Smith, tarım sektörüne kıyasla imalat sektörünün işbölümüne daha müsait olduğunu belirtmektedir. Bununla birlikte, “büyüme sadece imalat sektöründeki teknolojinin gelişmesine bağlı değildir. Ayrıca sektörlerarası dinamikler de büyümeyi sürdüren teknolojik değişmeleri yaratacaktır”40. Teknolojik gelişmenin kaynağı ise işbölümü olmaktadır. Çünkü, yaptıkları işte uzmanlaşan işçilerin deneyimleri arttığı zaman, üretim süreçlerinde yenilikler ve icatlar geliştirme kapasiteleri ortaya çıkmaktadır. Piyasa genişledikçe işbölümü arttığından,

bu süreç verimlerin giderek artmasıyla sonuçlanmaktadır. Böylece işbölümü üretimde artan

verimlerin kaynağı olmaktadır. Diğer taraftan “yaparak öğrenme(ve yeni makinelerin icadı

ve eskinin geliştirilmesi şeklindeki) bakımından teknolojik gelişme işbölümü ve

40

Kerr Prue;(1993) “Adam Smith’s Theory of Growth and Technological Change Revisited”, Contributions to Political Economy, 12, s.24.

38

uzmanlaşmayı teşvik etmektedir”41. Smith, 18. yüzyılda merkantilizme karşı ülkelerin refahı için ifade edilen süreci öne sürerken, aslında günümüzde geçerli olan ekonomik büyümenin kaynaklarına işaret etmiştir.

A. Marshall (1890), Smith’in düşüncelerini benimsemiş ve geliştirmiştir. İşbölümü ve teknolojik gelişmenin piyasa hacminin genişlemesiyle birlikte ortaya çıkacağını öne sürmüştür. Marshall 19. yüzyılın sonlarına doğru sanayi devriminin hız kazandığı bir

dönemde, büyüyen endüstriler için verim yasalarına açıklık kazandırmıştır. O’na göre,

ölçeğe göre artan getirilerin kaynağı içsel ve dışsal ekonomilerdir. “Bununla beraber,

Marshall artan getirilerin varlığının tekelleşmeye yol açmasının gerekli olmadığına dair

bazı sebepleri ortaya koymuştur”42. Bu kapsamda firmaların aşırı büyüyerek küçük

firmaların piyasaya girişini engelleyecek bir gelişmenin, büyüyen firmanın içsel

koşullarındaki değişmeler yoluyla dengeleneceğini belirtmiştir. Bu durum Marshall’ın

dışsal ekonomilerden kaynaklanabilecek artan getirilerin, rekabetçi piyasa koşullarında

devam edebileceğini açıkladığını göstermektedir.

A.Young (1928), Smith’in işbölümü ve Marshall’ın içsel ve dışsal ekonomiler kavramlarını yeniden yorumlamış ve artan getirilerin kaynaklarını irdelemiştir. Young,

mikro düzeyden ziyade makro seviyede artan getirilerin ortaya çıkacağını, ayrıca piyasanın genişlemesinde ve işbölümü ile birlikte uzmanlaşmanın artmasında, piyasadaki esnek talep koşullarının varlığının gerektiğini vurgulamaktadır. “Endüstriler arasındaki işbölümü artan getiriler için bir araçtır ve verimli tekniklerde meydana gelen değişmelerden bağımsız olarak işbölümünün kendisinden kaynaklanan bazı avantajlara sahiptir. Örneğin, işbölümü yönetimde daha yüksek derecede bir uzmanlaşmaya imkan vermektedir ve böyle uzmanlaşmanın avantajları gerçektir. Yine bu uzmanlaşma endüstriyel operasyonların daha iyi dağılımına yol açacaktır”43. Young’un bu fikirlerinden etkilenen iki öğrencisi olmuştur. Bunlardan E.H. Chamberlin tekelci rekabet teorisini geliştirmiştir. Diğeri ise, post- keynesyen bir iktisatçı olan N. Kaldor’dur.

41

Kibritçioğlu Aykut;(2002) “On the Smithian Origins of ‘New’ Trade and Growth Theories” , http://econwpa.wustl.edu/eps/it/papers/9711/971001.pdf Erişim Tarihi: 15.04.2003

42 Lavezzi Andrea Mario;(2001) “Division of Labor and Economic Growth: From Adam Smith to Paul

Romer and Beyond”, Erişim Tarihi: 05.05.2003

http://www-dse.ec.unipi.it/lavezzi/papers/divlabpaper1.0.pdf

43

39

Kaldor, ölçeğe göre artan getirilerin ekonomik büyümedeki rolünü sektörel farklılıklar çerçevesinde ayrıştırmıştır. Kaldor’a göre ölçeğe göre artan getiriler imalat sektöründe geçerli iken, tarım sektöründe azalan getiri yasaları işlemektedir. “Endüstriyel üretim dinamik ölçeğe göre artan getirilere bağlı bulunmaktadır. Artan getirilerin kaynakları, fiziksel sermayenin teknolojisiyle ilgili hacim etkileri olabilir, fakat aynı zamanda öğrenme etkileri(beşeri sermayedeki farklılıklar) ve teşvik edilmiş organizasyon

gelişmeleri de önemli olabilmektedir”44. Diğer taraftan, ekonomik büyümenin

sürdürülebilirliği için talep koşullarına önem vermesi açısından, Young’un talebin kendi

arzını yaratacağı fikrine katılmaktadır. Ancak Keynes’ten etkilendiği için de, her arzın

karşılıklı bir taleple sonuçlanacağı önermesine karşı çıkmıştır. Kaldor’un teknolojik

gelişmeye ilişkin önerdiği fonksiyon ise, sermaye birikimi ile teknik gelişmenin birlikte ve

ters yönde hareket ederek ekonomideki kar oranı ve sermaye-hasıla katsayısının korunduğu

bir yapıyı içermektedir. Örneğin, “eğer yatırım teknik gelişmeyi aşarsa, sermayenin

verimliliği düşer ve yatırım kesilir. Teknik gelişme yatırımdan daha hızlı ilerlerse, bu

durumda sermayenin verimliliği yatırımları teşvik edecek biçimde yükselir”45.

İçsel büyüme yaklaşımı Schumpeter’in ekonomik kalkınma sürecini açıklamaya

yönelik düşünceleri içindeki ‘yenilik’ fikrinden de etkilenmiştir. “Schumpeter, teknik ve yönetimsel değişiklikleri kapsayan geniş bir yenilik kavramını kullanan ve ekonomik kalkınma süreci içinde teknik gelişmeye merkezi bir rol veren ilk kişi olmuştur”46.

İBT’nde de ekonomik büyümenin kaynağı, içsel biçimde , temel olarak teknolojik gelişme ve yenilik faktörlerine dayalı bulunmaktadır. Bu çerçevede Schumpeter’in yaratıcı yıkım (creative destruction) fikri, klasik iktisatçılardan farklı olarak, tam rekabet piyasasından sapmalara imkan verecek bir ortamın varlığını gerektirmektedir. Çünkü yenilikleri geliştirecek girişimcilerin ödüllendirilmesi, geçici de olsa monopol piyasası koşullarının sürdürülmesi ile mümkün olacaktır. “Bu yüzden, Adam Smith’in aksine Schumpeter

44

Skott Peter, Paul Auerbach;(1995) “Cumulative Causation and the “New” Theories of Economic Growth”, Journal of Post Keynesian Economics, 17(3), s.384.

45 Thirlwall A.P;(2001) “ ‘Old’ Thought on ‘New’ Growth Theory” , Erişim Tarihi:11.06.2003

http://growthbook2.ec.unipi.it/PapersProceedings/Thirlwall.pdf

46

Castellacci Fulvio;(2004) “Theoretical Convergence? A Critical Review of Evolutionary and New Growth Theories”, University of Oslo, TIK Working Paper, No.06/04.

40

monopolleri engelleyecek ya da kaldıracak devlet faaliyetlerinin, uzun dönemde büyüme ve tüketici için zararlı olabileceğini savunmuştur”47.

K. Arrow (1962) ‘yaparak öğrenme’ fikrinden yola çıkarak geliştirdiği bir büyüme modeliyle, teknik gelişmenin ve artan getirilerin kaynağını oluşan öğrenme ve kazanılan deneyimler olarak göstermiştir. Arrow’a göre, “öğrenme deneyimin ürünüdür. Öğrenme sadece bir problemi çözme teşebbüsü yoluyla ve bu yüzden de sadece faaliyet sırasında

meydana gelebilir”48. Modelde kümülatif brüt yatırım ve işgücü ekonominin çıktı

seviyesini belirlemektedir. Daha fazla yatırım ve daha yüksek işgücü seviyesi, öğrenme ve

deneyim imkanlarını arttırarak hem teknolojik gelişmeyi hem de üretim seviyesini toplam

ekonomi düzeyinde yukarı çekmektedir. Arrow Schumpeter’den farklı olarak, ölçeğe göre

artan getirilerin rekabetçi piyasa koşullarında meydana gelebileceğini savunmaktadır.

Çünkü modelde yatırım ve yeniliklerin özel getirisi ile sosyal getirisi arasında bir ayrım yapılmıştır. Buna göre, firma düzeyinde sermayenin azalan getirisi geçerli olduğu için bilgi

ve deneyimin özel getirisi piyasa koşullarında sosyal getirisinden az olmaktadır.

Sermayenin azalan getirisi ise piyasa koşullarında, öğrenme ve deneyimin yarattığı olumlu

dışsallıklar tarafından dengelenmemesi nedeniyle rekabetçi piyasa koşulları sürdürülebilmektedir. Böyle bir mekanizmanın geçerli olabilmesi için, üretim sürecinde ortaya çıkan bilgi ve yeniliklerin tam kamusal mal özelliği taşıması gerekmektedir. Bu koşullar altında, firma düzeyinde sermayenin azalan getirisi koşulları geçerli iken, ekonomi ya da endüstri düzeyinde artan getiriler hakim olmaktadır. Model bu yapısı itibariyle yeni dönem içsel büyüme modellerine kaynak teşkil edecek olguları içinde barındırmaktadır.