• Sonuç bulunamadı

İçsel Büyüme Modellerinde Ölçek Etkisi ve Eleştirel Yaklaşımlar

2. İÇSEL BÜYÜME TEORİSİ VE TEKNOLOJİ BOYUTU

2.2. İçsel Büyüme Modelleri

2.2.3. İçsel Büyüme Modellerinde Ölçek Etkisi ve Eleştirel Yaklaşımlar

Uzun dönem sürekli ekonomik büyümenin kaynağını doğrudan teknolojik gelişmeye bağlayan içsel büyüme modellerinden çıkan sonuçlar piyasa ölçeğinin önemli olduğunu göstermektedir. Ekonomide araştırma ve yenilik miktarı ile büyüme oranı arasında doğrusal bir ilişki kurulması bu modellerin ortak özelliğini yansıtmaktadır. “Ekonominin büyüme oranı ekonomide üstlenilen araştırma miktarıyla orantılıdır. Diğer şeyler eşit olduğunda, nüfus büyüklüğünde bir yükselme araştırmacı sayısını arttırır ve

böylece kişi başına gelirin büyüme oranında bir artışa neden olur”69. Böylece araştırma

miktarı ve araştırmacı sayısının arttırılmasına yönelik politikalar, ekonominin büyüme

oranı üzerinde etkiye sahip bulunmaktadır. Ekonomide belli bir anda yapılan araştırma

faaliyetlerinin ortaya çıkardığı teknolojik bilgi dışsallıklar yoluyla gelecek araştırmaları

olumlu yönde etkilediğinde ölçeğe göre artan getiriler meydana gelmektedir. Bununla

birlikte modellerin ölçek etkilerine ilişkin tahminleri, yapılan bazı araştırmalarda test

edilmiş ve doğrulanmamıştır. Bu alandaki öncü çalışma Jones’a (1995 b) ait

bulunmaktadır. Jones hem AK tipi hem de AR-GE temelli modellerin zaman serileri ile analizini yapmıştır. Gelişmiş OECD ülkelerine ait veriler her iki grup modelin öngörülerine karşıt sonuçlar vermektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrasından 1980’li yılların

sonlarına kadar olan süreçte, söz konusu ülkelerde önemli oranlarda yatırım artışı olmasına rağmen uzun dönem büyüme oranları aynı yönde gelişmemiştir. Yine aynı dönemde bu ülkelerde bilim adamı ve mühendis sayılarının artış oranı ile uzun dönem ekonomik büyüme oranı arasındaki ilişki, AR-GE temelli modellerin ima ettiği gibi gerçekleşmemiştir. “Bu noktada içsel büyüme literatürü, kişi başına büyüme oranlarında artışın eksikliğini ispatlayan zaman serileri kanıtıyla uyumlu görülmemektedir”70. Bu

şekildeki sonuçlar ölçek etkisini ortadan kaldıran yarı-içsel büyüme modellerinin geliştirilmesine neden olmuştur.

Jones’un (1995 a) geliştirdiği bir model bu tür çalışmalara başlangıç teşkil

etmektedir. Jones, Romer’in (1990) modeline benzer bir şekilde AR-GE temelli yarı içsel

büyüme modeli ortaya koymaktadır. Bu modelde zamanlararası yayılma etkilerinin diğer

içsel büyüme modellerinde olduğu kadar güçlü olmaması ölçek etkisi kaldırmaktadır. Bir

69

Jones Charles I.;(1999) “Growth: With or Without Scale Effects?”, The American Economic Review, 89(2), 1999, s.139.

70

Jones Charles I.;(1995b) “Time Series Tests of Endogenous Growth Models”, The Quarterly Journal of Economics, 110, s.519.

72

diğer ifadeyle, “alternatif olarak belki de en belirgin fikirler ilk keşfedilmektedir. Öyle ki AR-GE ile meşgul olan bir kişinin yeni bir fikri keşfetme olasılığı bilgi seviyesiyle azalmaktadır”71. Ekonominin büyüme oranı dışsal olarak belirlenen işgücünün büyüme oranına bağlıdır. Bu modelde AR-GE formülasyonundaki ölçek etkisini kaldırmanın önemli bir sonucu, politikaların etkisiz kalmasıdır. Solow modelinde olduğu gibi, politikalar büyüme oranından ziyade gelir düzeyinde değişikliğe neden olmaktadır. Bu yüzden Jones’un yarı-içsel büyüme modelinde AR-GE’nin teşviki için bir sübvansiyon

uygulamasının uzun dönem ekonomik büyüme üzerinde etkisi bulunmamaktadır. Bununla birlikte teknolojik gelişmenin kaynakları bakımından model AR-GE temelli içsel büyüme

modellerine benzer sonuçlar vermektedir.

Segerstrom (1998) gelişmiş ülkelerde artan AR-GE faaliyetlerine rağmen kişi

başına büyüme oranlarındaki daha az artışın nedenlerini araştırmıştır. Bu çalışmada

başlangıç fikir olarak, toplamsal düzeyde çok belirgin olmasa bile araştırmacı başına patent

sayılarındaki düşüşe dikkat çekilmektedir. “Kişi başına patent sayılarındaki azalış, patenti

alınabilir yeniliklerin keşfinin artan biçimde zorlaştığını ima etmektedir”72. Bu fikir artan

AR-GE güçlüğünün ölçek etkisini ortadan kaldıran bir faktör olarak ele alındığında göstermektedir. Segerstrom’un geliştirdiği model Grossman ve Helpman’ın (1989) kalite

basamakları yaklaşımını benimsemektedir. Fakat ondan farklı olarak yenilik hacmindeki bir artış uzun dönem yenilik oranını etkilememektedir. Uzun dönem ekonomik büyüme oranını, yenilik hacmi, nüfusun büyüme oranı ve AR-GE güçlük seviyesi belirlemektedir. Bu nedenle Jones’da (1995 a) olduğu gibi, AR-GE yoğunluğunu değiştirmeye yönelik politikalar sadece kişi başına gelir düzeyini değiştirmektedir.

Young’ın (1998) modelinde yatay ve dikey ürün geliştirme yaklaşımları birlikte ele alınarak ölçek etkisi kaldırılmaktadır. Yatay ürün geliştirme boyutunda zamanlararası yayılma etkilerinin olmadığı varsayılmaktadır. Ürün çeşitliliği nüfus düzeyinden etkilenmektedir. Ancak ürün çeşitliliğinin artması ekonomik büyüme oranı üzerinde

negatif ölçek etkisi yaratmakta ve ürün kalitesindeki gelişmeleri olumsuz etkilemektedir.

Çünkü bu durumda ekonomi yenilik rantlarının dağılmasıyla karşılaşmaktadır. Ülke

nüfusundaki bir artış ürün çeşitliliğini arttırdığında, ekonomide gelir düzeyi yükselmekle

71

Jones Charles I.;(1995a) “R&D-Based Models of Economic Growth”, Journal of Political Economy, 103(4), s.765.

72

Segerstrom Paul S.;(1998) “Endogenous Growth Without Scale Effects”, The American Economic Review, 88(5), s.1293.

73

birlikte zamanlararası yayılma olmaması nedeniyle uzun dönem büyüme oranı etkilenmemektedir. Buna karşılık uzun dönem sürdürülebilir büyüme dikey ürün geliştirme yani ürün kalitesinin yükselmesi tarafından sağlanmaktadır. Ürün kalitesi nüfustan bağımsızdır ve bu boyutta zamanlararası bilgi yayılmaları bulunmaktadır. Her iki ürün geliştirme tipinin ortaya çıkardığı piyasa dengesinde oluşan büyüme oranı sosyal olarak optimal büyüme oranının altında kalmaktadır. Bu nedenle modele göre “AR-GE faaliyeti üzerine kapsamlı bir oransal vergi ile birlikte kaliteye bağlı bir AR-GE sübvansiyonunu

(ürün kalite gelişmesi derecesi ile artan bir sübvansiyon) birleştirerek piyasa ortamında

optimum sağlanabilir”73. Jones (1995a) ve Segerstrom’dan (1998) farklı olarak burada

dikey ürün geliştirmeye dönük AR-GE faaliyetlerinin yoğunluğunu değiştirmeye yönelik

politikalar uzun dönem büyüme oranını etkilemektedir.

Aghion ve Howitt (1998) dikey ürün geliştirmeye dayalı politikalar ve yeniliklerin

uzun dönem ekonomik büyüme oranını etkilediği bir model ile ölçek etkisine farklı bir

yaklaşım sunmaktadır. Yatay ürün geliştirme nüfusun bir fonksiyonu olarak ele

alınmaktadır. Nüfus arttıkça ürün sayısı artarken bireylerin fayda düzeyi de yükselmekte ancak yaşam daha karmaşık hale gelmektedir. Üstelik yatay yeniliklerin verimlilik artışına yaptığı katkı çok belirli değildir. Bu nedenle yatay ürün geliştirmenin büyüme üzerindeki

olumlu etkisi tersi yönde bir gelişme ile ortadan kalkmaktadır. Bir diğer ifadeyle artan AR- GE güçlüğü her bir yatay ürünün toplam verimliliğe yaptığı katkının azalmasına neden olmaktadır. Dikey ürün geliştirmeyi sağlayan yenilikler, üretiminde sermaye kullanılan ara girdileri ortaya çıkarmaktadır. “Durağan durum büyüme oranı, sermaye sübvansiyon oranı ve araştırma harcamalarının sübvansiyon oranı, nüfus büyüme oranı, AR-GE verimliliği ve yeniliklerin hacmine pozitif olarak, marjinal fayda esnekliği, zaman tercih oranı ve yıpranma oranına negatif olarak bağlıdır”74. Sermayenin sübvanse edilmesi modelin işleyişi için önemlidir. Çünkü sermaye sübvansiyon oranındaki bir yükselme durağan durum araştırma yoğunluğunu arttırmaktadır. Nüfus artış oranındaki bir yükselme de aynı sonucu vermektedir. Daha yüksek araştırma yoğunluğu ise büyüme oranını arttırmaktadır.

73

Young Alwyn;(1998) “Growth Without Scale Effects”, The Journal of Political Economy, 106(1), s.59.

74

74