• Sonuç bulunamadı

2. TÜRKİYE’DE İÇSEL BÜYÜMEYİ BELİRLEYEN FAKTÖRLERİN ANALİZİ

2.1. Beşeri Sermayenin Ekonomik Büyümeye Katkısı

Beşeri sermaye göstergeleri sadece ekonomik büyüme değil, ekonomik kalkınma

sürecinin değerlendirilmesinde de başlıca alanlardan birisi olma özelliğini taşımaktadır. Bu

nedenle içsel büyüme modellerine ilişkin uygulamalı analizlerde ele alınan beşeri sermaye

değişkenlerinin hepsini birden içeren endeksler kullanılarak ülkeler arası karşılaştırmalar

yapılabilmektedir. Güloğlu ve Yılmazer (2003) Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı

tarafından hazırlanan beşeri kalkınma raporunda yer alan bu endeksi kullanarak 76

gelişmiş ve gelişmekte olan ülkenin verileriyle, 1970-1994 döneminde endeksin ekonomik

büyümeyi, ekonomik büyümenin de beşeri kalkınmaya katkıda bulunacağını göstermektedirler.

Türkiye’nin beşeri sermaye kaynağı açısından hızlı bir gelişme gösterdiği ancak bunun yeterli olmadığı bilinmektedir. Dura, Atik ve Türker (2004) beşeri sermaye göstergeleri açısından 2001 yılı için Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) karşısındaki gelişme seviyesini inceleyen bir analiz yapmaktadırlar. Çalışmada beşeri kalkınma raporlarından alınan 16 değişken kullanılarak istatistiksel analiz yöntemlerinden kümeleme ve çok boyutlu ölçekleme (ÇBÖ) analizleri uygulanmaktadır. “Türkiye de dahil olmak üzere kümeleme analizi uygulanan 26 ülkenin ele alınan göstergeler bakımından beş farklı kümede toplandıkları gözlemlenmiştir. Tek başına bir kümede yer alan Türkiye’nin beşeri sermaye göstergeleri açısından hiçbir AB ülkesi ile aynı gelişme seviyesini paylaşmadığı

ortaya çıkmıştır. ÇBÖ analizi sonuçları da aynı sonucu desteklemiştir”172. Tuna ve

Yumuşak (2003) da beşeri kalkınma endeksini kullanarak Türkiye’nin durumunu analiz

etmiştir. Buna göre, Türkiye’nin beşeri kalkınma göstergelerinde 1990-2000 döneminde

172

Dura Cihan, Hayriye Atik, Oğuzhan Türker;(2004) “Beşeri Sermaye Açısından Türkiye’nin Avrupa Birliği Karşısındaki Kalkınma Seviyesi”, 3. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, 25-26 Kasım, Eskişehir, s.13.

139

bir gerileme olduğu gözlemlenmektedir. “Örneğin 1994-95 yıllarında Türkiye, aldığı 0.739 ve 0.792’lik değerle en yüksek orta beşeri kalkınma düzeyine sahip ülkeler arasında iken, 2001 yılında aldığı 0.735’lik değerle orta beşeri kalkınma düzeyine sahip ülkeler arasında 34. sıraya gerilemiştir”173. Bu çalışmalar Türkiye’nin beşeri sermaye kaynağı açısından tam üye olmayı hedeflediği AB ülkeleri karşısında çok geride olduğunu ve son yıllarda bu alanda gelişme kaydedemediğini göstermektedir.

İçsel büyüme modelleri çerçevesinde beşeri sermaye ve ekonomik büyüme

arasındaki ilişkilerin analiz edildiği çalışmalar, Türkiye’nin mevcut beşeri sermaye

kaynaklarından istenen verimi elde edemediğini ortaya koymaktadır. Örneğin Türkmen

(2002) 1980-1999 dönemine ait verilerle, eğitimin ekonomik büyümeye yaptığı katkıları

araştırmak amacıyla, farklı eğitim değişkenlerinin yer aldığı bir üretim fonksiyonu

kullanmaktadır. Dummy b T ED b L b K b b LnY = 0+ 1ln + 2ln + 3ln + + 4 174

Y GSYİH düzeyini, K fiziksel sermaye stokunu, L işgücünü, ED beşeri sermayeyi

(işgücünün ortalama eğitim seviyesi), ve T teknolojik gelişme değişkenini göstermektedir.

Modelde K, L ve ED’nin sırasıyla GSYİH büyümesine yüzde 60.7, yüzde 12.8 ve yüzde

31.3 oranlarında katkı yaptığı tahmin edilmektedir. Teknoloji değişkenin katkısı anlamsız

çıkmaktadır. Beşeri sermayeyi temsilen eğitim harcamaları, eğitim yatırımları, ilköğretim,

ortaöğretim ve yükseköğretim okullaşma oranları gibi değişkenler de kullanılmaktadır.

Bunlardan eğitim yatırımları da GSYİH’ya önemli bir katkı yapmaktadır. Buna karşılık

okullaşma oranlarının ve eğitim harcamalarının ekonomik büyüme üzerinde etkilerinin çok

zayıf olduğu görülmektedir. Bu sonuçlara göre ekonomik büyümenin teşvikinde işgücünün ortalama eğitim seviyesinin ve eğitim yatırımlarının arttırılmasına öncelik verilmesi

gerekmektedir.

Saygılı, Cihan ve Yavan (2005) 49 ülkeyi kapsayan araştırmalarında, 1982-2002 döneminde beşeri sermayenin verimlilik artışına yaptığı katkıyı panel veri analizi ile

173 Tuna Yusuf; İbrahim Güran Yumuşak;(2003) “Beşeri Kalkınma İndeksi Ve Türkiye Analizi”, II.

Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, Bildiriler Kitabı, Derbent-İzmit, s.462.

174

Türkmen Fatih;(2002) “Eğitimin Ekonomik ve Sosyal Faydaları ve Türkiye’de Eğitim Ekonomik Büyüme İlişkisinin Araştırılması”, Uzmanlık Tezi, DPT, Yayın No.2655, Eylül, Ankara, s.75.

140

tahmin etmiştir. Bağımlı değişken olan verimlilik artışı, işgücü başına düşen katma değer miktarının ortalama artışı ile temsil edilmektedir. Beşeri sermaye değişkenleri ise, işgücünün ortalama eğitim düzeyi, okulöncesi eğitim (anaokul), ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimdeki okullaşma oranlarıdır. Çalışmada verimlilik artışını etkilediği düşünülen bazı kontrol değişkenleri de kullanılmaktadır. Bunlardan ilki, ülkeler arasındaki yakınsama hızını belirleyen başlangıç yılı çalışan başına milli gelir düzeyidir. Toplam yatırımlar, doğrudan yabancı sermaye yatırımları, ihracat yoğunluğu ve tarım sektöründe

çalışanların toplam istihdam içindeki payı diğer kontrol değişkenleri olarak modele

katılmaktadırlar. Bu analizin sonuçları Türkiye’deki eğitim ve verimlilik arasındaki

ilişkiler açısından önemli fikirler vermektedir175.

İlk olarak, bütün örneklemde beşeri sermaye değişkenlerinin tamamındaki

iyileşmelerin verimlilik artışına önemli katkı yaptığı ve beşeri sermayenin yakınsama

hızını arttırdığı bulgusuna ulaşılmıştır. Bu sonuçlar eğitim sisteminin bir bütün olarak ele

alınması gerektiğine ve koşullu yakınsamanın varlığına işaret etmektedir. İkinci olarak,

Türkiye ekonomisinde verimlilik artışının örnek ortalamasına kıyasla zayıf kaldığı ve

okullaşma oranlarındaki artışa rağmen, verimlilik artışı ile eğitim göstergeleri arasındaki bağın kopuk olduğu sonucuna varılmıştır. Bu kopukluğun, Türkiye’de eğitim sisteminin

nitelik açısından yetersiz olmasının yanı sıra, işgücü piyasası, iyi yönetişim, rekabet ortamı, fiziki altyapı, sermaye birikimi ve AR-GE faaliyetleri gibi verimlilik artışı ile yakından ilişkili başka faktörlerin yetersizliğinden kaynaklanabileceği ifade edilmektedir. Son olarak, çalışmada kullanılan diğer kontrol değişkenlerinin verimlilik artışında önemli oldukları, ancak Türkiye’nin bu faktörlerden yeterince yararlanamadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Türkiye’de eğitimin niteliğiyle ilgili sorunlara dikkat çeken diğer bir çalışma da Ergen’e (1999) aittir. Çalışmada işgücünün ortalama eğitim düzeyindeki artışla ekonomik büyüme arasında pozitif bir ilişkinin olduğu tahmin edilmektedir. 1980-1990 döneminde,

“İşgücünün ortalama örgün eğitim yılındaki bir yıllık artışın, GSYİH’nın büyüme oranında

0.21’lik birim artışa yol açtığı belirlenmiştir”176. Ancak ortalama eğitim seviyesinin

175 Saygılı Şeref, Cengiz Cihan, Zafer Ali Yavan;(2005) “Eğitim ve Büyüme”, İçinde: “Türkiye için

Sürdürülebilir Büyüme Stratejileri Konferansı”, Tartışma Tebliğleri, TÜSİAD-Koç Üniversitesi, EAF, Haziran, ss.160-164.

176

Ergen Hüseyin;(1999) “Türkiye’de Eğitimin Ekonomik Büyümeye Katkısı”, Ekonomik Yaklaşım, 10(35), Kış, s.44.

141

yükselmesi, eğitimin büyümeye olan katkısını bu on yıl boyunca değiştirmemiştir. Bir başka ifadeyle, eğitimin nicelik olarak artışının ekonomik büyümeye katkısı dışında nitelik artışının bir etkisinin olmadığı vurgulanmaktadır. Ergen (1999) bunu iki nedene bağlamaktadır. İlki, eğitimli işgücünün kamu hizmetleri, uluslararası kuruluşlar ve dernekler gibi verimliliği doğrudan etkilemeyen alanlarda istihdam edilmeleridir. İkincisi ise, toplam işgücü arzı içinde tarım sektörünün fazla olması ve bu sektörün söz konusu dönemdeki büyümesinin düşük olmasıdır. Öne sürülen bu nedenler içsel büyüme

modellerinde beşeri sermayenin kullanım yeri ile ilgili vurgulamaları ile de uyumlu

görülebilir.

Demir ve Üzümcü (2003) Türkiye’de 1963-2001 yılları verilerini kullanarak beşeri

sermayenin ekonomik büyümeye katkısını tahmin etmektedirler. Bunun için Mankiw, Romer ve Weil’in (1992) üretim fonksiyonuna başvurulmaktadır. En küçük kareler

yöntemiyle yapılan tahmin denklemleri şöyledir177.

i i u Y X EH L K Y u Y EH L K Y + ∆ − ∆ + ∆ + ∆ + ∆ + = ∆ + ∆ − ∆ + ∆ + ∆ + = ∆ − − 1 5 4 3 2 1 0 1 5 3 2 1 0 β β β β β β β β β β β

Çıktı (Y) GSMH, Fiziki sermaye (K) sabit sermaye yatırımları, beşeri sermaye (EH) kamu eğitim harcamaları, dış ticaret (X) dış ticaret hacmi ile temsil edilmektedir. Tahminlere göre beşeri sermayenin ekonomik büyümeye katkısı yüzde 5 gibi düşük bir seviyede çıkmaktadır. Bunda beşeri sermaye ölçütü olarak sadece Milli Eğitim Bakanlığı ve

üniversite bütçelerinin alınmış olmasının etkisi bulunabileceği belirtilmektedir.

Çoban (2003) 1980-1997 döneminde, kişi başına düşen GSMH ile ilkokul,

ortaokul, lise, yüksekokul okullaşma oranları ve toplam harcamalar içerisindeki kamunun

yapmış olduğu eğitim harcamaları arasındaki ilişkileri araştırmıştır.. Analiz sonuçları bu

değişkenler ile ekonomik büyüme arasında uzun dönemli bir ilişki olduğunu

göstermektedir. Ayrıca “ilkokul okullaşma oranı ile iktisadi büyüme arasında, iktisadi

büyüme ile lise okullaşma oranı arasında, yüksekokul okullaşma oranı ile lise okullaşma

oranı arasında ve son olarak eğitim harcamaları ile lise okullaşma oranı arasında

177

Demir Osman, Adem Üzümcü;(2003) “İçsel Büyümenin Kaynakları”, Cumhuriyet Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi, 17(3-4), s.31.

142

nedensellik ilişkisinin olduğu tespit edilmiştir. Buna göre, ilkokul okullaşma oranındaki artışın iktisadi büyümenin ve iktisadi büyümenin ise, lise okullaşma oranındaki artışın nedeni olduğu test değerlerinden anlaşılmaktadır”178. Bozkurt ve Doğan (2003) 1983-2001 yılları arasında Çoban’ın (2003) kullandığı okullaşma oranları ve bütçe içerisinde eğitime ayrılan pay ile kişi başına düşen GSMH arasında uzun dönemli bir ilişkinin var olduğunu bulmaktadırlar. Kar ve Ağır (2003) 1924-1994 dönemi için, kişi başına GSMH ile eğitim harcamalarının GSMH’ya oranı ve sağlık harcamalarının GSMH’ya oranı arasındaki

nedensellik ilişkisini tahmin etmektedirler. Onların bulgularına göre de, eğitim harcamaları

ile ekonomik büyüme arasında bir nedensellik ilişkisi bulunmaktadır ve nedenselliğin yönü

eğitim harcamalarından ekonomik büyümeye doğrudur.