• Sonuç bulunamadı

ASHÂBININ FAZİLETİ

12. HZ. EBÛ BEKİR’İN HALÎFE SEÇİLMESİ

4660/65. Ashâb-ı kirâmdan Abdullah ibni Zem‘a radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin vefâtından önce hastalığı ağırlaştığı zaman, bazı Müslümanlar’la birlikte ben de yanındaydım. Bilâl-i Habeşî, Resûl-i Ekrem’i namaza dâvet etti. Bunun üzerine Allah’ın Elçisi:

“Halka namaz kıldırana (Ebû Bekir) söyleyin de namazı kıldırsın!”

buyurdu. Bunun üzerine Abdullah ibni Zem‘a bu emri Hz. Ebû Bekir’e iletmek üzere dışarı çıktı. Abdullah ibni Zem‘a radıyallahu anh olayın devamını şöyle anlattı:

“Ebû Bekir’i bulamayınca, halkın arasında gördüğüm Ömer’e:

“Ey Ömer! Kalk halka namazı kıldır!” dedim. Ömer, cemâatin önüne geçti ve tekbir aldı. Ömer gür sesli olduğundan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onun sesini duyunca:

“Ebû Bekir nerede? O varken bir başkasının namaz kıldırmasını Allah da istemez Müslümanlar da! Ebû Bekir varken bir başkasının namaz kıldırmasını Allah da istemez Müslümanlar da!” buyurdu. Resûl-i Ekrem namaz kıldırması Resûl-içResûl-in Ebû BekResûl-ir’e haber gönderdResûl-i. Ebû BekResûl-ir de ancak Ömer o namazı kıldırdıktan sonra gelebildi ve halka o namazı yeniden kıldırdı.[195]

Bu hadis bir sonraki hadisle birlikte açıklanacaktır.

4661/66. Tâbiîn âlimi Ubeydullah ibni Abdillah ibni Utbe bin Mes‘ ûd, ashâb-ı kirâmdan Abdullah ibni Zem‘a radıyallahu anhın bir önceki hadisi kendisine rivâyet ettiğini ve şöyle dediğini söyledi:

“Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ömer’in sesini duyunca yatağından çıktı, başını mescide uzattı ve öfkeli bir edâ ile şöyle buyurdu:

“Hayır, hayır, hayır! İnsanlara namazı İbni Ebî Kuhâfe (Ebû Bekir) kıldırsın!”[196]

Açıklamalar

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefâtından önceki son hastalığı sırasında pek yorgun düştü. Bu sebeple de cemâate namaz kıldıramadı; o namazlarda imâmeti kendisinin yerine Ebû Bekir radıyallahu anhın yapmasını istedi. İşte bu namazlardan birinde Hz. Ebû Bekir bulunamadığı için namazı Ömer radıyallahu anh kıldırmıştı. Fakat Allah’ın Elçisi buna râzı olmadı. Çünkü kendisinden sonra kimin imâm olacağını herkesin bilmesini istiyordu. Yukarıdaki iki hadiste de bu olay anlatılmaktadır.

Birinci hadisin Ahmed ibni Hanbel’in Müsned’indeki rivâyetinde şöyle bir ilâve bulunmaktadır:

Abdullah ibni Zem‘a radıyallahu anh şöyle dedi:

“Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin namazı Hz. Ebû Bekir’den başkasının kıldırmasını uygun görmediğini öğrenince, Ömer radıyallahu anh bana:

‘Ey İbni Zem‘a! Yazıklar olsun! Bana böyle ne yaptın? Vallahi namaz kıldırmamı istediğin zaman, bunu sana Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin emrettiğini sanmıştım. Öyle olmadığını bilseydim namaz kıldırmazdım’ dedi. Ben de:

‘Vallahi namazı senin kıldırmanı bana Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem emretmedi; ama Ebû Bekir’i göremeyince, ben orada bulunanlar içinde namaz kıldırmaya en lâyık kişinin senin olduğunu düşündüm’

dedim.”[197]

Bu rivâyet Kütüb-i Sitte içinde sadece Sünen-i Ebî Davûd’da bulunmakla beraber, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in, namazları Ebû Bekir radıyallahu anhın kıldırmasını emrettiğine dair Sahîh-i Buhârî başta olmak üzere hadis kitaplarında birçok rivâyet bulunmaktadır.[198]

Fahr-i Âlem sallallahu aleyhi ve sellem kendisinden sonra kimin halîfe olacağını açıkça belirtmemiştir. Ancak Ehl-i Sünnet âlimleri, Resûl-i Ekrem’in Ebû Bekir radıyallahu anhın namazda öne geçip imâm olmasını (yani imâmet-i suğrâ’yı) istemekle, onun halîfeliğine de (imâmet-i kübrâ’ya) işaret buyurduğu mânâsını çıkarmışlardır.

Birinci hadîs-i şerîften Ömer radıyallahu anhın arkasında namaz kılınamayacağı sonucu çıkarılamaz. Zira onun arkasında da, herhangi bir Müslüman’ın arkasında da namaz kılınabileceği son derece âşikârdır.

Öyleyse Resûl-i Ekrem’in “Ebû Bekir varken bir başkasının namaz kıldırmasını Allah da istemez, Müslümanlar da!” ifâdesi, Hz. Ebû Bekir’in halîfeliğine işaret etmektedir.

Yine âlimlerimize göre Hz. Ebû Bekir Peygamber aleyhisselâmın maksadını anlamış, halîfelik gibi ağır bir yükü zayıf vücudunun kaldıramayacağını, bunu ancak kendisinden daha güçlü ve kuvvetli olan Ömer radıyallahu anhın yapabileceğini hesap etmiş ve -bazı rivâyetlerde geçtiği üzere- ona, öne geçip imâm olmasını teklif etmiş, fakat Hz. Ömer imâmlığa Hz. Ebû Bekir’in daha lâyık olduğunu belirterek buna yanaşmamıştır.

Her ne kadar birinci hadisin sonunda “Ebû Bekir ancak Ömer o namazı kıldırdıktan sonra gelebildi ve halka o namazı yeniden kıldırdı” deniyorsa da, anlaşılan Hz. Ömer, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin namazı Hz.

Ebû Bekir’den başkasının kıldırmasını uygun görmediğini öğrendi, kıldırmakta olduğu namazı bozdu ve o namazı Ebû Bekir radıyallahu anh kıldırdı. Zaten o günden sonra Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem vefât edene kadar namazları hep Ebû Bekir radıyallahu anh kıldırdı.

Burada bir teknik bilgi verelim: Yine birinci hadiste, olayı anlatan Abdullah ibni Zem’a radıyallahu anhın bir ara kendinden üçüncü şahıs gibi bahsettiğini ve: “Abdullah ibni Zem‘a haber vermek üzere dışarı çıktı; Ebû Bekir orada bulunmadığından, halkın arasında gördüğü Hz. Ömer’in yanına vardı” dediğini okuduk. Yani önce mütekellim, sonra gâib, daha sonra tekrar mütekellim sîgasıyla konuştuğunu gördük. Bu bir ifâde kusuru değildir. Arap edebiyatında bu üslûba “iltifât sanatı” adı verilmektedir.

Hadislerden Öğrendiklerimiz

1. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem vefâtından önce ciddi şekilde hastalandı ve imâmlık görevini yapamadı. Bu görevi kendisinin yerine Ebû Bekir radıyallahu anhın yapmasını istedi.

2. Fahr-i Âlem Efendimiz, Hz. Ebû Bekir varken namazı bir başkasının kıldırmasını uygun görmedi.

3. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin “İşin böyle olmasını Allah da istemez Müslümanlar da” buyurmasından, kendisinden sonra Hz. Ebû Bekir’in halîfe olmasını îmâ ettiği, böyle olmasını Allah Teâlâ’nın da murâd ettiği anlaşılmaktadır.

[195]. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, IV, 322, nr. 19113.

[196]. Bu hadis Kütüb-i Sitte içinde sadece Sünen-i Ebî Dâvûd’da bulunmaktadır.

[197]. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, IV, 322, nr. 19113.

[198]. Meselâ bk. Buhârî, Ezân 39, 46, 67, 68, 70, nr. 664, 678-682, 712, 716; Müslim, Salât 90, nr. 418.

13. FİTNE ZAMANINDA