• Sonuç bulunamadı

Herhangi bir insanı bir peygamberden üstün tutmak, insanı dinden çıkaracak bir günahtır

Tebük Seferi Nasıl Sonuçlandı?

2. Herhangi bir insanı bir peygamberden üstün tutmak, insanı dinden çıkaracak bir günahtır

3. Haccâc’ın kraldan ziyâde kralcı geçindiği görülmektedir.

4643/48. Tâbiîn neslinin kırâat imâmlarından Âsım ibni Behdele şöyle dedi:

Kûfe vâlisi Haccâc’ı minberde şöyle konuşurken dinledim:

“Gücünüz yettiğince Allah’tan korkun! Bu konuda hiç kimse için bir ayrıcalık yoktur. Mü’minlerin emîri olan Abdülmelik ibni Mervân’ın da sözünü dinleyip itaat edin! Bu konuda da hiç kimse için bir ayrıcalık yoktur.

Vallahi halka mescidin bir kapısından çıkmalarını emretsem, onlar da bana itaat etmeyerek bir başka kapıdan çıksalar, onları öldürmek ve mallarını ellerinden almak bana helâl olur.

Vallahi Rebîa kabilesini, Mudar kabilesinin yaptığı suçlardan dolayı sorumlu tutup cezalandıracak olsam, bu bana Allah tarafından helâl kılınır.

Okuduğu kırâatin Allah tarafından inzâl edildiğini ileri süren şu Hü zeyl’in kölesini (Abdullah ibni Mes‘ûd’u) öldürsem veya ona işkence etsem, bundan dolayı kim bana hesap soracakmış! O, okuduğu kırâatin Allah tarafından inzâl edildiğini söylüyor. Vallahi onun kırâati, bir tür şiir olan bedevî recezlerinden[149] başka bir şey değildir. Onun okuduğu kırâati, Allah Peygamberine inzâl etmemiştir.

Ya şu Acemler’e yapacağım şeyden dolayı bana kim hesap soracakmış!

Onlardan biri havaya bir taş atınca, o taş daha yere düşmeden yeni bir kargaşa çıkacağını ileri sürüyor. Vallahi dün nasıl yok olup gitmişse, ben onları işte öyle silip yok ederim.”

Bu haberi nakleden Âsım ibni Behdele şöyle dedi:

“Ben bu konuşmayı tâbiîn âlimi A‘meş’e naklettim; o da ‘Vallahi bu konuşmayı Haccâc’dan ben de dinledim’ dedi.”[150]

Bu rivâyet 4645. rivâyetle birlikte açıklanacaktır.

4644/49. Tâbiîn âlimi Süleymân el-A‘meş şöyle dedi:

“Haccâc’ı minberde şöyle konuşurken dinledim:

‘Şu Arap olmayan kimseler kıtır kıtır kesilmeyi hak ediyorlar. Vallahi ben sopayı birbirine vuracak, onları öldürmek isteyecek olsam, hepsini yok olup giden dün gibi silip atarım.”’[151]

Bu rivâyet 4645. rivâyetle birlikte açıklanacaktır.

4645/50. Yine Tâbiîn âlimi Süleymân el-A‘meş şöyle dedi:

“Haccâc ile birlikte bir cuma namazı kılmıştım, bir hutbe okudu.”

Ebû Dâvûd’un hocası Katan ibni Nüseyr, Ebû Bekir ibni Ayyâş’ın rivâyet ettiği (4643.) hadisi nakletti. Buna göre Haccâc bu hutbesinde şunları söyledi:

“Allah’ın halîfesi ve kulları arasından seçtiği Abdülmelik ibni Mer vân’ın sözünü dinleyip kendisine itaat ediniz.”

Ebû Dâvûd’un hocası Katan ibni Nüseyr hadisin devamını rivâyet ederek Haccâc’ın: “Vallahi Rebîa kabilesini, Mudar kabilesinin yaptığı suçlardan dolayı sorumlu tutup cezalandıracak olsam, bu bana Allah tarafından helâl kılınır” ifâdesini nakletmekle beraber, onun Acemler’le ilgili sözlerini zikretmedi.[152]

Açıklamalar

Haccâc ibni Yûsuf es-Sekafî (v. 95/714) ile ilgili beş rivâyet okuduk. Bu Emevî vâlisi, Müslümanlar’a yaptığı zulüm dolayısıyla Haccâc-ı Zâlim diye bilinir. Emevîler’e aşırı derecede sâdık olduğu için de “küleyb” yani köpek yavrusu lakabıyla anılır. idareciliği döneminde aldığı sert tedbirlerle Hz. Ali taraftarlarını sindirdi.

Ayrıca Emevî muhâliflerinin isyanlarını kanlı hareketlerle bastırdı.

Haccâc, Emevîler’in Mervânî kolu tarafından desteklenmiştir. Ömer ibni Abdilazîz Medine vâlisiyken Haccâc’a hep karşı çıkmış, onun elinden

birçok insanı öldürmüştür. Hz. Ebû Bekir’in cesur kızı Esmâ radıyallahu anhâ, Haccâc’ın yüzüne karşı şunları söylemiştir:

“Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Sakîf kabîlesinden bir yalancının, bir de bozguncunun çıkacağını haber vermişti. Gördük ki yalancı Muhtâr es-Sekafî imiş, bozguncu da sensin!”[153]

Haccâc öldüğü zaman Ömer ibni Abdilazîz şükür secdesine kapanmış, ünlü tâbiîn âlimi İbrâhim en-Neha‘î de sevincinden ağlamıştır.

Hasan-ı Basrî hazretleri Haccâc’ı ağır bir dille kınamış, onun Saîd ibni Cübeyr’i katletmesini büyük bir felâket olarak görmüş ancak kargaşaya sebebiyet vereceği endişesiyle Haccâc’a isyan edilmesini doğru bulmamıştır. Öte yandan Haccâc öldüğü zaman, ‘Allahım! Onu ortadan kaldırdığın gibi kurduğu yönetimi de kaldır’ diye duâ etmiş ve ölümünden dolayı Allah’a şükretmiştir.[154]

Şimdi Haccâc’ın konuşmalarında geçen bazı sözleri kısaca açıklayalım:

• 4643 numaralı rivâyette onun “Mü’minlerin emîri Abdülmelik’in sözünü dinleyip itaat edin! Bu konuda bir istisnâ yoktur” dediğini okuduk.

O sadece halîfenin değil, halîfenin tâyin ettiği vâlilerin buyruklarına da aynen halîfenin buyrukları gibi kayıtsız şartsız itaat edilmesi gerektiğini söylüyor ve şöyle diyor:

“Vallahi halka mescidin bir kapısından çıkmalarını emretsem, onlar da bana itaat etmeyerek bir başka kapıdan çıksalar, onları öldürmek ve mallarını ellerinden almak bana helâl olur.”

Haccâc, hiçbir sınır tanımayan bir diğer konuşmasında, bir kabîlenin suçundan dolayı diğer bir kabîleye hesap sorabileceğini ve bu yüzden kendisini hiç kimsenin hesaba çekemeyeceğini söylüyor. Bu taşkın ifâdeleriyle dinî hükümlerin tamamen sultanların ve vâlilerin keyfine bırakıldığını, onların dilediklerini yapabileceklerini belirtiyor. Daha açık bir söyleyişle helâli haram, haramı helâl sayabileceğini ve dinî ahkâmı dikkate almayacağını ileri sürüyor. İşte Haccâc-ı Zâlim, dinî ölçülere sığmayan böyle hezeyanlarda bulunmuştur.

Bazı İslâm âlimleri, onun yaptığı zulümler bir yana, sadece bu sözleriyle bile dinden çıktığını söylemişlerdir.

Hâlbuki dinimiz devlet başkanına kayıtsız şartsız itaati değil, onun meşrû emirlerine itaat etmeyi emrediyor. “Hâlik’a isyân söz konusu olduğu zaman, mahlûka itaat edilmez” kaidesini getiriyor.

• Haccâc, “Abdullah ibni Mes‘ûd’un okuduğu kırâati Allah Peygamberine inzâl etmemiştir” diyerek, halkı onun kırâatinden soğutmaya çalışmıştır.

Abdullah ibni Mes‘ûd radıyallahu anh, bazı sahâbîler gibi, Kur’ân’ı kendi başına toplamıştı. Onun bu mushafı kendi adıyla anılırdı. Bu mushafın Ebû Bekir radıyallahu anh tarafından bir araya getirilen, Osman radıyallahu anh tarafından da çoğaltılan resmî mushaftan ayrılan bazı tarafları vardı. Bu önemsiz farklılık sadece sûrelerin tertibinde ve bazı kelimelerin yazılışında (imlâsında) kendini gösterirdi. Bir de bazı âyetlerin yanına tefsir için notlar koymuş, farklı kırâat şekillerini göstermişti. Bu farklı notlar, İbni Mes’ûd radıyallahu anhın Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemden bizzat duyduğu bilgilerden ibaretti. Hz. Osman, mushaf nüshalarını çoğaltmak için bir komisyon kurduğu zaman bu konudaki ihtisâsına rağmen Abdullah ibni Mes‘ûd’u komisyona almayınca, anlaşılan İbn Mes‘ûd radıyallahu anh ona biraz gücenmişti. Hz. Osman herkesin uyması için ortada sadece (“imâm”

diye anılan) bir mushaf nüshasının kalmasını, karışıklığa meydan vermemek için diğer nüshaların yakılarak imhâ edilmesini istedi. Fakat İbn Mes‘ûd, Hz. Ebû Bekir’in özel nüshalara dokunmadığını söyleyerek Haccâc’a kendi nüshasını vermedi. İşte Haccâc’ın Abdullah ibni Mes‘ûd’a olan hakaretinin altında bu mesele yatmaktadır.

Burada şunu da belirtelim ki Abdullah ibni Mes‘ûd radıyallahu anhın kırâati Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemden rivâyet edilmiş, dolayısıyla Allah tarafından inzâl edilen kırâatin onayına muhâtap olmuş bir kırâattir. Nitekim Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Kur’ân’ı şu dört kişiden öğreniniz: Abdullah ibni Mes‘ûd, Ebû Huzeyfe’nin âzatlısı Sâlim, Übey ibni Kâ‘b ve Muâz ibni Cebel.”[155]

Resûl-i Ekrem Efendimiz’in şu buyruğu da Abdullah ibni Mes‘ûd radıyallahu anhın kırâatinin önem ve değerini göstermektedir:

“Kur’ân’ı, nâzil olduğu günün heyecanıyla okumak isteyen kimse, İbn Ümmü Abd’in (Abdullah ibni Mes‘ûd’un) kıraatiyle okusun.”[156]

• Haccâc’ın konuşmasının son kısmında kendilerine öfkelendiği Acemler, Arap olmayan Müslümanlardır. Araplar, “mevâlî” diye de anılan ve Arap ırkından olmayanlara “hamrâ” derlerdi. İşte onlardan biri, muhtemelen sözüne değer verilen bir kimse, Halîfe Abdülmelik ve Haccâc-ı Zâlim döneminde devamlı sûrette fitne ve kargaşa çıktığını, milletin bu olaylardan bıktığını anlatmak üzere “Bu zamanda havaya bir taş atsanız taş daha yere düşmeden yeni bir karışıklık çıkar” demişti. Bunu duyan Haccâc, o zâtın şahsında Arap olmayan herkese hakaret etmiş ve isterse Acemler’in hepsini ezebileceğini, bu konuda kendisine hiç kimsenin engel olamayacağını söylemiştir.

Ebû Dâvûd’un Haccâc ile ilgili rivâyetleri niçin “Halîfeler” başlığı altında zikrettiği merak edilebilir. Bu ünlü hadis âlimi, Haccâc’ın hiçbir ölçüye sığmayan sözlerini bu bahse almak sûretiyle o sıralarda yapılan zulümlere devrin Emevî halîfelerinin engel olmadıklarını, onların bu tutumlarının sünnete ters düştüğünü göstermek istemiştir.

Hadislerden Öğrendiklerimiz

1. Yukarıdaki beş rivâyet, zulmüyle tanınmış Emevî vâlisi Haccâc’ın cuma hutbelerinden alınmış sözlerdir.

2. Bu sözler Haccâc’ın, kendisini vâli yapan kimseleri (halîfeleri)