• Sonuç bulunamadı

I- Bilgilenme Hakkı

Hukuki dinlenilme hakkı, ilgililerin yargılamanın başından sonuna kadar her aşamadan haberdar olmalarını gerektirir519. Burada ilgililerin yargılamadan haberdar olmalarını sağlayan tebligattır. Tebligat, ilgilinin yargılamadan haberdar olması amacıyla yetkili makam tarafından yazı veya ilan şeklindeki bilgilendirme ve belgelendirme biçimidir520.

Uygulamada en sık rastlanılan hukuki dinlenilme hakkının ihlali hali tebligatın Tebligat Kanunu'na ve Yönetmeliği'ne aykırı şekilde yapılmasından kaynaklanmaktadır. Bu halde ilgilinin savunma hakkının ortadan kalktığı kabul

515 Karslı, s. 273.

516 Görgün/ Börü/ Toraman/ Kodakoğlu, s. 355; Budak/ Karaaslan, s. 70; Arslan/ Yılmaz/

Taşpınar Ayvaz, s. 149.

517 Tanrıver, Usul, s. 394.

518 Özekes, Hukuki Dinlenilme Hakkı, s. 21.

519 Özekes, Hukuki Dinlenilme Hakkı, s. 86; Budak/ Karaaslan, s. 71; Arslan/ Yılmaz/

Taşpınar Ayvaz, s. 149; Akcan, Recep/ Albayrak, Hakan: Tebligat Hukuku, Ankara- 2014, s.

19.

520 Kabatepe Tacettin: Hukuk Yargılamasında Makul Süre, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Medeni ve İcra İflas Anabilim Dalı, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara- 2009, s. 94.

edilir521. Hukuki dinlenilmenin bilgilenme unsuru bakımından tebligat usulüne uygun şekilde yapılmalıdır.

Bilgilenme hakkının kapsamı oldukça geniştir. Yargı organının işlemleri, karşı tarafın açıklamaları hakkında bilgilenme ile dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesini ifade eder522. Dosya incelenerek bilgi sahibi olunması hususunda HMK'nın 161. maddesindeki “Zabıt kâtibinin gözetimi altında taraflar veya fer’î müdahil, dava dosyasını inceleyebilir. Dava ile ilgili olanlar da bunu ispatlamak kaydı ve hâkimin izniyle dosyayı inceleyebilir. Gizli olarak saklanmasına karar verilen belge ve tutanakların incelenebilmesi hâkimin açık iznine bağlıdır.”

şeklindeki düzenleme bu hususta yol göstericidir.

Bilgilenme hakkının kapsamını yalnızca derdest davadan haberdar edilme değil, karşı tarafın açıklamaları, bilirkişi raporları gibi hususları da oluşturmakta kısacası yargılamanın her aşaması, bilgilenme hakkı çerçevesinde değerlendirilmektedir523. Fakat duruşmanın ilgililere haberdar edilmesi ayrıca önem taşımaktadır. Zira her iki taraf için de duruşmaya katılmama farklı sonuçlara yol açabilecektir. (Örneğin, davacı için dosyanın işlemden kaldırılması gibi.) Taraflara bildirilen duruşma gününün o gün ve saatte yapılması da yine bu hak içinde değerlendirilir. Belirtilen o gün öncesi veya sonrasında dosyanın ele alınması bu ilkeye aykırılık teşkil eder524.

II- Açıklama ve İspat Hakkı

Hukuki dinlenilme hakkının bu unsuru ise, yargılamanın tarafı ve ilgililerine usulüne uygun şekilde iddia ve savunmalarını ileri sürme, maddi vakıalarını ispat etme şansının verilmesidir525. Bu hak maddi gerçeğin ortaya çıkmasının sağlanması bakımından ayrıca bir öneme sahiptir526.

521 Tanrıver, Usul, s. 399.

522 Özekes, Hukuki Dinlenilme Hakkı, s. 86 vd.

523 Budak/ Karaaslan, s. 71.

524 Alangoya/ Yıldırım/ Deren Yıldırım; s. 188.

525 Tanrıver, Usul, s. 400; Arslan/ Yılmaz/ Taşpınar Ayvaz, s. 150.

526 Özekes, Hukuki Dinlenilme Hakkı, s. 107.

İspat hakkı HMK'nın 189. maddesinde yer alan düzenleme ile de güvence altına alınmıştır. İlgili düzenleme “Taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir. Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz. Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat olunamaz. Bir vakıanın ispatı için gösterilen delilin caiz olup olmadığına mahkemece karar verilir.”

şeklindedir.

Görüldüğü üzere kanun koyucu ispat hakkını, tarafların belirli bir usule uygun şekilde kullanması gerektiğini belirtmiştir. Bu anlamda tarafların açıklama hakkı sınırsız bir hak değildir527. Aksi hal, usul ekonomisi ve teksif ilkesinin açık ihlaline neden olur.

İddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı çerçevesinde, tarafların belirli bir yargılama kesitine kadar vakıa ve delillerini ortaya koyabilmeleri, bu süreden sonra mahkemece vakıa ve delillerin dikkate alınmamasının hukuki dinlenilme hakkının istisnasını oluşturmayacağı hususunda doktrinde görüş birliği mevcuttur. Yazarlarca, makul sürede yargılanma amacıyla getirilen kurallara uygun yargılama yapılması zorunludur, bu kurallara aykırılık ise hakkın ihlali anlamına gelmektedir528.

III- Dikkate Alınma Hakkı

Dikkate alınma hakkı, yargılamanın tarafları ve ilgilileri tarafından ileri sürülen iddia ve savunmalar ile ispat vasıtalarının mahkeme tarafından dikkate alınıp değerlendirilmesidir. Bu ise ancak mahkemenin gerekçesinde, neden, neye dayanarak karar verdiğini hukuki nedenleriyle açıklaması ile olur529.

Mahkemenin gerekçesi, bir tarafın iddiaları ve delillerine neden üstünlük tanındığının açıklanmasını, böylece keyfi kararların önüne geçilmesini amaçlar530.

527 Pekcanıtez/ Atalay/ Özekes, s. 193.

528 Tanrıver, Usul, s. 402; Özekes, Hukuki Dinlenilme Hakkı, s. 117.

529 Görgün/ Börü/ Toraman/ Kodakoğlu, s. 356; Budak/ Karaaslan, s. 71.

530 Tanrıver, Usul, s. 403.

Kararlar, maddi ve hukuki sebeplere ve gerekçelere dayalı olarak verilmedir. Bu durum doktrinde “Sürpriz karar verme yasağı” olarak da isimlendirilmektedir531 .

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda mahkeme kararında nelerin olması gerektiği açıkça düzenlenmiştir. HMK'nın 297. maddesinde “Hüküm “Türk Milleti Adına”

verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar: Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini, tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri, hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini, hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını, gerekçeli kararın yazıldığı tarihi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde yer almıştır. Doktrinde kararda yazılması zorunlu unsurların tümünün hukuki dinlenilme hakkı kapsamında olduğu savunulmuştur532.

Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olacağı Anayasa'nın 141.

maddesinde düzenlenmekle anayasal güvenceye alınmıştır. Kararların gerekçeli olması kararın denetlenmesi bakımından bir zorunluluktur533.

531 Pekcanıtez/ Atalay/ Özekes, s. 193.

532 Özekes, Hukuki Dinlenilme Hakkı, s. 167. Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 21/05/2019 tarihli, 2019/3051Esas ve 2019/6416 Karar sayılı ilamında “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir (HMK m. 359). İncelemeye konu kararın, karar başlığında başkan, üyeler ve zabıt kâtibinin ad, soyad ile sicillerinin tarafların kimlik bilgileri ve adreslerinin, karar tarihinin yer almadığı, bu suretle kanunun açık hükmüne, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 359/1/a-b-ğ maddesine aykırı davranıldığı anlaşıldığından, hükmün münhasıran bu sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir (HMK m.369/1).”

(Kazancı İçtihat Bilgi Bankası) 533 Tanrıver, Usul, s. 403.

Hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı ile de doğrudan bağlantılıdır.

“Fair trial” yani adil yargılanma kelimesinin kökeni 1215 Magna Charta' ya kadar uzanmaktadır. Bu kavram usul hukuku açısından vazgeçilmez hususları içermektedir534.

Adil yargılanma hakkı, hukuk kuralları arasında üst temel ilkedir. Özellikle bu hakkın tanımından kaçınılması ve hangi hallerde ihlal oluştuğunun belirtilmemesi, adil yargılanma hakkının her olay bakımından irdelenerek karar verilecek olmasından kaynaklanmaktadır535.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde açıkça yer alarak güvence altına alınan hak aynı zamanda Anayasamızda da düzenlenmiştir. Bu hak Özekes'e göre “Herkesin, uyuşmazlığın aleni biçimde, makul sürede, bağımsız ve tarafsız mahkemeler önünde hakkaniyete uygun karar verilmesini talep hakkını ifade eder.”536.

Adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkı ile özdeş değildir537. Adil yargılanma hakkı daha geniş kapsamlı olmakla beraber bu iki hak adeta birbirinden ayrılmaz iki hak ve ilkedir. Hukuki dinlenilme hakkı adil yargılanma hakkının temel ilkesini oluşturur538.

Adil yargılanma hakkının ilk unsuru yargılamanın bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yapılmasıdır. Mahkemeler kanunla kurulmakla birlikte bağımsız olmalıdır539. Hiçbir organ veya kişi mahkemelere emir ve talimat veremez, tavsiyede bulunamaz. Genel anlamda ise bu hak, hem objektif hem de sübjektif tarafsızlığı ifade eder. Hâkimin kendi değer yargılarından da etkilenmemesi gerekir540. Bu unsurun sağlanması bakımından HMK'da hâkimin reddi düzenlenmesi yapılmış,

534 Pekcanıtez, Adil Yargılanma Hakkı, Makaleler Cilt I, s. 387.

535 Pekcanıtez/ Atalay/ Özekes, s. 191.

536 Özekes, Hukuki Dinlenilme Hakkı, s. 56.

537 Tanrıver, Usul, s. 404.

538 Özekes, Hukuki Dinlenilme Hakkı, s. 56.

539 Budak/ Karaaslan, s. 69; Görgün/ Börü/ Toraman/ Kodakoğlu, s. 353; Arslan/ Yılmaz/

Taşpınar Ayvaz, s. 144.

540 Tanrıver, Usul, s. 408.

hatta bu kurallara riayet edilmemesi yargılamanın yenilenme nedeni kabul edilmiştir541.

Adil yargılanma hakkının diğer unsuru, makul sürede yargılanma hakkıdır.

Yargıya olan güvenin korunması bakımından büyük öneme sahip bu hak Anayasa'nın 141. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Bir diğer düzenleme ise HMK'nın 30.

maddesidir. Düzenlemeye göre “Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”542.

Makul sürenin tespiti her somut olaya göre belirlenmelidir. Ancak davanın açıldığı tarih ile kesinleştiği tarih arasında geçen sürenin makul süre kapsamında kalıp kalmadığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince getirilen üç husus üzerinden değerlendirilerek belirlenmektedir. Birinci ölçüt; dava konusunun niteliği, ikincisi;

tarafın üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirip getirmediği, son ölçüt ise;

mahkemelerin tutumudur543.

Adil yargılanma hakkının son unsuru ise hakkaniyete uygun yargılanmadır.

Hakkaniyete uygun yargılanmanın ilk koşulu taraflar arasında eşitliğin bulunması ve bunun yargılamanın sonuna kadar devam etmesidir544. Bu eşitlik yargılama hukukumuzda da getirilen bazı düzenlemelerle sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu düzenlemelere örnek olarak adli yardım ve tercüman hakkına ilişkin hükümler gösterilebilir545.