• Sonuç bulunamadı

Hukukî Konularda Uzman Görüşü Alınabilmesi

KISALTMALAR CETVELİ ÖZET

F) Uzman Görüşünün Güvenilir Bilimsel Nitelik Taşıması I- Güvenilir ve Tarafsız Bilimsel Görüşün Uzman Raporunun

II- Hukukî Konularda Uzman Görüşü Alınabilmesi

Doktrinde haklı olarak belirtildiği gibi HMK m. 293 hükmün-den, uzman görüşünün çözümü özel ve teknik bilgi gerektiren konular yanında, mahkemece atanan bilirkişi raporundan farklı olarak, hukukî konularda (hukukî sorunlarla ilgili olarak) da alınabileceği anlaşılmak-tadır48.

47 Konuralp, Halûk: Medenî Usul Hukukunda İspat Kurallarının Zorlanan Sınırları, Ankara 2009, s. 49.

48 Göksu s. 244; Kuru, Baki/Budak, Ali Cem: Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Getirdiği Başlıca Yenilikler (İBD 2011/5, s. 3-43), s. 19; Özbay s. 356, dn. 223;

Pekcanıtez s. 407; Tanrıver-Bilirkişilik s. 33; Tanrıver-Usûl s. 971; Yazıcı Tık-tık s. 91, 95.

Her ne kadar uygulamada çok ihlâl edilse de, HMK m. 266’ya göre mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerek-tiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, maddî vakıalara ilişkin sorunların çözümü için bilirkişi raporu alabilir.

Ancak, genel bilgi veya tecrübeyle yahut hâkimlik mesleğinin gerek-tirdiği genel ve hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konular-da bilirkişiye başvurulamaz (HMK m. 266, 1). Bilirkişi, raporunkonular-da ve sözlü açıklamaları sırasında çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hâkim tarafından yapıl-ması gereken hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz (HMK m. 279, 4). Bu katı kuralla amaçlanan, hukukî bilgiyle çözüm-lenmesi mümkün olan konularda bilirkişi raporu almak sûretiyle, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılan yargı yetkisinin (AY m. 9) hâkimce bilirkişiye devredilmesinin (delegasyonun) önlenmesi-dir49.

Uzman (özel bilirkişi) görüşü bakımından Kanunda böyle bir yasak öngörülmemiş olup, uzman görüşü için önemli olan dava konusu olayla ilgili olarak bilimsel mütalâa içermesidir. Uygulamada bilânço, muhasebe, ticarî defter kayıtlarının incelenmesi ve yorumu, teknik vergi hukuku uyuşmazlıklarında mâlî müşavirler, sağlık mesleklerinin kusurlu uygulanmasından (yanlış tıbbî tedaviden) kaynaklanan uyuş-mazlıklarda hekimler veya inşaat uyuşmazlıklarındamimar ve mühen-dislerden uzman görüşü alınması sık olduğu gibi, hukukî konularda hu-kukçulardan uzman görüşü alınması da yaygındır.

49 Alangoya, Yavuz: İsviçre Hukukunda Bilirkişilik (Mukayeseli Hukukta Bilirki-şilik ve Sorunları, Yargıtay’ın Kuruluşunun 125. Yılı, s. 31-44), s. 32-36; Ansay, Sabri Şakir: Hukuk Yargılama Usulleri, Ankara 1960, s. 275, 280; Arslan-Bilir-kişilik Uygulaması s. 160-1617; Arslan/Yılmaz/Taşpınar Ayvaz s. 447; Bilge, Necip/Önen, Ergun: Medenî Yargılama Hukuku, Ankara 1978, s. 539; Görgün s. 384; Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. 3, İstanbul 2001, s. 2633-2653; Kuru-Medenî Usul Hukuku s. 410-412; Konuralp, Halûk: Fransız Huku-kunda Bilirkişilik (Medenî Usûl ve İcra-İflâs Hukukçuları Toplantısı II-III, İstinaf Derecesi, Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, Bilirkişilik, İflâsın Ertelenme-si, Eskişehir, 3-5 Ekim 2003, 1-2 Ekim 2004, Ankara 2007, s. 319-329), s. 322;

Tanrıver-Usûl s. 886-893; Üstündağ, Saim: Medenî Yargılama Hukuku, C.1-2, İstanbul 2000, s. 743; Üstündağ, Saim/Tanverdi, Mücahit: Alan Usul Hukukunda Bilirkişilik (Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik ve Sorunları, Yargıtay’ın Kuruluşu-nun 125. Yılı, s. 5-29), s. 18-19; Yılmaz-Şerh s. 1231.

Doktrinde, tıpkı bilirkişi raporunda olduğu gibi hukukî konu-larda uzman görüşü de alınamaması gerektiği ileri sürülmüştür. Bu gö-rüşe göre, kanun metninde engel olmamakla birlikte, HMK m. 293’ün gerekçesinde, tarafların özel ve tek nik konularda uzman görüşünden yararlanabilecekleri özellikle vurgulanmıştır. Ayrıca HMK’nın çeşitli maddelerinde, bilirkişinin hukukî konularda beyanda bulunamayacağı ısrarla belirtilmiştir. Mahkemece bilirkişi atanabilecek konular bakı-mından kanunda öngörülen sınırlamalar, uzman görüşü için de geçerli olmalıdır. Bu sebeple, hukukî konularda uzmangörüşüne başvurula-mamalı, hukukî mütalâalar bu anlamda uzman görüşü sayılmamalı ve hukukî mütalâa veren bir öğretim üyesi mahkemeye çağrılarak dinle-nememelidir. Bu görüş, hukukî mütalâa vermenin yasak olmadığını, sâdece bunların uzman görüşü olarak nitelendirilemeyeceğini beyan etmektedir50.

Doktrinde aynı yönde savunulan diğer bir görüşün dayandığı gerekçelere göre uzman görüşünde, hâkimin hukuk kurallarını kendi-liğinden uygulayacak olması ilkesinden taviz vermeyi gerektiren bir durum yoktur. Hukukî konularda bilirkişi görüşü alınmasını yasak-layan bir yargılama hukuku sisteminin, uzman görüşü için tersine bir anlayışı benimsemesi düşünülemez. Hâkim, derdest dava konusuyla ilgili hukukî bilgisi yeterli değilse, makale ve kitapları okuyarak ko-nuyu öğrenmelidir. Aksi hâlde hukukçu uzman kişiye başvurmaya izin verilirse, bu imkâna sahip olmayan taraflar açısından silahların eşitliği ilkesi çiğnenmiş olur. Uzman görüşü için ayrı bir özel ve teknik bilgi ta-nımlaması yapmaya ihtiyaç yoktur51. Diğer yandan, HMK m. 293, 2’ye göre hâkim kendiliğinden veya talep üzerine kendisinden rapor alınan uzman kişiyi dinleyebileceğinden, hukuku re’sen uygulamakla görev-li kılınan hâkimin hukukî konuda uzman kişiyi dinlemesi söz konusu olamaz. Dosyaya hukukî konuda sunulan uzman görüşü, mahkemeye hitap eden belge niteliğinde dahi değildir ve hâkimin hukukî mütalâayı okumak, değerlendirmek gibibir yükümlülüğü yoktur52.

Kanımca, çözümü özel ve teknik bilgi gerektiren vakıalar

yanın-50 Öztek s. 204.

51 Sarısözen-Özel Bilirkişi s. 1706-1707.

52 Tutumlu s. 260.

da hukukî konularda da uzman raporu alınabilir. HMK m. 266 ve BK m. 3’teki açık yasak sebebiyle bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz;

hukukî nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz. Genel bilgi veya tecrübeyle yahut hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayaca-ğından, uzman raporu almak daha isabetlidir. Mevzuatta hukukî konu-larda uzman görüşü alınmasını engelleyen hiçbir hüküm olmadığı gibi, işin doğası gereği bu inkâr edilemez bir ihtiyaçtır. Nitekim uygulamada da hukukî konularda uzman görüşüne çok sık başvurulmakta ve büyük faydalar elde edilmektedir.

Esâsında HMK m. 266 ve BK m. 3, 3’te açıkça mahkemenin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bi-lirkişinin görüşünün alınmasına karar vereceği belirtilmiş ve aynı mad-delerde hiç lüzum olmadığı hâlde “Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi müm-kün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz” (BK m. 3, 3; HMK m.

266, 1) ve “Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez” (HMK m. 266, 1) şeklinde tekrara düşen, açık ve emredici hükümlere yer verilmiş olmasına rağmen53, uygulamada hu-kukî konularda dahi bilirkişi raporu alınması çok yaygındır. Benzer bir hüküm, 1086 sayılı mülga HUMK m. 275’te de yer almasına karşılık, 1927 yılından 2011 yılına kadar süren 84 senelik HUMK uygulamasın-da ihlâli önlenememiş bir hükümdür. Dolaysıyla, “hâkimlik mesleği-nin gerektirdiği genel ve hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz” kuralı da, çağın ihtiyaçlarına göre yeniden gözden geçirilmelidir54.

53 “İstek, metrajın eksik hesaplanması ile fazladan yapılan iş bedeli kalemlerinden kaynaklanmaktadır. 6100 sayılı HMK’nun 266. maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, bilirkişi oy ve görüşüne baş-vurulması zorunludur” (14. HD 24.10.2011, 9665/12520: KBİBB).

54 Örneğin hukuk fakültesinde yapılmış bir sınava karşı açılan sınav değerlendirme-sine itiraz davasında bilirkişi olarak atanan hukuk fakültesi öğretim üyesinin sınav hakkında yapacağı değerlendirme, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hu-kukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konu sayılmayacağından, 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu kapsamında bilirkişiye başvurmaya engel olmamalıdır. Ka-nunda, bölge kurulunun hazırladığı listede bilgisine başvurulacak uzmanlık

dalın-Alanında uzmanlığı kesin görülen ihtisas mahkemelerindeki (örneğin ticaret, iş, fikrî ve sınaî haklar hukuk ve ceza mahkemeleri) hâkimlerinin bile bilirkişiye sık sık başvurduğu gerçeği karşısında, söz konusu kuralın çok katı şekilde kaleme alınması, uygulanma kabiliyeti olmayan kanun maddeleri yapmaktan öteye gitmemektedir. Hukukçu-ları pasifleştirmeye ve hâkimlerle akademisyenlerin gerektiğinde istişâ-re imkânını daraltmaya yol açabilecek bu tür yasal düzenlemelerden kaçınılması gerekir.

Hukuk biliminin olabildiğince geliştiği ve hukuk alanındaki ih-tisaslaşmanın da çok derinlere indiği günümüzde, mahkemelerin her türlü hukukî sorunu bildiğini kabul etmek gerçekçi değildir. Hâkimin derdest davada konusuyla ilgili hukukî bilgisinin yeterli olmadığı du-rumlarda, bu bilgi eksikliğini gidermesi için konuyla ilgili makale ve kitapları okuması yeterli olmayacaktır; zîrâ uzmanlık gerektiren hukuk dallarında ihtisas sahibi olan bilim adamları senelerce çalışarak ihti-saslaşma sağlamaktadır. Mesele sâdece makale veya kitap okumaktan ziyade, gerekli muhakemeyi doğru yapabilmektedir. Zaten uygulama-da, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgiyle çözüm-lenmesi mümkün olan basit konularda değil; çözümü uzmanlık isteyen, karmaşık, disiplinler arası mukayese yapmayı gerektiren, birden fazla hukuk dallarıyla aynı anda irtibatlı olan hukukî meselelerde uzman ra-poru alınmaktadır.

İhtisaslaşma gerektiren hukukî meselelerde mahkemeye sunu-lan uzman raporu hakkında uzman kişinin hâkimce kendiliğinden veya talep üzerine dinlenmesi, hem uzmanlık gerektiren konunun daha iyi aydınlatılması hem de taraflar ve avukatlarınca uzman kişiye soru so-rularak görüşün tartışılması, varsa yanlış anlaşılma, belirsizlik, hata ve çelişkilerin giderilmesi imkânını sağlamak bakımından kanunda (HMK m. 293, 2) kabul edilmiştir. Hâkimin hukuku re’sen uygulamakla gö-revli olması, hukukî konuda uzman kişiyi dinlemesine engel değildir.

da bilirkişi bulunmaması hâlinde, diğer bölge kurullarının bilirkişilik listelerinden, burada da bulunmaması hâlinde, 10. maddede sayılan başka bir bölge kurulunun listesine kayıtlı olmamak, bilirkişilik temel eğitimini tamamlamak ve bilirkişilik yapacağı uzmanlık alanında en az beş yıl fiilen çalışmış olmak veya daha fazla çalışma süresi belirlenmiş ise bu süre kadar fiilen çalışmış olmak koşulları aran-madan, 10. maddenin birinci fıkrasında yer alan şartları taşımak kaydıyla listelerin dışından bilirkişi görevlendirilebileceği belirtilmiştir (BK m. 12, 6).

Önemli olan uzman kişinin görüşünün hâkimi bağlamamasıdır.

Nihayet hâkimin, hukukî konuda mahkemeye sunulan uzman görüşünü okumak, değerlendirmek gibi bir yükümlülüğü olmadığını söylemek, mahkemenin, taraf açıklamalarını dikkate alarak değerlen-dirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini zo-runlu kılan tarafların hukukî dinlenilme hakkına (HMK m. 27, 2/c) ters düşer.

Hukukî konularda uzman raporu alınmasının, bu imkâna sahip olmayan taraflar açısından silahların eşitliği ilkesine zarar verdiği ge-rekçesi de bu imkânı yasaklamak için yeterli bir gerekçe değildir. Ko-nuya bu açıdan bakıldığında, uzman görüşünü sâdece hukukî konularda değil tümüyle yasaklamak gerekir. Çünkü aynı gerekçe, çözümü özel ve teknik bilgi gerektiren maddî vakıalar hakkında alınan uzman görüşleri için de geçerlidir. Davanın taraflarından biri yeterli maddî imkâna sa-hip olmadığı için dava konusu maddî vakıalar hakkında uzman görüşü sunamayabilirken diğer taraf sunabilir ve silahların eşitliği ilkesi gene zedelenmiş olur55. Silahların eşitliği ilkesinin muhafazası için yapılması

55 “Taraflar arasında görülen dava sırasında, davacı vekili tarafından sunulan 08.04.2015 tarihli dilekçe ile özetle ‘...taraflar arasında görülmekte olan davada, davalı tarafın dosyaya sunduğu dilekçe ile; HMK’nın 293. maddesi uyarınca uzman görüşü alınmak istendiği ve grofolojik inceleme için bilirkişi İhsan Ün-sal’ın isminin verildiği, tüm dava dosyasının bu bilirkişiye verilmesi, mahkeme uygun görmezse mahkeme gözetiminde bilirkişi incelemesi yapılması talep edil-diği, davalı tarafın bu dilekçesinin kendilerine tebliğ edilmediğini, duruşmada bu dilekçede istenilen hususlar ayrıntılı yazılmadan sadece davalı yanın bilirkişi in-celemesi talep ettiğinin belirtildiği, kendilerinin dilekçe içeriğinden duruşma son-rası dosyayı incelemek için aldıklarında haberdar olduklarını, bu nedenle duruşma sırasında gerekli itirazı yapma olanağını elde edemediklerini ve mahkemenin du-ruşma sonunda davalı yanın taleplerini kabul ederek davalı vekiline istediği bilirkişiye inceleme yaptırması için yetki verildiğini, hâkimin bu ara kararının HMK hükümlerine açıkça aykırılık teşkil ettiğini, mahkemece grafolojik inceleme konusunda daha önce verilmiş red kararına rağmen tüm dosyanın kendilerinin haberi olmaksızın davalı tarafça seçilen bilirkişiye verilmesine ilişkin karar ile, mahkeme hâkiminin ‘silahların eşitliği’ ilkesine aykırı davrandığını, bu davranışların davadaki taraf dengesini davalı yan lehine bozduğunu, nihai karar açısından davacı yanda hâkimin tarafsızlığı konusunda şüphe doğurduğu...’

gerekçesi ile reddi hâkim yoluna başvurulmuş, bu talep hakkında bir karar veril-memesi nedeni ile davalı vekili tarafından sunulan 11.05.2015 tarihli dilekçe ile;

‘red olunan hakimin, red hakkında karar verilinceye kadar o davaya bakamayaca-ğının kanunda açıkça düzenlenmiş olmasına rağmen, mahkeme hâkimi tarafından ara karardan rücu talebi hakkında karar verildiği, davalı vekiline yetki belgesi dü-zenlendiği, mahkemece davalı vekiline verilmek üzere sözleşmenin istenmesi için

gereken, maddî vakıalar veya hukukî konularda uzman görüşü almayı yasaklamak değil; uzman görüşünü mahkeme için bağlayıcı saymaya-rak, hâkimin bu delil aydınlatma vasıtasını serbestçe değerlendirmesini kabul etmek, mahkemece atanan bilirkişi raporlarıyla uzman görüşünü denetlemek, varsa çelişkileri gidermek ve mahkemece, dosya muhte-viyatındaki tüm delillerin kolektif olarak değerlendirilmesi sonucunda oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesini sağlamaktır. Nitekim uzman görüşünü düzenleyen mevzuat hükümlerinde bu imkânların tü-müne yer verilmiştir.

Hukuk yargılama usûlüne egemen olan “hâkimin hukuku göre-vinden ötürü uygulaması” ilkesi (maxim of iuscurianovit, iura novit cu-ria) gereğince hâkim, hüküm verebilmek için getirilen dava malzeme-sine uygun hukuk kurallarını kendiliğinden (re’sen) uygular. Hâkimler, gerek Türk hukukunu gerek Türk kanunlar ihtilafı kurallarını ve bu kurallara göre yetkili olan yabancı hukuku re’sen uygulamak sûretiy-le Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatine göre hüküm verir (AY m. 138, 1; HMK m. 33; MÖHUK m. 2, 1). Taraf ni-telendirmeleriyle bağlı olmayan hâkim, bütün hukukî görüş açılarından inceleyerek (da mihi factum, dabo tibi ius) hukuk normunu vakıalara uygulamalıdır56.

Cumhuriyet Savcılığına yazı yazıldığı, davalı yanın seçtiği bilirkişiye sözleşme aslının teslim edildiği, HMK’nın 42. maddesi gereği reddedilen hâkimin red hak-kında bir karar verilinceye kadar ancak gecikmesinde sakınca olan iş ve davalara bakacağı, bunun dışında dosyaya ilişkin başka işlem yapamayacağı, hâkimin yap-tığı bu işlemlerden hiçbirisinin gecikmesinde bir sakınca olmadığını, davacı asile ait bir sözleşmenin ve dava dosyasının davalı tarafın seçtiği bilirkişiye verilerek davacı açısından telafisi imkansız zararlar doğmasına yol açıldığını, hâkimin taraf-sızlığı konusunda şüphe oluşturacak önemli sebepler bulunduğunu ve HMK’nın 42. maddesine açıkça aykırı davranıldığı...’ gerekçesi ile reddi hâkim talebinde bulunmuştur. -Reddedilen hâkim tarafından, davacı vekilinin talebinin reddi ge-rektiği, ancak davacı yanın hakime güveninin kalmadığı anlaşıldığından davadan çekildiği yönünde görüş belirtilmesi üzerine, dosyayı inceleyen merci tarafından reddi hâkim talebinin kabulüne, davacı yanın reddi hâkim istemi kabul edildiğin-den mahkeme hâkimin çekinmesi hususunun incelenmesine ve bu hususta karar verilmesine gerek ve yer olmadığına ilişkin verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. -İncelenen dosya kapsamına ve davacı vekili tarafından usûlüne uygun yetki belgesi sunularak dosyadaki eksiklik tamamlandığına göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 05/11/2015 günü oy birliği ile karar verildi” (20. HD 05.11.2015, 9110/10635: Özel arşiv).

56 Alangoya, Yavuz: Medenî Usûl Hukukunda Vakıaların ve Delillerin Toplanmasına İlişkin İlkeler, İstanbul 1979, s. 96; Alangoya/Yıldırım/Deren-Yıldırım s. 186;

Bu emredici kural sebebiyle, genel bilgi veya tecrübeyle yahut hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi müm-kün olan konularda bilirkişiye başvurulmaması ne kadar doğal ve za-rurî karşılanıyorsa; hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel düzeydeki hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olmayan, hâkimin yeteri kadar bilgisinin olmadığı, kapsamlı bir araştırma, özel ve derin bilgi düzeyi gerektiren hukukun ihtisas alanlarında bilirkişiye başvurulması da o kadar olağan karşılanmalıdır. Bu sebeple, mahkemelerin de gerektiğin-de hukukî konularda bilirkişiye başvurabilecekleri durumları (koşulla-rı) iyi düzenleyen ve kötüye kullanıma meydan vermeyen bir kanun değişikliğinin yapılarak, uygulamada sürekli delinen bu katı yasağın uygulanabilir hâle getirilmesi gerekmektedir.

Yukarıda da işâret edildiği gibi, ilgili kanun hükümlerinde ge-tirilen bu ısrarlı yasağın amacı, Anayasayla münhasıran hâkime tevdi edilmiş olan yargı yetkisinin (AY m. 9) bilirkişiye devrinin (delegas-yonun) önlenmesive bilirkişinin görevine girmeyen hukukî konularda görüş beyan ederek hâkime ait olan delilleri takdir yetkisine tecavüz etmemesidir57; yoksa hâkimin uzmanlık gerektiren alanlarda hukukçu bilirkişiyle istişâre etmesinin yasaklanmasına ihtiyaç yoktur58. Mahke-menin, sahip olduğu bilgi düzeyi kapsamında uyuşmazlık konusu hak-kında, hukukî meseleler de dâhil olmak üzere hüküm verme kabiliyeti-nin olmadığı durumlarda bilirkişiye başvurulması engellenmemelidir59.

Arslan/Yılmaz/Taşpınar Ayvaz s. 160-161; Deliduman s. 270; Tanrıver-Usûl s. 369-372; Yavaş, Murat: Mehaz Kanun ile Türk Hukukunda ve Mukayeseli Hu-kukta Medeni Yargılamaya Hakim Olan İlkeler ve Hakimin Rolü (Prof. Dr. Yavuz Alangoya İçin Armağan, İstanbul 2007, s. 283-335), s. 315-316.

57 “Mahkeme, çözümü özel ya da teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi görüşü-ne başvurur. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği gegörüşü-nel ve hukuki bilgi ile çözümü mümkün konularda bilirkişi dinlenemez (HUMK. md. 275). Hakim bilirkişi rapo-runda noksan ve müphem gördüğü hususların giderilmesi için ek rapor isteyebilir, gerekirse yeniden bilirkişi seçer, yeniden tetkikat yaptırabilir (HUMK. md. 283).

Bilirkişi maddi vakalar hakkında görüşünü bildirir. Hukuki sorunlar hak-kında görüş bildiremez, delilleri takdir yetkisi de yoktur. Bilirkişi raporunun hükme esas alınması belirtilen bu kurallara uygun olmasıyla mümkündür. Aksi-ne tutum, Türk Milleti adına hüküm vermeye tek yetkili “Hakim’in” yeriAksi-ne

“bilirkişi”nin konulması sonucunu doğurur. Sözleşmenin yorumu, yanlarca ileri sürülen hususların sabit kabul edilmesi bilirkişiye terk edilemez” (15. HD 24.10.1991, 1695/5031: KBİBB).

58 Aynı görüş için bkz. Konuralp-Bilirkişilik s. 343; Umar s. 793-795.

59 Alangoya-Bilirkişilik s. 134.

Mahkemece atanan bilirkişilerden bile dava konusu hukukî me-seleler hakkında görüş istendiği ülkemizde, taraflarca atanan ve mun-zam taraf beyanı statüsünde görülen uzman raporunun hukukî konular-da alınamayacağını söylemek, kurumun amacıyla bağkonular-daşmamaktadır.

Hukuk alanında ayrı bir uzmanlık gerektiren, eser sözleşmesi, kamu ihale hukuku, enerji hukuku, sermaye piyasası hukuku, fikrî mülkiyet hukuku, sigorta hukuku, sağlık hukuku ve spor hukuku gibi alanlarda ihtisaslaşmış kişiler, bu tür alanlardaki tecrübe ve uzmanlıklarına daya-narak görüş verme yoluyla tarafların ve mahkemelerin ihtiyaç duyduğu özel ve teknik bilgiyi temin edebilirler. Görmezden gelinemeyecek bu ihtiyaç karşısında, hukuk alanı dışındaki herkesin uzman görüşü verme-sine izin verirken, ne kadar ihtisaslaşmış olursa olsun hukuk öğrenimi görmüş kişilerin uzman kişi olarak atanmasının engellenmesi, çağın gereklerine ve kanun önünde eşitlik ilkesine (AY m. 10) uygun olma-yacaktır.

Hukukî konularda uzman raporu alınması, mahkemece atanan bilirkişilerden hukukî görüş sorulmasını da önleyecek ve kanunla ya-saklanmak istenen bu hatalı uygulamayı bir nebze de olsa azaltabile-cektir.

Hukukî konularda uzman raporu alınması mukayeseli hukukta da uygulanmaktadır. Örneğin Finlandiya hukuk yargılama usûlünde davanın tarafları, derdest bir davadaki hukukî konularda yazılı uzman raporu alarak mahkemeye sunabilmektedir. Bu beyanlar, mahkemece atanan bilirkişinin verdiği raporun aksine teknik bilgiye dayalı olmayıp, hukukun uygulanmasıyla ilgilidir. Finlandiya hukuk yargılama usûlün-de uzman görüşünün yasal dayanağı olmasa da, uygulamada büyük ve karmaşık davalarda uzman görüşü alınmaktadır. Uzman görüşü bağ-layıcı olmayıp (nonbinding), mahkemece serbestçe değerlendirilmek-tedir. Finlandiya pozitif hukukunda hüküm olmaması sebebiyle, taraf-larca atanan uzmanlara, taraf avukatlarına ilişkin hükümler kıyasen uy-gulanmaktadır. Uzman kişiler tanıkla aynı hukukî statüde görülmekte, tanık olarak dinlenmekte, fakat tanıktan farklı olarak yazılı beyanda bulunmaktadırlar60.

60 Laukkanen, Sakari: The Law of Evidence in the Finnish Judicial System (The Law of Evidence in the European Union, Civil Procedure in Europe, Vol. 5, The

III- Avukatların Hukukî Meselelerde Uzman Görüşü Verme