• Sonuç bulunamadı

Çelişkinin Giderilmesi İçin Uzman Kişinin Duruşmada Dinlenmesi

KISALTMALAR CETVELİ ÖZET

C) Uzman Görüşüyle Bilirkişi Raporu Arasındaki Çelişkinin Giderilmesi

II- Çelişkinin Giderilmesi İçin Uzman Kişinin Duruşmada Dinlenmesi

Mahkeme, ilk tahlilde bilirkişi raporunun yetersizliğine dair bir kanaat edinmezse, bu durumda her iki raporu da mukayeseli şekilde değerlendirerek bir sonuca varmalıdır. Bu değerlendirme kapsamında mahkemenin, bilirkişi raporu ile uzman raporu arasındaki çelişki veya belirsizliğin açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, kanunda (HMK m. 281, 2; 293, 2) öngörülen imkânı kullanması ve kendisinden rapor alınan uzman kişiyle bilirkişiyi duruşmaya re’sen davet ederek, onlara gerekli soruları sormak sûretiyle dinlemesi gerekir.

Benzer şekilde dava dosyasına sunulan uzman görüşleri arasın-da arasın-da çelişki olması durumunarasın-da, mahkemenin bu çelişkiyi gidermek için bir bilirkişi incelemesi yaptırması uygun olur142.

Bilirkişi raporu alındıktan sonra bununla çelişen bir uzman görü-şü sunulması durumunda, bu çelişkiyi gidermeden, uzman kişiyi re’sen duruşmaya davet ederek, gerekli soruları sormak sûretiyle dinlemeden, sâdece yazılı uzman görüşüne üstünlük tanınarak hüküm verilmesi doğ-ru değildir. Nitekim Yargıtay da benzer bir olayda aynı gerekçeyle şu şekilde bozma kararı vermiştir:

“Dava, albüm yapım sözleşmesine dayalı cezai şart alacağının tahsili ile haksız rekabetten kaynaklanan tazminat istemlerine iliş-kin olup mahkemece yazılı gerekçe ile davalılar Erol Köse ve şirket yönünden davanın reddine, davalı Ebru Yaşar yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece, uyuşmazlığın çözü-münün özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği kabul edilerek bilirkişi

in-141 11. HD 01.10.2015, 2448/9719 (özel arşiv).

142 Atalay-Pekcanıtez-Usûl s. 1959-1960; Sarısözen-Özel Bilirkişi s. 1729; Tanrı-ver-Usûl s. 974; Yazıcı Tıktık s. 92.

celemesi yaptırılmış, iki ayrı heyet tarafından yapılan incelemeler so-nucunda dosyaya sunulan 28.05.2008 ve 04.03.2010 tarihli kök rapor-lar ile 02.03.2011 tarihli ek raporda, davacının sözleşmede öngörülen edimlerini yerine getirmediği ve bu nedenle cezai şart isteyemeyeceği yönünde görüş bildirilmiş olmasına rağmen mahkemece davacı taraf-ça dosyaya sunulan ve anılan bilirkişi raporları ile zıt yönde kana-at bildiren uzman görüşüne itibar edilerek hüküm kurulmuştur.

Yargılama sırasında yürürlüğe giren ve somut uyuşmazlığa uygulan-ması gereken 6100 sayılı HMK’nun 293. maddesinde, tarafların, dava konusu olayla ilgili olarak uzmanından bilimsel mütalaa alabilecekleri düzenlenmiş olup hakimin bu delili serbestçe değerlendirebileceği kuşkusuzdur. Bu itibarla, mahkemece alınan bilirkişi raporları ile sunulan uzman görüşü arasındaki çelişki giderilerek ve gerekirse anılan maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen, hakimin rapor alınan uzman kişiyi davet ederek dinleyebileceği imkanı da gözetilerek oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir”143.

Yargıtay’ın bozma kararında dikkat çeken ilk husus Yargıtay’ın,

“tarafların, dava konusu olayla ilgili olarak uzmanından bilimsel mü-talaa alabilecekleri düzenlenmiş olup hakimin bu delili serbestçe de-ğerlendirebileceği kuşkusuzdur” diyerek, uzman görüşüne delil değeri izafe etmiş olmasıdır. Ancak kararda, uzman görüşünün nasıl bir delil değeri olduğu tartışılmamıştır. Yargıtay kararında, hâkimin bu delili serbestçe değerlendirebileceğinin vurgulanmış olmasından hareketle, takdirî delil niteliğinde görüldüğünü söylemek yanlış olmayacaktır.

Kanımca yukarıda izah edilen gerekçelerle, uzman görüşünün tek ba-şına delil değil, taraf beyanı kapsamında mahkemeye sunulan, yazılı belgeye bağlı ve gerekçeli bir delil değerlendirme vasıtası olduğunu kabul etmek daha doğrudur.

Yargıtay’ın, mahkemece alınan bilirkişi kök ve ek raporları ile tarafça sunulan uzman görüşü arasındaki çelişkinin giderilmesi ve bu amaçla kendisinden rapor alınan uzman kişiyi davet ederek dinlemesi yönündeki görüşü ise, kanımca isabetlidir.

143 11. HD 24.10.2014, 12890/16482 (özel arşiv).

Yargıtay kararına konu olan olayda, ilk derece mahkemesi iki ayrı kök ve bir ek rapor olmak üzere toplamda üç adet bilirkişi raporu almış, bu raporlarda davacının sözleşmede öngörülen edimlerini yerine getirmediği ve bu nedenle davalıdan cezaî şart isteyemeyeceği belirti-lerek davalı lehine görüş beyan edilmiştir. Bu noktada dikkat çeken ilk husus, hükmü veren İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahke-mesinin dava konusu uyuşmazlık hakkında ihtisas mahkemesi olması-na rağmen, çözümü hukuk dışında olmayan bir konuda bilirkişinin oy ve görüşünü almış olmasıdır. Çünkü davacının sözleşmede öngörülen edimlerini yerine getirip getirmediği ve bu kapsamda, albüm yapım sözleşmesine dayalı olarak davalıdan cezaî şart alacağı ile haksız reka-betten kaynaklanan tazminat isteme hakkının olup olmadığı, doğrudan hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgiyle çözümlen-mesi mümkün olan ve HMK m. 266, 1’e göre bilirkişiye başvurulama-yacak konulardır.

Kararda dikkat çeken diğer husus, davacının her üç bilirkişi ra-porunun da aksi istikamette görüş ve kanaat beyan eden bir uzman görü-şünü dosyaya sunmuş olmasıdır. Bunun üzerine ilk derece mahkemesi, kendi aldığı bilirkişi raporlarının hiçbirisini hükümde esas almayarak, delil değerlendirme vasıtası olan uzman görüşündeki görüş ve kanaatin aynısını, gerekçeleriyle birlikte hiç değiştirmeden hükme dayanak yap-mak sûretiyle hüküm kurmuş ve gerekçeli kararda, davacının sunmuş olduğu uzman görüşüne aynen yer vermiştir. Mahkeme böylece, uz-man görüşüyle mahkemece atanan bilirkişi raporları arasındaki çelişki-yi gidermek üzere yeni bir bilirkişi incelemesi yapmak yerine, sâdece uzman raporuna dayanarak hüküm vermiş ve usûl hatasına düşmüştür.

Ardından davalı da, temyiz dilekçesiyle birlikte sunduğu teferruatlı bir uzman görüşünde, davacının uzman görüşünü çürüten başka bir uzman raporuna dayanarak hükmün usûl ve esas yönünden bozulmasını talep etmiştir.

Yargıtay, bozma kararında haklı olarak, ilk derece mahkeme-sinin bilirkişi raporlarıyla çelişen uzman görüşüne istinaden davanın kabulüne karar veremeyeceğini belirterek, mahkemenin bu durumda, alınan bilirkişi raporları ile sunulan uzman görüşü arasındakimübaye-neti gideren, hüküm vermeye ve dearasındakimübaye-netime elverişli yeni bir bilirkişi

raporu alması gerektiğini açıklamıştır. İlk derece mahkemesi, delil de-ğerlendirme vasıtası olarak uzman görüşünü okuduğunda, kendi aldığı bilirkişi raporları ile davacının sunduğu uzman görüşü arasında çelişki olduğunu belirlemiştir. Yerel mahkeme bu çelişkiyi gidermek ve tüm delilleri doğru bir şekilde değerlendirmek için ihtiyaç duyarsa, rapor veren uzman kişiyi duruşmaya davet ederek dinlemeli, bu duruşmada taraflara, uzmana gerekli soruları sorarak konuyu her yönüyle münâka-şa etme fırsatı sunmalıdır144.

Kendisinden rapor alınan uzman kişinin görüşünün mahkemece değerlendirilmesi ve bu kapsamda talep üzerine veya re’sen duruşmaya davet edilerek dinlenilmesi, hukukî dinlenilme hakkının ve dolayısıyla da âdil yargılanma hakkının (AY m. 36) bir gereğidir. Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahiptirler. Hukukî dinlenilme hakkı, açıklama ve ispat hakkı ile mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendiril-mesi hakkını kapsadığında göre (HMK m. 27), tarafın açıklamaları kapsamında olan uzman raporu da mahkemece dikkate alınarak değer-lendirilmeli, hâkim, kendisinde eksik olan teknik bilgiyi gidermede uz-man raporundan yararlanmalıdır145. Esasında hâkiminhüküm kurarken uzman görüşünden yararlanması, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1. maddesinde yer alan “Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır” şeklindeki emredici hükmün de bir gereğidir146.

Kanunda uzman raporunun, ancak uzman kişinin çağrıldığı du-ruşmaya geçerli bir özrü olmadan gelmediği takdirde mahkemece de-ğerlendirmeye tâbi tutulmayacağı belirtildiğinden (HMK m. 293, 3), bu hükmün aksi ile yorumundan (argumentum a contrario), çağrıldığı duruşmaya gelen ve duruşmada hâkim ve tarafların sorduğu soruları cevaplayan uzman kişinin hazırlamış olduğu raporun mahkemece

de-144 Sarısözen-Özel Bilirkişi s. 1729; Tanrıver-Usûl s. 972-973.

145 Atalay-Pekcanıtez-Usûl s. 1962-1963; Özekes s. 153 vd.; Pekcanıtez-Hukukî Dinlenilme Hakkı s. 785; Pekcanıtez s. 416; Sarısözen-Özel Bilirkişi s. 1728;

Yazıcı Tıktık s. 92.

146 Karslı s. 577; Postacıoğlu/Altay s. 756.

ğerlendirmeye tâbi tutulmasının zorunlu olduğu sonucu çıkmaktadır.

Dolayısıyla uzman kişinin yazılı rapor hazırlaması ile bu raporunu çağ-rıldığı duruşmada izah etmesini, hâkimin raporu değerlendirme faaliye-ti bakımından bir bütün olarak düşünmek uygun olur147.

SONUÇ

Ceza Muhakemesi Kanunun ardından Hukuk Muhakemeleri Kanununda da özel olarak düzenlenen uzman görüşüne (özel bilirkişi-liğe), uygulamada hukuk, ceza ve idare davaları ile tahkim yargılama-larında giderek daha fazla başvurulmaktadır.

Uzman görüşünün mahkemece ispat faaliyetinde değerlendir-meye tâbi tutulabilmesi için belli unsurları ihtiva etmesi gerekir.

Taraflar, dava açmadan önce, dava derdestken, kanun yolu in-celemesi aşamasında ve bozmadan sonra olmak üzere, hüküm şeklî an-lamda kesinlik kazanana kadar uzman görüşü sunabilirler.

Uzman sayısı ve ücreti serbestçe belirlenebilir; fakat uzman gö-rüşü sunan taraf, usûl ekonomisi ilkesi gereğince, davayı kazansa bile uzman ücretini karşı taraftan tahsil edemez. HMK’da yargılama gider-lerini oluşturan masraf kalemleri arasında, uzmana ödenen ücret ve gi-derler sayılmamıştır.

Taraflar, uzman raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamam-lanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için uzmana yeni sorular sorarak ek rapor isteyebilirse de, karşı tarafın sunmuş olduğu uzman raporuna cevap teşkil edecek bir uzman raporu almamalıdırlar.

Çünkü dava uzman kişiler arasında değil, taraflar arasında cereyan et-mektedir. Böyle bir uygulama, taraflar arasındaki davayı uzman kişilere teşmil edebilir ve uzman kişilerin tarafsızlığını zedeleyebilir.

Uzman görüşünün konuyla ilgili ve tam hazırlanabilmesi için gerekli bilgi ve belgeler, raporunu hazırlaması istenen zamandan uygun bir süre önce uzman kişiye teslim edilmeli ve uzman kişinin görüş bil-dirmesi istenen konular, somut ve açık şekilde formüle edilen sorularla ortaya koyulmalıdır.

147 Postacıoğlu/Altay s. 756.

Hâkim, kendisinden rapor alınan uzman kişiyi davet ederek din-lenilmesine karar verebileceği ve uzman kişi, davet edildiği duruşmada hâkim ve tarafların sorularını cevaplamak zorunda olduğu için, uzman kişi bu görevini bizzat yapmakla mükelleftir. Farklı ihtisas alanlarından uzman kişilere ihtiyaç duyulursa, uzman kurulundan görüş alınabilir.

Uzman görüşünün anlaşılabilmesi, denetlenebilesi ve diğer de-lillerle birlikte serbestçe değerlendirilebilmesi için yazılı olması ve hu-kukî dinlenilme hakkını kullanabilmesi bakımından karşı tarafa tebliğ edilmesi gerekir.

Uzman kişi, rapor verdiği konuda eğitimi, deneyimi, akademik kariyeri ve unvanı itibariyle uzman olmalı, güvenilir ve bilimsel bir gö-rüş vermelidir. Bu kapsamda, mahkemece atanan bilirkişi raporundan farklı olarak, hukukî konularda da uzman görüşü alınabilir. Ancak hu-kukî konularda alınan uzman görüşlerinde, avukatlıkmeslek tekelinin ihlâl edilmemesine özen gösterilmelidir. Çünkü hukukî meselelerde mütalâa vermek, yalnız baro levhasında kayıtlı avukatlara ait bir yet-kidir. Bu sebeple, baro levhasında yazılı olmayan hukuk fakültesi öğ-retim üyelerinin vereceği görüşte, içerik itibariyle bilimsel düşünce ve değerlendirmelerin ağırlıklı olmasına; doktrindeki tartışmalar, Yargıtay içtihatları, gerektiğinde mukayeseli hukuk örnekleri, yabancı mevzuat (örneğin Avrupa Birliği müktesebatı) hükümleri ve mahkeme içtihatları ışığında görüş bildirilmesine gayret edilmelidir.

Kendisinden rapor alınan uzman kişi, davanın taraflarının ta-lebi üzerine veya re’sen mahkeme veya hakemlerce duruşmaya davet edilerek dinlenebilir. Duruşmada uzman kişiye, hâkim, hakem, taraflar veya avukatlar, uzman raporuyla ilgili olmak kaydıyla gerekli gördük-leri açıklayıcı soruları sorabilirler. Böylece uzmanlık gerektiren teknik konular daha iyi aydınlatılabilir, belirsiz, soyut, anlaşılamayan hususlar açıklığa kavuşturulur, varsa rapordaki çelişkili, eksik veya yanlış bilgi-ler düzeltilir. Uzman kişinin duruşmada dinlenebilecek olması, rapo-runu daha titiz, disiplinli ve özenli hazırlaması için onu motive eder, tarafsızlığı ve bilimselliği sorgulanır.

Uzman kişinin dinlenmek üzere davet edildiği duruşmaya gel-mesi zorunludur. Uzman kişi bu zorunluluğa uymaz ve çağrıldığı du-ruşmaya geçerli bir özrü olmadan gelmezse, hazırlamış olduğu rapor

mahkemece değerlendirmeye tâbi tutulamaz. Bu durumda uzman ra-poru, delil değerlendirme vasıtası olma kabiliyetini yitirir ve kabule şayanlığını kaybeder.

Uzman görüşü, her ne kadar HMK’nın “İspat ve Deliller” baş-lıklı Dördüncü Kısmında, bu kısımda sayılan kesin ve takdirî delillerin en sonunda düzenlenmişse de, bağımsız bir delil değildir. Hâkimin tek başına uzman görüşüne dayanarak hüküm kurması olanaklı olmadığın-dan, uzman görüşünü takdirî delil saymak isabetli değildir.

Aynı şekilde uzman görüşü salt bir taraf beyanından ibaret de değildir. Mücerret bir taraf beyanından ibaret olmayıp, özel ve teknik bilgi sahibi bir uzmanın gerekçeli ve bilimsel tespitlerine dayanan uz-man görüşü, hâkimde kanaat uyandırma faaliyetinde kullanılan bir de-lil değerlendirme vasıtası olarak taraf açıklamasından daha güçlü bir değere sahiptir. Uzman görüşünün taraf beyanının bir parçası hâline getirilerek taraf beyanı içinde veya bağımsız olarak ekinde mahkemeye sunulması, tümüyle mahkemeye sunulma usûlüyle ilgili bir konu olup, onu taraf beyanı niteliğine sokmaz. Uzman görüşünde açıklanan kana-at ve görüş, tarafın veya vekilinin beyanı değil, çekişmeli vakıa veya hukukî sebep hakkında bilimsel bilgisi olan bir uzmanın açıklamasıdır.

Uzman kişinin görüşü, tarafların hukukî dinlenilme hakkı kapsamında iddia veya savunmalarını desteklemek, hâkimin hüküm verme kabi-liyetini arttırmak ve hâkimi aydınlatmak üzere kullandıkları bir delil değerlendirme vasıtası olup, uzman kişi çağrıldığı duruşmaya gelirse, hazırlamış olduğu raporun mahkemece diğer delillerle birlikte serbest-çe değerlendirilmesi zorunludur.

Taraflardan birinin şahsî olarak dava dosyasına ithal ettiği uz-man raporuna karşı taraf itiraz etmezse, bu görüş bilirkişi delili değe-rini kazanabilir ve takdirî delil olarak tek başına hükme dayanak teşkil edebilir. Buna karşılık, bir tarafın sunduğu uzman görüşüne diğer taraf itiraz ederse, delil değerlendirme vasıtası olan uzman görüşüne tek ba-şına dayanarak hüküm verilemez, bu uzman raporu tek baba-şına hüküm vermeye yeterli bir delil olarak kabul edilemez ve mahkemece atanan bilirkişi raporuyla birlikte serbestçe değerlendirilir.

Uzman görüşüyle mahkemece atanan bilirkişi raporu arasında veya her iki tarafın dosyaya sunduğu uzman görüşleri arasında

çeliş-ki varsa, mahkeme bu çelişçeliş-kiyi gidermek üzere ek rapor almalı veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırmalıdır. Uzman görüşünü serbestçe değerlendirecek olan mahkeme, mahkemece atanan bilirkişi raporu ile uzman raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi için, kendisinden rapor alınan uzman kişiyi duruşmaya davet ederek, ona gerekli soruları sor-malı ve duruşmada dinlemelidir.

KISALTMALAR CETVELİ