ÇİZELGE 4. 1830–1892 Osmanlı İthalat Oranları ve Ülkelere Göre Dağılımı
4.5.3. Hayvansal Deri Ürünleri (Cild, Kürk, Post)
Eski Türklerde deri ve kürk ürünleri giyim ve eşya yapımında olduğu kadar günlük hayatın her alanında kullanılan başlıca malzemelerdi. Kemer, giysi, çadır, ayakkabı, gündelik eşyalar, savaş aletleri, çedik, çarık kelik gibi pek çok eşya Türklerin yetiştirdiği hayvanların derilerinden üretilirdi. Sincap, tilki, samur, bozkır tilkisi, ada tavşanı gibi hayvanların kürkleri de giysi ve şapka imalinde kullanılırdı. Osmanlı Devleti’nin yükseliş döneminde bu ürünlerin üretimi Ahilerin desteği ile
yeniden canlanmıştır.326
Temeli ahlâk ilkelerine dayanan ahilik Anadolu Türklüğüne halifelik döneminde geçmiş, Türk adet ve ananeleriyle şekillenmiş bir esnaf teşkilatıdır. Ahilik; iktisat, siyaset, askerlik ve maneviyatın birbirlerine tesir ettiği bir yapıya sahiptir.327
Ahilik (kardeşlik) örgütü içerisinde her meslek grubu (ayakkabıcılar, fırıncılar, dericiler gibi…) bir esnaf derneğine sahiptir ve bu dernek işini tekelinde tutardı. Derneğe dâhil olan işyeri ve atölye sayıları bellidir. İşyerlerinde birer üstat bulunur ve diğer çalışanlar yani çıraklar üstadın oluru olmadan yükselemezler.
Üstatların reisi ise bu derneğin ahîsi kabul edilirdi.328
Osmanlı Beyliğinin ilk dönemlerinde beylerle birlikte, kadınlar da bacılar namıyla teşkilatta yerlerini alarak
hizmet vermişlerdi.329
Ahi Evran’ın debbağ (deri işleme ustası) olmasından ötürü bu meslek ahî teşkilatında da önem kazanmış ve diğer esnaf loncaları üzerinde etkili olmuştur. 15 ve 16. yüzyıllarda deri ustaları kasabalara kadar yayılarak diğer esnaf kolları arasında hâkim hale gelmişlerdir. Bilhassa, İstanbul, Kayseri, Edirne, Bursa, Manisa, Ankara, Tokat ve Konya şehirlerindeki ticari hayat bu şekilde canlanmıştır. Bu durum sonraki yüzyılda da Avrupalı tüccarların ilgisinin artması ile debbağlık sanatına olan ilgiyi arttırmıştır. Deri üretim ve işlemeciliği öyle önem kazanmıştır ki, tekel (yed-i vâhid)
326
Ahmet Saim ARITAN, “Türk Deri İşlemeciliği Bağlamında Türk Cild San’atı”, 38. ICANAS (Uluslararası Asya ve Afrika Çalışmaları Kongresi), Bildiriler, C.1, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek KurumuYayınları, 2008, ss. 121-136, Arapça “kardeşim” anlamına gelen ahî kelimesinin Türkçe akı (cömert) kelimesinden de türediğinden söz edilir. Osmanlı ticaret ve üretim örgütü içerisinde ahilik geleneksel düzen içerisinde önemli bir yere sahipti. Ziya Kazıcı, Osmanlı’da Toplum Yapısı, İstanbul: Bilge Yayınları, 2010, s. 138, 139; Ahmet Rasim, Osmanlı Tarihi Seçmeler, s. 14.
327
Zeki Velidi Togan, Umumî Türk Tarihi’ne Giriş, İstanbul: Enderun Kitabevi, 1981, s. 346.
328
Muzaffer Sencer, Osmanlı Toplum Yapısı, İstanbul: Yöntem Yayınları, 1973, s. 276; Sevinç, s. 62.
329
82
sistemi dâhiline alınarak ancak devlet izni ile ihracatına müsaade edilmişti. 18. yüzyılının sonlarına doğru sanatlarında zirveye ulaşan debbağlar diğer meslek grupları içerisinde en zengin ve itibarlı mertebeye ulaşmışlardır.
Dönemin şartlarında deri üretiminde mazı, palamut veya hayvan dışkısı kullanılır; kösele, meşin, maroken veya sahtiyan gibi işlenmiş hale getirilirdi.
Derilerin kırılmasını önlemek için ise hayvansal yağlar kullanılırdı.330
Dericilik ve saraçlık aynı dokumacılık gibi İstanbul, Kayseri ile birlikte Diyarbakır’da da gelişmiş, Diyarbakır’ın kırmızı marokenleri dünyada ün salmıştı. Ancak yine 19. yüzyılda batı ile rekabet edemeyen deri sanayisi Tanzimat devri yöneticileri
tarafından alınan tedbirlere rağmen çöküşe geçmişti.331
Tanzimat sonrasında yabancı tüccarların ham derileri yüksek fiyatlarla
toplayıp işlemeleriyle yerli üretici rekabet edemez hale gelmişti. Sultan II. Mahmut döneminde Beykoz’da kurulan deri fabrikası sayesinde deri sanayisinin ilk kurumlarından biri hizmete geçmiştir. Bu yüzyılda makineleşmenin de etkisi ile yerli üretici zor durumda kalırken; Şirket-i Debbağiye adıyla dericilik teşkilatı anca 1866
yılında teşkilatlanmaya ve Avrupa tarzı üretime geçmeye başlamıştır.332
Türklerde önemi uzun süredir bilinen kürk, Osmanlı devlet ricali içerisinde başta padişah olmak üzere tüm üst düzey görevliler tarafından da tercih edilirdi. Tilki, samur, kakum türü hayvanların kürkleri padişah, sadrazam, Kırım hanları, Eflak ve Boğdan voyvodalarına hazırlanırdı. Bunların kaplanmasında ise atlas, kadife, serâser, çuha, şali veya şal gibi kumaşlar kullanılırdı. Bu durum II. Mahmut dönemine kadar devam etmiş ve kıyafet alanında yapılan düzenlemeler sonrasında
resmi kıyafetlerde kullanımı tamamıyla kaldırılmıştır.(1829)333
Bu tarihten önce samura kaplı cevahir çaprastlı kerrake, murassa zırh ve cevâhir çaprastlı dır-i pustin (kürk kaplı zırh), serpuş, çifte sorguç, yeşil şal destar, Kapaniçe adı verilen kolsuz kürk, Samur kapaniçe, mücevher kaplı büyük yakalı
330
Raphaela Lewis, Everyday Life, in Ottoman Turkey, s. 145; Esnaf ve sanatkâr olmak isteyenler belli bir ahlak seviyesine ulaşmış olmalıdırlar. Yalan ve kötü söz söyleyenler, sözünü tutmayanlar, müfteriler ve sattığı malda hile yapanlar ahi olamazlardı. Sevinç, s. 64, 134.
331
Seyitdanlıoğlu. s. 57, Sevinç, s. 131.
332
Arıtan, s. 121-136, Eldem, s. 118.
333
Filiz Karaca, “Kürk”, TDVİA, XXVI İstanbul: 2002, s. 569; Ahmet Rasim, Osmanlı Tarihi Seçmeler, s. 105.
83
kürk sadece padişaha özgü giysilerdi.334
Düzenlemeler sonrasında bu türden kıyafetlere yasak geldiği gibi, silah, kitap ve kadın elbiseleri istisna tutularak altın ve
gümüşten aksesuar ve eklemeler de yasaklandı.335
Defterde ithal ve ihraç olması muhtemel olarak kaydedilen hayvansal
ürünlerin bir kısmı şöyledir: cild-i esb336
(at derisi) Rumili ve Anadolu, sahtiyân-ı337
Kayseri (tabaklanmış keçi ve dana derisi), sahtiyân-ı Isparta ve Konya ve Örencik,
Tosya, İzmit ve Âsitane, kırmızı sahtiyân338
, siyah sahtiyân-ı Uşak, al meşin339
(işlenmiş koyun derisi, sahtiyân: kırmızı, yeşil meşin), sağîr kırmızı sahtiyân-ı Konya, sarı ve siyah sahtiyân-ı Konya, kösele-i Gerede, yerli yaşmak kösele-i
Manda, kösele-i Mısır ve Aydın, Elvan340 keçe-i Kıbrıs, cild-i Koyun, kuzu ve keçi,
cild-i camuş ve bakar, vidala341 (Dana derisinden mamul bir tür deri ürünü) Sahtiyân
hâm derisinden beyaz ve siyah, kırmızı siyah telatin342
(Rusya’da yapılan sağlam ve
yumuşak deridir), ayı derisi, keçi derisi, karsak343
(tilkiye benzer karnı beyaz bir tür hayvan, postu kürk yapılır), kunduz postu, post bakar-ı Buhara, Rusya, Kırım, sağrı- yı344
(Hayvanın bel ve kuyruksokumu arsındaki bölge, kürk) Kırım, kakum345
(derisinden kürk yapılan, kediden küçük bir hayvan), zerdeva (sincap benzeri kürklü
bir tür hayvan), vaşak Rusya, samur nâfesi346
(kürkü), simsiyah ince sincap hâm, Azak dilgüsi (tilkisi), âlâ kırmızı dilgüsi, yapağı dilgü-i Rusya, kurd Rusya, beyaz
334
Ahmet Rasim, Osmanlı Tarihi Seçmeler, s. 104. 335
Ahmet Cevdet Paşa, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi II, İstanbul: İlgi Kültür Sanat Yayınları, 2011, s. 379.
336
Şemseddin Sami, ابس Esb, s. 95.
337
Mehmet Salâhi Bey, Kâmûs-i Osmanî, ناي ت خس Sahtiyan, Cilt 4, İstanbul: Kanaat Matbaası 1313, s. 18.
338
Batılı araştırmacıların yüzyıllardır formülünü çözmeye çalıştığı meşhur Türk Kırmızısı, İngiltere, Frensa ve Alman imalatçılarının da üzerinde durduğu bir mesele haline gelmişti. 17. Yüzyılda seyyah Tavernier kırmızıya rengini verenin Dicle nehrinin rengi olduğunu yazmışsa da, Türk kırmızısı Osmanlı ülkesinin pek çok bölgesinde üretilmekteydi.1876 yılında Teodor Chateau Türk kırmızısı tarihine dair bir eser neşretmiş, Fransız Fesquet kuruluşunun sahipleri Türkiye’den Fransa’ya işçiler götürerek fabrikasında bu rengi taklide çabalamıştır. Sevinç, s. 131, 132.
339
Şemseddin Sami, ني ش م Meşin, s. 1356.
340Şemseddin Sami, ناو لا Elvan, s. 159. 341
Güncel Türkçe Sözlük, “Vidala”, TDK, http://sozluk.gov.tr/ 342
Şemseddin Sami, ني تلا ت Telatin, s. 432.
343
Şemseddin Sami, قاس را ق Karsak, s. 1020.
344
Ahmet Vefik Paşa, یرغاص sağri, s. 480.
345
Muallim Nâci, Lugat-ı Nâcî, م قا ق Kakum, İstanbul: Çağrı Yayınları, 1978, s. 582
346
84
dilgü, tavşan beyaz Rusya, vaşak Rusya, samur Kuyruğu, samur paçası ve tırnak
Rusya, gücen347 (tavşan, tavşan yavrusu), alaca gücen.348