• Sonuç bulunamadı

ÇİZELGE 6. Osmanlı Merkezinde Görev Almış Prusyalı Fevkalade Yetkili Büyükelçiler ve Tam Yetkili Bakanlar

5.8. Reaya Tüccarlarına, Ahidnâmedeki Hakların Tanınması ve Mahmîyet Meseles

5.8.1. Beratlı Tüccarlar ve Müessesenin Gelişim

Osmanlı tebaasından olup, Avrupa Devletleri’nin himayesinde müste’men tüccarlar gibi imtiyaz ve muafiyetler ile ticaret yapan kimselere beratlı tüccar adı verilirdi. Berat, kişilere bazı görevleri yerine getirebilmeleri için padişah tuğrası ile verilen mezuniyet veya tayin emirleridir. Beratlar, berat-ı şerif, nişan-ı şerif, nişan ve hüküm gibi isimlerle de belgelerde ifade edilmiştir. Beratlarda verildiği kişinin adı, verildiği yer, hizmetin adı, niçin verildiği, maaşı, geliri ve kendisinden talep edilen

728

BOA, A.DVN. DVE.d., No: 073/2, hüküm: 1097, 1106.

729

1862 yılında Otto Von Bismark’ın iktidara gelmesi ve Prusya’nın Avusturya’yı yenilgiye uğratmasıyla Alman Konfederasyonu dağıldı. (1866) Bu durum Avusturya’nın Alman âleminde söz sahibi olmasına mani olurken bir de Prusya önderliğinde Kuzey Almanya Konfederasyonu’nun (1866- 1878) ortaya çıkmasına sebep oldu. Sonradan güneydeki devletlerin de katılımıyla Birleşik Alman İmparatorluğu’nun kurulması için zemin hazırlanmış oldu. Dursun, s. 513; Vladimir Potyemkin (ed.) Uluslararası İlişkiler Tarihi: Diplomasi Tarihi 2, çev.: Atilla Tokatlı, İstanbul: May Yayınları, 1978, s. 867.

730

BOA, A.DVN. DVE.d., No: 073/2, hüküm: 1098.

731

BOA, A.DVN. DVE.d., No: 073/2, hüküm: 1100.

732

165

açıkça yazılmaktadır. Kumandanlık beratı, tımar beratı, imtiyaz beratı, tercümanlık beratı ve malikâne beratı bunlardan birkaçıdır. Beratlar padişahların değişiminde yeni padişahın tuğrası ile yenilenir ve karşılığında belli ücret alınırdı. Bu işleme tecdid-i berat ismi verilirdi. Beratlı tüccarlar, yabancı elçi ve konsolosluk

tercümanlıklarının istismarı ve yozlaşması ile ortaya çıkmıştır.733

Avrupalılar tercüman olarak Osmanlı tebaasından, yabancı dillere hakim yerli Hristiyanları seçerler; hatta ahitnamelere mugayir olarak yerli Hristiyanlardan konsolos atarlardı. Yerli tercümanlara berat ile izin verildiğinden elçi ve konsoloslar gibi vergiden muaf tutulurlardı. Bu beratları yüksek fiyatlara satan ve yüksek kâr elde eden elçi ve konsoloslarla birlikte bu hakları siyasi kazanıma çevirmeye çalışan Avusturya ve Rusya Devletleri, Eflak ve Boğdan da bu hakları bedava dağıtmışlardı. Sonradan bu üstünlüğü ele geçirmek amacıyla Napolyon beratların ücretli satışını yasaklamıştı (1806). Bir süre sonra elçi ve konsolosların dağıttığı beratlı sayısı bölgedeki kendi vatandaşlarının sayısını kat ve kat geçmişti.

III. Ahmet, III. Mustafa, I. Abdülhamid, III. Selim ve son olarak II. Mahmut dönemlerinde beratlı ve patentelilere karşı alınmaya çalışılan önlemler başka bir sorunu ortaya çıkardı. Özellikle 1829’da Yunanistan’ın kurulması sonrasında çok sayıda Rum kökenli tebaanın Yunan Devleti vatandaşlığına geçmesiyle bu kişiler yabancı devletin uyruğunda olduklarını iddia etmeye çalıştılar. Osmanlı Devleti önce halkı ifsat edenleri sınır dışı ederek reayanın tabiiyet değiştirmesine engel olmak istedi. Sonradan bilhassa Ayvalık ve havalisinde yapılan tahkikatlar sonrasında bunların bir kısmı memleketlerinden çıkarıldılar ve hükümetin rızası ile Osmanlı toprağına ayak basabildiler. Rusya da Ortodoks vatandaşlar için bu durumu daha da körükledi. Zımmilerden aldığı vergi ve vatandaşlık mükellefiyetlerinden yoksun kalma tehlikesi yaşayan Osmanlı Devleti, kendi topraklarında yüzbinlerce başka ülke vatandaşı ile karşı karşıya kaldı. Bu tür haklarla daha da güçlenen zımmiler her fırsatta tabi oldukları yabancı devletleri kendi meselelerinin içine sürüklemeye

başladılar.734

Osmanlı makamları gelişmeler üzerine Yunanistan ve Rusya himayesine girdikten sonra geri dönerek Osmanlı topraklarında yaşamak isteyenlere

733

Bağış, s. 17, 18, 22.

734

Gülnihal Bozkurt, s. 141, 142; BOA, A.MKT. 83/71 (M. 2 Mayıs 1847/ 16 Cemaziyelevvel 1263); BOA, A.MKT, 147/98, (M. 14 Eylül 1848/H. 15 Şevval 1264); BOA, A.MKT. 78/28, (M. 23 Mayıs 1847/H. 7 Cemaziyelahir 1263). BOA, A.MKT. 83/71 (M. 2 Mayıs 1847/ 16 Cemaziyelevvel 1263)

166

ise sadece Devlet-i Aliyye himayesine avdet ettikleri takdirde oturma izni

verileceğini ve aksi halde def ve tard edileceklerini ilan etti.735

Bilhassa Fransız konsolosları görevleriyle hiç alakası olmayan ve ülkenin iç işlerini ilgilendiren bir takım işlerle uğraşmaya, uluslararası ilişkilerde bir takım zorluklar çıkarmaya başladılar. Örneğin, Fransız konsoloshane tercümanının Musul’da kiliseye benzer bir ev inşa ettirmesi mutaassıp Müslümanların ayaklanmasına ve Müslümanların bu evi yıkmalarına sebep olmuşu. (H.1260, M. 1844) Reşit Paşa işlerin daha da karmaşık hale gelmeden çözüme kavuşması için uzun mülakatlar yapmak ve konsoloslara yazılı tembihler göndermek zorunda

kalmıştı.736

Kapitülasyonlarla beratlılara tanınan imtiyazlardan bir diğeri de patente (patenta) belgeleridir. Elçilikler tarafından verilen patente belgeleri 18. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Hukuki bir dayanaktan yoksun olan bu belgeler elçilik ve konsolosluklar tarafından bir çeşit senet şeklinde düzenlenmiştir. Elçiler bu şekilde istedikleri kişiyi himayeleri altına alarak vatandaşı şeklinde gösterebilmişlerdi. Bu

belge de bir tür suiistimalden ibaretti.737

Gelişmeler bir süre sonra Osmanlı reayasının yabancı devlet himayelilerinden ayırt edilemez hale gelmesine neden oldu. Gemilerine yabancı bayrakları çeken reaya pek çok yükümlülükten de kurtuldu. Zamanla sözü edilen patente belgelerinin mirasla intikali sözü geçen beratlı adı verilen bu sınıfın doğuşuna da sebebiyet verdi. Bu dönemde rakamlara baktığımızda Avusturya’nın Boğdan sınırlarında 200 bin, Eflak sınırlarında 60 bin kişilik bir beratlı sınıfı mevcuttu. Kırım savaşı yıllarında İstanbul’daki İngiliz Konsolos, himayesinde olan beratlı sayısını “bir milyondan biraz az” olarak ifade etmişti. Amerikan diplomatı ise İstanbul’da 50 bin kişinin

himayesinde olduğunu aktarmıştı.738

Patente belgesinin ise Bâb-ı âli ile ilgisi yoktu. Belgeyi doğrudan elçi hükümetten izin almadan verebilirdi. Bu sebeple berat ve patente belgelerini birbirinden ayrı tutmak gerekir. Beratları kısmen de olsa ecnebi defterlerinde tespit

735

BOA, A.MKT. 80/24, (M. 4 Haziran 1847/19 Cemaziyelahir 1263).

736

Kaynar, s. 588, 589.

737

Bağış, s. 30; Şener, s. 71; Gönen, s. 341.

738

167

etmek mümkündür, hâlbuki patentelerin elçiler tarafından ne kadar sayıyla

dağıtıldığını bilmek mümkün değildir.739

28 Muharrem 1233 tarihli ve Cezâyir-i Garb beylerbeyine yazılan hükümde patente belgesinden, 1761 ticaret antlaşmasına atıfla bahis olunmuştur. Hükümde, Osmanlı Devleti ve Prusya Devleti arasında 24 Zilhicce 1174 tarihinde (27 Temmuz 1761) imza edilen dostluk ve müsavat antlaşmasına göre, Prusya kralının bayrak ve patentesiyle karada ve Osmanlı kara sularında hareket eden Prusyalılar ve gemileri, Osmanlı iskele ve limanlarına emtia ve eşyalarını getirdiklerinde rencide edilmemeli

ve kazaen zarar görmüş olan gemileri tamir edilmelidir.740

Beratların sağladığı imkânlardan sadece hamilleri değil, tercümanlık hizmetindekiler, Beratlıların oğulları ve hizmetkârları da yararlanırdı. Eğer berat sahibi beratını bırakırsa, ölürse veya görevine son verilirse oğulları da bu statülerini kaybederdi. 18. yüzyıl boyunca bir tercümanın statüsünden yararlanabilmesi hesap edilen oğullarının sayısında sınırlama getirilmemişse de hizmetkâr sayısı iki kişi ile sınırlı tutulmuş ve bu hizmetkârlar çoğunlukla fermanlı olarak adlandırılmışlardı. Bazı beratlılar hizmetkârların da bu haklardan istifade etmelerini fırsat bilerek bir veya iki erkek kardeşini hizmetkâr olarak kaydettirmişlerdi. Örnek vermek gerekirse, Halep’te bulunan Prusya mahmîsi David Murat Kohen’in oğlu Samuel iki erkek

kardeşini de hizmetkârları olarak kaydettirip ailece birlikte berata bağlanmışlardı.741

Beratların verilmesini önlemek için harekete geçen ilk padişah Sultan III. Ahmet oldu. Haziran 1722’de çıkardığı bir fermanda “Yahudi ve Hristiyan zımmilerin, ellerindeki patentelere dayanarak, cizyedarların tercüman kademelerinden cizye alınmayacağını ileri süremelerine kesinlikle izin verilmemesini” emretmişti. Aralık 1758’de III. Mustafa da “İhlal-i mizam-i raiyat ve hazineye zarar veren bu durumun düzeltilerek tamamen men’i def’i ve elçilerin kendilerine tanınan tercümanla yetinmeleri için ikaz edilmeleri” hakkında emir

vermiştir. 742

739

Bağış, s. 31.

740

“Prusya kralının bayrak ve patentesiyle yürüyerek asıl Prusyalu mellâh ve sefayini memalik-i mahrûse iskele ve limanlarına emtiʻa ve eşyalarıyla vürûd ve meks ve avdet eyledikte rencîde olunmayup ve kazâ-i mutazarrır olan sefayinin tamir-i câiz olup…” BOA, A.DVN. DVE.d., No: 073/2, hüküm: 900.

741

Boogert, s. 66.

742

168

Diplomatik imtiyazlara sahip olan elçi ve konsoloslar, Âsım’ın iddiasına göre casusluk görevi de görürlerdi. Elçilikler berat verme karşılığında yüklü ücret aldıkları için, Beratların satılması da onlara önemli bir geçim vasıtası haline geldi. Bu sayede parayı veren beratlılar, sahip oldukları bu ayrıcalıklar sayesinde, serbestçe ticaret yapabiliyor ve gayr-i menkul satın alabiliyorlardı. Yabancı konsolosların sadece bir tek tercüman bulundurma izinleri bulunmasına rağmen, sadece Halep’te Avusturya, Fransa, İngiltere ve Rus konsoloslarının himayesinde 1500 kadar beratlı vardı. Hatta bunların arasında hayatları boyunca hiç gitmedikleri bölgelerin konsoloslarından berat edinenler dahi vardı. Gelişmeler ve beratların ticari malzemeye dönüşmesi devlet mevkilerinde rüşveti ve yolsuzluğu arttırırken, III. Selim bir fermanla 1500 kuruş gibi bir fiyatla berat satılmasına müsaade etmişti. Alınan bu tedbir ile Osmanlı tebaası olan tüccarların, Avrupalı tüccarları ile rekabet etme durumuna gelmesini amaçladı ve yakın zamanda Rum tüccarlar arasında bir ticaret burjuvazisinin

gelişimine yardım etti.743

5.8.2. Mahmîyet Sisteminin Ortaya Çıkışı ve Osmanlı Tebaasının

Benzer Belgeler