• Sonuç bulunamadı

BOLU VE DÜZCE TÜRBELERİ/YATIRLARI ETRAFINDA OLUŞAN ANLATMALARDAKİ KERAMET MOTİFLERİ

2.3. Hayvanlar Üzerinde Cereyan Eden Keramet Motifleri

2.3.2. Hayvanları Konuşturma

Hayvanları itaat altına alma ve onları konuşturma Kur’an-ı Kerim ve mitolojik kaynaklı motifler arasında yer almaktadır. Bu motifte, genellikle veliyle dostluk kuran, zor durumda kalınan bir olaydan şikayetini dile getiren hayvanların örneklerine rastladık. Burada akla ilk gelen kişi hayvanlarla konuşabilen Hz. Süleyman’dır. Hz. Süleyman’ın hayvanlarla olan ilgisi Kur’an’da şu şekilde yer alır:

Süleyman Davud’a varis olup dedi ki: “Ey insanlar! Bize kuşdili öğretildi ve bize her şeyden verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.” (Neml/16)

Hz. Süleyman (a.s.)’ın kuşlar ve karıncalarla konuştuğu kesin olmakla birlikte, konuşmasının keyfiyeti hakkında bilgimiz yoktur. Ayet ve hadislerde bu konuşmanın nasıl olduğuna dair bilgi verilmemiştir. Tefsir, kısas-ı enbiyâ ve tarih kitaplarında, bu konularda aktarılan rivayetler, birtakım tahminlerden ibarettir (Özer, 2018: 73).

Türk edebiyatında Hz. Süleyman (a.s.) kıssaları daha çok onun hükümdarlığı ve mülkünün çokluğunu ifade eden tarzda anlatılardır. Bu anlatılarda yer verilen mucizeler ise cinlere, rüzgâra, kuşlara ve insanlara hükmetmesi özellikle de hayvanlarla konuşmasıdır. Özellikle Hz. Süleyman’ın bir sefer sırasında ezilmesinler diye ordusunu durdurarak

127

karıncaların önderi ile konuşması ve onları yuvalarına göndermesi halk anlatılarında sık sık dile getirilmektedir. Ayrıca halk edebiyatımızda geçen, hüthüt kuşu, sebe melikesi Belkıs, Belkıs’ın tahtı, Hz. Süleyman (a.s.)’a atıfta bulunan önemli halk hikâyeleridir.

Efsane ve halk hikâyelerinde Hz. Süleyman’la ilgili tespit edilen bölümlerde şu şekilde geçmektedir. Tuğrul Balaban tarafından hazırlanan Amasya Efsane, Menkabe ve Memoratları adlı çalışmada Hz. Süleyman’ın hayvanlarla konuşmasına özellikle kuşlarla konuşmasına atıfta bulunulmuştur. Adı geçen eserde Hz. Süleyman’ın baykuşla olan konuşması dikkat çekmektedir (Balaban, 2014: 73). Ahmet Edip Uysal tarafından hazırlanan Yaşayan Türk Halk

Hikâyelerinden Seçmeler adlı kitapta Süleyman Peygamber ve Akbaba adlı hikâyede ise Hz.

Süleyman’ın bir akbaba kuşu ile konuşmasından bahsedilmektedir (Uysal, 1989: 133- 134). Yukarıda örneklerini verdiğimiz hayvanları konuşturma motifini içeren gerek efsaneler gerekse menkıbeler bu kadarla sınırlı değildir. Adı geçen efsanelerdeki motiflere dikkat edildiğinde hemen hemen hepsi Süleyman peygamberle ilgilidir. Ancak Anadolu coğrafyasında yaşadığına inanılan velilerin menkıbelerinde Süleyman peygamberin kıssasına atıf yapıldığı gibi başka hayvanlarla konuşma da söz konusudur. Örneğin; Ali Semarkandî’nin kurtla konuşması (Bursalı, 1996: 273-275), Hacı Bektaş’ın öküzlerle konuşması (Gölpınarlı, 1995: 47), Diyarbakır velilerinden Şeyh Bilal’in geyiklerle konuşması (Helimoğlu Yavuz, 1993: 60), Somuncu Baba’nın ineklerle konuşması (Turyan, 1982: 163-164) gibi oldukça fazla örnek mevcuttur. Ancak çalışmamızın mahiyeti gereği hepsini buraya almamız mümkün değildir.

Çalışma bölgemizde hayvanlarla konuşma motifine iki velinin menkıbesinde rastladık. Bu menkıbeler şu şekildedir:

Öküzler tarlayı sürdükten sonra İmran, öküzlere nasıl olduklarını, bir sıkıntılarının olup olmadığını sorar. Öküzler de “Tarla sürmekten bıktık.” diye İmran’a cevap verir. Bunun üzerine İmran oradaki öküzleri serbest bırakır (Şeyh-ül İmran Türbesi/Mudurnu).

Göynük Hacılar mevkiinde çok eski zamanlarda türbenin bulunduğu alan ağaçlarla kaplı ormanlık bir alanmış ve bu yörede yaşlı bir adam yaşarmış. Diğer hayvanlar gibi bu bölgede geyikler de yaşarmış. İşte bu yaşlı adam bu geyiklerin sütünü sağarak bu sütle beslenirmiş. Bu durum çok uzun süre böyle devam etmiş; ancak bir gün buraya gelen bir avcı bu durumu görmüş ve yaşlı adamın kerametini hazmedemeyerek geyikleri öldürmüş. Avcı, geyikleri pişirmek için kazana koyduğunda geyikler dile gelmişler ve avcıya beddua ederek “Bizi vuranın ocağı kurusun” demişler. Bu olaydan sonra gerçekten de avcının sülalesindeki insanlar bir bir ölmeye başlamışlar ve sülalesinden kimse kalmamış (Geyikli Baba Türbesi/Göynük).

128 2.3.3. Dua ile Gökten Hayvan İndirme

Çalışma sahamızdan derlediğimiz menkıbelerdeki en orijinal motiflerden biri “Dua ile Gökten Hayvan İndirme” motifidir.

Derlediğimiz menkıbede rastladığımız motifin en önemli unsuru duadır. Dua yaratılan ile yaratıcı arasında ilişki kurma biçimidir ve doğal olarak yaratıcıdan çeşitli taleplerde bulunmak için bir araçtır. Bu istekler kimi zaman bir şeye kavuşmak ya da olumsuz bir durumdan kurtulmak olabilmektedir. Her iki durumda da dua edenin yetersizliği, çaresizliği ortaya çıkmaktadır.

Türk halk kültüründe duanın yeri ve önemini değerlendirirken Türklerin dinî yaşamlarını da dikkate almak gerekmektedir. Türklerin İslam öncesi dinsel hayatlarında da duanın varlığını gösteren sınırlı da olsa bilgi vardır (Roux, 2002: 187-190). Türklerin İslam öncesi inanç sistemlerinde önemli bir yeri olduğu kabul edilen şamanlar ile ilgili yapılan çalışmalarda, şamanların uygulamalarında duanın önemli bir yeri olduğu belirtilse de onların dualarının “evrensel” dinlerdeki gibi düzenli bir yapılarının olmadığı ifade edilmektedir (İnan, 1954: 120). Duaların çoğunlukla esrime hâlinde iken icra edilmesi, onların kayıt altına alınmasını da güçleştirmiştir (İnan, 2013: 120-121; Bayat, 2006: 169-172).

Anadolu Türklerinin önemli bir kısmı İslam dinine mensuptur ve İslam dininin farklı yorumları ve özellikle de tasavvuf Türklerin din anlayışını biçimlendirmede belirleyici bir konumda olmuştur. İslam dininde ise dua ibadet hayatında oldukça merkezî bir konumdadır. Bu çerçevede İslam’daki dua yaklaşımının ve dua ile ilgili kabullerin Anadolu Türkleri için de belli ölçüde bir geçerlilik taşıdığını varsaymak gerekir (Eren, 2017: 357). Bu durum halk edebiyatı ürünlerinin birçoğuna yansımıştır. En çok da sözlü kültürün ürünü olan masallarda kendine yer bulmuştur. Masalların yanı sıra halk hikâyelerinde de dua motifine oldukça fazla rastlanmaktadır.

Türk halk hikâyelerinin önemli bir kısmının başlangıcında çocuğu olmayan padişah, vezir veya beyler vardır (Alptekin, 1997: 195-196). Türk destanlarında da tespit edilen motiflerden biri olan çocuksuzluğu ortadan kaldıran eylemlerden biri de duadır (Ögel, 2010a: 94; Yıldız, 2009: 76-88). Dede Korkut anlatılarından “Dirse Han Oğlu Boğaç Han” da başlangıcı itibarıyla çocuksuzluk motifi üzerine kurulmuştur. Dirse Han’ın çocuk isteğinin yerine gelmesi için yaptığı eylemlerden biri de dua etmek ve kendisi için dua edilmesini sağlamaktır (Ergin, 2009: 81). Verdiğimiz bu örneklerde yer alan dua motifi, utanılan bir durumun neticesinde Tanrı’dan bir talepte bulunma olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira

129

çocuksuzluk halk anlatılarında utanılacak bir durum olmakla birlikte esasında Tanrı’nın vermiş olduğu bir ceza durumudur. Bu durumdan kurtulmak için de Tanrı’ya dua edilir.

Dua motifinde zor durumdan veya bir çaresizlikten kurtulma söz konusudur. Bu durumu bazen veli menkıbelerinde de görmekteyiz. Düzce’de derlediğimiz menkıbe zor durumda olan velinin duası neticesinde gökten hayvan inmekte ve veli bu hayvanı kurban etmektedir. Derlediğimiz menkıbe şu şekildedir:

Şeyh Muslahaddin’in Ali isminde bir oğlu vardır. Hâlen köyde günümüzde de yaşayan geleneğe göre çocuklar Kurban Bayramı’nda et toplayarak yerlermiş. Ali de çocuklarla birlikte et toplamaya gitmiş; ancak köylüler tüm çocuklara et verdikleri hâlde Ali’ye vermeyi unutmuşlar. Hiç et toplayamayan Ali eve gelerek ağlamış. Bunu gören Şeyh Muslahaddin oğlunun yanına gelerek “Oğlum, niye ağlıyorsun?” diye sormuş. Ali olup biteni anlatmış. Bu olay üzerine çok duygulanan Şeyh Muslahaddin dua edip Tanrı’ya yalvarınca Geyik Yolu denilen yerden Allah tarafından kurban edilmek üzere biri dişi diğeri erkek iki tane geyik gönderilmiş. Şeyh Muslahaddin erkek geyiği kurban etmiş, dişisini ise geri göndermiş. Köyün fakirlerine haber vererek kestiği geyiğin etini dağıtmış (Şeyh Muslahaddin Kokabeli Türbesi/Çilimli).

Velinin duası neticesinde gökten inen hayvan aslında İbrahim peygamberin kıssasına atıf niteliğindedir. Bilindiği üzere İbrahim peygamber oğlu İsmail’i Allah’a kurban edecekken gökten inen koçu kurban etmiştir. Bizim derlediğimiz menkıbedeki durum da bu kıssaya benzemektedir.