• Sonuç bulunamadı

Gelecekte Olacakları Haber Verme

BOLU VE DÜZCE TÜRBELERİ/YATIRLARI ETRAFINDA OLUŞAN ANLATMALARDAKİ KERAMET MOTİFLERİ

2.4. Gizli Şeyler Üzerinde Cereyan Eden Keramet Motifleri

2.4.5. Gelecekte Olacakları Haber Verme

Geleceği bilme mucizesi, Kur’an’da Allah’ın peygamberlerine verdiği bir mucize olarak karşımıza çıkmaktadır. Peygamber mucizelerine benzer özelliklere sahip olan veliler, kerametlerinde de peygamberler gibi aynı şekilde gelecekten haberler vermektedirler. Araştırmamızda, gelecekte olacakları haber verme motifi en çok rastladığımız motiflerden bir tanesidir. Genelde veliler, müritlerini gelecekte olacak olan olaylardan haberdar ederler ve onları olumsuz durumlara karşı uyarırlar. Ayrıca güzel olacak olayların da müjdesini verirler. Başka kişilerin öleceği zamanı, özellikle savaşların akıbetini bilir ve bildirirler.

Bu durumun aksine Kur’an-ı Kerim’de geleceği Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği şu şekilde geçmektedir:

“Gaybın anahtarları Allah’ın katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde ne varsa hepsini bilir. Düşen hiçbir yaprak ve yerin karanlıklarında hiçbir dane yoktur ki, Allah onu bilmesin. Yaş ve kuru ne varsa hepsi Kitab-ı Mübîn’dedir.” (En’am, 6/59)

“Hani Peygamber zevcelerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, (o sözü) başkalarına haber verip Allah da bunu peygambere açıklayınca, peygamber bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince hanımı: “Bunu sana kim haber verdi?” dedi. Peygamber de: ‘Her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan Allah bildirdi’ dedi.” (Tahrim, 66/3)

“De ki: Göklerde ve yerde Allah’tan başkası gaybı bilmez.” (Neml, 27/65) “Gaybı bilen O’dur. Gaybını, razı olduğu Resul’den başkasına bildirmez.” (Cin, 72/26-27)

135

“Hani, Meryem oğlu İsa şöyle demişti: Ey İsrailoğulları! Ben, Allah’tan size bir elçiyim. Benden önceki Tevrât’ın bir tasdikçisi ve benden sonra gelecek, ismi Ahmed olan bir peygamberin müjdecisiyim.” (Saff, 61/6)

“Evvelkilere verilen kitaplarda onun bahsi vardır. Benî İsrail âlimlerinin bunu bilmesi onlar için bir delil değil midir?” (Şuara, 26/196-197)

“Ben, evlerinizde yediğiniz ve biriktirdiğiniz şeyleri size haber veririm.” (Al-i İmran,

3/49)

Hz. Yakup’un gelecekle ilgi söylediği sözler de Kur’an’da yer alır: “Ben size, Allah’ın

lütfuyla sizin bilmediğinizi bilirim, demedim mi?” der (Yusuf, 12/93-96).

Kadim Türk inancında Şamanların da gelecekten haber verme gücüne sahip oldukları bilinmektedir. Potapov şamanların büyücü olmadığını, onların falcılardan farklarının geleceği görme ve onu etkileme gücüne sahip olduklarına inanılan yardımcı ruhlarının yardımıyla kehanette bulunduklarını ifade eder. Altay Şamanizmi adlı eserinde Cüveyci’den de örnekler vererek bu konuya açıklık getirir: “Şamanların öngörme fonksiyonu geniş bir yelpazeye sahipti. Savaş, zafer veya yenilgi, hayvan sayısının azalması, epidemi, açlık getirecek doğal afetlerin öngörülmesi gibi devlet önemi veya ulusal önem taşıyan kehanetlerden, sıradan göçebelerin bireysel kehanetlerine kadar uzanmaktaydı. Şaman normal insana döndüğünde ona hiçbir şey sormazlar, çünkü o şaman olmadığı zaman sıradan insan olduğundan hiçbir şey bilmez.” (Potapov, 2012: 186-187). Türklerin İslamiyet’i kabulüyle birlikte gelişen velilik anlayışı, Türk ozan-kamlarının Türkmen babalarına dönüşümü ile gerçeklemiştir (Köprülü, 2012: 19). Ozan ve kamların üstlenmiş olduğu bu görevlerin bir kısmı baba ve dedelere geçmiştir.

Gelecekte olacakları haber vermek, velilerin en önemli kerametleri arasında yer almaktadır. Abdal Musa müritlerinin tekke yapmak için kazdıkları inşaatın temelinde çıkan bir kazan altının sahipleri hakkında bilgi vermiş, bir zaman sonra da gerçekten altının sahipleri gelmiştir. Yine bir gün Abdal Musa’yı yakmak üzere gelen Teke Beyi’nin geleceği Abdal Musa’ya malum olmuş ve müritleriyle onu karşılamaya çıkmıştır. Otman Baba müritlerinin başına ne zaman bir iş gelse hemen bilir ve yardıma koşarmış. Hacı Bektaş da kendisini Sulucakarahöyük‟ten kovan Kırşehir valisinin görevinden azledileceğini ve işkence göreceğini söylemiştir (Ocak, 2015: 150). Hoca Ahmed Fakih, yanındakilere Konya’ya iki âlimin geleceğini ve bunların baba oğul olacağını söyler. Oğlana Mevlâna Celaleddin denileceğini anlatır (Kartal, 2017: 143). Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür. Bu motifin geçtiği menakıbnameleri topluca belirtmek gerekirse; Menâkıbu’l-Kudsiyye, Menâkıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli, Menâkıb-ı Hacım Sultan, Vilâyetnâme-i Otman Baba,

136

Menâkıb-ı Sipehsalar, Menâkıbu’l-Arifîn, Menâkıb-ı İbrahim-i Gülşenî olarak belirtebiliriz (Ocak, 2015: 109-125).

Araştırma sahamızda en çok rastladığımız motiflerden olan “Gelecekte Olacakları Haber Verme” motifi ilgili menkıbelere şu şekilde yansımıştır:

Mustafa Safî Efendi’yi sevenlerden olan Bolu Sancak Beyi, sürekli Mustafa Safî’yi ziyarete gelirmiş. Bir gün yine ziyaretine giderken bir haberci gelip Adana’ya müebbet sürgün edildiğini ve oraya hemen gitmesi gerektiğini bildirmiş. Bu durum karşısında şaşırmış ve üzülerek, gelen memura; “Müsaade et, Mustafa Safî Efendiyi son bir kez daha ziyaret edip de gideyim.” diyerek oradan uzaklaşmış. Ziyaretine gidince durumu arz etmiş. Bunun üzerine; Mustafa Safî “Oğlum üzülme! Ayın on dokuzunda Bolu’ya yine dönersin!” diye buyurmuş. Sürgüne gitmek üzere yola çıktığı sırada ayın on dokuzunda affedildiğine dair bir haber gelmiş. Sürgün edilmekten kurtulup Bolu’ya geri dönmüş (Safî Amidî Bolevî Türbesi/Bolu-Merkez).

Mustafa Safî’nin talebelerinden, Bolulu meşhur âlim Hacı Osman Efendi bir gün kendi odasına girip içeri kimse girmesin diyerek kapıyı kapatmış. Bir ara Mustafa Sâfî Efendi; “Hacı Osman Efendi vefat etmiştir. Kapısını açıp cenazesini yıkayın, hazırlayın ben cenaze namazı için geleceğim!” demiş. Kapısını açıp baktıklarında secde eder bir hâlde vefat etmiş olduğunu görmüşler (Safî Amidî Bolevî Türbesi/Bolu-Merkez).

Rivayete göre, Sultan Mehmet İstanbul’u kuşatmasına rağmen bir türlü ele geçiremez ve Bizans’a da Avrupa’dan çeşitli yardımlar gelir. Bunun üzerine Sultan Mehmet vezirini Akşemseddin’e göndererek “Şeyh’e sor, feth olmak ve düşmana zafer bulmak ümidi var mıdır?” der. Akşemseddin ise bu soruya şöyle cevap verir: “Ümmet-i Muhammed’den bu kadar Müslüman ve gaziler bir kafir kalesine hücum ederse inşallah feth olur.” der. Sultan Mehmet bu cevapla yetinmeyip gün tayin etmesini ister. Akşemseddin “İşbu senenin Cemaziyelevvel ayının yirminci günü, seher vaktinde, inanç ve gayretle yürüsünler. O gün feth ola. Kostanyiniyye’nin içi ezan sesiyle dola.” der ve dediği gibi olur (Akşemseddin Türbesi/Göynük).

Abdullah Efendi Bolu’ya giderek müritlerine “Hasta olduğumu duyarsanız beni ihmal etmeyip geliniz.” der. Daha sonra Gerede’ye doğru yola çıkar ve Gerede’ye varınca hastalanır (Geredeli Abdullah Efendi Türbesi/Gerede).

Sultan İkinci Bâyezîd’in hanımı Şehzade Korkut’un annesi bir gün dergâha gelip Abdurrahim Tırsî’nin hanımından; “Beyin Abdürrahim Tırsî’den rica edip yardım talep eyleriz. Sultan Bâyezîd’den sonra oğlum Korkut padişah olsun.” diye ricada bulunur. O da bu dileği beyine sık sık hatırlatır. Tırsî’nin hanımı bir gece rüyasında Peygamber Efendimizin

137

huzurunda bir meclisin kurulduğunu görür. Abdürrahim Tırsî de oradadır ve Peygamber Efendimize şehzadelerden hangisinin tahta geçmesinin uygun olacağını sorar. Peygamber efendimiz ise “Rûm’un Kara Oğlanı’nın muradı Sultan Selim’dir.” (Karaoğlan Abdürrahim Tırsî’dir.) Uyanınca hanımı hemen Abdürrahim Tırsî’nin yanına gidip rüyasını anlatır ve “Siz şehzade Selim’in padişah olmasını istediniz. Biz sizden Korkut’un padişah olmasını rica ederdik.” der. Bunun üzerine Tırsî; “Ey hocamın kızı! Şehzade Korkut’tan evlat gelmez. Âl-i Osman’ın nesli yok mu olsun? Bu Hak Teâla’nın rızasına muhaliftir.” der (Abdürrahim Tırsî Türbesi/Mudurnu).