• Sonuç bulunamadı

Hasımlarına Beddua Ederek Cezalandırma

BOLU VE DÜZCE TÜRBELERİ/YATIRLARI ETRAFINDA OLUŞAN ANLATMALARDAKİ KERAMET MOTİFLERİ

2.8. Veliliğini Kabul Etmeyenlere Yönelik Keramet Motifleri

2.8.2. Hasımlarına Beddua Ederek Cezalandırma

Anadolu coğrafyasındaki veli inancı, inananlara yardım üzerine kurulmuştur. Veli inananların isteklerini, dileklerini geri çevirmez, onlara yardım etmeye çalışır. Ancak menakıbnâmelerde bu durumun tersi de söz konusudur. Veliliğine inanılmayan, saygı duyulmayan zat, insanları muhtelif şekillerde cezalandırır. Bu cezalar bazen ölüme kadar gidebilir. Diğer cezalar ise, sakat bırakmak, başına bir felaket getirmek, taşa çevirmek, yerin dibine gömmek, bulundukları yerleri yok etmek, yakmak, vb. şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu motif Menâkıbu’l-Kudsiyye, Menâkıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli, Menâkıb-ı Hacım Sultan, Vilâyetnâme-i Abdal Musa, Vilâyetnâme-i Otman Baba, Menâkıb-ı Sipehsalar, Menâkıbu’l-Arifîn, Menâkıb-ı İbrahim Gülşenî ve Türk destani mahsulleri olan Tezkire-i Satuk Buğra Han, Kitab-ı Dede Korkut, Ebu Müslimnâme, Battalnâme ve Saltıknâme’de bulunmaktadır (Ocak, 2015: 109-125).

166

Ahmet Yaşar Ocak bu motifi beş başlık altında değerlendirmiştir. Biz de saha çalışmamız sırasında incelediğimiz türbelerden elde ettiğimiz menkıbeleri üç başlık altında değerlendirdik.

2.8.2.1. Başına Bir Felaket Getirerek Cezalandırma

Menkıbe Kasım Dede ile Bolu Beyi arasında geçmektedir. Bir gün Kasım Dede yörede bulunan kaplıcaya gider. Kaplıcaya Bolu Beyi de gelir. Bolu Beyi kaplıcaya gelince kaplıcada bulunan herkesi zorla dışarı çıkartmaya kalkar. Bunun üzerine Kasım Dede, Bolu Beyi’ne “İnşallah şişersin de çıkamazsın” diye beddua eder. Beddua sonucunda Bolu Beyi şişer ve kaplıcadan çıkamaz (Kasım Dede Türbesi/Bolu-Merkez).

Şeyh-ül İmran, köy ahalisinden birinin odunlarını satın alırmış. Bir gün köy ahalisi “İmran odunları benden ucuza alıyor.” diyerek satmak istememiş ve başka bir yere götürmek üzere yola çıkmış. Yoldayken odunları devesinden aşağı uçmuş ve öküzleri de ölmüş (Şeyh-ül İmran Türbesi/Mudurnu).

Menkıbeye göre Akçakoca yöresinde öğrenci yetiştiren Koç Baba yaşlandıktan sonra halk arasındaki itibarını kaybeder ve dışlanır. Bu duruma çok üzülen Koç Baba köylülere beddua ederek “Eksilin, artmayın” der. Bu bedduadan sonra gerçekten de bu bölgenin nüfusu hiç artmamış hatta gittikçe düşmüş ve gelişmemiştir (Koç Baba Türbesi/Akçakoca).

Fındıcak köyünde bir zamanlar Ahmet isimli bir zat yaşamaktaymış. Ahmet, kimseye kötülüğü dokunmayan fakir biriymiş. Eski püskü bir evi, bir çift öküzü ve bir küçük tarladan başka hiçbir şeyi yokmuş. Günlerden bir gün öküzlerinden birisi ölünce Ahmet çok üzülmüş ve Tanrı’ya dua etmiş. Bir süre sonra gece tarlaya çift sürmeye gittiğini gören köylüler bu durumdan şüphelenmişler ve onu takip etmişler. Köylüler Ahmet’e yaklaşınca gördüklerine inanamamışlar; çünkü Ahmet’in tek öküzünün yanına dağdan bir de karaca geliyor ve öküze eşlik ederek Ahmet’in tarlasını sürmesine yardım ediyormuş. Bu duruma kızan köylüler pusuya yatarak karacayı vurmuşlar. Bunun üzerine Ahmet köylülere dokuz haneden fazla çoğalamayasınız diye beddua etmiş. Gerçekten de bu köy dokuz haneden fazla artamamış (Karacaahmet Türbesi/Mudurnu).

2.8.2.2. Aniden Öldürerek Cezalandırma

Bu motif velinin bedduası sonucunda kişi ya da hayvanların ölmesiyle karşımıza çıkmaktadır. Veliye saygı göstermeyenler veya velilerin türbelerine zarar verenler, türbeye ait eşyaları çalmaya çalışanlar veya türbede kazı yapanlar veliler tarafından ölümle cezalandırılırlar.

167

Safî Efendi’nin talebelerinden Muhammed Efendi kaymakamın vazifesinden alınması için gizli gizli dua ediyormuş. Mustafa Safî Efendi durumu anlayıp; “Sen sana vazife olarak

verdiğim işine bak, kelime-i tevhidi söylemeye devam et! Köpeği bir köpek parçalar!” demiş.

Mustafa Safî Efendi talebesine bu sözleri söylediği sırada kaymakam çarşıda bir dükkânda oturuyormuş. Aniden ortaya çıkan siyah bir köpek üzerine saldırmış, parçalayarak kaymakamı öldürmüş (Safî Amidî Bolevî Türbesi/Bolu-Merkez).

Mustafa Safî Efendi Bolu’ya irşat için geldiği ilk zamanlarda, Bolu’da Kara Hacı Hafız Kavvam Efendi adında meşhur biri varmış. Bu zat âlimlerin ve halkın bulunduğu bir mecliste Mustafa Safî hakkında dedikodu yapmış. Onun bu uygunsuz davranışı Mustafa Safî tarafından da duyulmuş. Onu huzuruna çağırıp nasihat etmiş. Böyle şeyleri yapmamasını söylemiş. Ancak o bu hâlini terk etmeyip meclislerde yine ileri geri konuşmaya devam etmiş. Tam Mustafa Safî hakkında konuşmaya başladığı sırada dili ağzından çıkıp acı acı bağırmaya başlamış. Meclistekiler onun bu hâline çok şaşmışlar. Etrafındakiler hâlini sorduklarında Mustafa Safî Efendi’den manevi bir okun isabet ettiğini ve gidip ondan af dilemesini söylemişler. Bunun üzerine gidip hâlini arz etmişler. Mustafa Safî Efendi ise “Onun vefat etmesi daha hayırlıdır.” demiş ve aynı gün ölmüş (Safî Amidî Bolevî Türbesi/Bolu-Merkez).

Bir köylü Ali Hamza’nın kabrinin bulunduğu türbenin yakınından geçerken bir anda önünde bir kapı açılmış ve içeri girmiş. İçeride çok miktarda altın ve birbirinden güzel kızlar varmış. Onu karşılayan bir kişi (Ali Hamza) “Altın mı istersin, kız mı?” diye sorunca köylü altın demiş. Bunun üzerine Ali Hamza köylüye bir tokat atarak dışarı atmış ve bu köylü oracıkta ölmüş (Ali Hamza Türbesi/Düzce-Merkez).

2.8.2.3. Taş Hâline Getirerek Cezalandırma

Gerek Anadolu’da gerekse Anadolu dışındaki Türklerin yaşadığı coğrafyalarda taş kesilme motifine yer veren efsanelerin sayısı çok fazladır. Taş kesilme konulu efsanelerde taş kesilmenin sebepleri ortak iken anlatıldığı yörelere göre mekânda ve olayda küçük değişikliklerin olabileceği de gözden kaçmamalıdır (Alptekin, 2012: 73).

Taş kesilmenin çok farklı sebepleri vardır, ancak bunlar arasında bazı konular öne çıkmaktadır: Nimete saygısızlık üzerine taş kesilme, adağın yerine getirilmemesi üzerine taş kesilme, âşıkların duası üzerine taş kesilme, gelin alayının taş kesilmesi, çeyiz sandığının taş kesilmesi, emre karşı gelme üzerine taş kesilme, pirin duası üzerine taş kesilme, yalan söyleme üzerine taş kesilme (Alptekin, 2012: 73-77).

Taş kesilme motifi zaman zaman evliyaların menkıbelerinde de kendine yer bulmuştur. Menkıbelerde rastladığımız bu motif genelde halka zarar veren bir hayvanın ya da

168

bir insanın velinin duası sonucu taş hâline gelmesi şeklindedir. Bazen de velinin sevdiği bir eşyaya zarar veren bir kişi velinin duası sonucu taş hâline gelir. Nitekim çalışma sahamızda derlediğimiz menkıbe bu durumu ifade etmektedir. Menkıbe şu şekildedir:

Babası Sarıkız’ın evden ayrıldığı bir sabah takip etmiş ve onu geyik sağarken görmüş. Sarıkız, babasının onu gözetlediğini fark etmemiş; ancak hayvan onu görmüş ve ürkerek süt teknesini devirmiş. Buna sinirlenen Sarıkız “Bu hayvanı ürküten kim? Eli kolu yana gelesice” diye beddua emiş. Ancak geriye dönüp baktığında babasını taş kesilmiş bir vaziyette görmüş (Sarıkızlar Türbesi/Mengen).

2.8.3. Hasımlarına Korku ve Dehşet Verecek Durum ve Kılıklarda Görünme Veli, hasımlarına bazen çeşitli kılıklarda görünebilir. Veli, eğer öldüyse ona saygısızlık yapana ruhaniyetini gösterir. Eğer hayattaysa çeşitli kerametlerle hasımlarına korku verir.

Bu başlık altında çalışma sahamızda bir tane menkıbeye ulaştık. Menkıbede veli, mezarına saygısızlık yapana korku verici bir kılıkta görünür.

Bir Ramazan-ı şerif ayında türbesinin inşası sırasında bu işle meşgul olanlar, oruç olmaları sebebiyle kabri yanında Mustafa Safî Efendi’ye karşı lazım olan edebi tam gösterememişler. Türbe inşasında çalışan ustalar edebe uymayan şekilde ayaklarını uzatarak oturmuşlar. Yine bir defasında kabri yanında böyle ayaklarını uzatıp oturdukları sırada, Safî Efendi’nin ruhaniyeti kendi suretinde gözükerek ayaklarını uzatıp oturanlara tebessüm edip aralarından İbrahim adındaki kimseye; “İbrâhim Bey! Artık sen büyüdün bizi tanımaz oldun.” demiş. Bunun üzerine İbrahim Efendi, Bolevî’nin ruhaniyetinden defalarca özür dilemiş (Safî Amidî Bolevî Türbesi/Bolu-Merkez).