• Sonuç bulunamadı

Sağlık yönetimi, tıbbi bakım ve sağlıklı bir çevre taleplerinin bireylere, organizasyonlara ve toplumlara belli hizmetleri sağlayarak karşılanmasını olanaklı kılan kaynak ve süreçlerin planlanması, örgütlenmesi, yönlendirilmesi, kontrol ve koordinasyonudur. Modern toplumlarda sağlık hizmetleri yöneticiliği en güç yönetim alanlarından biri sayılmakta ve sağlık sisteminde çeşitli kurum ve kuruluşların işveren konumundaki üst yönetim organları profesyonel sağlık yöneticileri aramaktadırlar (Sarvan, 1995: 4).

Hastane işletmelerinin diğer işletmelerden farklı özellikleri olması, hastane yönetimini de farklılaştırmakta ve dolayısıyla hastane yöneticilerinin niteliklerinin de çerçevesini belirleyip hastanelerin sağlık kurumları işletmeciliği konusunda eğitim görmüş kişilerce yönetilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır (Ak ve Akar, 1988: 37).

Sağlık yöneticilerinin, sağlık sistemi içinde yer alan diğer katılımcılar olan hekimler, hemşireler, diğer sağlık personelleri, politikacılar ve halk liderleri ile ekip çalışması içinde çalışmak ve sağlık hizmetlerinin sorumluluğunu onlarla paylaşmaları gereklidir. Bu durum, yönetici olarak, işlerini daha da kompleks yapmaktadır (Sarvan, 1995: 5).

Hastanelerde hekimlik ve yöneticilik birbirinden ayrılmalıdır ve hekimler hastane yöneticiliğini bir bilim olarak kabul etmelidirler (Can ve İbicioğlu, 2008: 273).

Hastanelerde kilit iki role sahip olan hekimler ile hastane yöneticileri arasındaki ilişkiler her zaman gergin olmuştur. Özellikle özel sektörde, birinin kazancı diğerinin kazancı ile yakından ilişkili olmuştur. Her iki grup da, aslında iyi bir sağlık hizmeti sunmak amacını taşımakla birlikte, ilgi alanları farklılık göstermektedir (Ertürk, 2000: 227).

Hastanedeki roller konusunda kilit iki role sahip olan hekimler ve yöneticiler arasında iletişim genellikle olumsuz görüntü sergilemektedir. Bu sebeple,

hastanedeki tüm çalışanların görev tanımları yapılmalı, örgütsel amaç bağlamında kişilere düşen görevler belirlenmelidir (Aslan, 2003: 226).

Hekimlik ve hastane yönetimi hizmetlerinin kesinlikle birbirinden ayrılması ve fonksiyonel yöneticiler tarafından hastane faaliyetlerinin yerine getirilmesi gerekir (Özgen, 1993: 8).

Hastane yönetiminde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de profesyonelleşme ve kurumsallaşmayı gerçekleştirmek bir gereklilik ve de zorunluluktur (Can ve İbicioğlu, 2008: 273).

Modern toplumlarda sağlık hizmetleri yöneticiliği en zor yönetim alanlarından biri olarak kabul edilmekte ve sağlık sisteminde çeşitli kurum ve kuruluşların işveren konumundaki üst yönetim organları profesyonel sağlık yöneticisine ihtiyaç duymaktadır (Sarvan, 1995: 4).

Hastanede başhekimlerin yetki sınırlarının çok geniş tutulması, ilk bakışta yerinden yönetime doğru yöneliş olarak düşünülebilir. Ancak işleyişin, kurallardan çok kişisel yargılara bırakılması, insanların sübjektif oldukları hesaba katıldığında doğru sonuç vermeyebilecektir. Hastanedeki diğer çalışanlarda ise, yetki, sorumluluk denkliğinde sorumluluğun daha fazla olduğu gözlenmektedir. Bu durum ise hastanedeki en önemli çatışma sebepleri arasında sayılabilir. Ayrıca hastane yöneticilerinin olumlu veya olumsuz, çalışanların kendilerine performanslarıyla ilgili geri bildirimde bulunmadıkları anlaşılmaktadır. Özellikle hastane yöneticilerinin doğal gruplara önem vermeleri, söylenti ve çıkar grupları açısından önem arz etmektedir. Yetkilendirme veya görevlendirmelerde bu ayrıntıyı gözden kaçırmamaları gerekmektedir (Aslan, 2003: 224-225).

Türkiye’deki 83 Devlet Hastanesi’nde yapılan bir araştırmaya göre; başhekimler, hastanede sunulan hekimlik ve mali, idari, teknik vb. hizmetlerin planlanması, organizasyonu, uygulanması ve denetimine yönelik mevcut yasal yetkilerini tam olarak kullanamadıklarını, bunun en önemli nedeni olarak ise başhekimlerin yönetim alanlarının çok geniş olmasını göstermişlerdir. Devlet hastanelerinin organizasyonunda temel teşkil eden Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği'nde; "başhekim, hastanenin tıbbi, idari ve eğitim hizmetlerinin en iyi şekilde yürütülmesini sağlar, bu hizmetlerin yapılmasını izler, en az haftada bir defa denetler" (SB, 1983: 29) denmektedir. Ancak, başhekimlerin bu görevleri gerek

teknik ve gerekse zaman açısından tam olarak yerine getirmeleri mümkün görünmemektedir (Özgen ve Öztürk, 1992: 30-31). Aynı çalışmadaki bir başka sonuca göre, başhekimlerin %89'u kendilerine yönelik hastane işletmeciliği konusunda eğitim programlarının düzenlenmesini istemektedirler. Buradan iki önemli durum ortaya çıkmaktadır: Birincisi, başhekimlerin hastane yönetimi konusunda büyük bir çoğunlukla yeterli olamadıkları; ikincisi ise, birinci durumun doğal sonucu olarak, bu kuruluşların yönetiminin profesyonel yöneticilere bırakılması gerektiği gerçeğidir (Özgen ve Öztürk, 1992: 32).

Hastane yöneticilerinin hem katılımcı hem de hiyerarşik yönetim şekillerini bilmeleri ve yerine göre birini ya da diğerini uygulamaları, aynı zamanda bunu hem performans ölçmenin çok zor olduğu bir organizasyonda, hem de sürekli değişen teknoloji ve artan profesyonelleşme ortamında yapmaları gerekmektedir (Eren, 1997: 347).

Sağlık hizmetleri yönetiminin görünen en temel sorunu, çok büyük oranda bu görevin profesyonel yöneticilik eğitimi almamış kişilerce, asıl mesleğinin yanında ek bir iş olarak yürütülüyor olması nedeniyle, uygulamada profesyonellik özelliğinin henüz yeterince kazanılamamış olmasıdır (Toker, 2000: 430). Özellikle üniversite hastaneleri yönetiminde ağırlık, mutlaka hastane idareciliği öğrenimi almış ve bu konuda deneyimi olan kişilere bırakılmalıdır. Hekimlerin hiçbir bilgi ve deneyimi olmaksızın devraldıkları bu görevi gerektiği şekilde yapabilmeleri ve bu çok yoğun iş temposu içinde mesleklerini ihmal etmemeleri mümkün değildir. Bu göreve atanan bir hekim, çoğu kez olduğu gibi, bu konuda eğitim de alamayacak olursa işin daha da zor ve verimsiz olması beklenen bir sonuçtur (Aslan, 2003: 118).

İhtisasını bitirmiş, tam hizmet sunacağı bir zamanda örneğin, bir genel cerrah uzmanının hastane başhekimliği görevine getirilmesiyle; onun, uzmanlık alanında hizmet sunmasına engel olunduğu gibi, hastanenin yönetimi de profesyonelce icra edilemeyeceğinden, hastanede verimsizlik ve kaynak israfına neden olunacaktır. O halde hekimlerin idari işlerden kurtarılıp, mesailerinin tamamını fiilen hasta bakım ve tedavi hizmetlerine vermeleri için gerekli tedbirler alınmalıdır. Aynı noktadan hareketle, hastanelerin yönetimi profesyonel yöneticilere bırakılmalıdır (Özgen ve Öztürk, 1992: 33).

Tıp alanında öğrenim gören hekimler bugün sağlık işletmelerinin yönetim pozisyonlarında görev almaktadırlar. Oysa hekimler, yönetim konularında yeterli bilgi ve beceriyle donatılmamış kişilerdir. Hekimlerimizin de bildiği gibi nasıl her hastalığın seyri her insan da farklı seyredebiliyorsa, onun gibi yönetim de her kurumda farklılık gösterebilmektedir. Bu nedenle tıp alanında yeterli bilgiye sahip olmak, iyi bir hastane yöneticiliği için yeterli olmamaktadır (Aslan, 2003: 28).

Hastanelerde yöneticilik ve hekimlik mesleğinin ayırt edilememiş olması büyük bir sorundur. Mevcut uygulamalar incelendiğinde, hekim olmayan yöneticilerin hasta bakım sürecinde kullanılan kaynakların ne ölçüde gereksiz olduğuna ya da bireysel vakalara ilişkin bakım süreçlerinin uygun olup olmadığına karar veremedikleri, böylece hekimlerin tıbbi uygulamalarına müdahalede bulunamadıkları açık bir şekilde göze çarpmaktadır. Diğer yandan, hekimler de tıbbi bakımın hekimsiz dağıtılamayacağının bilincinde olduklarından, profesyonel otonominin ve sonuçta hekim efsanesinin doğmasına neden olmaktadırlar (Şahin, 1999: 32).

Başhekim, kurumun tıbbi, hemşirelik, idari ve eğitim hizmetlerinin görevlilerce en iyi biçimde yürütülmesini sağlar. Kurumun verimli olarak çalıştırılması ve hizmetlerin kalitesini düşürmeden ekonomi sağlanması ile hizmeti olabilecek en üst düzeye çıkarmak için gerekli önlemleri almak başhekimin görev, yetki ve sorumluluk sınırları içindedir. Başhekim, kurumun tüm personelinin görev ve hizmetleriyle ilgili durumlarda doğrudan doğruya amiri olarak yer almaktadır (Uyer, 1996: 28).

Tablo 1.4 : Yöneticiler ve Hekimler Arası Farklılıklar

Yöneticiler Hekimler Pek çok alanı bilirler Uzmandırlar Bireyleri denetlerler Denetime gelmezler Kural koyarlar Kuralları sevmezler Çok çeşitli insan grupları ile ilgilenirler Hastalarla ilgilenirler Kararlan uzlaşma ile oluştururlar Bireysel karar verirler Gerçekçidirler İdealisttirler

Kuruluşu temsil ederler Kendilerini temsil ederler Maliyet kontrolünü ön planda tutarlar Maliyet kontrolünü sevmezler

Kaynak: www.merih.net, Erişim: 03.01.2012

Hekimler ile yöneticiler arasındaki temel sorun, esasen bu iki grubun farklı biçimde sosyalize olmalarından ve öğrenim görmelerinden kaynaklanmaktadır. Hekimler mikro yönelimli olarak hastaları için öğrenim görürlerken, hastane yöneticileri makro perspektif üzerinde yoğunlaşmak ve bir bütün olarak örgüt üzerinde odaklaşmak eğilimindedirler (Şahin, 1999: 40).

Budetti ve arkadaşları, hastane ve sağlık sistemlerinde etkin iş arkadaşlığı olarak hekimlerin eksik liderliğine işaret etmektedirler. Hekimler, yönetim sorumluluğunu üzerlerine almalarına rağmen zihinlerini tıp işleriyle meşgul etmektedirler (Budetti vd., 2002: 209).

Finansal yönetim açısından bakıldığında; hastaneler finansal yönetimi bilen bu konuda öğrenimli bireylerce yapılmalıdır. Oysa ülkemiz şartlarına bakıldığında, müdür grubunun bu konudaki eğitimine bakılmaksızın çalıştırıldıkları gözlenmektedir. Hastane yönetiminde, müdürden daha yetkili hekim grubunun ise ne yönetim bilgisi, ne finansal yönetim konusunda bir geçmişi bulunmamaktadır (Aslan, 2003: 226-227).

Hastanelerin yoğun teknoloji ve insan unsuruyla direkt ilgili karmaşık yapıda olması, pek çok çalışma sorununu da beraberinde getirmektedir. Çalışma koşulları

kapsamında; malzeme eksikliği, örgüt içerisinde stres unsurunun yer alması, hastanenin fiziksel yapısı, işin kendi yapısal sorunları, otomasyon eksikliği, bürokratik aksaklıklar vb. sayılabilmektedir (Aslan, 2003: 133). Hastane yöneticileri ise tüm bu aksaklık ve eksikliklerin üstesinden gelebilecek bilgi ve tecrübe ve eğitime sahip olmalıdır. Ancak zorlu ve uzun bir eğitim olan tıp eğitimini alan başhekimler genellikle teknoloji, mühendislik, mimarlık, işletme yöneticiliği gibi bilim dallarından oldukça uzak kalmakta, bu alanlara yeterli vakit ayıramamakta ve yeterli bilgiye genellikle sahip olamamaktadırlar.

1.12. Hasta Memnuniyetinin Sağlanması ve Hastane Yöneticisine Düşen