• Sonuç bulunamadı

Hastanelerde en önemli sorun yönetim sorunu, yani profesyonel yönetim anlayışının olmayışıdır. Bununla beraber aşırı merkeziyetçi yönetim de önemli bir sorundur. Hastanelerde hekimlik ve yöneticilik birbirinden ayrılmalı ve hekimler hastane yöneticiliğini bir bilim olarak kabul etmelidirler. Hastane yönetiminde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de profesyonelleşme ve kurumsallaşmayı gerçekleştirmek bir gereklilik ve de zorunluluktur (Can ve İbicioğlu, 2008: 272-274). Fişek’e göre; bugün gelişmekte olan ülkelerde sağlık hizmetlerinin yönetiminde karşılaşılan en büyük güçlüğün sağlık idarecilerinin yönetimin bir bilim olduğunu bilmemeleri veya kabul etmek istememeleridir. Ona göre, hekimler yönetimin bilim olduğunu kabul etmezler ve sağlık idaresinde görev alanlar da yönetim bilimini öğrenmez, yönetim uzmanlarının tavsiyelerini dinlemezler, yönetim kurallarını uygulamazlarsa hizmetlerini geliştiremezler (Sarvan, 1995: 5).

Hastanelerde hizmet kalitesi ile ilgili önceliklerin olmaması, bürokratik engeller, hastane yöneticiliği eğitiminin yetersizliği ve hastane hizmetlerinin kalitesine ilişkin düşük düzeydeki kamuoyu duyarlılığı, hastanelerin performansını iyileştirmenin önündeki temel engellerden bazılarıdır (Withanachchi vd., 2004: 361).

Hastanelerde ikili otorite hattı bulunmaktadır ve bu durum eşgüdümleme, denetim ve çatışma sorunlarına yol açmaktadır (Kavuncubaşı, 2000: 54). Hastanede her şeyin başhekimden sorumlu olduğu yapı terk edilerek; tıp hizmetleri, yardımcı tıp hizmetleri, idari ve mali destek hizmetler şeklinde yürütülen bir yönetim ekibi tarafından iş bölümü ile yönetilmelidir. Kısacası; başhekim, başhemşire ve müdür eş düzeylerde ekip çalışması yapabilmelidirler (Aslan, 2003: 229).

Hastaneler, yöneticilerin kişisel tecrübesi ve yetenekleri dışında etkin bir bilgi sistemine kavuşturularak profesyonel yöneticiler ve oluşturulan uzman kadrolar tarafından yönetilmelidir (Kılınç, 2009: 222).

Hastaların sağlık gereksinmeleri farklılık gösterdiğinden verilen hizmetler müşteriye göre farklılaşmaktadır (Nas, 2006: 74). Bu durum sağlık hizmeti veren hastanelerin belirli bir standardı yakalamasını ve hastane yönetiminin denetim ve yönetimini güçleştirmektedir.

Sağlık çalışanları kendi arasında çok farklılıklar arz eden kurum çalışanlarından oluşmaktadır. Dolayısıyla farklı öğrenim düzeyleri, farklı beklentiler, farklı sosyal yaşam şartlarına sahip çalışanlardan bir çalışma ekibi kurmak ve optimum çatışma düzeyinde işleyişini sağlamak oldukça zordur. Bu maksatla hastane yöneticilerine çok önemli görevler düşmektedir. Hastaneler, kamusal otorite ve toplumsal baskı grupları ile karşılıklı etkileşimde bulunan örgütlerdir. Hastanelerde sunulan hizmetlerin, tüm uluslarca anayasal bir hak olarak güvence altına alınmaları ve tanımlaması güçtür, sağlıkla ilgili hizmetler olmaları hastanelerin yönetim ve işlevlerini daha da karmaşık hale getirmektedir (Aslan, 2003: 2-6).

Hastanelerin çoğunda hekim, hemşire, sağlık teknisyeni ve hizmetli personelin sayısının yetersizliği nedeniyle büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Personel açığının giderilmesi amacıyla, yasalara aykırı olduğu halde, temizlik işçisi adı altında hemşire, sağlık teknisyeni ve diğer sağlık personeli istihdam edilmekte, bu şekilde istihdam edilen personel hem asgari ücretle çalıştırılmakta hem de döner sermeye katkı payından istifade edememektedir. Bu durum özellikle hemşirelik hizmetlerinde kalitenin düşmesine yol açmaktadır. Bununla birlikte kadrolu personele sağlanan sosyal imkanlar nedeniyle (döner sermaye katkı payı ödemesi, ücretsiz yemek, sağlık ihtiyaçlarını karşılamada kolaylık vb.) hastaneler çalışma yeri olarak en çok tercih edilen kurumların başında gelmektedir (Özata, 2004: 17-18).

Hastanelerin verimli bir şekilde fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için nitelikli tıp, yardımcı tıp, mali, idari personel kadrosuna, yeterli araç gereç ve tıbbi cihazlar ile diğer fiziksel ve insan gücüne ihtiyaçları vardır. Bu da ancak yeterli düzeyde parasal güce sahip olmakla mümkündür. Öbür yandan her çeşit insan gücü, fiziksel ve teknik imkânlar en üst düzeyde sağlanmış olsa bile, yine de hastanenin sorunları çözümlenemeyebilecektir. Zira sözü edilen insan gücü, fiziksel ve teknik organizasyonu, tasarım ve kontrolü, fiziksel ve teknik unsurların seçimi, yerleştirilmesi, iş akışının akıcı hale getirilmesi, insan ilişkileri, ücret yönetimi, devlet bürokrasisindeki engellerin en aza indirilmesi, vb. sorunlar hastaneleri bir yönetim sorunuyla karşı karşıya getirebilecektir (Aslan, 2003: 226).

Sosyo-ekonomik ve politik faktörlerin yanı sıra sağlık sisteminden kaynaklanan sorunlar hastanelerin yönetilmelerini olumsuz yönde etkilemekte ve bu sorunlar çözülmeden mevcut darboğazların ve yetersizliklerin tümüyle aşılması pek olanaklı görülmemektedir. Bunun yanı sıra, birçok yönlerden ekonomik örgütlerin niteliklerine sahip olmalarına karşın, hastaneleri ekonomik örgütlerden ayıran kimi temel farklılıklar da bulunur. Bu farklılıklar, kimi durumlarda sorunların çözümünde işletmecilik ilkelerinin uygulanmasını olanaksız kılar. Bununla beraber, hastanelerin işletme biliminin ilkeleri içerisinde yönetilmeye çalışılmaları, onların daha etkili olarak topluma hizmet sunmalarını sağlamasının yanı sıra, sağlık için ayrımı yapılan kaynakların da rasyonel kullanımına katkıda bulunacaktır (Alpugan ve Haftacı, 1994: 6).

Hastanelerde görevlendirme gibi çeşitli yollarla standart kadro üzerinde eleman istihdam edilmekte ve personel fazlasına bağlı olarak gizli işsizlik ortaya çıkmaktadır. Hizmet üretimine herhangi bir katkısı olmayan personel, aldığı döner sermaye payı nedeniyle kaynakların israfına neden olmaktadır. Özellikle temizlik işçisi adı altında çalıştırılan personel, daha iyi iş imkanları elde etmesi halinde kurumdan ayrılmakta ve bu durum personel devir hızını yükselterek, personelin yetiştirilmesi için harcanan emek ve zamanın boşa gitmesine yol açmaktadır. Ayrıca, personelin fazla çalışmasına bağlı olarak ortaya çıkan yorgunluk hastaya yansımakta ve hizmet kalitesinin düşmesine neden olmaktadır. Birçok hastanede teşhis ve tedavide kullanılacak yeterli sayı ve nitelikte tıbbi cihaz bulunmamakta, var olan cihazlarda ise kalibrasyon ve doğru ölçüm yapabilme sorunu yaşanmaktadır. Hastane

binalarının fiziki mekân olarak yetersiz olması nedeniyle hizmet sunumunda aksamalar ortaya çıkması ise diğer bir sorundur (Özata, 2004: 17-18).

Hizmet miktarını ve sağlık harcamalarının önemli bir bölümünü belirleyen hekimlerin faaliyetleri üzerinde tam etkili olan yönetsel ve kurumsal denetim mekânizması kurulamamıştır (Kavuncubaşı, 2000: 54). Söz konusu denetim mekânizması kurulduğunda hastane verimliliği, yönetim performansı ve etkinliği büyük miktarda artacaktır.

Organizasyonlarda yürütme yetki ve sorumluluğunu taşıyan emir-komuta personeli ile konusunda uzman, emir- komuta personeline sadece yol gösterici raporlar veren ve hiçbir yaptırım gücü bulunmayan kurmay personel arasında çoğu kez çatışmalar meydana gelmektedir (Ertürk, 2000: 222). Bu noktada hastanelerde başhekimle birim temsilcileri arasında sıklıkla anlaşmazlıklar çıkmaktadır. Bu anlaşmazlıkların çatışmaya dönüşmemesi için başhekime önemli görevler düşmektedir.

Ülkemiz sağlık kurumlarında yapılan araştırmaların hemen hepsinde sağlık sektörünün en büyük sorunu olan profesyonel yönetim ihtiyacının göz ardı edildiği görülmektedir. Yönetim konusunda sorunun teknik değil bilişsel olduğu anlaşılmaktadır (Can ve İbicioğlu, 2008: 266).

Hastanelerde hastane başhekiminin de hastane müdürünün de amacı kaliteli hizmeti verirken hem iç müşteriyi (çalışanlar) hem dış müşteriyi (hasta) memnun etmektir. Ama bu ortak hedefe ulaşma yollarında farklı görüşler dolayısıyla, anlaşmazlığa düşebilirler. Bu durumda hem işbirliği hem de çatışma kavramlarını bir arada görmek mümkün olacaktır (Aslan, 2003: 45).

ABD hastanelerinde de başhekimlik tıp hizmetlerinin yürütülmesinden ve denetiminden sorumlu organ olarak tanımlanmaktadır. Tıp hizmetlerinin yönetimi konusunda deneyimli bir hekim olan başhekim, bu sorumluluğuna ilişkin görevlerinin bir kısmını, tıbbi komitelere devrederek yerine getirmektedir. Başhekimin; hastane yönetimi, hemşirelik hizmetleri ve diğer hizmet birimleri ile tıp personeli arasında eşgüdümü sağlamak, hizmet kalitesi ile ilgili sorunları hastane yönetimine ve yönetim kuruluna bildirmek, servis şefleri ve komite önderleri ile işbirliği yaparak tıbbi komitelere girecek üyelerin belirlenmesini sağlamak, komite

toplantılarına katılmak ve görüş bildirmek gibi görevleri vardır (Kavuncubaşı, 2000: 112).

Hastanelerin amaçları onların belli bir iş bölümüne gitmelerini zorunlu kılar. İş bölümü sonucuna göre, yetki ve sorumluluk verilmesi, onların belli bir örgüt yapısına sahip bulunmaları sonucu gerçekleşebilir, bu da örgütün yönetilmesi sorununu da beraberinde getirir. Öte yandan, aynı zamanda birden çok amacı gerçekleştirmenin hedef tutulması ve bunun için sürdürülen çabalar, hastanelerin oldukça karmaşık bir yapıya sahip olmalarının nedeni olduğu gibi, yönetimlerini de oldukça güçleştirir (Alpugan, 1981: 199).

Ülkemizde yetiştirilme maliyeti çok yüksek ve sayıca yetersiz olan hekimler, uzmanlık alanları dışında istihdam edilerek kaynak israfına neden olunmakta ve hastanedeki beşeri ve maddi kaynakların planlanması, organizasyonu, koordinasyonu ve denetimi gibi, yerine getirilmesi profesyonelce icra edilmesi gereken faaliyetler, gereğince yerine getirilmemektedir (Özgen ve Öztürk, 1992: 33).

Kişinin öğrenim düzeyinin yüksek olmasının örgütsel bağlılığı olumsuz yönde etkilediği düşünülmektedir. Öğrenim düzeyi yüksek olan kişiler daha fazla iş imkanlarına sahip olduğundan kendilerini tek bir örgütte kalmak zorunda hissetmeyebilirler (Şahin ve Esatoğlu, 2000: 326). Hastane çalışanlarından özellikle doktorların da eğitim seviyeleri yüksektir. Dolayısıyla bireysel amaçlarını örgütsel amaçlarından yüksek tutma eğilimine girebilmektedirler ve başka hastanelerde daha iyi koşullarda ve daha iyi ücretlerle çalışmak isteyebilirler. Genellikle hekim olan hastane başhekimlerinin bu eğilimi sürekli göz önünde bulundurarak en optimum kararları vermeleri gerekmektedir.

Hastaneler, yöneticilerin kişisel tecrübesi ve yetenekleri dışında etkin bir bilgi sistemine kavuşturularak profesyonel yöneticiler tarafından yönetilmelidir (Kılınç, 2009: 90). Hastanelerde Bilişim Sistemleri'nin yeterli düzeyde kullanılmamasına bağlı olarak idari, mali ve teknik hizmetlerin sunumunda birtakım aksamalar ortaya çıkmaktadır. Bu alandaki yatırımlarının yetersiz olması nedeniyle kuyruklar uzamakta, bürokratik işlemler artmakta, hizmetlerin denetimi etkin bir şekilde yapılamamakta, maliyetler tam olarak hesap edilememektedir. Birçok hastanede bilgiye dayalı bir yönetimin varlığından söz etmek olası değildir. Veri kalitesinin

düşük olması nedeniyle toplanan veriler etkin biçimde kullanılamamaktadır (Özata, 2004: 17-18).