• Sonuç bulunamadı

Hasenî Sarayı [Ḳasru’l-Ḥasenî]

4/10 YÜZYIL BAĞDAT TOPOGRAFYAS

Harita 1: Ruṣâfe ve Çevresinin Takrîbî Haritası

1.1.2.3 Hasenî Sarayı [Ḳasru’l-Ḥasenî]

Doğu yakasının en eski ikinci sarayı, Hârûn er-Reşîd’in kayın biraderi ve aynı zamanda nedimlerinden olan Ca‘fer b. Yahyâ el-Bermekî tarafından inşa edilmiştir. Bu saray [Ḳasru’l-Ca‘ferî], 4/10. yüzyıldan itibaren Dâru’l-Ḫilâfe olarak bilinen doğu yakasındaki büyük saraylar silsilesinin nüvesini teşkil eder. Halife Me’mûn ve Vezir Hasan b. Sehl’in burayı iskân etmeleri sebebiyle, sonradan onların adlarına nispetle

Ḳasru’l-Me’mûnî veya Ḳasru’l-Ḥasenî olarak adlandırılmıştır.

Ca‘fer b. Yahyâ el-Bermekî, Dicle sahilinde inşa ettirdiği Ḳasru’l-Ca‘ferî’yi, Hârûn er-Reşîd’e oğlu Me’mûn için yaptırdığını söylemişti. Halife de onun bu cömert tutumundan dolayı sarayı kendisine bağışlamıştı. Ca‘fer, Hârûn er-Reşîd tarafından öldürülene kadar, şehrin gürültüsünden uzakta, dinlenmek, temiz hava almak ve teferrüç etmek için bu sarayı kullanmaya devam etmiştir. Öldürüldüğü tarihe kadar onun adıyla [Ḳasru’l-Ca‘ferî] anılan saray, Me’mûn’un halifeliği döneminde kendisine intikal ettikten sonra el-Ḳasru’l-Me’mûnî adını almıştır (Le Strange, 2011:244).

Halife Me’mûn, çok sevdiği ve zaman geçirmekten hoşlandığı bu saraya yeni araziler ekleyerek, at yarışları ve çevgan [savlecân] oynamak için bir meydan, vahşi hayvanlar için bir hayvanat bahçesi yaptırdı132. Kara tarafına açılan bir şark kapısı

132 Abbâsî Halifeleri arasında meydanda Savlecân oyunu ve bircâs adı verilen hedefe ok atma oyununu ilk

defa Hârûn er-Reşîd’in oynadığı ve yine ilk hayvanat bahçesinin de onun zamanında kurulduğu ifade edilmiştir Mes’ûdî (2004), Murûcu’ẕ-Ẕeheb ve Meâdinu’l-Cevher, C. 4, s. 252.

67

eklettirip, suyunu Muallâ Nehri’nden alan bir kanal kazdırdı. Bu arazinin bir misli kadarını da hassa birlikleri ve maiyeti için imar edip yeni bir semt kurdu ve Me’mûniyye buraya adını verdi. Yâkût el-Hamevî, Me’mûniyye’yi “Burası günümüzde el-Müstana’

ve Zırhçılar [ez-Zerrâdîn] arasındaki Büyük Cadde’dir [eş-Şâriu’l-A’zam]” şeklinde

tarif etmiştir (Yâkût el-Hamevî, 1995:2/4).

Hasan b. Sehl, Me’mûn tarafından Irak’a vali olarak gönderildiğinde, Me’mûnî olarak bilinen doğu yakasındaki saraya yerleşmişti. Bu sırada Hasan’ın kızı Bûrân, Merv’de amcası Fadl’ın aracılığı ile Me’mûn ile evlendirildi. Emin’in öldürülmesinden 5 yıl sonra Horasan’dan Bağdat’a dönen Me’mûn, doğu yakasındaki Me’mûnî Sarayı’nı veziri ve kayın pederi Hasan b. Sehl’e bırakmış, kendisi Huld Sarayı’na yerleşmişti (Le Strange, 2011:246). Hasan, kızı Bûrân’ın Femu’s-Sılh’taki düğününe kadar doğu yakasındaki Me’mûnî’de oturmaya devam etti. Bu arada Hasan b. Sehl, sarayı Me’mûn’dan isteyince, halife de sarayı ve etrafını ona verdiğine dair bir beraat yazmıştı. Bu tarihten sonra Ca‘ferî ve Me’mûnî isimlerinin yerine Ḳasru’l-Ḥasenî adıyla anılmaya başlanmıştır. Hasan b. Sehl’in vefatından sonra sarayın kızı Bûrân’a kaldığı, Halife Mu‘temid’in burayı Hilafet sarayı haline getirmek istediğinde, Bûrân’ın Ḳasru’l- Ḥasenî’de yaşamaya devam etmekte olduğu kaydedilmiştir. Hilâl b. el-Muhassin, sarayı ondan devralanın Halife Mu‘tazıd olduğunu kaydetmiştir. Fakat Hatîb bu bilginin doğru olamayacağını şu sözleriyle ifade eder:

Bu doğru değildir, zira Bûrân, Mu‘tazıd zamanına kadar yaşamamıştır… Çünkü o 80 yaşındayken 271/884-885 senesinde vefat etmiştir. Şu halde [Bûrân], sarayı Mu’temid’e teslim etmiş olmalıdır, yine de en doğrusunu Allah bilir (Hatîb el-

Bağdâdî, 2004:1/115).

Sâmerrâ dönemi halifelerinin sonuncusu olan Mu‘temid, Ḥasenî Sarayı’nı Bûrân’dan alıp kapsamlı bir şekilde tadilattan geçirmişti (Le Strange, 2011:249). Tadilattan sonra sarayın bütün mefruşatı yenilendiği, kapı ve pencerelerine altın sırmalı setreler asıldı kaydedilmiştir. Mu‘temid bazen Sâmerrâ’da, bazen de Bağdat’taki Ḥasenî’de ikamet ediyordu. Başkenti yeniden Bağdat’ta taşımayı düşündüğü şehirde vefat etmesine rağmen [279/892], na’şı Sâmerrâ’ya götürülmüştü (İbnu’l-İmrânî, 2001:1/102, 139; Le Strange, 2011:248).

Hilafet tahtının yeni varisi Mu‘tazıd Billâh, Ḳasru’l-Ḥasenî’ye yeni binalar ekletip, çevresindeki araziyi genişletmiş, genişlettiği araziyi bir sur ile ihata ederek, etrafta çok sayıda konak ve köşkler yaptırmıştı. Yapıların arasında kalan eski meydanın

68

yerine boş bir alanda yeni bir meydan yaptırdı. Tâc Sarayı’nın temelini atmak için çok sayıda işçi istihdam etmiş fakat sarayın temelinin kazılmasından kısa bir süre sonra Amid seferine çıkan halife, Bağdat’a döndüğünde temellerini kazdırdığı saray civarında gördüğü dumandan hoşlanmadığı için buraya yaklaşık iki mil uzaklıktaki S̱üreyyâ adıyla bilinen mevkide yeni bir saray yapımına başlamıştı. Mu‘tazıd’ın S̱ üreyyâ Sarayı’nı bir yer altı geçidi ile Ḥasenî’ye birleştirdiği kaydedilmiştir. Ḥasenî’den başlayıp, S̱üreyyâ’ya kadar uzanan bu yer altı geçidinden, halifenin cariyeleri, haremi ve odalıklarının hiç kimseye görünmeden bir saraydan diğerine intikal edebilmesi sağlanmıştı. Bu yeraltı geçidi [âzec], Bağdat’ın ilk büyük su taşkınına kadar kullanılmış, fakat bu taşkında izlerinin yok olduğu kaydedilmiştir (Yâkût el-Hamevî, 1995:2/4).

Halife Mu‘tazıd siyâsî suçluları ve muhaliflerini hapsetmek için sarayın içinde daha önce benzerinin görülmediği ifade edilen, gayet muhkem ve dar bir zindan [metâmîr] inşa ettirmişti. Planı mimarlara özel olarak çizdirilen bu zindanın buğday siloları şeklinde bir mimariye sahip olduğu kaydedilmiştir.