• Sonuç bulunamadı

Hadislere Göre Hz Peygamber’in Nehiy Yetkis

4. Dindeki Otoritesi Bağlamında Hz Peygamber’in Nehiy Yetkis

4.2. Hadislere Göre Hz Peygamber’in Nehiy Yetkis

Hz. Peygamber’in nehiy yetkisine işaret eden ayetlerin yanında Hz. Peygamber’in bu yetkisine bizzat kendisinin de vurgu yaptığını gösteren hadisler mevcuttur.

هوبنتجاف هنع مكتيهن امف مهئايبنأ ىلع مهفلاتخاو مهلاؤسب مكلبق ناك نم كله امنإف مكتكرت ام ينورذ Ebû Hureyre’nin naklettiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

“Sizi serbest bıraktığım konularda bana bir şey sormayın. Sizden öncekiler

peygamberlerine sordukları sorular ve onlara ihtilâfları sebebiyle helâk olmuşlardır. Size yasakladıklarımdan ise uzak durun.”178

Hadisin sebeb-i vürûdunun anlatıldığı Ebû Hureyre rivâyeti ise şöyledir: اثلاث اهلاق ىتح تكسف للها لوسر اي ؟ ماع لكأ لجر لاقف اوجحف جحلا مكيلع للها ضرف دق سانلا اهيأ نم كله امنإف مكتكرت ام ينورذ لاق مث متعطتسا املو تبجول معن تلق ول ملس و هيلع للها ىلص للها لوسر لاقف إف مهئايبنأ ىلع مهفلاتخاو مهلاؤس ةرثكب مكلبق ناك ءيش نع مكتيهن اذإو متعطتسا ام هنم اوتأف ءيشب مكترمأ اذ

هوعدف Ebû Hureyre’nin naklettiğine göre Hz. Peygamber bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: “Ey İnsanlar! Allah size haccı farz kılmıştır. Bu nedenle haccediniz.

Bunun üzerine bir adam “her yıl mı?” diye sordu. Hz. Peygamber sustu, ancak adam üç defa aynı soruyu tekrarlayınca Hz. Peygamber, “Evet deseydim bu size vâcip olurdu ve sizin buna gücünüz yetmezdi” dedi ve devam etti: “Sizi serbest bıraktığım konularda bana bir şey sormayın, sizden öncekiler peygamberlere çok soru

178 Mâlik b. Enes, Muvatta’( Muhammed Şeybânî Rivâyeti), Kesbu’l-haccâm, hadis no: 996; Buhârî, İ’tisâm, 2. Buhârî’deki rivâyette ينورذ yerine ينوعد kelimesi kullanılmıştır.

sormaları ve onlara muhâlefet etmeleri nedeniyle helak oldular. Emrettiklerimi gücünüz yettiği kadarıyla yapın, nehyettiklerimi ise terk edin.”179

Hadis ile ilgili bazı lügavî açıklamalar yapılmıştır. Buna göre, Hz. Peygamber, “هنع مكتيهن ام” ifadesi ile terk edilmesini ve yapılmamasını istediği şeyleri anlatmak istemiştir. “هوبنتجاف” ifadesi ile ise, söz konusu şeylerden uzak durulmasını, onlara yaklaşılmaması gerektiğini dile getirmiştir ve O’nun (s.a) kullanmış olduğu “ictinâb” emri, bir şeyi nehyetmekten çok daha beliğ bir ifade şeklidir.180

İbn Hibbân, Ebû Hureyre’nin rivâyet ettiği bu hadisin, Hz. Peygamber’in bütün nehiylerinin, mendûb olduğunu gösteren deliller olmadığı sürece hatm (zorunluluk-nihâîlik) ve îcâb (yerine getirme); emirlerin de mendûb olduğunu gösteren deliller olmadığı müddetçe güç ve kudret ölçüsünde îcâb (yerine getirme) ifade ettiğini gösterdiğini düşünmektedir.181 İbn Hibbân, hadisle ilgili bu yorumlarında Haşr sûresi yedinci ayetten ilhâm almaktadır. İbn Hibbân gibi, zikredilen bu hadisin, Haşr sûresi yedinci ayetin tefsiri mahiyetinde olduğu ileri süren, hadisin Kur’ân’dan referansına vurgu yapan başkaları da olmuştur.182

Tahâvî (v. 321/933), Ebû Hureyre hadisinin farklı sekiz tarîkini zikretmiş ve hadisle ilgili bazı yorumlar yapmıştır. Ona göre, Hz. Peygamber bu hadisiyle mutlak olarak uzak durulmasını emredip yasakladıkları ile emrettiklerinin arasını ayırmıştır. Emrettiklerinde istitâa’yı gerekli görürken, mutlak olarak nehyettiklerinde bunu gerekli görmemiştir. Nehiylerinden uzak durulabileceğini düşündüğü için, Hz. Peygamber, insanların bazı yaptıklarını yasaklamıştır. Emirlerinde güç ve kudreti göz önünde bulundurmuş ve yapılabilecek olanları emretmiştir. Bakara sûresi iki yüz seksen altıncı183

ve Talâk sûresi yedinci ayetle184, Hz. Peygamber’in bu tutumu,

179

Müslim, Hacc, 412; İbn Receb el-Hanbelî, Camiu’l-ulûm ve’l-hikem, (Beyrut: Müessesetü’r-risâle, 1422/2001), I, 240; Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde metindeki bazı takdim ve tehirlerle birlikte hadis yer almaktadır, bk. Ahmed b. Hanbel, XII, 325, XIV, 300, XV, 547, XVI, 179.

180

Abdurrahman Hasan el-Meydânî, Ravâiu min akvâli’r-rasûl, (Dimeşk: Dâru’l-kalem, 1416/1995), s. 527.

181 İbn Hibbân, el-Müsnedü’s-sahîh ale’t-tekâsım ve’l-enva’, (Beyrut: Dâru İbn Hazm, 1433/2012), II, 7.

182 Sindî, Haşiyetü’s-Sindî alâ İbn Mâce, (Beyrut: Dâru’l-cîl, t.y.), I, 4. 183

“Allah herkesi, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar”.

184 “İmkanı geniş olan, nafakayı imkanlarına göre versin; rızkı daralmış bulunan da Allah’ın kendisine verdiği kadarından nafaka ödesin. Allah hiç kimseyi verdiği imkandan fazlasıyla mükellef kılmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.”

paralellik arz etmektedir. Tahâvî bu hadisi destekler mahiyette olan İbn Ömer hadisiyle konuyu daha netleştirmeye çalışmıştır. İbn Ömer şöyle rivâyet etmiştir: “Biz Rasûlullah’a dinleme ve itaat etme konusunda biat ettiğimizde Hz. Peygamber şöyle dedi: “Gücünüzün yettiği kadar (veya konularda).” Tahavî’ye göre Hz. Peygamber emir ve nehyini bu hadislerde ayırmıştır ve O’nun (s.a) bunu yapmaktaki amacını en iyi Allah (c.c) bilebilir.185

İbn Abdilberr de (v. 463/1071), bu hadise göre nehyin herhangi bir sıfatla kayıtlanmadığını, emrin ise “istitâa” (güç yetirme) ile kayıtlandığına dikkat çekmiştir.186

Buna dayanarak bazıları her türlü nehye muhâlif hareket edenin nehiyden haberdar ise âsî olacağını ileri sürerken, bazı nehiyleri “gâî” (amaç doğrultusunda) olarak yorumlayıp ve her nehye muhâlif davranmanın âsîlik sonucu doğurmayacağını kabul edenler de olmuştur.187

Hz. Peygamber’in nehiylerini istitâa ile kayıtlamaması önemli bir konudur. Emir ve nehyin arasının bizzât Hz. Peygamber tarafından tefrîk edilmesi, genel olarak yukarıdaki yorumlar doğrultusunda değerlendirilmiştir. Yani Hz. Peygamber, insanların âdeten uzak kalabileceklerine emin olduğu şeyleri yasaklamıştır. Hayat için, insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan yemek, içmek, nikâh vb. fiilleri yasaklamamıştır.188 Ayrıca menhiyyât konusundaki Hz. Peygamber’in bu katı tavrının diğer bir sebebi, muharremât yani nehyedilmiş şeylerden uzak kalmanın vâcibâtı yapmaya kuvvet kazandıracak olmasıdır. Yasaklananlardan uzak kalmayan kişi Allah’ın farz kıldıklarını hızlıca ve üşenerek yapacaktır.189

Bu duruma binâen nehiyde aslolan, nefse zor da gelse, çok arzulansa da, hevâya hitap etse de, terki istenen amelden uzak kalmaktır.190

İki hadisten yola çıkarak Hz. Peygamber’in emir ve nehiylerini ayrı tuttuğunu söylemek mümkündür. Özellikle nehiylerden uzak durulması konusundaki net ifadesi

185 Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-âsâr, (Beyrut: Müessesetü’r-risâle, 1415/1994), II, 23-26. 186

Hz. Peygamber’in emirde istitâayı gündeme getirmesi, fukahâ tarafından fıkhî bir kâidenin de kaynağı olmuştur. Bu kâideye göre, “Kolay olan, zor olan sebebiyle sâkıt olmaz” yani, zor olan yapılamıyor diye kolay olan da terk edilmez, bk. Meydânî, Ravâiu min akvâli’r-rasûl, s. 539.

187 İbn Abdilberr, et-Temhîd lima fi’l-Muvatta’ mine’l-meânî ve’l-esânîd, (Mağrib: Vüzâretü Umûmi’l-evkâf ve’ş-şuûni’l-İslâmiyye, 1387/1967), I, 141; İmam Mâlik ve Şâfiî şigâr nikâhını bu hadisten mülhem batıl kabul etmişlerdir, bk. İbn Abdilberr, Temhîd, XIV, 73.

188 Meydânî, Ravâiu min akvâli’r-rasûl, s. 528. 189 Meydânî, Ravâiu min akvâli’r-rasûl, s. 529. 190 Meydânî, Ravâiu min akvâli’r-rasûl, s. 539.

ve emirdeki istitâa’yı nehiyde dile getirmemesi O’nun (s.a) nehiyleri karşısındaki tavrın ne olması gerektiği konusunda ipuçları vermektedir.

Hz. Peygamber’in nehiylerinin önemine ve bağlayıcılık durumuna işaret eden diğer bir hadis ise İbn Mesûd tarafından rivâyet edilmiştir.

مكبرقي ءيش سيلو ،هب مكترمأ دق لاإ ،رانلا نم مكدعابيو ،ةنجلا ىلإ مكبرقي ءيش نم سيل سانلا اهيأ هنع مكتيهن دق لاإ ةنجلا نم مكدعابيو ،رانلا نم İbn Mesûd’un naklettiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Ey

insanlar! Sizi cennete yaklaştırıp, cehennemden uzaklaştıracak şey benim emrettiklerim; sizi cehenneme yaklaştırıp, cennetten uzaklaştıracak şey ise benim nehyettiklerimdir.”191

İbn Mesûd rivâyetine dayanarak, emir ve nehyin işlevsellik veya etkinlik noktasında eşit olduğu, nehiylerin en az emirler kadar önem arz ettiği söylenebilir.

“Erîke” hadisi olarak şöhret bulmuş ve farklı varyantları olan diğer bir hadiste ise Mikdâm b. Ma’dîkerîb, Allah Rasûlü’nün şöyle dediğini rivâyet etmiştir:

“Bilin ki, bir adam koltuğuna yaslanıp, bir hadisim hakkında konuşurken

şöyle der: “Sizinle aramızda Allah’ın kitabı vardır. Onda helâl olduğunu gördüğümüzü helâl, haram olduğunu gördüğümüzü haram kabul ederiz.” Ama şunu bilin ki, Allah’ın Rasûlü’nün haram kıldığı, Allah’ın haram kıldığı gibidir.”192

Mikdâm b. Ma’d Yekrib, Hz. Peygamber’in Hayber günü ehlî eşek etini ve birtakım şeyleri haram kıldıktan sonra hadisi ifade ettiğini rivâyet etmiştir.193

Hadisin bu şekildeki varyantı Ebû Dâvûd’ta bulunmaktadır.

“Haberiniz olsun, bana Kitap ve onun bir misli daha verilmiştir. Biliniz ki,

tok bir adamın koltuğuna yaslanarak şöyle diyeceği zaman çok yakındır: “İşte bu Kur’ân’a uyun, Onda helâl bulduğunuzu helâl, haram bulduğunuzu haram kabul edin.” Biliniz ki, ehlî merkep, yırtıcı kuşların eti size helâl değildir…”194

Hadisin Tirmizî’deki, Ebû Râfi’ rivâyetinde metin biraz daha farklıdır:

191 İbn Ebî Şeybe, el-Musannef fi’l-ehâdîs ve’l-âsâr, (Riyâd: Mektebetü’r-rüşd, 1409/1989), VII, 79. Beyhakî, Şerhu’s-sünne, (Dımeşk: el-Mektebû’l-İslâmî, 1403/1983), XIV, 303.

192 İbn Mâce, Mukaddime, 2.

193 Hâkim en-Neysâbûrî, el-Müstedrek, I, 191; Ayrıca bk. İbn Fûrek, Müşkilu’l-hadîs, 10-11. 194 Ebû Dâvûd, Sünnet, 5.

"Benim emrettiğim veya nehyettiğim bir konu kendisine iletildiğinde sakın

sizden birinizi, koltuğuna yaslanmış olarak, "biz onu bunu bilmeyiz. Allah'ın kitabında ne görürsek ona uyarız, o kadar" derken bulmayayım."195

Erîke hadisi, Şâfiî, İbn Hibbân, Dârimî (v. 255/868), Beyhakî (v. 458/1066), Suyutî (v. 911/1505) gibi alimler tarafından, Sünnet’in hüccet oluşunu ortaya koymak için kullanılmıştır.196

Hadiste Allah’ın emir ve yasakları ile Hz. Peygamber’in emir ve yasaklarını bir mukayese söz konusudur ve bu mukayese bizzât Hz. Peygamber tarafından yasaklanmıştır.197

Hadisin değişik versiyonları ve vurûdu hakkındaki farklı görüşler bir tarafa, “Erîke” hadisinde, Hz. Peygamber, nehiylerinin bağlayıcılığını çok net bir şekilde ifade etmektedir. İleride karşılaşılması bir duruma atıfta bulunarak hem emrettiği hem de nehyettiği şeylere karşı takınılması gereken tavrın nasıl olması gerektiğini bildirmektedir.

Görüldüğü gibi ilk dönemlerden günümüze kadar sünnetin bağlayıcılığı veya sünnetin teşri’ değeri hakkında değişik yorumlar yapılmıştır. Bu yorumlar içinde Hz. Peygamber’in nehiy ve tahrîm yetkisi de yerini almıştır. Kur’an-ı Kerim’deki ilgili ayetler ve hadisler göz önünde bulundurulduğunda Allah Rasûlü’nün (s.a) bu yetkilere sahip olduğu rahatlıkla söylenebilir. Ancak yapılmış olan sünnet taksim ve tasnifleri dikkate alındığında Hz. Peygamber’in bu yetkiler dahilindeki tüm uygulamalarının veya direktiflerinin bağlayıcı olduğunu beya teşriî bir değer taşıdığını söylemek hayli güçtür. Ancak söz konusu yetkilerden mütevellid tasarrufların bağlayıcı olan ile olmayanını tespit faaliyetinin nitelikli bir çalışma yanında çalışma yapan açısından bir yetkinliği de gerektirdiğine taksim ve tasnif ile ilgili değerlendirmelerimizde değinmiştik. Hz. Peygamber’in bu yetkileri kullanırken kullanmış olduğu üslûbun özellikleri belirlemek de tespit faaliyetinin önemli bir

195

Tirmizî, İlim, 10. 196

Mehmet Emin Özafşar, “Polemik Türü Rivâyetlerin Gerçek Mâhiyeti”, İslâmiyât, I, 3 (1998): s. 21. 197 Özafşar, “Polemik Türü Rivâyetler”, s. 25. Özafşar, hadisle ilgili araştırmasında, Ebû Yusuf, Şeybânî, Vâkıdî, Buhârî, İbn Abdilberr ve İbn Kayyım gibi Hayber gazvesini detaylı bir şekilde anlatanların “Erîke “kısmına yer vermediklerini söylemektedir. Erîke bölümü ile ehlî merkep etinin beraber zikredildiği tek hadis ise Ebû Dâvud hadisidir. Bu bilgilerden yola çıkarak Özafşar, “Erîke” hadisinin Hz. Âişe ve İbn Abbas’ın ehlî merkep etinin haram olmadığını düşünmelerine karşı bir itiraz ve bir tepki olarak ortaya çıkan bir rivâyet formu olabileceğini düşünmektedir, bk. Özafşar, “Polemik Türü Rivâyetler”, s. 26-33.

parçasını oluşturmaktadır. İkinci bölümde bu üslûbun özellikleri ve Hz. Peygamber tarafından kullanım şekilleri üzerinde durulacaktır.

II. BÖLÜM

NEHİY KAVRAMI VE HZ. PEYGAMBER’İN NEHİY YETKİSİNİ