• Sonuç bulunamadı

3. HADD-İ ŞÜRB (ŞARAP İÇME HADDİ)

3.1. Hadd-i Şürbün Sübûtu

Hadd-i şürbün hâkim nezdinde sabit olması için içki içen kimsenin içki kokusuyla hâkim huzuruna getirilmesi gerekmektedir. Fakat mesafenin uzak olması sebebiyle hâkim huzuruna gelinceye kadar kokunun zail olması müstesna tutulmuştur.550

Hadd-i şürbün sübutu için, kişi aklı başında olmayacak derecede sarhoş olmalıdır. Aklının zâil olması Ebû Hanîfe’nin sarhoşlukla ilgili beyan ve tefsiri esas alınarak metne eklenmiştir. Ebû Hanîfe’nin sarhoşlukla ilgili tefsiri kişinin erkeği kadından, yeri gökten ayırt edemeyecek duruma gelmesidir. Çünkü had cezasını defetmeye bir çare olarak sarhoşluğun son sınırını haddin sebebi kabul etmek gerekir.

Bu manayı Kur’ân-ı Kerîm’deki şu ayet teyit etmektedir: “Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.”551 Bu ayette uyanık olma ne söylediğini bilme olarak ifade edildiğine göre sarhoşluk da bunun tam tersi olacaktır. Ebû Hanîfe’ye göre eşyayı birbirinden ayıramama had vurulmasında esas alınan ölçü iken haramlıkta esas alınan sarhoşluk ölçüsü ihtiyat açısından konuştuğu sözlerin karışmasıdır.552 Yukarıda geçen kısımda bir husus dikkatimizi çekmiştir. Ali el-Kârî’nin Nisâ sûresi 23. ayeti had uygulanmasıyla ilgili Ebû Hanîfe’nin verdiği ölçüye delil göstermesi hatalı görünmektedir. Zira bu ayet eşyayı birbirinden ayırt edemeyecek derecedeki sarhoşluğa değil, ne söylediğinin farkında olmayacak derecedeki bir sarhoşluğa işaret etmektedir. İbnü’l-Hümâm bu ayetin sarhoşluğun ölçüsü ile ilgili Ebû Hanîfe’nin görüşüne istidlâl etmenin derin bir hata olduğunu ifade etmektedir. Zira bu ayet sarhoşluğun mertebelerinden bahsetmemekle beraber, Hz. Ali ve beraberindekiler ile ilgili nazil olduğunu ve onların bu derecede sarhoş olmadıklarını ifade etmiştir.553 Nitekim Serahsî, el-Mebsût adlı eserinde bahsi geçen ayetin Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’in görüşünü teyit ettiğini açıkça ifade etmiştir.554

Ebû Yusuf, Muhammed, Mâlik, Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel’e göre sarhoşluğun hem haramlıkta hem de hadle ilgili ölçüsü şöyledir: Kişinin konuşurken hezeyanda

550 a.g.e., c. 3, s. 225.

551 en-Nisâ 4/43.

552 Ali el-Karî, Fethu bâbi’l-inâye, c. 3, s. 225.

553 İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, c. 5, s. 300.

554 Serahsî, el-Mebsût, c. 24, s. 30.

115

bulunması, şakasıyla ciddisinin birbirine karışması ile hitabı ve cevabının istikrarlı olmamasıdır. Serahsî el-Mebsût isimli eserinde, meşâyihin çoğunun, örfe daha uygun olduğu için Ebû Yusuf ve Muhammed’in kavline meylettiklerini ve fetvaya uygun görüş olarak kabul ettiklerini söylemiştir. Bununla beraber sarhoş olanın hezeyanda bulunacağı sözünün de bunu teyit ettiğini sözlerine eklemiştir. Ayrıca Fethu Bâbi’l-İnâye’de, Bişr b. Velîd’in Ebû Yusuf’a had uygulanacak sarhoşluğun ölçüsünün ne olduğu sorduğunda Kâfirûn sûresinin okutulması gerektiğini söylediği nakledilmiştir.

Yine bu nakilde geçtiği üzere, bu sûreyi tercih amacı Ebû Yusuf’a sorulunca, içkinin yasaklığı hakkında bu sûrenin nâzil olduğunu söylemiştir.555 Burada dikkatimizi geçen husus şudur: Serahsî el-Mebsût isimli eserinde sadece, had uygulanmasında ölçü olan sarhoşlukla alakalı meşâyihin Ebû Yusuf ve Muhammed’in kavli üzere olduklarını söylemiştir. Yani Fethu Bâbi’l-İnâye’de nakledilen ayrıntılar el-Mebsût’da bulunmamaktadır. Kanaatimize göre Ali Kârî, bu ayrıntıları Fethü’l-Kadîr ve el-Binâye gibi ikincil kaynaklardan derleyerek nakletmiştir. Zira el-Mebsût’a gönderme el-Binâye556, Ali el-Kârî’nin naklettiği diğer kısım da Fethü’l-Kadîr’de557 geçmektedir. Sonuç olarak Ali el-Kârî’nin, yaptığı atıfları bazen eserin doğrudan kendisinden değil ikincil kaynaklara dayanarak yaptığı anlaşılmaktadır.

Hadd-i şürbün sübutu için kişinin nebîz içerek sarhoş olması gerekir ki Ali el-Kârî, bundan muradın haram kılınan nebîz olduğunu söylemiştir. Buna göre az miktarda içilen ve sarhoş etmeyen nebîz hadd-i şürb gerektirmezken sarhoş edecek derecede çok olan nebîzin içilmesi hadd-i şürbü gerektirecektir. İbrahim en-Nehâ‘î ile Ebû Vâil bu görüştedir. İmam Mâlik, Şâfiî, Ahmed b. Hanbel, Evzâî, Hasen, Katâde, Ömer b. Abdülaziz’e göre şarapta (hamr) olduğu gibi nebîzin çoğu ve azı arasında fark yoktur; yani haramdır.558

Hanefîlerin sarhoş olmayacak derecede içilen nebîzin haram olmadığına dair delilleri şunlardır: İbn Ebî Şeybe’nin el-Musannef adlı eserinde rivâyet edildiği üzere Hz. Ömer bir yolculukta bir kişiye yol arkadaşı olur. Oruçlu olan bu kimse iftar yaptığı zaman Hz. Ömer’in içi şıra dolu kırbasından içerek sarhoş olur. Hz. Ömer bu kimseye

555 Ali el-Karî, Fethu bâbi’l-inâye, c. 3, s. 225.

556 el-Aynî, el-Binâye, c. 7, s. 359.

557 İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, c. 5, s. 299.

558 Ali el-Karî, Fethu bâbi’l-inâye, c. 3, ss. 225-26.

116

içki haddi uygulayınca bu kimse, “Ben sadece senin kırbandan içtim.” deyince Hz.

Ömer ona, “Ben sana sadece sarhoş olduğundan dolayı had uyguladım.” cevabını verir.559 Bunun dışında Hz. Ali’nin Sıffîn’de kendi matarasından içip sarhoş olan birine had uyguladığına, Hz. Ömer’in kuru hurma nebîzinden sarhoş olan bir kimseye had uyguladığına ve Hz. Peygamber’in kuru hurma ile kuru üzümden yapılan nebîzi içerek sarhoş olan bir kimseye had uygulayıp bu iki şeyin karıştırılarak içilmesini yasakladığına dair rivayetler bulunmaktadır.560 Ayrıca Ali el-Kârî’nin burada naklettiği hadisleri Nasbu’r-râye’den istifade ederek eserine aldığını söylemek mümkündür.

Bunun dışında Ali el-Kârî hamr dışındaki nebîzin sarhoş olmayacak derecede içilmesinin haram olmadığının hilafına olan bir nakilde bulunmuştur. Bu nakilde Cemâleddîn el-Mahbûbî (ö. 630/1233) Şerhu’l-Câmi‘s-Sağîr isimli eserinde Buğday, arpa, mısır, bal ve siyah duttan elde edilen sarhoş edici nitelikteki içecekler haram olduğu gibi, bunun dışındaki sarhoş edici nitelikteki ürünlerde ittifakla haram olduğunu söylemektedir. Haşhaş içilen bir madde değil de yenilen bir madde olmasına rağmen bu maddeden meydana gelen sarhoşlukta haramdır. Devamla Mahbûbî haşhaştan sarhoş olan kimsenin talâkının vaki olacağını ve kendisine had uygulanacağını zamanının meşâyihinden fetvâya uygun görüş olarak nakletmekte ve bunun sebebinin insanlar arasında bahsi geçen maddenin kullanımının yaygınlaşması olduğunu belirtmiştir.561 Ali el-Kârî’nin bu meseleyi direk el-Mahbûbî’den aktarmakta olup Aynî’nin el-Binâye adlı eserinde562 Sığnâkî’nin en-Nihâye adlı eseri üzerinden alıntılanarak el-Mahbûbî’ye nisbet edilmiştir. İki eserin de nüshalarına ulaşamadığımızdan bu meseleyi geçmeyi uygun buluyoruz.

Nebîzin sarhoşluk verecek derecede içilmesi Hanefîlerde had gerektirmezken şarabın (hamr) bir damla içilmesi dahi Hanefîlerde hadd-i şürbü gerektirmektedir.

Buna getirilen delil, Hz. Peygamber’in hamr içen kimseye had vurulmasını, dördüncü kez yapması halinde öldürülmesini emrettiğine dair rivayettir.563 Bunun dışında Hz.

559 İbn Ebû Şeybe, el-Musannef, 5/502 (No. 28401).

560 Toplu olarak bk. Zeylaî, Nasbu’r-râye, c. 3, ss. 350-51.

561 Ali el-Karî, Fethu bâbi’l-inâye, c. 3, s. 226.

562 el-Aynî, el-Binâye, c. 7, s. 355.

563 Bk. Ebû Abdillâh Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybânî Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1. bs., Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 2001, 10/333 (No. 6196).

117

Peygamber’in Numan isimli bir sahabenin üç kere dövülmesini emredip dördüncü kez kendisine had vurulmasını emrettiği emrettiği rivayet edilmiştir.564 Burada geçen rivayetler Fethü’l-Kadîr isimli eserde de aynı lafızlar ve sırayla geçtiği görünmektedir.565

Hadd-i şürbün sübutu için gerekli olan şartlardan bir tanesi de kişinin suçunu ikrar etmesidir. Bu ikrarın bir defa olması gerekmektedir. İmam Züfer ve Ebû Yusuf’a göre iki ayrı mecliste iki defa ikrarda bulunulması gerekmektedir. Kişinin ikrarının kabul edilmesi için bu kişinin ikrarda bulunduğu anda sarhoş değil uyanık olması gerekir. Çünkü sarhoşun ikrarı, yalan olma ihtimaline binaen muteber değildir. Bunun sebebi hadlerin şüphelerle düşürülmesidir.566