• Sonuç bulunamadı

2. ALİ EL-KÂRÎ’NİN İLMÎ KİŞİLİĞİ

2.2. Alimlerin Onun Hakkındaki Takdîr ve Tenkitleri

Ali el-Kârî hakkında alimlerin görüşlerini takdir ifade eden görüşler ve tenkit ifade eden görüşler olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür.

Alimlerin Ali el-Kârî hakkındaki takdir ifade eden sözlerine bakıldığında bunlardan bir tanesinin, onun tahkik ehli olduğudur. Bu hususta Muhibbî’nin Hülâsatü’l-eser’de onun hakkındaki şu sözünü örnek verebiliriz:

"

ابلا و قيقحتلا يف تمسلا ره حيقنت

تارابعلا

"

“İbareleri tahkik ve tenkîh etmesiyle tezahür eden.”93

89 Mustafa Macit Karagözoğlu, “Bekrî, Cemâleddin”, TDV İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2016, c. EK-1, s. 178.

90 Bk. el-Kârî, Şemmü’l-avârız, s. 41; Ayrıca bk. Kutlay, el-İmam Ali el-Kâri ve eseruhu fî İlmi’l-Hadîs, s. 81.

91 Ebü’l-Hayr, el-Muhtasar min Kitâbi’n-Nevr ve’z-Zeher, s. 209.

92 Ali el-Kârî, Mecmûu resâili’l-allâme el-Molla Ali el-Kârî, c. 6, s. 38.

93 Muhibbî, Hülâsatü’l-eser, c. 3, s. 185; Ayruca bk. Kutlay, el-İmam Ali el-Kâri ve eseruhu fî İlmi’l-Hadîs, s. 92.

16

Ali el-Kârî’nin takdir edildiği diğer bir husus da kendisinin İslâmî ilimlerin çoğunda söz sahibi olmasıdır. Buna örnek vermek gerekirse İsâmî Semtu’n-nücûm’da şöyle demiştir:

"ةيوبنلا ةنسلا نم علضتملاو ةيلقنلاو ةيلقعلا مولعلل عماجلا"

“Aklî ve naklî ilimleri cemetmiş ve Sünnet-i Nebeviyye’de sağlam.”94

Buradaki ifadeden Ali el-Kârî’nin Hadis ilminde diğer ilimlere nispeten daha ileri olduğu anlaşılmaktadır.

Ali el-Kârî ile ilgili ifade edilen övgü sözlerinden bir tanesi onun hicrî XI.

yüzyılın müceddidi olmasıdır. Tecdîd, bir şeyi ciddiyetle ve yöntemle aslına uygun olarak yenileme gayreti anlamına gelmektedir.95Ali el-Kârî’yi müceddid olarak görenlerden bir tanesi Leknevî’dir. O, eserlerin sayılamayacak kadar çok ve faydalı olmasının onu müceddidlik mertebesine çıkardığını söylemiştir.96 Abdullah Mirdâd da İbn Âbidîn’in, Ali el-Kârî’nin çağının müceddidi olduğu hususunda yemin ettiğini nakletmiştir.97 Ali el-Kârî, kendisi de hicrî XI. asrın müceddidi olabileceğine işaret etmiştir. Şöyle ki o, müceddid hakkında rivayet edilen “Şüphesiz ki Allah bu ümmete her yüz senenin başında dinini tecdîd edecek bir kişiyi gönderir.”98 hadisini naklettikten sonra Kur’ân ve Sünneti daha iyi bilen bir kimsenin olduğunu bilse ona sürünerek gideceğini belirterek99 kendisinin XI. asrın müceddidi olabileceğini îmâ etmiştir.

Alimlerin Ali el-Kârî hakkındaki tenkitlerine gelince bunlardan bir tanesi onun mezhep imamlarına itiraz etmekle imtihan olduğudur.100 Buna, bahsi geçen kaynaklarda Ali el-Kârî’nin Şâfiî ve ashâbına itirazda bulunması ile İmam Mâlik’in namazda elleri salıvermekle ilgili yazdığı risale örnek gösterilmiştir. Ali el-Kârî’nin Şâfiî ve ashâbına itiraz ettiğine yönelik eleştiri muhtemelen onun “Teşyîu fukahâi’l-Hanefiyye li-teşnîi fukahâi’ş-Şâfiiyye” isimli risalesinden kaynaklanmaktadır. Bu

94 el-İsâmî, Semtu’n-nücûm, c. 4, s. 402.

95 Bk. Tahsin Görgün, “Tecdid”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2011, c. XL, s. 234.

96 el-Leknevî, el-Fevâidü’l-behiyye, s. 8.

97 Ebü’l-Hayr, el-Muhtasar min Kitâbi’n-Nevr ve’z-Zeher, s. 368.

98 Ebü’l-Kâsım Müsnidü’d-dünyâ Süleymân b. Ahmed et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat, thk. Târık b.

İvazullah, Abdülmuhsin b. İbrâhim el-Hüseynî, Kahire: Dâru’l-Haremeyn, t.y., 6/323.

99 el-Kârî, Şemmü’l-avârız, s. 37.

100 el-İsâmî, Semtu’n-nücûm, c. 4, s. 402; Muhibbî, Hülâsatü’l-eser, c. 3, ss. 185-86.

17

risalede Ali el-Kârî, Hanefî alimleri sert bir şekilde eleştirenlere cevap vermiştir ki bu, Şâfiî ve ashabına yönelik bir eleştiri sayılması mümkün görülmemektedir.101 Bunun dışında namazda elleri salıvermekle ilgili İmam Mâlik’e yönelik risale yazdığı meselesi de yanlış anlaşıldığı görülmektedir. Zira bu risalede Ali el-Kârî, İmam Mâlik’in namazda ellerin salınması ile ilgili görüşünü eleştiren bir kimseye cevap vermekte ve aslında tam tersine İmam Mâlik’i müdafaa etmekte; hatta onu övmektedir.102 Şevkânî bu hususta sahih delillere muhalif olan görüşlere itiraz etmenin müçtehide yakışan bir tavır olduğunu belirterek Ali el-Kârî’yi müdafaa etmiştir.103

Ali el-Kârî’nin eleştirilere maruz kaldığı bir diğer husus Hz. Peygamber’in ebeveyninin ahiretteki durumuyla ilgili yazdıklarıdır. Ali el-Kârî, Şerhu Fıkhi’l-ekber’de "رفكلا ىلع اتام ملسو هيلع الله ىلص الله لوسر ادلاوو" ifadesinden sonra söz konusu ifadenin Hz. Peygamber’in ebeveyninin iman üzere öldüklerine ya da öldükten sonra diriltilip tekrar iman ettiklerine bir nevi reddetme anlamını taşıdığını belirtmiştir. Daha sonra Ali el-Kârî, bu konuda bir risale yazdığını ve Süyûtî’nin bu konuda yazdığı üç risaleye itiraz ettiğini dile getirmiştir.104 Murtezâ ez-Zebîdî, el-Fıkhu’l-ekber nüshalarında olması gereken ifadenin yukarıda geçen ifade olmadığını ve hatanın müstensihten kaynaklandığını belirtmiştir. Şöyle ki, nüshanın aslında لوسر ادلاو اتام ام"

"رفكلا ىلع الله ifadesi yer alırken müstensih olumsuzluk ifade eden "ام" harfini zâid zannedip metne dahil etmeyince bu hatalı nüsha yaygınlık kazanmıştır. Zebîdî bu söylediğini teyit etmek için el-Fıkhu’l-ekber’de Hz. Peygamber’in ebeveyninin küfür üzere öldüğüne hükmedilmesi halinde Amcası Ebû Tâlib’le ebeveyninin ahiretteki durumları aynı cümlede ifade edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yani, Zebîdî’ye göre metnin siyakı da yukarıda bahsi geçen hatanın altını çizmektedir. Zâhid Kevserî, Zebîdî’nin görüşünün yerinde olduğunu ve kendisinin bahsi geçen nüshayı bizzat gördüğünü belirtmiştir.105 Fakat Ali el-Kârî’nin daha sonra bu görüşünden döndüğü anlaşılmaktadır. Şöyle ki, Ali el-Kârî Şerhu’ş-Şifâ’da, Hz. Peygamber’in ebeveyninin Müslüman olup olmadıkları hakkında birkaç görüş olduğunu belirttikten sonra en

101 Bk. Kutlay, el-İmam Ali el-Kâri ve eseruhu fî İlmi’l-Hadîs, ss. 104-5.

102 Bk. a.g.e., s. 103.

103 Şevkani, el-Bedrü’t-tâli’, c. 1, ss. 445-46.

104 Kutlay, el-İmam Ali el-Kâri ve eseruhu fî İlmi’l-Hadîs, s. 108.

105 a.g.e., ss. 109-10.

18

sahih görüşün kıymetli imamların üzerinde ittifak ettikleri görüş olan Müslüman oldukları görüşü olduğunu ifade etmiştir106 ki bu, daha önce eleştirilere maruz kaldığı görüşünden döndüğünü açıkça göstermektedir.

Ali el-Kârî’ye yöneltilen eleştirilerden bir tanesi de onun mezhep taassubu içerisinde olduğudur. Leknevî’nin onun hakkında “Eserlerinde mezhep taassubu kokusu olmasa çok daha iyi olurdu.” sözünü bu iddiaya örnek olarak göstermemiz mümkündür.107 Biz Ali el-Kârî’nin mezhep taassubu içerisinde olduğu iddiasının doğru olmadığı kanaatindeyiz. Bu iddiaya verilecek cevapları maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:

1. Ali el-Kârî’nin hocalarından İbn Hacer el-Heytemî108 ve Atıyye es-Sülemî109 gibi kimseler Şâfiî mezhebine mensuplardır ve Ali el-Kârî onlar hakkında takdirkâr ifadeler110 kullanmaktadır.

2. Araştırmamızın gelecek bölümlerinde görüleceği üzere Ali el-Kârî, fıkıh meselelerini sunarken diğer mezheplerin görüşlerini ve delillerini sunmaktadır ki bu, Ali el-Kârî’nin mezhep taassubu içerisinde olduğu fikrinin yanlış olduğunu göstermektedir.

3. Ali el-Kârî, diğer mezhep sahiplerinin görüşlerini takdir etmekten çekinmemiştir.111

4. Ali Kârî kendi mezhebinden olan alimleri de eleştirmiştir. Örneğin Ali el-Kârî, Tezyînü’l-ibâre li-tahsîni’l-işâre’de teşehhüdde şehadet parmağının kaldırılması hakkında bazı Hanefî alimlerin mekruh ve haram hükmünü vermelerine itiraz etmiştir.112 Bu, Ali el-Kârî’nin delilere ittibâ eden bir alim olmasının yanında mezhep taassubundan uzak olduğunu göstermektedir.

106 Ebü’l-Hasan Nureddin Ali b Sultan Muhammed Ali Ali el-Karî, Şerhu’ş-Şifâ, 1. bs., Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1421, c. 1, s. 605; Ayrıca bk. Kutlay, el-İmam Ali el-Kâri ve eseruhu fî İlmi’l-Hadîs, ss. 110-11.

107 Ebü’l-Hasenât Muhammed Abdülhay b. Muhammed el-Leknevî, et-Ta’lîku’l-mümecced alâ Muvatta’i Muhammed, 4. bs., Dımaşk: Dâru’l-Kalem, 2005, c. 1, s. 8.

108 Kallek, “İbn Hacer el-Heytemî”, ss. 531-34.

109 Bk. Kutlay, el-İmam Ali el-Kâri ve eseruhu fî İlmi’l-Hadîs, s. 75.

110 İbn Hacer için “Allâme Hocamız” ifadesini kullanması ile ilgili bk. Ali el-Kârî, Mirkâtü’l-mefâtîh, c. 1, s. 13; Atıyye es-Sülemî için “Tefsir ilminde dayanağım” demesi ile ilgili bk. el-Kârî, Şemmü’l-avârız, s. 50.

111 İbn Hazm’ın gınânın hükmü hakkındaki bir sözünü “Ne kadar da güzel söyledi.” diyerek takdir etmesini buna örnek gösterebiliriz. Bk. Ali el-Kârî, Mecmûu resâili’l-allâme el-Molla Ali el-Kârî, c. 6, s. 104.

112 Bk. a.g.e., c. 6, ss. 268-86; Ayrıca bk. Kutlay, el-İmam Ali el-Kâri ve eseruhu fî İlmi’l-Hadîs, ss.

113-14.

19

5. Ali el-Kârî Şemmü’l-avârız’da Hanefî mezhebinden Şâfiî mezhebine geçen kimsenin şahitliğinin kabul edilmeyeceği hakkında Kuhistânî’nin görüşünü sert bir şekilde eleştirdikten sonra dört mezhep imamının hepsinin hidayet üzere olduklarını söylemesiyle beraber bir Müslümanın dört mezhepten herhangi birini taklid etmesinin caiz olduğunu belirtmiştir.

Yukarıda sayılan maddelerden Ali el-Kârî’nin mezhep taassubundan uzak bir kimse olduğu anlaşılmaktadır.