• Sonuç bulunamadı

b) Yapısal Sorunlar

B) HÜKMÜN ALENĐ OLARAK VERĐLMESĐ HAKKI

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 185. maddesinde zorunlu olarak kapalı duruşma yapılması gereken hal düzenlenmiştir. Maddenin düzenlemesi şu şekildedir: “Sanık, onsekiz yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılır; hüküm de kapalı duruşmada açıklanır.” Eğer bir ceza davasında sanık 18 yaşından küçük ise, yargılama kapalı yapılacağı gibi, hükmün de kapalı duruşmada açıklanması gerekecektir.

Usul kanunumuzda yer alan bu düzenlemenin bu şekliyle Sözleşme’

ye aykırı olmadığı kanaatindeyiz. Zira mahkemenin kapalı duruşmada açıkladığı karar, daha sonra mahkeme kalemine gelmekte, karar kartonunda muhafaza edilmekte, davayla ilgisi bulunan kimselere de tebliğ edilmektedir. Bu nedenle bizce bu hüküm Sözleşme’ nin 6. maddesine uygun bir şekilde düzenlenmiştir.

Küçük sanıklar hakkındaki duruşmalar 18 yaşından küçük olması nedeniyle kapalı olarak yapılsa bile, sanık 18 yaşını doldurduktan sonra artık duruşma artık kapalı değil aleni olarak yapılacaktır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 17.11.1986 tarihli kararında344 “2253 Sayılı Yasanın 41 ve 25. maddeleri gerek suç tarihinde ve gerekse yargılamanın devam ettiği tarihlerde küçük sayılan sanıklara ilişkin olup hazırlık soruşturması sırasında veya yargılaması devam ederken 15 yaşım doldurmuş sanıkların bu hükümlerden yararlanmasına olanak bulunmamaktadır. Başka bir deyişle, CMUK.nun 375. maddesi hükmü yürürlükten kaldırılmış değildir. Suç tarihinde 15 aşından küçük olan sanıkların 15 yaşım bitirdikten sonraki yargılamalarının aleni yapılması, haklarındaki hükmün de aleni olarak tefhim edilmesi gerektiğini” demek suretiyle bu hususu vurgulamıştır.

Anayasamızın 141/1 maddesinde “Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.” denilmektedir. Yine 5271 sayılı CMK’ nın “Duruşmanın açıklığı”

başlıklı 182. maddesinde “Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir.” Bu madde ile takdiri kapalılık halleri düzenlenmiştir.

Takdiri gizlilik hallerinde ise, gizlilik kararı alınmasını gerektiren nedenler ile hüküm aleni olarak tefhim edilmelidir.

Yargıtay takdiri gizlilik hallerinde, hükmün mutlaka açık olarak tefhim edildiğinin belirtilmemesini bozma nedeni yapmaktadır. Yargıtay 5. Ceza Dairesince345 “suçun niteliği gereği verilen gizlilik kararı uyarınca oturumlar gizli olarak yapılsa dahi hüküm mutlaka aleni tefhim edilmesi gerektiği halde gizli olarak yapılan yargılama sonunda verilen karar okunup anlatıldı denilip ve hükmün tefhim şeklinin belirtilmemesi” sonucu verilen karar CMUK’ nın 373/2. madde-fıkrasına aykırı bulunmuştur346.

344 CGK. 17.11.1986 tarih ve 334/518 sayılı kararı.

345 5. C.D. 20.4.2000 tarih ve 6208/1347 sayılı kararı.

346 AKTAN, Hamdi Yaver: a.g.e, s. 6-7.

V- TÜRK HUKUKUNDA MASUMĐYET KARĐNESĐ

Anayasamıza göre “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” (Ay.m.38/4) Sözleşmeye göre de “bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.” (ĐHAS.m.6/2)

Masumiyet karinesi, ancak bir suçlamanın varlığı halinde ve yalnızca ceza davalarında sonuç doğurmaktadır. Masumiyet karinesinin etkisi, ceza davasının yalnız sonuçlarıyla ilgili değildir. Suçlama anından başlayarak muhakeme faaliyetinin tüm safhaları yanında, asıl dava ile yakından bağlantılı diğer davaları da etkiler.

Anayasa'da mevcut olmasına karşın Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunumuzda ve Ceza Muhakemesi Kanunumuzda masumluk karinesi açıkça düzenlenmiş değildir. 1961 Anayasasının yürürlükte olduğu dönemde Anayasa'da mevcut olmamasına karşın Anayasa Mahkemesi, masumiyet karinesinin ceza hukukunun temel kurallarından olduğunu belirterek, bunu dolaylı olarak nitelendirmişti347.

Anayasa Mahkemesi 29.01.1980 gün ve 1979/38 Esas, 1980/11 Karar sayılı kararında; “Ceza Yargılama hukukumuzun ilke olarak benimsediği "masumluk karinesi" sanık için vazgeçilmez bir "hak" tır. Bu hak, sanığın, hükümlülük kararı verilinceye kadar suçsuz sayılmasını gerektirmektedir. ”, demek suretiyle aynı hususu vurgulamıştır.

Masumluk karinesinin doğal sonucu, şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Yargıtay da şüpheden sanık yararlanır kuralının uygulanmasına öteden beri özen göstermektedir348.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu bir kararında349, “Đstinaf ve temyiz yasa yollan bakımından pozitif hukukumuzda yer alan "cezanın aleyhe değiştirilmemesi"

ilkesi, ceza yargılamasının mutlak ve vazgeçilemez değerleri arasında yer alan ve evrensel hukukun benimsediği bir ilke değildir. Yasadaki düzenleniş biçimi ve amacı

347Anayasa Mahkemesinin 25.2.1975 tarih, 1973/37 E., 1975/22 K. Sayılı kararı (R.G. 3.12.1975.No:

15431).

348ER, Deniz Erol: Đnsan Hakları Sözleşmesi Işığında Hukukumuzda Sanık Hakları, Ankara, 2002, s.

217 CGK. 8.7.1991, 1-200/231 YKD.1992/6; CGK.19.4.1993 6-79/108 YKD. 1993/10.

349 Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/06/2006 tarih ve 2006/10-124 Esas, 2006/165 Karar sayılı kararı.

itibarıyla, asıl ceza yargılamasında verilen kararlara karşı kesin hükme kadar masumiyet karinesinden yararlanma hakkı bulunan sanığın temyiz yasa yoluna başvurudan çekinmemesini temine yönelik bir prensiptir. Ancak gözardı edilmemelidir ki; anılan prensibin sanıkları koruyuculuğu mutlak olmayıp sanık aleyhine bir temyizin varlığı durumunda geçerliliğini kaybetmekte yasanın gerektirdiği yaptırımın saptanması olanağı doğmakta ve "aleyhe bozma yasağının"

sanık yararına sağlayacağı etkinlik kalkmaktadır.” demiştir.

Masumiyet karinesinin ceza davalarındaki asıl ve önemli neticesi, iddiayı, makul bir şüpheye yer vermeyecek biçimde ispatın davacıya ait olduğu ve kural olarak sanığın, suçsuzluğunu ispat etmekle yükümlü olmamasıdır. Bu prensibin neticesinde ise, şüpheden sanık yararlanacak ve suçun ispatlanamaması halinde dava beraat ile sonuçlanacaktır.

VI- ADĐL YARGILAMADA SANIK HAKLARI

A) SUÇLAMA KONUSUNU ÖĞRENME VE DETAYLARI