• Sonuç bulunamadı

4.1. Film Tanımları

4.1.12. Gurbetçi Şaban Filmi

Film Adı : Gurbetçi Şaban Yönetmen : Kartal Tibet

Senarist : Osman Fahir Seden, Halit Akçatepe

Oyuncular : Kemal Sunal, Gaye Süzer, Hayri Ramazanoğlu, Baykal Kent

Tür : Dram, Komedi

Yapım Yılı : 1985 Süre : 87 Dakika Dil : Türkçe, Almanca

İçerik

Göç olgusunun komedi yoluyla, toplumsal saptamalar ekseninde anlatıldığı “Gurbetçi Şaban” adlı film, her ne kadar ütopik öğeler içerse de dönem algı ve şartlarını ortaya koyması bakımından incelenmesi gereken filmlerden biridir.

Almanya’ya turist olarak giden Şaban, akrabalarının bulunduğu ve onlarca kişinin bir arada yaşadığı bir yurda yerleşir. Çalışma izni olmadığı için bir süre iş arar. Kaçak göçmenleri çalıştıran bir fabrikada bir aracı yoluyla, oldukça kötü şartlarda bir iş bulur. Patron, nazist, ırkçı, Türk düşmanı ve kumarbaz bir karakterdir. Kaçak çalıştırdığı Türk işçilerden kazandığı parayı, kumara yatırmaktadır. Şaban, Almanya’ya birlikte geldiği Bahar ile evlenir ve çalışma-oturma izni alır. Girdiği sektörlerde kazandığı parayı biriktirerek, bir zamanlar kaçak çalıştığı fabrikayı satın alır ve Alman patronunu dize getirir.

Sosyolojik olarak, sınıf kavramı ve sınıflararası mücadele, ırkçılık, burjuvazi ve proletarya gibi birçok kavramı bünyesinde barındıran film, dönem okumaları arasında özgün bir yere sahiptir. Komedi filmi olmasına ve abartılı söylemlere sahip olmasına rağmen, dönemin sosyal realitelerini çift yönlü olarak anlatmaktadır.

Almanya’da yaşayan Türk toplumunun kısa yoldan para kazanma arzusu ve bu arzu peşinde sergilediği yasadışılık (sözde kurnazlık), Şaban’ın Türkiye’de kendi soyadını taşıyan 14 çocuğu nüfusunda göstererek, çocuk parası alması yoluyla anlatılır. Bu anlatım, kısmen de olsa çift yönlü eleştirinin Türk tarafına yönelik içsel bir tespiti olarak karşımıza çıkmaktadır. Her ne kadar film örgüsü içinde komik görünse dahi, yapılan eylemin ahlaki standartlara uymayışı, filmin ilk çıkmazlarından biridir.

Şaban’ın ilk yerleştiği yurt (heim), onlarca insanın bir odada yaşadığı, tek bir tuvalet önünde saatlerce beklenen, insanlık dışı şartlara sahip bir yaşam alanıdır. Mekân açısından, dönem işçisinin yaşam koşullarının sağlıksızlığı, bu karelerde ifade edilmektedir.

Turist olarak geldiği Almanya’da yaşadığı polis korkusu, Şaban’ın ilk sınavıdır. Göçmen Türk toplumuna işlenen polis ve yurtdışı edilme korkusu, filmin birçok sahnesine konu olmaktadır. Patron, kaçak işçileri sınır dışı tehdidiyle haftalık 150 Mark gibi, dönem şartlarına göre çok düşük olduğu beyan edilen bir ücretle çalıştırmakta; kötü yemeklerin verildiği fabrikada her gün bir işçi zehirlenmektedir. Bu bağlamda ortaya konan yaklaşım, sanayi devriminin ilk yıllarında zorunlu olarak çalıştırılan işçilerin koşullarını hatırlatmaktadır. İşçilerin başka ülkelerde, ne kadar sahipsiz kaldıklarına ve sağlıksız koşullarda çalışıp, yaşadıklarına da dikkat çekilmektedir.

Burjuvaziyi temsil eden Alman patronun karşısında, proletaryayı temsilen Şaban imgesi yer almaktadır. Burjuvazi, mevcut yasal sistemi kullanarak sömürüyü içselleştirmiştir. Bu emek sömürüsü karşısında, masalsı bir kahraman olarak Şaban ortaya çıkar.

Filmin sosyolojik söylemlerinden biri de, yabancı düşmanlığıdır. Filmde en çok duyulan replik, “pis Türkler” ifadesidir. Bunun yanında “tembel Türk”, “Türkler dışarı” söylemleri, var olan ırkçı tutumun filmdeki yansımalarındandır. Fabrika sahibinin, her gün Adolf Hitler fotoğrafı önünde selam durması yoluyla ortaya konan nazist tutum, yabancı düşmanlığı ile sentezlenerek sunulmaktadır. Bunun yanında filmin paradoksu olarak değerlendirebilecek, tuvalet önünde yer kapan Yunan kadının çirkef olarak nitelenmesi, Yunanlının katıldığı kavgaya “savulun Türkler geliyor” şeklinde yapılan

müdahale, filmde anlatılmaya çalışılan yabancı düşmanlığı yaklaşımına tezat oluşturan, etnisite temelli içeriğe sahiptir.

Film, sosyo-politik eleştiriler taşımakta ve bu eleştirilerden dönem Türkiye’si de nasibini almaktadır. Şaban, çocuk parası almak için nüfusuna geçireceği çocuklardan birinin adının Turgut olduğunu öğrendiğinde, “Bu olmaz, Almanlar Turgut buraya gelirse, pahalılık getirir” cümlesi ile dönem Türkiye’si ekonomik koşullarına gönderme yapmaktadır. Ayrıca Alman ve Türk toplumu arasındaki nüfus artış hızına yapılan gönderme ile “Nasıl olsa 20 yıl sonra anadiliniz Türkçe olacak” denilmesi, demografik bir gerçeklikten hareketle ortaya konulmuştur. Realitede, nüfus artış hızları ile ilgili böyle bir vaka olsa dahi, ırkçı bir yaklaşım ortaya konulması, filmdeki diğer açmazlardan biridir. Irkçılık eleştirisi, film örgüsüne gömülü ters ırkçı söylemlerle bozulmaya uğramaktadır.

Şaban’ın sürdürdüğü mücadele, işçi sınıfının egemen burjuvazi karşısında yüzyıllardır devam eden mücadelesinin ironik bir yansımasıdır. Bu yansıma göç olgusu ve göç olgusu ile beraber ortaya çıkan sorunlar ekseninde ortaya konulmuştur. Filmde ırkçılık eleştirisi yapılırken, ırkçılık yapılması dışında, göç eksenli çok fazla veri bulunmaktadır. Film, mekân, yaşam alanları, göç türleri, göç edenlerin demografik özellikleri gibi birçok açıdan değerlendirilebilir.

“Gurbetçi Şaban” adlı filmde yasal ve yasadışı göç örnekleri gözlemlenmektedir. Vasıfsız işçi göçü, göç tipi olarak karşımıza çıkar. Göçmenler, özgür iradeleriyle bireysel olarak göçe karar vermiştir. Göç eden bireyler, aynı sosyal sınıfa ait erkek ve kadın bireylerden oluşur. Göçün temel amacı ekonomik refaha ulaşmaktır. Filmde hikâyesine yer verilen göçmen kitle, milliyet ve cinsiyet yönünden heterojen (farklı etnik gruplar, farklı cinsiyetler); sınıf, eğitim ve vasıfsal unsurlar yönünde homojen bir grup görünümündedir. Göçe iten faktör, yine kaynak ülkede yaşanan ekonomik problemlerdir. Hedef ülkenin refah düzeyi ve istihdam olanakları çeken faktörleri oluşturmaktadır. Göç süreci, göçmen ve göç alan toplum için tam bir trajediye dönüşmektedir. İki toplumun birbirini reddettiği, çatışma eksenli bir göç olgusu okunmaktadır. Göç edilen toplumda derin bir yabancı düşmanlığı, göç edenlerde ise, bastırılmışlık sonucu ortaya çıkan nefret duygusu izlenmektedir.

4.1.13. 40 Metrekare Almanya Filmi Film Künyesi:

Film Adı : 40 Metrekare Almanya Yönetmen : Tevfik Başer

Senarist : Tevfik Başer

Oyuncular : Özay Fecht, Yaman Okay, Demir Gökgöl

Tür : Drama

Yapım Yılı : 1986 Süre : 76 Dakika

Dil : Türkçe

İçerik

Film, Türkiye’de tipik bir bekâr evini tasvir eden görüntülerle başlar. Duvarda desenli bir halı, yerlerde bira şişeleri ve sigara izmaritleri yer almaktadır. Hamburg’da yalnız yaşayan Dursun, bekar evi olarak kullandığı 40 metrekare büyüklüğündeki eve, memleketten eşi Turna’yı getirir. Turna’nın elektrikli ocağı kibrit ile yakmaya çalışması sahnesiyle devam eden film, bir anlamda Türkiye ile Almanya hayat standartlarına gönderme ile başlar. Alman yaşam tarzını gelenek ve inançlarına ters bulan ve Turna’yı kaybetmekten korkan Dursun, Turna’nın evden dışarı çıkmasına izin vermemektedir. Çoğu zaman işe giderken bile kapıyı kilitlemekte, Turna’nın kapı önüne dahi çıkmasına izin vermemektedir. 40 metrekarelik evde bir başına kalan Turna, sadece pencereden gördüğü kadarıyla Almanya’yı tanımaya çalışmaktadır. Sürekli evde kalan Turna, bir süre sonra halüsinasyonlar görmeye başlar. Koca Dursun, sara hastasıdır ve zaman zaman kriz geçirmektedir. Turna ne kadar mücadele verse de, evdeki esaretten kurtulamaz. Turna hamile kalır. Hamilelikle birlikte her şey düzelecek derken, Dursun banyoda geçirdiği sara nöbeti sonrası hayatını kaybeder. Turna, kapısından dahi çıkmadığı evden, bilmediği Almanya’ya doğru bilinmez bir yolculuğa başlar.

40 metre kare Almanya filmi göçmenlerin yaşam tarzları ve hayatı algılayış yöntemleri hakkında fikir vermesi nedeniyle önemli filmlerden biridir. Cinsiyetçi yaklaşımların ön planda olduğu Türk toplumuna yönelik ağır eleştiriler içerir. Kadın kavramının sosyal hayattan soyutlandığı, ahlaki değerler bağlamında, özgürlüğüne el konulabilecek bir varlık olarak görüldüğü bir ahlak yapısını eleştirel söylemle ele alır.

Koca karakterinin kadını eve hapsetmesi, diğer göç filmlerinde de (Almanya Acı Vatan vb.) karşımıza çıkmaktadır. Film, sosyal gerçeklik açısından değerlendirildiğinde, Turna ve köy kökenli birçok göçmen kadın için Almanya, 40 metre kareden ibarettir. Sosyal hayat içinde kadının yeri yoktur. Kadın, sadece bir ev hanımı veya anne rolüyle hayatta var olma mücadelesi verir. Yaşadığı toplumla olan tek iletişimi kocasının aktardıklarıdır. Kendi başına hareket kabiliyeti yoktur ve kısmen esir hayatı yaşmaktadır. Turna karakteri için Almanya’da iletişim kurabildiği tek unsur, karşı komşunun kızı ile penceren pencereye devam eden ve plastik bebeklerin jestleri yoluyla anlamlandırılan süreçtir.

Turna kapalı kapılar arkasında soyutlanmış olarak sürdürdüğü bu hayata: “Kapıyı niye kilitliyon, hayvan mıyım ben?” şeklinde bağırarak karşı koyar. Dursun: “Burası Almanya onların ne pislik olduğunu bilmezsin” (Başer, 1986, dk. 7) cümlesiyle karşılık vererek, erkek egemen pozisyonunu, ahlaki değerlere yaslamayı seçer. Dursun’a göre dışarıya çıkması, Turna’yı kaybetmesi için yeterlidir ve sürekli bu tür olaylara şahit olmaktadır.

Alman sosyal kurumlarının çocuk ve aileyi koruyan yapıları, yine Dursun’a göre sadece ahlaksızlığı teşvik eden ve yuvaları yıkan bir mekanizmadır. Bu mekanizmadan uzak kalmanın tek yolu, Turna’nın bilinçsizliği ve dış hayattan soyutlanmasıdır. Dursun’un Alman toplumuna yönelik düşünceleri “Onlar sevgi nedir, namus nedir bilmezler” cümleleri ile bazı ipuçları verir.

Film, göç edilen toplumsal yapıyla yaşanan içsel çatışmanın ilginç örneklerinden birini sunar. Hapsedilmişlik, umut, öfke, çaresizlik gibi kavramlar ekseninde dönen olay örgüsü, göçmen yaşamları hakkında sosyolojik izler taşır.

Film örgüsü içinde göç olgusunu başlatan birey, erkektir. Daha sonra göçe katılan kadın birey, kendi özgür iradesi dışında, aile birleşimi yoluyla göçe dâhil olmuştur. Bu açıdan zincirleme bir göç süreci gerçekleşmiştir. Bu göçün başlamasına neden olan faktörler, diğer filmlerde de sık sık rastlandığı gibi, kaynak ülkenin sosyo-ekonomik yetersizliği, topraksızlık ve ekonomik sorunlardır. Göç, bireyin toplumsal soyutlanması, hedef topluma yönelik kültürel ret tutumu, değerlerin çatışması, bireyin kendini ve ailesini sosyal yapıdan koruma tutumu geliştirmesine yol açmıştır.

4.1.14. Alamancının Karısı Filmi