• Sonuç bulunamadı

4.1. Film Tanımları

4.1.8. Almanya Acı Vatan Filmi

Film Adı : Almanya Acı Vatan Yönetmen : Şerif Gören

Senarist : Zehra Tan

Oyuncular :Hülya Koçyiğit, Rahmi Saltuk, Mine Tokgöz, Suavi Eren, Fikrîye Korkmaz

Tür : Drama

Yapım Yılı : 1979 Süre : 85 Dakika Dil : Türkçe, Almanca

İçerik

“Almanya Acı Vatan” adlı film, isminin trajik söyleminin yanı sıra, göçmenlerin taşıdığı acıları aktaran, göç konusunun en iyi işlendiği filmlerden biridir. Filmde yer alan cinsiyetçi yaklaşımlar, gettolaşma olgusu ve sosyal sınıflar, filmi başlı başına sosyolojik veriler içeren bir veri kümesi haline getirmektedir. Film, kadın-erkek ilişkisinin, Türkiye ve Almanya eksenli bir eleştirisi olarak karşımıza çıkmakla birlikte; para kazanma güdüsünden, Alman sistemi içinde tek tipleşen ve monotonlaşan bireyin haykırışına kadar, farklı konular etrafında geniş bir söyleme sahiptir.

Film, Almanya’da işçi olarak çalışan Güldane ve Almanya’ya işçi olarak gitmek isteyen Mahmut arasında zorunlu olarak başlayan birlikteliği anlatır. Almanya’da çalışan ve sürekli para kazanarak rahat bir hayata kavuşmayı arzulayan Güldane, izin için Türkiye’ye gelir. Yasal yolların artık kapanması ve Almanya’ya işçi olarak gitmenin tek yolunun artık aile birleşimi, yani evlilik olduğunu bilen Mahmut, Güldane’ ye para karşılığı evlilik teklifinde bulunur. Güldane bu teklifi kabul eder ve Mahmut’u Almanya’ya götürür. Almanya’da, Türklerin yaşadığı gettolaşmış bir mahallede, üç kişinin yaşadığı köhne bir odada kalan Güldane evine döner ve Mahmut hiç bilmediği Almanya sokaklarında tek başına kalır. Birkaç Türk işçinin yardımıyla ayakta durmaya

çalışır. İstemediği biri tarafından, sürekli taciz edilen Güldane, arkadaşlarının da telkiniyle, resmen evli olduğu Mahmut’la birlikte yaşamaya karar verir. Güldane ile gerçek bir evlilik ilişkisi yaşamaya başlayan Mahmut, yavaş yavaş Alman toplumuna adapte olur. Merkezinde içkinin, kadınların yer aldığı bir hayata doğru yol alır. Mahmut’tan hamile kalan Güldane, fabrikadan, çalışmaktan, mekanize ve tekdüze hayattan bıkmıştır. Bu hayattan kurtulacak bir çıkış yolu bulamamaktadır. Kendine ve hamileliğine karşı giderek duyarsızlaşan Mahmut’a, fabrika ve sistemin dayatmalarına artık dayanamayan Güldane, ev, metro, fabrika, vida kelimelerini sayıklayarak yığılıp kalır (bkz. görsel 29, s. 228).

Filmde göçü hazırlayan etkenler, göç süreçlerinin farklı aşamalarının yanı sıra göç edilen toplumdaki yabancılaşma, toplumsal ve sınıfsal ayrımlar etkin bir şekilde izlenmektedir. Alman toplumu ile olan ilişkiler daha çok cinsellik ekseninde kadın-erkek ilişkisi; çalışma hayatı ile olan ilişkiler işçi-fabrika ekseninde anlatılmıştır. Fabrika, film örgüsü içinde düzeni ve Almanya’yı temsil eden bir yapıdır. Geleneksel feodal yapı ile Alman toplumsal düzeni arasındaki çatışma, film içinde kadın-erkek ilişkisi bağlamında anlatılmaktadır. Filmde ikincil karakterler yoluyla hikâye güçlendirilmiştir. Filmde yer alan bazı repliklere değinmek bu noktada filmi anlamak açısından önemlidir.

Berlin Belediyesinden en çok çalışan çöpçü olarak Onur ödülü alan Pala’ya belediye yetkilisi sorar:

“Anavatanınıza geri dönünce ne yapmayı düşünüyorsunuz?”

Pala cevap verir:

“Ne mi yapacağım? Öleceğim… Bu çalışmaya can mı dayanır?” (Gören, 1979, dk. 80)

İşçi Pala’nın cevabı, sosyal bir gerçekliği ortaya koymaktadır. Göçmen bireyin gözünde Almanya sadece toplumsal benliğin değil, kişisel benliğin ve bedenin de yok oluşu demektir. Kişinin Türkiye’ye yönelik hayalleri, sadece geride bıraktıkları ile ilgilidir. Pala’nın bu sözleriyle, Richard Sennett’in (2003) sosyal bir yok oluş ve yitkinlik olarak tanımladığı sürece vurgu yapılmaktadır. Richard Sennett’in “Karakter Aşınması, Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerindeki Etkileri” başlığıyla çevrilen eserinde, kapitalist iş düzeni içinde yaşanan karakter aşınması olarak nitelendirdiği benliğin iş ve zor

karşısında kayboluşu, Almanya için erken dönemlerde Türk toplumunda yoğun bir şekilde gözlemlenmektedir. Yine filmin içeriğine bakıldığında, Güldane her ay kazandığı paraları biriktir, çok az kısmını kendisine ve eşine ayırdıktan sonra, aldığı paranın azlığından şikâyet eden kocasına dönerek: “Memlekette bir kat daha alırsak belki kurtuluruz” (Gören, 1979, dk. 59) cümlesini kullanır. Filmin mottolarından birini oluşturan bu cümle, kapitalist yapı içinde yok olan değerler ve öz benliğin yeniden üretilmesi yönündeki inancın dışa vurumudur. Güldane, Almanya’da yaşadığı hayatı, kurtulması gereken bir süreç olarak değerlendirmektedir. Göçmenlerce kazanılan paranın ve gelirin aile içi ve dışına kaynak ülkeye veya hedef ülkeye aktarım süreçleri de dikkat çekicidir. Alabileceği ev, onu bu yaşamdan kurtararak ekonomik özgürlüğe ve refaha ulaştırabilecektir. Bu bağlamda Almanya, refah için ezilmeyi göze almanın toplumsal adıdır.

Güldane filmin son bölümünde bunalım içinde yere yığılır. Aklından sadece ev, metro, fabrika, vida (Gören, 1979, dk. 83) kelimeleri geçmektedir. Köy rutinlerinden gelen feodal karakterin, sanayi toplumuna adapte olamayarak çöküşü, bu kelimelerde saklıdır. Her gün değişmez bir rutin haline gelen ev kavramı, çalışabilmek için gerekli gücün temin edildiği yapıyı; metro, çalışma mekânına ulaşmayı sağlayan aracı; fabrika, sanayi toplumunun üretim ve kar endeksli, verime dayalı merkezini; vida ise yapılan işi temsil eder. Bu yolla Charlie Chaplin’in “Modern Zamanlar / Modern Times” (Chaplin,

1936) adlı sanayi toplumu eleştirisi yapan filminde yer alan, sürekli vida sıkan işçinin, vida sıkma hareketini motor hareket haline getirerek, her yerde sergilemesi ritüeline atıfta bulunulmuştur. Bu açıdan bu kelimeler, bir sanayi toplumu eleştirisi, makineleşmiş tek düze insanın haykırışı olarak değerlendirilebilir.

Filmde iki göçmen tipinden bahsetmek mümkündür. Birinci göçmen tipi kadındır ve yasal yollardan hedef ülkeye göç etmiştir. Göç, özgür iradeyle gerçekleşmiştir. İkinci göçmen tipi erkektir. Çalışmada “Türk Dış Göçü” başlığında ayrıntılarından bahsedilen yasal göç yolları tükendiği için, yasadışı yollardan (para karşılığı evlilik) göç etmektedir. İki göçmen tipi de özgür iradeleriyle göçe karar vermiştir. Göçe iten faktörler, işsizlik ve topraksızlık gibi ekonomik unsurlardır. İkinci göçmenin yasadışı göçü, aile birleşimi yoluyla yasallaştırılmış veya meşru kılınmıştır. İki göçmen tipinin de hedef ülkeden beklentisi ekonomiktir. Refah, zenginlik ve kaynak ülkede gerçekleşmesi beklenen sınıfsal değişim, çekici unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. İki göçmen de farklı yönleriyle göçten etkilenmiştir. Kadın karakter mekanize hayatın tekdüzeliğine isyan

etmek zorunda kalırken; erkek göçmen yabancılaşma süreci yaşamış, kadın, içki, kumar eksenli dejenere bir yol seçmiştir.

4.1.9. Kara Kafa Filmi