• Sonuç bulunamadı

2.2. Dış Göç ve Türk Sineması

2.2.1. Türk Dış Göçü ile İlgili Çekilen Sinema Filmleri

2.2.1.3. Göçmen Yönetmenlerin Filmleri ve Métissage Sineması

“Beyaz Perdedeki Avrupa” isimli eserinde Dominique Chansel, son yıllarda göçmen kökenli genç yönetmenlerin, başta bütünleşme ve kimlik sorunları olmak üzere, yaşanılan toplumda maruz kalınan ayrımcılık, adaletsizlik, göçmen ailelerin yaşam tarzındaki (geleneksellik kökenli) baskı gibi konularda filmler üretmeye başladığını vurgulamaktadır. Chansel, bu filmlerde çoğunlukla isyankâr bir tavrın takınılmış olmasına rağmen, yaşananların mizahi ve alaycı bir şekilde anlatıldığı yapımların olduğunu da ifade etmektedir (Chansel, 2003, s. 119). Chansel’in bahsettiği isyankâr, fakat alaycı yapısıyla tanımlanan ikinci veya üçüncü kuşak genç göçmenlerin kendi yaşamlarından parçaları derlediği akım, sinema akımları içinde métissage sineması olarak adlandırılmaktadır.

Fransızca kelime alamı ırkların karışması olan métissage ifadesi sinema ile birleştiğinde, iki farklı kültürün kaynaşması yoluyla ortaya çıkan filmleri betimlemek için kullanılır. Abel’in aktardığına göre, Alman film eleştirmeni Georg Seeßle’in bir makalesinde kullandığı bu ifade, üçüncü veya dördüncü kuşak göçmenlerin kendi hayatlarından deneyimler taşıyan filmleri tanımlamak için kullanılmaktadır (Abel, 2013, s. 33).

Métissage ifadesinin dışında sentez kültürlerin sonucu olan bu filmleri tanımlamak için kullanılan en ilginç tanımlamalardan biri de, transnasyonel sinema ifadesidir. Ezra ve Rowden, transnasyonel sinema kavramının, kültürler ve milletler arası ilişkilerin bir sonucu olduğunu ifade etmektedir (Ezra & Rowden, 2006, s. 1).

Métissage, transnasyonel veya diyasporik, olarak adlandırılan bu sinema alanı, özellikle ve çoğunlukla göç hareketleri sonrası ortaya çıkmış ve farklı kültürlerin sentezi olarak karşımızda duran sinema filmlerini tanımlamak için kullanılmaktadır.

Métissage sineması ekseninde, Almanya’da özellikle ikinci ve üçüncü kuşak göçmen çocuklarının göç ile ilgili deneyimlerini filmlere yansıttıkları görülmektedir. Bu yönetmenler arasında en fazla dikkat çeken şüphesiz Fatih Akın’dır. Fatih Akın ismi ön plana çıkmakla beraber, métissage sineması üst başlığında, Avrupa Türk göçmen

sineması olarak adlandırabileceğimiz akımın, birçok aktörü mevcuttur. Marco Abel’e göre, bu akımın en önemli temsilcilerinden biri Thomas Arslan’dır. Thomas Arslan, 1962 yılında Braunschweig adlı bir Alman kentinde doğmuş; yaşamının 1967 ile 1971 yılları arasını Ankara’da geçirmiştir. Daha sonra döndüğü Almanya’da gurbetçi bir ailenin çocuğu olarak önce edebiyat, daha sonra ise sinema alanlarında eğitim gören Arslan, ilerleyen yıllarda kendini en iyi ifade edebileceği alan olan sinema sektöründe eserler vermeye başlamıştır (Abel, 2013, s. 31).

Dönmez-Colin, Arslan’ın bir üçlemeyle kendi gözlemleri ekseninde Almanya’da Türk olmak fikrini beyazperdeye aktardığını ifade etmektedir. Bu filmler “Geschwister / Kardeşler” (1996-97), “The Dealer / Satıcı” (1999) ve “Der Schöne Tag / Güzel Bir Gün” (2001) adlı filmlerdir (Dönmez-Colin, 2014, s. 46).

Métissage sineması veya göçmen sineması olarak adlandırdığımız akımın en önemli Türkiye kökenli temsilcilerinden biri, Fatih Akın olarak ifade edilir. Arslan’a nazaran Akın, tarz olarak daha fazla göçmen Türk toplumu ve göçmenlikle ilgili eser ortaya koymuş bir yönetmendir. “German National Cinema” adlı eserinde Sabine Hake, Türk göçmen sinemasını, “hibrit kimliklerin paradigmatik yansıması” ifadesi ile betimlemektedir. Hake’ye göre, Akın’ın provokatif sinemasının başlangıcını, hem yönetmen, hem de senarist olarak görev aldığı “ Kurz und Schmerzlos / Kısa ve Acısız” (1998) adlı film oluşturur. Fatih Akın Sineması’nın en önemli örnekleri, “Im Juli / Temmuz'da” (2000), “Solino24” (2002), “Gegen die Wand / Duvara Karşı” (2004),

“Kebab Connection25” (2005) ve “Auf der Anderen Seite / Yaşamın Kıyısında” (2007)

adlı filmlerdir (Hake, 2007, s. 218).

Fatih Akın ve Thomas Arslan’ın dışında, ikinci kuşak ve üçüncü kuşak olarak Avrupa’da sinema sektöründe deneyimlerini ortaya koyan birçok göçmen yönetmen bulunmaktadır. Bu yönetmenler ve métissage sineması kapsamında değerlendirebileceğimiz bazı filmleri, tablo 10’da sıralanmıştır.

24 “Solino” adlı filmin, Türkiye gösterimi ile ilgili veriye rastlanmamıştır. Bu nedenle Türkçe isim

kullanılmamıştır.

Tablo 10. Göçmen Yönetmenler Tarafından Çekilen Göç Konulu Filmler

Filmin Orijinal Adı

Filmin Türkçe Adı Yapım Yılı Yönetmen Ülke

Konusu 1. Ich Chef, Du

Turnschuh Ben Baş Sen Ayak

1992 Hussi Kutlucan

Almanya Ermeni kökenli bir sığınmacının Almanya’da şantiyede çalışırken hiyerarşik düzende yaşadığı sıkıntılar 2. Geschwister Kardeşler 1996- 97 Thomas Arslan

Almanya Berlin’in Kreuzberg bölgesinde yaşayan, anneleri Alman, babaları Türk olan 3 gencin günlük hayatı, hayalleri ve amaçları ile örülü karmaşık hikâyeler 3. The Scar Yara 1998 Yılmaz Arslan Almanya Avusturya İsviçre Türkiye

Almanya’ya göç etmiş bir göçmen ailenin Hülya adındaki kızı, psikolojik nedenlerden dolayı Türkiye’ye yollanması ve Hülya’nın geri dönüş mücadelesi 4. Kurz und Schmerzlos

Kısa ve Acısız

1998 Fatih Akın Almanya Almanya’da yaşayan göçmen çocukların suç, hırsızlık ve hapishane üçgeninde geçen hayatları

5. The Dealer Satıcı

1999 Thomas Arslan

Almanya Can isimli göçmen gencin bulunduğu çevreden, uyuşturucu kartellerinden kopma mücadelesi 6. Die Auslands Tournee

Yurt Dışı Turnesi

2000 Ayşe Polat Almanya Senay adlı 11 yaşındaki Türk kızının, babasının ölümü ile birlikte küçük yaşta kendisini terk eden annesini arama macerası

7. Im Juli Temmuz'da

2000 Fatih Akın Almanya Âşık olduğu Türk kadının peşinden Türkiye'ye giden bir Alman gencin İstanbul macerası 8. Der Schöne Tag

Güzel Gün

2001 Thomas Arslan

Almanya Aktris olma hayalleri olan Deniz adlı seslendirme sanatçısının hikâyesi

9. Anam Anam

2001 Buket Alakuş

Almanya Uyuşturucu bağımlısı oğlunu yeniden kazanabilmek için mücadele eden bir annenin öyküsü

10. Alles Getürkt Türk Lokumu

2002 Yasemin Şamdereli

Almanya Alman bir polisin Türk kızı Nihan’a âşık olması üzerine gelişen olaylar

11. Solino Solino

2002 Fatih Akın Almanya İtalyan göçmen bir ailenin etnik çelişkiler ve uyum sorunları üzerine yaşadığı problemler 12. Kleine Freiheit

Küçük Özgürlük

2003 Yüksel Yavuz

Almanya Almanya’ya yasadışı göç eden iki gencin Avustralya’ya gidebilmek için uyuşturucu satıcılığına varan suçlara bulaşması

13. Gegen die Wand Duvara Karşı

2004 Fatih Akın Almanya Kişilik sorunları yaşayan bir erkek ve geleneksel yapıya başkaldıran bir kadının Almanya motifli aşk hikâyesi

14. Urban Guerillas Şehir Gerillaları

2004 Neco Çelik

Almanya Berlin’de yaşayan göçmen gençlerin, cinsiyet ve kimlik eksenli hikâyesi

15. En Gadre Koru Kendini

2004 Ayşe Polat Almanya Alice ve Berivan adlı iki farklı kültürden gelen genç kızların, Katolik eğitim yurdunda gelişen, yalnızlık temelli arkadaşlıkları 16. Eine Andere Liga

Başka Bir Lig

2005 Buket Alakuş

Almanya Annesini geçirdiği hastalık nedeniyle kaybeden, Hayat isimli genç kızın futbol aşkı ve Annesi ile aynı rahatsızlığı yaşaması çerçevesinde gelişen olaylar 17. Auf der Anderen Seite

Yaşamın Kıyısında

2007 Fatih Akın Türkiye Almanya

Siyaset, göçmenlik ve yaşam tarzının işlendiği olaylar zinciri

18. Chiko Chiko

2008 Özgür Yıldırım

Almanya Hamburg gettolarında yaşayan iki Türk gencinin hayatı, uyuşturucu satıcılığı ile başlayan suç ilişkileri

19. Evet, Ich Will! Evet, İstiyorum

2008 Sinan Akkuş

Almanya Berlin'de yaşayan, farklı din ve kültürden çiftlerin evlenmek istemeleriyle gelişen olay örgüsü 20. Luks Glück

Haluk'un Mutluluğu

2010 Ayşe Polat Almanya Almanya’da lotodan para kazanan göçmen bir ailenin Almanya ve Türkiye hayalleri arasındaki gidiş gelişleri

21. Almanya-Willkommen in Deutschland Almanya'ya Hoş Geldiniz... 2011 Yasemin Samdereli

Almanya Almanya'da yaşayan Türk göçmenlerin 50 yıllık yaşamları; kimlik ve entegrasyon kavramlarının göçmen bir aile üzerinden anlatımı

22. 300 Worte Deutsch 300 Kelime Almanca

2013 Zuli Aladağ

Almanya Uyum kursları, yabancılar polisi ve vize gibi bürokratik zorluklar ve göçmenlerin dil sorunlarının mizahi bir dille anlatımı

Kaynaklar: (Hake, 2007), (Hake & Mennel, 2012), (Tosun, 2006)

Hake, Mennel ve Tosun’un yaptığı çalışmalardan elde edilen bilgiler ışığında oluşturulan 10. tabloda yer alan filmler, transnasyonel film kavramı ile örtüşen yapımlar olarak karşımıza çıkarken; adı geçen kaynaklarda yer alan bazı filmlere ise tabloda yer verilmemiştir. Çalışma kapsamında yapılan literatür taramasına göre, kaynaklarda yer alan bazı filmler belgesel film örgüsüne sahipken, bazı filmler ise kısa film kategorisine girmektedir. Ayrıca yine alanla ilgili önemli kaynaklardan biri olan Hake ve Mennel’e ait

“Turkish German Cinema In The New Millennium: Sites, Sounds, and Screens” adlı eser başta olmak üzere, transnasyonel sinema örneği olarak sunulan “Kebap Connection” (2005) adlı film, Anno Saul adlı Alman bir yönetmene aittir. Fatih Akın’ın senaryo yazımında yer aldığı film,26 bu nedenle bir Fatih Akın filmi şeklinde algılanmaktadır.

Diyasporik sinema filmi veya transnasyonel film örnekleminin dışında kalan özellikle belgeseller ve kısa filmler bu noktada oldukça dikkat çekmektedir. Hatice Ayten’e ait “Gülüzar” (1994) adlı belgesel-kısa film, Yüksel Yavuz’un yönettiği “Mein Vater, der Gastarbeiter / Misafir İşçi Babam” 27 (1994), Seyhan Derin’in yönettiği “Ich bin die Tochter meiner Mutter / Ben Annemin Kızıyım”28 (1996), Kenan Kılıç’ın yönettiği “In der Fremde / Gurbet”29 (2007) adlı yapımlar, belgesel sınıfında tasnif edilmektedir. Bu filmlerin sinema filmi olarak araştırmalarda yer alması, tür ayrımının doğru yapılamaması sorununu beraberinde getirecektir.

Diyasporik sinemanın önde gelen yönetmenleri ve filmleri dışında, göçmenlik hayatı ile ilgili yaşamsal birikimleri olmaksızın göçmen tiplerini veya sorunlarını yansıtan göçmen yönetmenler de karşımıza çıkmaktadır. Bu yönetmenlerden biri de Kutluğ Ataman’dır. Kutluğ Ataman, özellikle cinsiyetçilik ekseninde konumlanan filmleriyle, Almanya’da yaşayan göçmen çocukları ve kimlik bunalımı ile ilgili eserler vermiştir (Yaren, 2008, s. 120-132). Ayrıca sadece belgeseller yoluyla göçmen toplum fenomenine değinen yönetmenlerde, özellikle Almanya’da yaygınlaşmaktadır. Bu yönetmenlerin en önemli temsilcisi Aysun Bademsoy’dur. Bademsoy’un yönettiği “Deutsche Polizisten: Viele Kulturen - Eine Truppe / Alman Polisler: Çok kültür- Tek Birlik” (2004) adlı belgeselde, işçi çocuğu olarak geldikleri ülkede polis olarak görev yapan göçmen ailelerin çocukları anlatılmaktadır. Bunun yanında Bademsoy, yönettiği “Die Hochzeitsfabrik / Düğün Fabrikası” (2005), “Am Rand der Städte / Şehrin Varoşlarında” (2006), “Ich Gehe Jetzt Rein / Ben Şimdi Temizim” (2008) adlı belgeseller yoluyla, göçmen toplum ve bulunduğu atmosfer ile ilgili eserler ortaya koymuştur (Hake & Mennel, 2012, s. 72).

26 http://www.imdb.com/title/tt0177882 (Kebap Connection, tarih yok).

27 http://www.imdb.com/title/tt0209142/ linkinde yer alan bilgilere göre eser 52 dakikalık bir belgeseldir

(Mein Vater, der Gastarbeiter, tarih yok).

28 http://www.cinema.de/film/ich-bin-tochter-meiner-mutter,1316546.html linkinde yer alan bilgilere göre

eser belgesel sınıfında değerlendirilmektedir (Ich Bin Tochter Meiner Mutter, tarih yok)

29 http://www.film.at/gurbet_in_der_fremde/ linkinde yer alan bilgilere göre belgesel Avusturya yapımı

Diyasporik sinemanın öncülerinden Fatih Akın, “Denk ich an Deutschland - Wir Haben Vergessen Zurück zukehren / Geri Dönmeyi Unuttuk” (2001) (Neubauer, 2011, s. 221) adlı eseri yoluyla, yaşadığı dünya ve göçmenlik sendromunu belgesel dille anlatmaya çalışmıştır. Bunun dışında Akın, “Crossing The Bridge: The Sound of İstanbul / Köprüyü Geçmek: İstanbul Hatırası” (2005) adlı belgeselle, Türkiye’nin çok kültürlü yapısını müzik yoluyla anlatma yolunu seçmiştir.

Göçmen sineması olarak adlandırılan Türk diyasporik sinemasının son yıllarda giderek artan bir ivmeyle eserler verdiği ortadadır. Bu ivmeyle beraber yönetmenlerin özellikle değindiği konular, Avrupa’da yaşayan Türk toplumu hakkında sosyolojik ipuçları barındırmaktadır. Gerek filmler gerekse belgeseller yoluyla ortaya çıkan toplumsal imajın, sinema dili ekseninde olumlu bir paralelde ilerlediğini söylemek zor olacaktır. Yine de bu filmlerin sosyo kültürel tahlillerinin yapılması, göçmen travmasının üçüncü ve dördüncü kuşak tarafından nasıl absorbe edildiğine dair izler taşıması bakımından, sosyoloji açısından önemli veriler barındırmakta ve üzerinde çalışılması gereken bir alan olarak karşımızda durmaktadır.

Yaren’e göre, diyasporik sinemanın “ilk döneminin en popüler izleği, iki kültür arasında kalan göçmen ailesinin dramıdır”. Bu dramatik aksiyonları, cinsiyetçi yaklaşımlara yönelik filmler takip eder. Bu filmlerde, Türkiye’ye dönüş arzusu, umutsuzluk, şiddet, ırkçılık, cinayet, toplumsal hoşgörü ve kültürel çeşitlilik üzerine temellendirildiği iddia edilen Alman söylemine karşı duruş ve yabancı düşmanlığı gibi konuların yer aldığı görülmektedir (Yaren, 2008, s. 130-134). Bu çerçevede, özellikle ilk dönem Türk Sineması ve göçmen sinemasında yer alan sinematik unsurların kıyaslanması yoluyla, sosyal olguların çözümlenmesinde farklı bir bakış açısı yakalanılabileceği düşünülebilir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3. METODOLOJİ

Bu bölümde, beş alt başlık üzerinden araştırmanın metodolojik çerçevesi özetlenmektedir. Konunun teorik ve metodolojik olarak göç sosyolojisi, sinema sosyolojisi, görsel sosyoloji gibi farklı alanları bir araya getiren göç filmleri üzerinden sosyolojik içeriklerini okuma girişimi, detaylı teorik ve metodolojik yapıların beraber kullanımını gerektirmektedir. Bu alanların genişliklerinden dolayı kuramsal ve kavramsal detaylarının genel özeti, kuram ve kavram kısmında tartışılmıştır. Bu kısımda ise sadece, bulguların analizinde takip edilen metodolojik süreç özetlenmektedir. Bu bağlamda araştırmanın konusu, amacı, yöntemi, evren ve örneklemi; kapsam ve sınırlılıkları tartışılmaktadır